Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YAŞAYAN ÖLÜLER N UÇUŞU Kuşların dinozor olduklarından kesinlikle emin miyiz? Archaeopterix gerçekten bir kuş muydu? Tüyler ve uçuş nasıl evrildi? Kimi kuş türleri neden dinozorların yok oluşlarından sonra ayakta kalabildi? Çağdaş kuşlar ne zaman evrildiler? e var ki, kuşların evrimsel tarihi uzun bir süredir gizini sürdürüyor. 150 yıl önce tek bir fosil tüyün bulunmasından bu yana, kuşların kökeni dirimbilimin (biyoloji) en çekişmeli konularından biri oldu. Ancak son dönemlerde elde edilen bulgular, özellikle de Çin’de bulunan ünlü tüylü dinozorlar, tartışmaya tümden farklı bir boyut getirdi. Güney Almanya’nın Solnhofen bölgesindeki bir taş ocağında 1860’da bulunan o ilk tüyden bu yana tümden farklı bir noktaya gelindi. Tüyün ardından bir archaeopterixe ait olduğuna inanılan neredeyse eksiksiz bir iskelet bulundu. 145 milyon yıllık bu gizemli iskelet hem bir dinozorun dişlerine ve uzun kuyruğuna, hem de kuşlara özTropikal bölgelerin tukan gü kanat ve tüylere sakuşundan Antarktika’nın hipti. skelet, tıpkı penguenlerine, dünyamız ’in 1859 yılındaki öngörüsü gibi, kuşların dünyası. Kuşlar, iki canlı türü arasındaki oldum olası, karada yaşa“kayıp halka” açısından yan en başarılı hayvanlar da önem taşımaktaydı. Archaeopterix günüolarak bilinirler. Bir kuş müzde de evrimin simgegözlemcisi 70 milyon yıl si olmasına karşın, onöncesine gidebilseydi, larca kuş benzeri dinozor ve dinozoru andıran kuş kuşların sergiledikleri onca örneklerinin de eklenbeceri karşısında kesinlikmesiyle birlikte kuşların le gözleri kamaşırdı. kökeni konusu artık çok daha ayrıntılı bir biçimde ele alınabiliyor. Aşağıda New Scientist (11 Aralık 2010) dergisinin bu konuda en önemli sorulara ne denli yanıt getirebildiğimiz yönündeki bir toparlamasına yer veriliyor. Kuşların Kökeni: Ne Biliyoruz? N Heilmann, archaeopterixlerle en çok benzerlik gösteren bir dinozor alttürü olan teropodların, kuşlarda kaynaşık olan ve lades kemiğini oluşturan köprücük kemiklerine sahip olmadıklarından yola çıkarak kuşların teropodlardan türemiş olamayacakları sonucuna varıyordu. Bu görüş 20. yüzyıl boyunca yaygınlığını korudu. 1970’lerde Yale Üniversitesi’nden Ostrom’un deinonikus adlı küçük bir yırtıcı teropod ile archaeopterixler arasında çarpıcı benzerlikler olduğuna dikkat çekmesiyle birlikte gözler yine dinozorlara çevrildi. Son araştırmalar da kuşlarla teropodlar arasında sayısız benzerlikler olduğu görüşünü desteklemekteydi. Bu arada teropodların gerçekte köprücük kemiklerine sahip oldukları da giderek açıklık kazandı (ancak bu kemikler çok ender fosilleştiklerinden Heilmann’a da haksızlık etmemek gerekir). Ç N’DEK BULUŞ 1990’ların ortalarında Çin’de bulunan tüylü dinozorlarla birlikte dinozorkuş ilintisi daha da ağırlık kazandı. Şimdi elimizde yaklaşık 25 bilinen tüylü teropod türü var. Bu örneklerin bir bölümünde tüyler öylesine gelişkin ki, bunların günümüz kuşlarından hemen hemen hiç farkı yok. Ayrıca, teropodlar dışındaki kimi dinozorların tüylü oldukları yönünde de birtakım ipuçları var. Artık bilim insanlarının büyük bir çoğunluğu kuşların, dromaeosaurlar ve troodontidlerle aynı ataları paylaşan, teropod dinozorlar oldukları görüşünde birleşiyor. Kuşların dinozor Archaeopterix bulunur bulunmaz, bilim insanları bunun anatomik açıdan dinozorlarla çok yakın benzerlikler taşıdığını fark ettiler. Ancak bu konuda kesin bir görüşe varılması, kuşların dinozor oldukları görüşünden yola çıkıldığından, bugüne dek sürdü. Dinozor ile kuş arasında bir ilişki olduğu görüşünü ilk kez Darwin’in arkadaşı Thomas Huxley, 1860’larda ortaya attı. Gelgelelim, 20. yüzyılın başlarında Danimarkalı ressam ve bilim adamı ın kuşların dinozorların, pterozorların (uçan sürüngenler) ve timsahların da ataları olan ilkel arkozorlardan türediklerini öne sürdüğü “Kuşların Kökeni” adlı yapıtının yayımlanmasıyla birlikte bu görüş gözden düştü. Archaeopterix Archaeopterix her zaman kuşların en ilkel ve aynı zamanda da en eski türü olarak algılandı. Ancak sahip olduğu özelliklerin garip bir karışım oluşturması yüzünden dinozora özgü dişler, bacaklar, pençe ve kuyruk ile kuşlara özgü kanat ve tüyler gerçek akrabaları konusundaki kuşkular günümüzde de sürüyor. Elde edilen son bulgular bu gize emin miyiz? CBT 1245/8 28 Ocak 2011 mi daha da arttırdı. Archaeopterix çağdaş kuşlara kıyasla çok daha yavaş gelişti. 2009 yılında yapılan, archaeopterixin kemik gelişimiyle ilgili bir araştırma erişkin kemiklerinin olgunlaşması için iki buçuk yıldan uzun bir sürenin geçmesi gerektiğini ortaya koydu. Bu süre günümüz kuşlarına kıyasla üç kat daha uzundu. Bu ağır gelişme süreci metabolizmanın yavaş olduğuna ve archaeopterixin günümüzün canlı ve sıcak kanlı kuşlarına kıyasla çok daha uyuşuk olabileceklerine işaret ediyor. Florida Eyalet Üniversitesi’nden Greg Erickson, archaeopterixin uçabilen tüylü bir dinozor olarak görülmesi gerektiğine inanıyor. Manchester Üniversitesi’nden Robert Nudds da, bu canlıların uçuş sırasında meydana gelen baskılara karşı koyabilecek güce sahip olmadıklarına, bu yüzden archaeopterixin ancak havada süzülebilen bir canlı olması gerektiğine dikkat çekiyor. Ne var ki, kafatasının içini bilgisayarlı tomografi yöntemiyle tarayan bir ekip archaeopterixin gerçekte büyük bir beyne ve uçan bir kuşu aratmayacak denli kusursuz bir görme duyusuna sahip olduğunu, beyninin ve iç kulağının biçim ve yoğunluk açısından günümüz kuşlarından farksız olduğunu ortaya koydu. Araştırmayı yürüten ve ilk archaeopterix iskeletinin sergilendiği Londra Doğa Tarihi Müzesi’nde görevli olan Angela Milner’e göre, uçuşa hazır bir beyindi bu. Eskivarlıkbilimcilerinin büyük bir bölümü archaeopterixi bilinen en eski kuş türü olarak değerlendirmeyi sürdürse de, türün hangi sınıfa girdiği konusu eskisinden daha da yoğun bir belirsizlik içeriyor. Asıl sorun, dinozorlar ile kuşlar arasındaki sınırın neye göre belirleneceğiyle ilgili. Bu konuda herkes farklı bir görüş ortaya atıyor. Bu da böyle bir ayırıma gitmenin temelde keyfi olmasından kaynaklanıyor. Jura çağının ortalarından itibaren yeryüzünün tüylü teropodlarla dolu olduğu, bunların bir bölümünün ötekilere kıyasla daha çok kuşları andırdıkları artık biliniyor. Bunlardan bir grup çağdaş kuşların ortaya çıkışında etkili