Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNDEM Yıl 1993: Türkiye Bilimler Akademisi Kurulurken ‘Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır!’ “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur... Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.” Mustafa Kemal Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in sorusuna Mustafa Kemal’in yanıtı. Kaynak: İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeoloji, İ.Ü. Yayınları Türkiye Bilimler Akademisi’nin lağvedilerek hükümete bağlanması konusunda, 3 Kasım’a kadar bir bekleyiş var. Acaba iktidar TÜBA’nın sunduğu yeni yönetmeliği kabul edecek mi, bu yazı yazılıncaya kadar (Salı) bilinmiyordu.. Ama şu biliniyor: Bazı üyeler, Akademi’den aldıkları yıllık 20 bin TL’lik maaştan (Araştırma Fonu adı altında…) olmamak için, üyelikten istifa etmeyi düşünmüyor. Ne ayıp! Bilimin onurunu satmak derim ben buna! Aşağıda, Akademi’nin kuruluş aşamasında, 18 Şubat 1993 Perşembe tarihli Cumhuriyet’te yazdığım yazıyı sunuyorum.. Tam zamanıdır! Türkiye Bilimler Akademisi Ülkemiz bilimi, bilim adamı, araştırmacısı, bir “yüceltilmenin” eşiğinde. Koalisyon hükümeti, biraz da Sayın İnönü’nün eski profesörlük mesleğine ve arkadaşlarına “vefa borcu”ndan kaynaklanan girişimleri nedeniyle olsa gerek, bilime destek veriyor. Hedef, parasal hacim olarak 3 kat daha çok araştırma yapmak, 10 bin kişiye düşen araştırmacı sayısını 7 den 15’e yükseltmek, dünya bilim havuzuna daha çok bilgi akıtarak, ülkemizi 40.lıktan kurtarıp 30. sıraya yükseltmek.. Tabii bir de başta çağdaş teknolojileri geliştirerek ekonomiye katkıyı arttırmak *** Ülke bilimi için konan bu hedefler belirlenen sürede gerçekleştirilebilir mi bilmiyoruz, ama bilim adamlığının toplumun hem en saygın hem de iyi gelir getiren mesleklerinden birine dönüşümü yaşadığı söylenebilir: a) Türkiye Bilimler Akademisi kuruluyor. Akademi yasa tasarısı şu sıralarda Bakanlar Kurulu’nun onayında. b) Uluslararası Bilimsel Yayınları Teşvik Yönetmeliği Taslağı hazırlandı ve onay bekliyor. Bu tasarı en iyi yabancı bilim dergilerinde yayımlanacak her bilimsel makaleye kıdemli profesör maaşı kadar (şu sıralarda 11 milyon) ödül verilmesini öngörüyor. İki yeni düzenleme de, Türkiye’de bilim üretimine bir ivme kazandıracak, araştırmacılığı, bilim adamlığını özendirecektir. Bu açılardan tasarılar belki de Türkiye biliminin beklediği olanakları yaratacaklardır. Burada bir acı gerçek de günümüzde paranın herşeyin ölçüsü olmasıdır. Çok para varsa bilim de var, bilim adamı da var.. Saygınlık, seçkinlik, yüceltme, gereğini aşan parayla koşut gidebiliyor. *** Türkiye Bilimler Akademisi ülkemizin uluslararası düzeyde “iş” üreten en seçkin bilim adamlarını çatısı altına toplayacak.. Görevi ülkeye bilimsel danışmanlık yapmak, gençleri bilime yönlendirmek, toplumda bilimsel düşüncenin yaygınlaşmasını sağlamak... Uluslararası kuruluşlardan bilim ödülü ve madalya alanlar, ulusal bilim ödüllüler, kendi adıyla anılan icatları olanlar, makaleleri yüksek sayıda atıf alanlar, önemli başka akademilere üye olanlar vb. Türkiye Bilimler Akademisine üye olabilecekler. Ancak Akademinin toplam asli üye sayısı, “üniversitelerde mevcut kadrolarda fiilen görev yapan TC uyruklu profesör sayısının yüzde ikisini geçemeyecek. Bugünkü profesör sayısı 5 bin. Akademinin asli üye sayısı da ancak 100 olabilecek. Yeni kurulacak üniversitelerde profesörlük kadrolarının hızla artacağını düşünür Cumhuriyet BİLİM VE TEKNOLOJİ Türkiye’nin Haftalık Bilim Haberleri ve Kültürü Dergisi Sayı: 1284 28 Ekim 2011 İMTİYAZ SAHİBİ Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç GENEL YAYIN YÖNETMENİ İbrahim Yıldız YAYIN YÖNETMENİ Orhan Bursalı SORUMLU MÜDÜR Miyase İlknur GÖRSEL YÖNETMEN Tüles Hasdemir “Sağlık” sayfası VKV Amerikan Hastanesi’nin, “Bilim Kültür ve Eğitim” sayfası İstanbul Kültür Üniversitesi’nin ve arka sayfa konuları ‘Atılım Üniversitesi’nin katkıları ile hazırlanmıştır. YAYIMLAYAN Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İDARE MERKEZİ VE YAZIŞMA ADRESİ Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sokak No: 2 34382 Şişli İstanbul Tel: 0212 343 72 74 Faks: 0212 343 72 64 CUMHURİYET REKLAM Tel: 0212.2519874/3437274 Yerel Süreli Yayın BASKI DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul obursali@cumhuriyet.com.tr http://orhanbursali.blogspot.com CBT 1284/ 3 28 Ekim 2011 sek, asli üye sayısı 150’ye çıkabilir. Bir de “asosiye”, yani asli üye olmaya aday yetenekli genç bilim adamlarından oluşan üyeler var. Bunların sayısı asli üye sayısının en çok üç katı kadar olabilecek. Aslı üye 100 ise, onlar 300 olabilecek..Şeref üyelerin sayısına ise bir sınır konmuyor. *** Akademi üyeliği, bilim adamlarına Akademi çatısı altında herhangi bir “iş yapma”, bilim üretme zorunluluğu getirmiyor; ama çok çok çok iyi bir maaş getiriyor.. Tasarıya göre, Akademi asli üyeleri, en yüksek devlet memurunun her türlü ödemeleri dahil aylığı kadar maaş alacaklar. Asosiye üyeler ise bunun yarısı kadar. Şeref üyelerine ödeme yok. Üyelerin esas çalıştıkları kurumlarındaki maaş ve öteki bütün hakları ise aynen sürer. Asli üyelik 70 yaşından sonra şeref üyeliğine dönüşüyor. İlk taslakta asli üyelik ömür boyu idi ve aylık maaş da kıdemli profesörün maşının üç katıydı (11x3=33 milyon). *** Görüldüğü gibi, iş hayatında iyi bir gelir getirecek meslekleri üniversite tercihlerinin başına koyan yetenekli ve zeki liseli gençlerin önüne, bilim de kendi yüksek maaşlı kurumlarını çıkartıyor! Ama bilim üretimi ile normali aşan yüksek gelir ve kazanç, birbiriyle ne derece uyumludur, ne derece çelişir bir tartışma konusudur. Akademi bu özelliğiyle bir tür Devlet bilim adamı statüsü yaratıyor. Devlet sanatçısı varsa, bilim adamı da niçin olmasın denebilir. Araştırdık: Devlet sanatçıları (sayıları 65), bakanlık kadrosundalarsa, maaşlarına ek olarak 2.5 milyon lira “titr” parası alıyorlar. O da yeni oldu. Değillerse sadece havaalanlarında VIP (çok önemli kişi) oluyorlar. Pasaportlarında yazan Devlet Sanatçısı onuru ile yetiniyorlar. Araştırdık: İngiltere’de Fransa’da ABD’de ve çoğu Avrupa ülkesinde de bilim akademileri var, bilim dünyasının en saygın akademileri. Bu akademilere üye olan bilim adamlarına bir “üyelik maaşı” ödenmiyor..Bu bir onurdur, herşeyden önce.. Ama Sovyet bilimler Akademisi üyelerine devlet maşı ödeniyordu ve hala da ödeniyor. Ülkemizde sayıları giderek artan Rus bilim adamlarıyla dirsek temasından mı etkilendik acaba? Bazı bilim adamlarımız Akademi üyeliğinin bilimsel onurunun ve saygınlığının parayla gölgeleneceğini belirtiyorlar haklı olarak.. *** Hayat tatlıdır. Yaşamın çıkartılacak o kadar çok keyfi var ki! Fabrika müdürleri gibi aylıkların bilim üretkenliğini arttırmayı değil, düşüreceği görüşünü paylaşanların sayısı da oldukça çok. Üyeliği paradan arındırarak, Akademiyi insanlığa, ülkeye, bilime katkıları ile saygınlık kazanmış seçkin bilimcilerin kurumu olarak görmek en iyisi değil mi? İnsanlarımıza ihtiyacı olan gerekli para ise bir araştırma yaptırarak ödemek, bilime en çok yakışanıdır doğrusu!