17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu ([email protected]) Bilimin gündemini ne belirler? Bilim insanlarının araştırma konularını belirleyen etkenler, tarih boyunca aynı kalmadı. Osman Bahadır [email protected] Tüketimde işbirliği, kişinin sahip olduğu bir malı ya da hizmet imkânını bunu kullanma gereksinimi olan bireylerle paylaşması bakış açısını temel oluyor. Bu paylaşma değiştokuş, kısa süreli kiralama, barter vb. şekillerinde gerçekleşebilir. D Tüketimde İşbirliği 21. yüzyıl, tüketim olgusuna yeni bakış açıları getirme gizil gücüne sahip. Bu potansiyelin gerisinde bir yanda teknolojideki gelişmelerin bazı lojistik detaylara yeni bir bakış açısı getirmesi yatıyorsa, diğer yanda son yıllarda global olarak yaşanan ekonomik krizin de etkisi büyük. Nedense bu iki kaynak iki farklı disiplin tarafından işlenmekte ve yanyana getirilme konusunda zorlanılmakta. Ancak Rachel Bostman ile Roo Rogers’in Haziran 2010’da piyasaya çıkan kitaplarında değindikleri bakış açısı her iki kaynağı da dikkate alarak tüketim olgusunu irdeliyor. “Benim Olan Senindir : Tüketimde İşbirliğinin Yükselişi” olarak çevrilebilecek bir başlıkla yayımlanan bu kitapta yazarlar tüketicilerin birbirleri ile doğrudan iletişim kurmasını sağlayan sistemlerin tüketimi 21. yüzyılda yepyeni bir şekle sokacağına inanıyorlar. Tüketimde işbirliği, kişinin sahip olduğu bir malı ya da hizmet imkânını bunu kullanma gereksinimi olan bireylerle paylaşması bakış açısını temel oluyor. Bu paylaşma değiştokuş, kısa süreli kiralama, barter vb. şekillerinde gerçekleşebilir. Örnek olarak airbnb.com sitesi ele alınabilir. Airbnb sitesi, temelde, evinizdeki fazla odayı gereksinim duyana bir ya da birkaç geceliğine kiralamak üzere bu hizmeti sunan bireylerle bu hizmeti talep edenleri biraraya getirmek üzere kurulmuş bir web sitesi. Venedik’te San Marco Meydanı’na yürüme mesafesindeki bir evin bir odasını geceliği 150 Euroya kiralayabileceğiniz gibi, Leichteinstein gibi koca(?) bir ülkeyi de geceliği 150 bin Euro’ya kiralayabilirsiniz. Tabii ilk akla gelen soru şu : Hiç tanımadığınız birileriyle evinizde birkaç gece geçirmek güven sorunu oluşturmaz mı? Evet oluşturur. Eğer sistemi suistimal etmek amacıyla istifade etmek isteyenler olacaksa doğal olarak bir güven sorunu yaşanabilir. Ancak istatistiklere bakıldığında, bugüne dek gerçekleşen onbinlerce işlemden sadece iki tanesinde vandalizm problemi yaşanmış. Bugün New York’ta yaşamakta olduğu apartman dairesindeki fazla bir odayı, ya da şehir dışında olacağı günlerde tüm evini Airbnb sitesi üzerinden kiralayanlar yıllık ortalama 21 bin dolar kazanmakta. Airbnb sitesi Türkiye’de de keşfedilmiş durumda. Geceliği 10 Euroya İstanbul’da oda kiralamak mümkün. Tüketimde işbirliği sadece bununla sınırlı değil. Örneğin ofisleri aynı semtte olanların araçlarını paylaşmaları (www.relayrides.com), DVD, kitap, bilgisayar oyunlarının karşılıklı değiş tokuş yapılarak paylaşılması (www.swap.com), bahçe paylaşımı (yardshare.com), ev aletlerinin, spor giysilerinin vb. paylaşılmasını (zilok.com, snapgoods.com, thredup.com vb.) bugün dünya üzerinde tüketimde işbirliği yaklaşımı konusundaki çeşitli modellerden sadece birkaçı. Başlangıçta sıradışı bir fikir olarak görülen ve sınırlı bir kitleye hitap eden tüketimde işbirliği modelleri 2008’den beri tüm dünyada hissedilmekte olan küresel ekonomik kriz nedeniyle her ne kadar sıra dışı olsa da giderek bir zaruret haline geleceğe benziyor. Bu modellerin gerisindeki bakış açısını yıllarca gündelik hayatın pek çok dalında uygulayan ülkemiz (dolmuş olgusundan tutun da yazın memlekette kışık erzak getirmeye kadar) sanırım kemer sıkmak zorunda kaldıkça bunu hiç uygulamadığı alanlarda da uygulama konusunda bir sıkıntı yaşamayacak, şaşırtıcı buluşların altına imza atacaktır! üşünen insan, içinde bulunduğu ortamı anlamaya çalışan insandır. Bu nedenle çevreyi, doğal ortamı ve doğanın nasıl çalıştığını anlama merakı, bilimsel fikirlerin doğuşunu sağlayan ve besleyen ilk kaynak olmuştur. Ancak her zaman var olan bu etki kadar, hatta bazı durumlarda bundan da güçlü olan ve bilimsel araştırma girişimlerini yönlendiren bir başka etken, bazı ihtiyaçlardan (kişisel veya toplumsal) kaynaklanan zorunlulukların yarattığı baskıdır. Bilimsel çalışmanın profesyonel (ücretli) bir faaliyet haline gelmesi, ilk olarak astronomi ve tıp alanında oldu. Böylece daha ilk çağlarda, bireyin kişisel doğa merakının etkilerini aşan ve toplumun ihtiyaçlarının kar lışan kurumlar niteliğindeydiler. Bu nedenle Kepler, Descartes, Galileo, Huygens ve Newton büyük ölçüde kendilerinin belirlediği programlar çerçevesinde çalıştılar. Özellikle 19. yüzyılda olmak üzere, bilimin ekonomi ve teknolojinin gelişimindeki büyük rolünün anlaşılmaya başlanması ile politik ekonominin ve teknolojinin güçlenmesi gibi iki temel sürecin birlikte yürümesi sonucunda, bilim insanları, çalışma gündemlerini belirleme konusundaki bağımsızlıklarını büyük ölçüde yitirdiler. Siyasi iktidarlar, büyük sanayi şirketleri ve bazı zengin kişiler, bilim kurumları aracılığıyla veya kişisel olarak bilim insanlarını kendi hedefleri için istihdam etmeye ve çalışmalarını yönlendirmeye başladılar. Günümüzde bu durum daha da yoğunlaşmış olarak sürmektedir. Bugün bir bilim insanı elbette kişisel bir program yaparak bilimsel çalışma yürütebilir ve hatta başarıya da ulaşabilir. Ama tipik olan durum, bilimsel çalışmaların ve bilimsel araştırma gündemlerinin, büyük çoğunluğu siyasi etkilenmelere açık olan büyük üniversiteler ve araştırma kurumları tarafından belirlenmekte olduğu gerçeğidir. Üniversitelerin, bilim akademilerinin ve bilimsel araştırma enstitülerinin mali ve hukuki bakımdan özerk statüleri, siyasi etki ve yönGalileo (15641642) Maxwell (18311879) lendirme tehlikesine karşı bir sigorta olarak geliştirilmişti. şılanmasına (takvim yapma, hastalıklarla baş etme vb. Ancak bu özerk statü, büyük devlet ve şirket çıkargibi) yönelik bilimsel çalışma alanları doğdu. larının bu kurumlara yansımasını engellemekte çoğu zaAncak ilkçağlardaki asıl dev bilim insanları, bilimsel man yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle, gezegenimizin çok araştırma ve çalışma gündemlerini kendileri belirleyen yakın gelecekteki varlığının tartışıldığı günümüzde, ve bilimin çok çeşitli alanlarıyla ilgilenen Tales, Arisüniversitelerin, bilim akademilerinin ve enstitülerin her toteles, Arşimet vb. gibi insanlar oldu. türlü siyasi etkiden arındırılması mücadelesi, küresel ölOrtaçağ boyunca ve İngiliz ve Fransız devrimlerine kaçekte canlı yaşamını sürdürülebilir kılma büyük mücadar olan dönemde, bilim insanları Avrupa’nın her üldelesinin de en önemli bölümünü oluşturmaktadır. kesinde doğal olarak büyük çoğunlukla egemen düşünSiyasi etkilerden olabildiğince arındırılmış bir bicelere muhalif kimseler oldular. Bu durum, onların çalimsel topluluğun belirleyeceği bir dünya bilimsel araşlışma konularını da büyük ölçüde kendilerinin belirletırma ve geliştirme gündeminin, günümüzdeki mevcut diği anlamına geliyordu. Zaten Ortaçağ üniversiteleri, bilimsel gündemlerden ne kadar farklı olacağı apaçık değil midir? bilimsel çalışma yapmaları bir yana, onu engellemeye ça BAĞIMSIZLIK YİTİRİLİYOR Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu’nun ardından TÜRKİYENİN AYDINLIK GELECEK KAPISI : OKUMAK, OKUTMAK Ferhat Özen* Geçtiğimiz Hafta, Ankara Üniversitesi, çok önemli bir sempozyuma ev sahipliği yaptı. Üniversitenin, Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama Araştırma Merkezi (ÇOGEM), 57 Ekim günleri, adına uygun önemdeki Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu’ nun 3.üncüsünü gerçekleştirdi. Böylece eğitimimizin en önemli sorunu olan okuma, okutma sorununa, en büyük üniversitelerimizden birince 3. kez çözüm gösterilmiş oldu. Üç sempozyumun da ekibiyle birlikte baş mimarı olan Prof.Dr. Sedat Sever Hoca**, çalışmaların sonunda değerlendirme yaparken, bundan sonraki sempozyumlar için diğer üniversitelerin de görev almasını istedi. Ülkemizde son günlerde, özellikle kadına şiddet, hızla yayılırken aslında cehaletin harekete geçtiğini görüyoruz. Kitabın yaşamımızdan çekilmesi, ‘yalnızca düşüncede sığlaşmayı, beğenilerde kabalaşmayı, olayları ve gelişmeleri kavrayamayış’ı…(A. Coşkun) getirmiyor ne yazık ki…Paulo Freire, okumaz yazmazlığın öteki toplumsal sonuçlarını sayarken, “Okumaz –yazmazlık, bir toplumun yalnızca ekonomik düzenini tehdit etmez, fakat aynı zamanda çok derin adaletsizlik oluşturur. Bu adaletsizliğin, okumazyazmazların kendileri için karar vermesinde ya da siyasal sürece katılmalarında yetersizlik gibi ciddi sonuçları vardır. Bu yüzden okumaz yazmazlık demokrasinin dokusunu tehdit eder. Toplumun demokratik ilkelerinin altını oyar.” diyor. *Eğitimci ve Okuma Araştırmacısı, Okuyan Toplum Projesi yürütücüsü *Prof. Dr. Sedat SeverAnkara Üniv. Eğitim Bil. Fak., Eğitimin Kültürel Temelleri Böl. Baş. ve ÇOGEM Müdürü CBT 1284/ 12 28 Ekim 2011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle