Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POL T K B L M Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com “...Boş inançların bilime karşı bu son saldırısı orada ve o anda yenilgiye mahkum edilmişti... Şimdi tenhalık yerlerde ufak tefek çatışmalar oluyorsa da esas savaş bitmiştir.” (Isaac Asimov) APPLE’ın CEO’su Steve Jobs’un kanser ile mücadelesi sürüyor: “...Tenhalık yerlerde ufak tefek çatışmalar” mı? Başbakanın Kars’a hâkim bir noktaya dikilen heykele (‘put’a) ve ardından içkiye (‘haram’a) karşı açtığı savaşı tırmandırdığı günlerde, ben de Güney (Gönenç) Hoca’nın Bilim ve Sanat dergisinde yazmış olduğu yazılarla ilgili bir tarama yapıyordum. Onun, unutulmaz, “Adem Babamızın Göbeği” (Bilim ve Sanat, Sayı. 47; Kasım, 1984) başlıklı yazısını görünce yeniden okudum. Güney Hoca o yazısında bilimin dogmaya karşı verdiği mücadeleyi anlatır. Size o yazıdan bir bölüm aktarayım: “Bilimin dogmaya karşı savaşımı ve nihai zaferi elbette kolay olmadı. Darwin Türlerin Kökeni’ni 1859’da yayımladığında gerçekten yer yerinden oynadı... Kamuoyuna yansıyan ilk büyük tartışma 1860 Haziran’ında İngiltere Bilimsel Araştırmalar Derneği’nin Oxford’da düzenlediği toplantıda patlak verdi. 700 kişilik bir dinleyici kitlesi salonu tıklım tıklım doldurmuştu. Darwin yoktu salonda, o böyle toplantılardan, tartışmalardan uzak duran bir kişiliğe sahipti. Salonda evrimi Darwin’in en ateşli savunucularından biri olan tanınmış biyolog Thomas Huxley temsil ediyordu. Yaradılış yanlılarının sözcüsü ise Oxford Piskoposu Samuel Wilberforce idi. Wilberforce, Piskoposluğunun yanı sıra çok büyük bir hatip olarak ün salmıştı. “...Piskopos Wilberforce kürsüye çıktı, çok dramatik ve heyecanlı bir konuşma yaptı, evrimi ve Darwin’i yerin dibine batırdı. Sözlerinin sonunda Huxley’i işaret ederek alaycı bir ifadeyle ‘acaba sayın dostumuz ana tarafından mı yoksa baba tarafından mı maymun soyundan geldiğini bize açıklamak lütfunda bulunacaklar mı?’ deyip kürsüden indi. Salon kahkahadan yıkılıyordu. “Huxley kürsüye çıktı, uzunca bir süre gürültünün dinmesini bekledi, sonra sözcüklerin üzerine basa basa ünlü cevabına başladı: ‘Aşağılık bir maymunun soyundan mı yoksa doğanın kendisine büyük yetenekler bahşettiği, büyük bir varlığa ve etki gücüne sahip ama bu yeteneklerini ve gücünü yalnızca ciddi bir bilimsel tartışmaya maskaralık karıştırma yolunda kullanan bir insanın soyundan mı gelmiş olmayı seçerdim diye soruluyorsa hiç tereddütsüz cevap veriyorum: Elbette maymunun.’ “Asimov bu tartışmayı anlattıktan sonra şöyle diyor: ‘Tarihte pek az tartışma böylesine ezici bir sonla noktalanmıştır. Boş inançların bilime karşı bu son saldırısı orada ve o anda yenilgiye mahkum edilmişti... Şimdi tenhalık yerlerde ufak tefek çatışmalar oluyorsa da esas savaş bitmiştir.” Güney Hoca bunları anlattıktan sonra, yaradılışçıların, ABD’de hâlâ sürüp giden, evrim kuramı karşıtı hareketlerine değinir ve Türkiye’de sürdürülen, aynı doğrultudaki çabalardan da örnekler verir. Ve yazısını şu sözlerle noktalar: “Akla ister istemez Asimov’un ‘tenhalık yerler’ hakkında söyledikleri geliyor.” Hoca böyle der ama, bu söyleyiş tarzı bir tereddüdünü de açığa vurur gibidir. Güney Hoca bu yazıyı yazdığında yıl 1984’tür. Aradan 26 yıl geçti. Hatırlayacaksınız, TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisinin 2009 Mart sayısında, 200’üncü doğum yıldönümü dolayısıyla Darwin’in kapak konusu yapılması ve evrim kuramını işleyen bir dosyaya yer verilmesi TÜBİTAK üst yönetimince engellenmişti. Bunun duyulması üzerine yükselen tepkiler karşısında, herhâlde işe yanlış zamanda, yanlış yerden başlandığı kanısına varılmış olmalı ki, TÜBİTAK’a geri adım attırılmıştı. Ama şimdi Başbakan, gerçekleştirmek istediklerine, kendi îtikadınca doğru zamanda, doğru yerden başladı: ‘Putları kırarak’, ‘haramın kökünü kurutarak’, imamı aile imamı yapıp her aileyi ‘îmâna getirerek’... Başarırsa, gerisi zâten teferruat... Güney Hoca tereddüdünde haklıymış. Bu “tenhalık yerlerde” durum, pek de “ufak tefek çatışmalarla” geçiştirilebilecekmiş gibi gözükmüyor. Bilimin işi buralarda zor... Daha da ürkütücü olan, üniversitelerin üzerine çöken sessizlik... Tıpkı Almanya’da Nazizm’in yükselişe geçtiği dönemde Alman üniversitelerinin üzerine çöken sessizlik gibi... Pankreas kanserinde çözüm karaciğer nakli mi? Son günlerde Apple’ın CEO’su Steve Jobs sağlık sorunlarını gerekçe göstererek bir süre işinin başında olamayacağını duyurdu. Bu açıklama kamuoyunda farklı yorumlara yol açtı. Kimileri, pankreas kanseri tedavisi gören Jobs’un son şikâyetlerinin karaciğer nakline bağlı komplikasyonlardan kaynaklanmış olabileceğini ileri sürereken, kimileri karaciğer naklinin bu gibi vakalarda çözüm getirmeyeceğinii savunuyor. Aslında Jobs’un sağlık durumuna ilişkin bilgi azlığı, bütün bu polemiklerin temel nedeni. Steve Jobs’un kanser tedavisi sürecinde medyaya yansıyan bu tartışmalar pankreas kanseri ve tedavisi konusundaki son gelişmeleri gündeme taşıdı. Scientific American dergisi, Jobs’un hastalığından yola çıkarak, pankreas kanseri tedavisinde umut verici bir yöntem olan karaciğer nakli konusunda organ nakli uzmanlarının görüşlerine başvurdu. A pple’ın 55 yaşındaki CEO’su pankreas kanseri teşhisinden ve bunu izleyen karaciğer nakli ameliyatından sonra sağlığının bozulmasını gerekçe göstererek bir süre işine ara vereceğini açıkladı. Uzmanlar Jobs’un sağlığındaki bozulmayı, tedavi yöntemlerinin yol açtığı komplikasyonlara (Bir hastalık sırasında kil yapılan organı reddetmesini engellemek için bağışıklığı baskılayan ilaçların (immünosüpresan) yol açtığı sorunlar geliyor. Karaciğer nakilleri, kanserin yalnızca karaciğere sıçramış olması durumunda, adacık hücre nöroendokrin tümörleriyle mücadelede kullanılan bir tedavi yöntemi. Bu tümör cinsi, nadir görülen fakat tedavisi mümkün olan bir pankreatik kanser türü. Jobs’a konulan teşhis de bu. Karaciğer nakli profiline uyan pankreatik kanser hasta sayısı çok az olduğu için bu uygulamanın başarılı olduğuna ve kanserin tekrarlamasını önlediğine dair veriler çok kısıtlı. 2010’da yayımlanan bir karaciğer nakli raporuna göre nöroendokrin tümörlerinde 5 yıl sağ kalım oranı, çalışmaya bağlı olarak, %36 ile %80 arasında. Fakat 2007’de yapılan daha küçük bir çalışmada, karaciğer ve çoklu organ nakli yapılan hastaların %20’sinde, beş yıllık bir sürenin sonunda da hastalığın tekrarlanmadığı görüldü. Jobs’un tümörü Temmuz 2004 tarihinde ameliyat ile çıkartıldı. 5 Ocak 2009 tarihinde hormon dengesizliğine bağlı olarak ilaç kullandığını açıklayan Jobs, 14 Ocak’ta sağlık nedenlerini ileri sürerek izin aldı. Haziran 2009’da işe geri döndü. Jobs bugün işine devam edemediği halde stratejik kararlarda söz sahibi. Şirketin günlük işleriC yürütüyor. Jobs’un ne ni işletme müdürü kadar süre işten uzak kalacağı bilinmiyor. Kaldı ki KARAC ĞER NAK LLER CBT 1245/ 6 28 Ocak 2011 ortaya çıkan, o hastalığa özgü olmayan tedaviyi güçleştiren patolojik fenomenler) bağlama eğiliminde. Jobs’a karaciğer naklinin Memphis Hastanesi’nde Mart 2009 tarihinde yapıldığı belirtiliyor. Son yıllarda sıklıkla uygulanan karaciğer nakilleri, genellikle uzun süreli sağlık risklerini ve komplikasyonlarını da beraberinde getiriyor. Bunların başında, hastanın bağışıklık sisteminin na