22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Koku Alma Duyusunu Haz Örgütlüyor Olabilir Koku alıcıları düzensiz ve uyumsuz bir biçimde yayılmış olan burun, uzun süredir kendini dağıtmış bir duyu organı olarak biliniyor. Ancak geçtiğimiz günlerde Nature Neuroscience dergisinde yayımlanan bir araştırma bu görüşe karşı çıkıyor ve koku alıcılarının saptadıkları kokuların hoşluğuna göre öbeklendiklerini öne sürüyor. ‘Elektrikli arabanın intikamı’ 14 Ekim tarihinde Yale Üniversitesi’nde ilk kez gösterime sunulan yönetmen Chris Paine’ın “Elektrikli Arabanın İntikamı” belgeseli, elektrikli otomobilin geleceği ile ilgili çeşitli görüşleri seyirci ile buluşturuyor. Sera Tolgay, Yale Üniversitesi 2006 yılında gösterime giren “Elektrikli Arabayı Kim Öldürdü” belgeselinin yönetmeni Chris Paine, ikinci E belgeseli “Elektrikli Arabanın İntikamı”nda elektrikli arabanin geleceğine ilk filme nazaranla daha umutlu bakıyor. Filmin baş rolleri Paine’in 2007’den 2010’a kadar yakından izlediği dört farklı iş adamı arasında paylaştırılmış. Paypal’in kurucusu, mühendis ve girişimci Elon Musk, bu iş adamlarının arasında en genç olanı ve sıfırdan başlayarak kurduğu Tesla adlı elektrikli otomobil şirketiyle en çok risk alanı. Tesla’nın piyasaya ilk sürdüğü Roadster modeli $109,000 fiyatıyla üst gelir gruplarına hitap etse de, Musk otomobil modellerini daha geniş bir kitlenin ulaşabileceği düzeye çekmeye çalışıyor. İkinci iş adamı ise, ironik bir şekilde benzinle çalışan büyük araçlara olan desteğiyle bilinen General Motors’un eski CEO’su Bob Lutz. Film Lutz’un geçirdiği değişime odaklanıyor. Lutz’un önderliğinde GM’in 2010’da üretmeye başladığı plugin hibrid elektrikli Chevrolet Volt ise ABD Çevre Koruma Ajansi’na (EPA) göre en yakıt tasarruflu araç. Baş roldeki diğer iş adamı ise Renault ve Nissan’in CEO’su Carlos Ghosn. Ghosn, Nissan’ın yeni elektrikli araba modeli Leaf’i Aralık 2010’da piyasaya sürdü. Dördüncü karakter California’da kendi atölyesinde eski arabaları elektrikli arabalara dönüştüren serbest meslek sahibi Greg Abbott. Abbott’un yaklaşımı ise piyasadan bağımsız bir şekilde bu değişime katkıda bulunmak isteyenlere alternatif sunmak. C onnecticut Sağlık Merkezi Lisansüstü Eğitim Birimi’nden Marion Frank elde edilen bu bulguların araştırmacıları yalnızca sarsmakla kalmayıp, bir kasırga etkisi yarattığına dikkat çekiyor. Koku alma düzeneği özellikle insanlarda son derece anlaşılması güç bir yapıya sahip. Görünüşe bakılırsa, sıçanların koku alıcıları gen ailesi tarafından sınıflara ayrılıyor ve burun deliğinin içinde dört farklı bölge oluşturuyorlar. İnsan burnunda bu bölgelerden olup olmadığı bilinmiyor, çünkü bu soruya yanıt getirilebilmesi için koku alıcılarının zehirli kimyasallarla işaretlenmesi gerekiyor. İnsan beynindeki koku alma soğanının kokunun burun deliğinin neresine çarptığına göre farklılıklar göstermesi, koku alıcıları düzeninin tek biçimli olmadığına işaret ediyor. Ancak bilim insanlarının büyük bir çoğunluğu alıcıların dağılımında büyük ölçüde bir gelişigüzelliğin olduğu görüşünde birleşiyorlar. kuların da aynı bölgede belirgin sinirsel tepkiler oluşturmalarıydı. Tam tersine, kaydedilen bölgenin saptanmasında itici bir koku uygulandığında onu izleyen kötü kokular da orada güçlü tepkilere yol açıyordu. Dahası, hoşluk dereceleri açısından en farklı biçimlerde değerlendirilen kokular sinirsel ölçümlerde de en büyük farklılıkları sergilemekteydi. Tüm bu bulgular koku alıcılarının tıpkı gözün ağ katmanının ve kulak hücrelerinin uzamsal bilgilere ve tonlara göre düzenlenmeleri gibi saptadıkları kokuların hoşluğuna göre düzenlendiklerini gösteriyor. Weizmann Bilim Enstitüsü’nden Noam Sobel yaklaşık 60 gönüllü deneğin burun deliklerine Teflon kaplı bir tel sokmak suretiyle burun zarının küçük parçalara ayrılmış bölümlerinin farklı kokulara nasıl tepki verdiklerini ölçtü. Sobel ve arkadaşları katılımcıların burun deliklerine çeşitli kimyasallar pompalarken, tel elektrot da bir yandan koku alıcılarına bağlı sinir hücrelerindeki tepkileri kaydetti. Katılımcılar her bir kokunun ne denli hoşlarına gittiğini belirttiler. PUANI YÜKSEK VE DÜŞÜK KOKULAR CBT 1284/ 13 28 Ekim 2011 Sonuçta, kokusu muzu andıran amil asetat en çok beğenilen koku olurken, kokusu sarmısağınkini andıran dietil sülfat en düşük puanı aldı. Asetik asit (sirkenin temel bileşeni) gibi öteki kimyasalların katılımcılarda farklı tepkiler yarattıklarına tanık olundu. Sobel ve arkadaşları burun zarının tepki veren bölümlerini saptamak amacıyla her seferinde tek bir koku uyguladılar. İncelenen kokuya kimi bölgeler tepki verirken, kimilerinin tepki vermemesi koku alıcılarının tek bir biçimde dağılmadıkları görüşünü güçlendirmekteydi. Ancak asıl ilginç olan, bölgenin saptanmasında hoş bir kokudan yararlanıldığında başka hoş ko New York Üniversitesi Langone Tıp Merkezi’nde sıçanların koku alma duyusunu araştırmakta olan Don Wilson, bulgular karşısında dehşete kapıldığını belirtiyor ve, “Görme duyusu ile ilgili olarak benzer bir deney uygulanacak olsa, bundan elde edilecek özdeş bir sonuç ağ katmanındaki etkinlikten gözün gördüğü görüntünün hoş ya da kötü olup olmadığını belirlemek amacıyla yararlanılabileceği yönünde olmalıdır,” diyor. Sobel’in de dikkat çektiği gibi, güzellik yalnızca bakanın gözünden kaynaklanmıyor. Bu en azından burun için geçerli bir durum. Hoş kokunun kişiye göre değişen öznel bir kavram olduğu yönündeki yaygın görüşün yanlış olduğuna parmak basan Sobel, bir kokunun hoş ya da kötü olarak algılanmasının farklı insan topluluklarında inanılmaz bir uyum sergilediğine ve bunun bir canlının koku konusunda yapabileceği en önemli değerlendirmelerden biri olduğuna dikkat çekiyor. Öte yandan, Pennsylvania Üniversitesi Koku ve Tat Merkezi’nin başkanı Richard Doty bu sonuçlara sakınganlıkla yaklaşmak gerektiğine parmak basarak, “Hoşluk, çekicilik ve iticilik, ya da yenilebilirlik gibi birtakım başka ruhsal kavramlarla ilintilidir,” diyor. Doty gelecek deneylerde kokunun yoğunluğunun da denetlenmesi gerektiğini de belirterek, “Örneğin, meyan kökünün kokusunu sevenler anetol kokusundan da yoğunluğu arttıkça daha çok hoşlanırlar, meyan kökünün kokusunu sevmeyenler ise yoğunluk arttıkça onu daha da itici bulurlar,” diye ekliyor. Wilson beğeniyle ilgili bilgilerin işlenmesinde koku alıcılarının bir rolü olsa bile, beynin yine de değiştirici bir işlevi olduğunu unutmamak gerektiğine dikkat çekiyor. “İzovalerik asidi alıp size bunun parmezan peyniri gibi koktuğunu söylesem, size de kokusu parmezan peyniri gibi hoş gelebilir. Oysa kusmuk kokusu gibi koktuğunu sözylesem koku size de itici gelecektir. Aynı molekül olmakla birlikte, kokuyu nasıl algıladığınızı beklentileriniz belirleyecektir,” diyor. Bir rengin nasıl algılanacağını çevresindeki renkler belirlediği gibi, bir kokunun nasıl algılandığı da görünürde onun bağlamıyla ilintilidir. Rita Urgan, Scientific American, 26 Eylül 2011 TOPLUMLAR VE KOKULAR Yale Üniversitesi’nde belgeselin tanıtımında yönetmen Paine, öğrencilerle yaptığı söyleşide aslında elektrikli araba üreticilerinin hedefinin çevreye değer vermekten çok, gelişmeye başlayan bir pazardan maksimum kazanc elde etmek olduğunu ileri sürdü. Paine’e göre devletlerin elektrikli otomobil sanayine olan finansal desteği, sektörün yaygınlaşabilmesi için iş adamlarının girişimlerinden daha önemli. Paine özetle şöyle konuştu: “Bu iPod üretmeye benzemiyor. Bu sektörün farklı yönü, piyasanın petrole bağımlı oluşu ve üretimde tekellerin çok güçlü olması. Bu yüzden devletlerin rolü çok önemli. IBM bile elektrikli arabalar için daha yüksek kapasiteli piller üretmeye çalışıyor. Elektrikli arabanın geleceği ne kadar da devletin desteğine, endüstrinin girişimine ve teknolojik gelişmeye bağlı olsa da, biz tüketicilerin de rolü önemli. Bu belgeseli çekmemin asıl sebebi de bu farkındalığı yaratmak.” ÇEVRE, ARABA ÜRETİCİLERİNİN UMURUNDA DEĞİL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle