17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POL T K B L M Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] Uzaylılar konusunda bilmediklerimiz Washington’daki Carnegie Enstitüsü gökbilimcilerinden Margaret Turnbull ile Jill Tarter, karmaşık yaşamı desteklemesi olası uydulara sahip 17.129 yakın yıldızı içeren bir liste oluşturdu. Turnbull’a göre, yıldızların en az 3 milyar yıllık olmaları (yaşamın evrilmesine olanak sağlamaya yetecek denli bir süre), düşük kütleli olmaları ve yüksek düzeylerde demir içermeleri (Dünya benzeri kayalık gezegenlerin oluşması için metallere gerek vardır) gerekiyor. Listenin başında, topu topu 11.8 ışık yılı uzaklıkta, Samanyolu’nun bir köşesindeki turuncu renkli loş bir yıldız olan Epsilon Indi A yer alıyor. kurma girişiminde bulunan kişi gökbilimci Frank Drake oldu. Batı Virginia’daki Ulusal Radyo Gökbilim Gözlemevi’nde görevli olan Drake, 1960 yılında, güneşe benzer iki yakın yıldızdan gelen sinyalleri dinlemek amacıyla 25 metrelik bir radyo gözlem çanağından yararlandı. Bu bilgileri ilk kez duyuyor olabilirsiniz, çünkü Drake bu girişiminden eli boş döndü. Dünya dışında akıllı yaşamı araştırmak amacıyla Kaliforniya’da oluşturulan SETI Enstitüsü tarafından bu yolda sürdürülen çok daha ciddi çabalar da pek bir işe yaramadı. Uzayda radyo sinyali sızıntılarını araştıran özel sermayeli bu kuruluş, yılda 5 milyon dolarlık bir harcama yaparak bugüne dek bini aşkın yıldızı taramadan geçirdi. SETI’nin kıdemli gökbilimcilerinden Seth Shostak’a göre, 350 antenli Allen Teleskop Dizisi “2025 yılına gelindiğinde uzayda yaşam izlerini saptamış olacak.” Uzaylı sinyallerini evinizdeki bilgisayarınızdan araştırmak istiyorsanız SETI@homeproject sitesindeki yazılımı indirebilirsiniz. 187.000 kişinin bu yazılımdan yararlandığı belirtiliyor. Güneş sistemimizde yaşam izlerine rastlanması en olası yerlerin Mars’taki yeraltı bölgeleri, Satürn’ün uydusu Enceladus üzerindeki sıcak bölgeler (güney kutbu gayzerlerle dolu olan) ve Jüpiter’in Europa ile Callisto adlı uyduları (buzlu kabuklarının altında geniş okyanusların gizlenmiş olabileceği) olduğu söyleniyor. . Ö 1450 yılında Mısırlılar tarafından gökyüzünde görülen parlak ışık çemberleriydi. Kimi UFO takıntılıları, ncil’deki Hezekiel 1 bölümünü UFO ‘Küreselleşme’ konusunda hafızalarımızı galiba yeterince tazeledik. Bu hafta kısa bir ufuk turu yapacağız. Görelim bakalım, süreç nereye biz nereye... • • CBT 1275/ 6 26 Ağustos 2011 Bursalı’nın son kitabından başladık; ‘ulusal devlet’, ‘ulusalcılık’ derken, ister istemez, ‘küreselleşme’ konusuna geçip, ulusal sınırları buharlaştıracağı iddia edilen bu süreci belli bir hukuk sistemine oturtan Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Kuruluş Anlaşması’ndan söz ettik. Bu köşenin ilgi alanından hareketle de bu anlaşmanın ekonomik açıdan güçlü ulusların ulusal çıkarlarını gözetecek şekilde düzenlendiğine ilişkin örnekler vermeye çalıştık. k Söz konusu anlaşma, ‘küreselleşmenin amentüsüdür’, denmeyi hak etmekle birlikte, acaba, bu sürecin nihaî hedefi olan, bütün ekonomik faaliyet alanlarında ulusal sınırların öne çıkardığı engellerin tamamen kalktığı tek bir dünya sistemi yaratabildi mi ve bu sistemin dayanağı olacak dört başı mâmur bir hukuk sistemi ortaya koyabildi mi? Küreselleşmeciler çok üzülüyorlardır ama, anlaşmayı kotaran gelişmiş ülkeler ne yazık ki bunu tam başaramadılar. O ülkeler, ‘uluslararası, sınır ötesi ticaret’ konularında kapsamlı düzenlemeler yapabildikleri bu anlaşmada, ‘uluslararası, sınır ötesi yatırımlar’ konusundaysa yalnızca “Ticaretle Bağlantılı Yatırım Tedbirleri”ne yer vermekle yetinmek zorunda kaldılar. Bundan ötesine, ulusalcılıkları izin vermedi. Anlaşmada açık kalan bu alan, müzakeresi, ilkin OECD bünyesinde başlatılan, üyeler arasında görüş birliği sağlanamayınca da DTÖ’ye devredilen, Çok Taraflı Yatırım Anlaşması (Multilateral Agreement on Investment MAI) ile kapatılmaya çalışıldı; ama orada da herhangi bir ilerleme kaydedilemeyince, anlaşıldığı kadarıyla konu donduruldu! Çok Taraflı Yatırım Anlaşması’nda başarı sağlanabilseydi, “anlaşmanın tarafları, yabancı yatırımcıları ve yatırımlarını en az kendi yatırımcıları ve yatırımları kadar kabule değer görecekler ve ayrıca, yabancı yatırımcı ya da yatırımları arasında ayrımcılık yapmamayı kabul edeceklerdi...” Ve eğer öngörülen bu düzen kurulabilseydi, uluslararası sınır ötesi yatırımların önündeki ulusal engellerin tümü kalkacak; böylece, teknoloji gücüyle birlikte finansman gücünü de ellerinde tutan gelişmiş ülkeler bütün dünya coğrafyasında muazzam bir yatırım ve dolayısıyla da ekonomik faaliyet serbestîsi kazanacaklardı. Ama bu serbestî, birbirlerine karşı kendi coğrafyalarında da geçerli olacaktı. İş o noktaya gelince, Hüseyin Baş’ın Cumhuriyet’te (14 Kasım 1998) yazdığı gibi, “MAI’nin gerçekleşmesiyle aslan payını alacağından kuşku bulunmayan ABD bile anlaşmaya dört yüzü aşkın ‘istisna’ ve ‘çekince’ koymak zorunluluğunu duy[du].” O‘istisna’ ve ‘çekince’lerin açık anlamı şuydu: Bütün ulusal sınırlar kalkmalıdır; ama benim ülkeminki hariç! Belirttiğim gibi, MAI’yi DTÖ de diriltemedi... Ama, ‘çok taraflı ticaret müzakereleri’, Uruguay Turu nihayetinde bir anlaşmaya bağlandıktan sonra da sürdürülmekte; DTÖ de o gündür bugündür bununla uğraşmaktadır... Amaç, dünya ticaretini daha da geliştirmek... Geçen süre içinde ortaya konabilen tek dişe dokunur anlaşmaysa, ‘Enformasyon Teknolojisi Ürünleri Ticareti Anlaşması’ (1996) olmuştur. Hâlâ süren bu müzakereler turu, 2001 Kasım’ından bu yana ‘Doha Turu’ olarak anılmaktadır. Çünkü bu turun kapsadığı müzakereler, DTÖ’nün o tarihte Doha’da (Katar) yapılan Dördüncü Bakanlar Konferansı’nda, ‘Doha Bakanlar Deklarasyonu’yla başlatılmıştır. Ticaretle ilgili 20 alanı kapsayan bu müzakerelerin açıklanan asıl amacıysa, gelişmekte olan ülkelerin beklentilerine yanıt verebilmek! Özetle, en gelişmişler bile, kendi icatları olan ‘küreselleşme’ kendi kapılarına dayandığında, sayım suyum yok ben oynamıyorum, diyebiliyorlar. Öte yanda DTÖ’yse, gelişmekte olanlara Doha Turu’nda tur attırmakla meşgul... Bunları anlamak mümkün. Benim anlayamadığım, Türkiye’nin çıkarları söz konusu olduğunda bunu savunanların niçin ulusalcılıkla suçlandıklarıdır, diyecektim ki, bir an düşündüm de, bu da anlaşılabilir. Çünkü bu ülke, bankacılık ve telekomünikasyon gibi stratejik yatırım alanlarını, ortada bir neden de yokken, güle oynaya, yabancı sermayenin egemenliğine terk edebilen bir ülkedir. Küreselleşmede Son Durum ya da Son Tur • belirtisi olarak yorumluyor. • Uzaylılarla ilk kez bilimsel anlamda iletişim • 1957 yılında, Antonio Villas Boas adlı Brezil yalı bir çiftçi havlayan uzaylılar tarafından kaçırıldığını ve uzaylıların kendisini jelle kaplayıp ilişkiye girdiklerini öne sürdü. nü açmış oldu. 2003 yılında Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma kapsamında uzaylılar tarafından kaçırıldıklarını öne süren 10 kişiden 7’si uzaylılar tarafından uyutulup, üreme ya da cinsel amaçlı deneylerde kullanıldıklarını belirtti. cilerinden Allan Cheyne, uzaylılar tarafından kaçırıldıklarına inanan kişilerin sıklıkla uyku felci yaşamaya eğilimli kişiler olduklarına dikkat çekiyor. • Böylelikle gelecekteki yakın ilişkilerin de önü • • • Ontario’daki Waterloo Üniversitesi ruhbilim• Newfoundland’da uyku felci “kocakarı” olarak • • • biliniyor, çünkü uyku felci olgusu uyuyan kişinin göğsüne abanan yaşlı bir kadın görüntüsüyle ilintilendiriliyor. Batı Hint adalarında da uyku felcinin uyuyan kişinin üzerinde hayalet bir bebek zıpladığı durumlarda yaşandığına inanılıyor. ve boğazı etkileyen streptococcus mitis adlı bir bakteri Surveyor 3 aracıyla istenmeden aya gönderildi. ki buçuk yıl sonra aracın kamerasını bulan Apollo 12 tayfası bakterilerin o güne dek canlı kaldıklarına tanık oldu. uzaylılara tanıtma girişiminde bulundur. Carl Sagan ile Frank Drake, Pioneer 10 uzay aracı için üzerinde çıplak bir erkekle bir kadının resmi olan bir plaket tasarladı. Onları ürkütüp kaçırmış olabiliriz. yılında fırlatılan iki Voyager uzay aracında da balina seslerinin, 55 dilde selamlaşma sözcüklerinin ve bir de Bulgar halk ezgisinin bulunduğu altın kaplamalı plağa yer verildi. kullanma yönergelerini de plakla birlikte gönderdi. 30 Eylül 2006 tarihinde, Fransız Ulusal Uzay Araştırmaları Merkezi uzaylıları hedef alan Kozmik Bağlantı adındaki TV programını dünyadan 45 ışık yılı uzaklıktaki Errai 45 adlı güneş benzeri yıldıza gönderdi. Söz konusu videonun 2051 yılında hedefine ulaşması bekleniyor. Rita Urgan, Discover • Uzayda hapşırdığınızı kimse duyamaz: Burun • Bilim insanları, ilk kez 1972 yılında insanları • Ardından da ses kayıtlarını gönderdik. 1977 • NASA, her ihtimale karşı, pikap iğnesi ile • • Bir olasılıkla tanık olunan ilk UFO görüntüsü •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle