22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR DÜNYANIN EN KÜÇÜK AKÜSÜ GEL ŞT R LD robotlarının yardımıyla 2800 maddenin altmış bir farklı sıtma kökü üzerindeki etkisi kontrol edilmiş. Ayrıca DNA analizleriyle de parazit genomunda kullanılabilecek olası kimyasallar incelenmiş. Bu çalışma sıtma etkenlerine kolay kolay dirençlik kazandırmayacak etki maddeleri ve etki maddesi kombinasyonlarının arayışını kolaylaştırmış. Sıtma mikropları ilaçların ölümcül etkisini atlatabilmek için farklı stratejiler kullanılıyor. Mesela etki maddelerinin kenetlenme bölgelerini değiştiriyor ya da uyumsuz bir metabolizmaya çekiliyorlar. Diğerleriyse ilacı hücrelerinden hızla çıkarabilmek için pompalar geliştiriyorlar. Bu uyumdan hangi gen mutasyonlarının sorumlu olduğu Plasmodium falciparum parazitinde sadece kısmen biliniyordu ki bu da yeni madde arayışını zorlaştırıyordu. Bethesda Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü’nden Jing Yuan şimdi parazitteki sadece üç genin çeşitli sıtma ilaçlarına karşı dirençliği kontrol ettiğini buldu. Anlaşıldığı üzere parazit bu nedenle çok sınırlı sayıda savunma stratejisine sahip. Üç mekanizmayla da başa çıkabilecek kombine terapiler geliştirildiği taktirde hastalık etkeni savunmasız kalacak. kadar kesin olmasa da, araştırmacılar mevsimsel değişimler için akla en yatkın açıklamanın tuzlu su akıntıları olduğunu söylüyor. Tuz, suyun donma noktasını aşağı çekiyor. Araştırmacılar karanlık oyukları, dünyadaki okyanuslardaki suyun tuz oranıyla karşılaştırılabilir suyun akabileceği alanlarda bulmuşlar. Oysa saf su bu derecelerde sıvı kalmazdı. Oyuklar Mars’ın ilk akarsu yapıları olabileceği düşünülüyorsa da incelenen bazı yapılarda su izleri bulunmamış. Açıklama: Yüzeydeki su çok çabuk kuruyor ya da daha derin tabakalara akıyor. Ayrıca koyu rengin nedeni nem değil, suyla değişen yapılar... büyüklüğü dev miselyumu (mantarın lifsel kısmı) sayesinde ulaşabilmekte. Amerika’da geliştirilen dünyanın en küçük lityum iyon aküsü, kâğıttın binlerce misli daha ince ve nikel ve çinko tellerden oluşuyor. Houston Rice Üniversitesi’nde Pulickel Ajayan ile çalışan ekip, akünün prototipini Nano Letters dergisinde tanıttı. Akülerdeki sorun sınırlı şarj kapasitesidir. Gerçi aküler süper kondansatörlerle kombine edilerek şarj süreleri birkaç dakika düşürülebiliyor. Ancak bu, örneğin dizüstü bilgisayarındaki büyük lityum aküleri için yeterli olmamakta. Oysa mini pil, bir lityum akünün tüm önemli bileşenlerine sahip. Bilim insanları anotları, katotları ve zorunlu ayırıcı tabakaları, çapı sadece milimetrenin 150 milyonda biri kadar olan tek bir nanotele sığdırmaya başardılar. Nikel ve çinkodan oluşan nanotel, pleksiglas ile kaplı. Lityum fosfor fluorit maddesi, iletken elektrolit görevini görmüş. Deneyler sırasında mini lityum aküye birçok kez elektrik yüklenip, boşaltılmış. Yeni mini akü sadece küçük aletleri çalıştıracak kapasitede. Daha büyük şarj kapasitesine ulaşmak isteyen Ajayan, binlerce nano aküyü dikey olarak yan yana dizmiş. Ve bunları bakır ve alüminyumdan oluşan iki iletken levha arasına yerleştirmiş. Bu akü kulesine daha sonra polyanilin ekleyince de, aküler çok daha hızlı şarj olan süper kondansatörlerle kombine edilmiş. Bu aküler gelecek için büyük bir potansiyel oluşturuluyor. Çünkü yakında yüksek şarj kapasiteli ve kısa şarj süreli aküler kullanılmaya başlanabilir. Tabii eğer daha önceki bir gelişme gibi aynı sorunla karşı karşıya kalınmazsa. Bilim insanları daha önceleri karbon ve kâğıttan üretilmiş nanotüp pilinin seri üretimine geçmek istiyorlardı. Ama ne var ki üretim maliyetleri bugün için bile hâlâ çok yüksek. Devrik bir ağacın altında büyüyen dev mantar yaklaşık on bir metre uzunluğunda ve seksen santim genişliğinde. Ağırlığının ise yarım ton civarında olduğu sanılıyor. YuCheng ve yardımcısı BaoKai Cui, Güney TÜRÜNÜN EN BÜYÜK ÖRNEĞ DEV MANTAR Mars’ın yüzeyindeki ince karanlık yapılar, tuzlu suyun varlığına işaret edebilir. Birçok gözlem sonucunda mevsimsel değişimler saptanmış. Bilim insanları bu nedenle kayalık yamaçlar arasındaki oluklardan tuzlu suyun aktığını düşünüyor. Görüntüler NASA’nın Marc Reconnaissance Orbiter uzay sondasıyla alınmış. Arizona Üniversitesi’nde Alfred McEwen ile çalışan ekip, ince uzun yapıların daha çok sıcak Mars aylarında göründüğünü saptamış. Her ne MARS’TA TUZLU AKARSU ZLER Sıtmayla mücadele aynı zamanda dirençlikle rekabet etmek demek. Ölümcül hastalığın etkenleri etki maddelerine karşı git gide daha sık ve daha hızlı bir şekilde dirençlik kazanıyorlar. Amerikalı bilim insanları şimdi çok sayıda sıtma kökü üzerinde etkili olan otuz iki madde keşfederek bu yarışta önemli bir avantaj sağladı. Birçokları standart ilaçlara direnç kazanmış parazitleri bile öldürüyor. Yeni etki maddelerin diğer olumlu yanıysa bunların resmi olarak ilaç olarak onaylanmış ve insanlarda veya veterinerlikte kullanıyor olması. Bu nedenle satışa hazır ilaçların gelişimi önemli ölçüde kısalabilir diyor araştırmacılar Science dergisinde. Araştırma çerçevesinde test SITMAYA KARŞI 32 YEN MADDE Çin’deki Hainan Adası’nda aslında odun yiyen mantar türlerini arıyorlardı ama rastlantı sonucunda dev mantarı bulmuşlar. Çin Bilimler Akademisi ekoloji uzmanları çok büyük olması nedeniyle mantarın türünü çıplak gözle saptayamadı. Laboratuvarda yapılan analizler sonucunda dev mantarın 2008 yılında keşfedilen Fomitiporia ellipsoidea mantar türü olduğu anlaşıldı. Sporla üreyen dev mantar devrik ağacın altında yıllarca yeterli besin bulduğu için durmadan büyümüş. Bundan önceki rekor, 2003 yılında ngiltere’de bulunan, çapı 425cm ve yüksekliği ise 150cm olan Rigidoporus ulmarius mantar türüne aitti. Ancak dünyanın en büyük mantarı çok daha büyük. Oregon’da büyüyen Armillaria ostoyae türü bir bal mantarı 900 hektarlık bir alana yayılmış ve yaklaşık olarak 2400 yaşında. Mantar bu Bakterilerden oluşan biyolojik film, metal kadar iyi elektrik iletebiliyor. Bilim insanları yeni gelişme sayesinde sensor ve çipler için ucuz yapı parçaları üretebilmeyi umuyorlar. Geobacter sulfurreducens türü mikropların ince protein liflerinden ürettikleri ağlar elektriği inanılmaz derecede iyi iletiyor. Bu bakteriyel nanoteller, elektrik yükünü, metalikorganik bağlantılardan oluşan yapay nano yapılar kadar iyi hareket ettiriyor (Nature Nanotechnology). Biyolojik filmlerin telleri birkaç mikrometre uzunluğunda ve sadece üç ila beş nanometre kalınlığında. Bu açıdan bakıldığında insan saçından on bin misli daha ince. Protein liflerinden oluşan ağlar, deneyler sırasında elektriği birkaç santimetrelik mesafede iletmişler ki bu bakterinin bin misli uzunluğundan bile fazla. Kolayca üretilen bu tür biyolojik filmler nano teknolojide yeni bir sayfa açıyor. Bakteri tellerinin iletkenliği belli başlı uygulamalarla değiştirilebiliyor da. Mesela bakterilerin sıcaklığında veya genetik etkinliklerinde yapılan bir değişiklik, onları biyolojik filmlerin aktarım özelliklerine uyum sağlamaları için yeterli oluyor. (Massachusetts Üniversitesi’nden Nikhil Malvankar.) Araştırma sırasında bağlantılı bakterilerden oluşan biyolojik filmler iki elektrot arasında üretilmiş. Protein ağından akan elektrik akımı bu şekilde boşluğu aşmış. Şimdiye kadarki tahminlerin aksine metaldekiyle karşılaştırılabilecek gerçek bir elektrik iletimi gerçekleşmiş. Üçüncü bir elektrot ilave edildiğinde biyolojik film, biyolojik transistor görevini bile görebiliyor. Nilgün Özbaşaran Dede ELEKTR K LETEN BAKTER LERDEN, ELEKTRON K YAPI PARÇALARI Araştırma SPOR, TÜMÖR TEDAVİSİNİN ETKİSİNİ ARTTIRIYOR ngiltere’deki Macmillian Cancer Support kurumu bilim insanları, kanser tedavisi gören tüm hastaların haftada iki saat spor yapmalarını öneriyorlar. Araştırmalar sporun ölüm riskini ve tedavide ortaya çıkan yan etkileri azalttığını göstermekte. “Move More” araştırmasına göre ngiltere’de herhangi bir kanser hastalığını yenen iki milyon kişiden yaklaşık 1.6 milyonu yeterince hareket etmiyor. Oysa yetişkin kanser hastaları ve hastalığı geride bırakanların haftada 150 dakika spor yapmaları ilgili bakanlık tarafından da önerilmekte. American College of Sports Medicine kurumu ise birçok kanser türünün tedavisi sırasında ve tedavi sonrasında sporu kaçınılmaz olarak görüyor ve hastaların daima formda kalmaları gerektiğini söylüyor. Daha fazla hareket hastalığın etkilerini ve tedavinin yan tesirlerini azaltıyor. Bunlara yorgunluk ve şişmanlık da dahil. Spor yorgunluğu arttırmaz aksine enerji verir, diyor araştırmacılar. Ayrıca kalp hastalıkları ve osteoporoz riskini de düşürür; ölüm riskiyle birlikte yeni bir hastalığa yakalanma olasılığı da azalır. Spor sayesinde meme kanserindeki tekrarlama riskinin yüzde 40, prostat kanserinde yüzde 30, bağırsak kanserinde ise yüzde 50 civarında azaldığı görüldü. Bilim insanları yürüyüş, yüzme veya bahçe işleri gibi insanı çok fazla yormayacak hareketler tavsiye ediyor. CBT 1275/ 4 26 Ağustos 2011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle