Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HALET ÇAMBEL: ARKEOLOJİYE ADANMIŞ BİR HAYAT ‘Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır!’ “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur... Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.” Mustafa Kemal Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in sorusuna Mustafa Kemal’in yanıtı. Kaynak: İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeoloji, İ.Ü. Yayınları 94 yaşında; hâlâ kazılara devam Saygın bilim dergisi Nature’ın 7 Temmuz 2010 tarihli sayısında, TÜBA Şeref yılında nihayet isteği kabul görüyor ve bir açıkhava müzesi kurulmasına izin çıkıyor. Eşinin Üyesi Prof. Dr. Halet Çambel ile ilgili bir makale yayımlandı. “Yaşamı bo tasarladığı koruyucu yapıların tamamlanmasıyla yunca kazı yapan arkeolog” başlığını taşıyan, Rex Dalton’ın kaleme aldığı müze 1960 yılında açılıyor. makalede, 94 yaşındaki Halet Çambel’in Türkiye’de bir ‘Bilim kahramanı’ HAYATI MÜCADELE İLE olarak görüldüğü belirtiliyor. Yazıyı çok az kısaltarak veriyoruz. GEÇTİ H alet Çambel’in Boğaz kıyısındaki tarihi, aşı boyalı yalısı gözünüze soluyormuş gibi görünebilir, ama ünlü arkeoloğun anısı 94 yıldan beri ışığını koruyor. Çambel, Berlin’deki 1936 Olimpiyat Oyunları’na eskrimci olarak katıldı. Burada Hitler’in kendisiyle tanışma isteğini geri çevirmesi ile hatırlanıyor. Daha sonra 1947’de at sırtında Toros Dağları’nın yolu yordamı bulunmayan tepelerine yaptığı geziler akla geliyor. Burada Karatepe Hitit yerleşim bölgesinin keşfine ortak oldu. 1940’lı yıllarda Alman Profesör Helmut Bossert ile birlikte çalışan Çambel, Fenike alfabesi ile yazılmış bir tabletin keşfi ve onarımını takiben Hitit hiyerogliflerini çözmeye çalıştı. “O BİR BİLİM KAHRAMANI’ Çambel’in yakın dostu olan Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Prof. Dr. Yücel Kanpolat, Çambel’in bilime ve sosyal konulara adanmış olan yaşamının Türkiye’deki genç araştırmacılara örnek oluşturması gerektiğini söylüyor. Çambel büyük bir açık sözlülükle çalışmalarının hangisinin daha yararlı olduğunu söyleyemiyor. 62 yıl sonra hâlâ arazi çalışmalarına katılıyor. “Fakat artık ata binemiyorum” diyor. Ayrıca yaşamının büyük bir kısmını geçirdiği üç katlı yalıda, yaşamı boyunca yaptığı çalışmalarını ve anılarını derliyor. Çalışma odasında hediye olarak kendisine verilen ikinci el bir bilgisayar yüzyıllık bir çalışma masasının üzerinde duruyor. Odanın dört bir yanında dönem giysileri içinde eski fotoğrafları ve bastonları da göze çarpıyor. “Evet, eposta gönderebiliyorum, ama faksı tercih ederim” diyor. Cumhuriyet BİLİM VE TEKNOLOJİ Sayı: 1219 30 Temmuz 2010 İMTİYAZ SAHİBİ Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç GENEL YAYIN YÖNETMENİ İbrahim Yıldız YAYIN YÖNETMENİ Orhan Bursalı SORUMLU MÜDÜR Miyase İlknur GÖRSEL YÖNETMEN Tüles Hasdemir Sağlık sayfası VKV Amerikan Hastanesi’nin katkıları ile hazırlanmıştır YAYIMLAYAN Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İDARE MERKEZİ VE YAZIŞMA ADRESİ Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sokak No: 2 34382 Şişli İstanbul Tel: 0212.3437274 Faks: 0212.3437264 CUMHURİYET REKLAM Tel: 0212.2519874/3437274 Yerel Süreli Yayın BASKI DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul YAŞAMI Babası Hasan Cemil Çambel Atatürk’ün yakın çevresinden geliyordu; annesi Remziye Hanım ise Türkiye’nin Almanya büyükelçisinin kızıydı. Çambel 1916 yılında Berlin’de doğdu ve arkeoloji alanındaki temel eğitimini Paris, Sorbonne Üniversitesi’nde aldı. Doktorasını 1940 yılında İstanbul Üniversitesi’nde tamamladı. Atatürk’ün kadınların da atletizmde yer almasının gerekliğine verdiği önem üzerine eskrimci oldu ve tarihi 1936 Olimpiyatları’na katıldı. Amerikalı siyah atlet Jesse Owens’in çeşitli dallarda kazandığı 4 altın madalya üzerine Hitler’in nasıl büyük bir öfkeye kapılarak stadyumu terk ettiğini hatırlıyor: “Evet ben de stadyumdaydım ve buna tanık oldum.” Siyasi duruşunu o yıllarda kazanmış olan Çambel, Alman bir kadın görevlinin Führer ile tanışması teklifini nasıl geri çevirdiğini anlatıyor. Birkaç yıl sonra, sonradan mimari eserleriyle tanınacak olan komünist şair Nail Çakırhan ile olan birlikteliği başlıyor. 2008 yılında Çakırhan’ın ölümüne kadar 70 yıl evli kalıyorlar. Çocuk sahibi olmuyorlar –özel yaşamlarını mesleklerine adamayı tercih ediyorlar. Çambel kazı çalışmalarına ciddi olarak 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Karatepe’de başladı.1950’li yılların başlarında dönem hükümetinin Karatepe’den çıkan eski eserleri müzeye kaldırma girirşimlerine Çambel karşı çıktı. “Siz bir evi nasıl taşırsınız? Veya iki tonluk bir anıtı yolu olmayan bir yerden nasıl nakledersiniz?” Çambel kazı sonucu gün ışığına çıkarttıkları eserleri yerlerinde muhafaza etmek için çok ciddi mücadeleler veriyor. 1957 Çambel’in resmi yetkililerle mücadelesi bununla bitmiyor. Hükümetin Ceyhan Nehri üzerine yapmayı plandığı barajın arkeolojik bölgeleri sular altında bırakma tehlikesini de bertaraf ediyor. Bunun için su toplama havzasında su seviyesinin düşürülmesini sağlayarak tarihi yapıları kurtarıyor. Daha sonra keçilerin çam ormanlarına verdiği büyük zararı görüp, dağ köylülerinin keçi yerine koyun beslemeleri için ikna etme mücadelesi başlıyor. “Başlangıçta köylüler bizi öldürmek istediler. Ancak daha sonra bize teşekkür ettiler. Zira keçiler geceleri kıyameti koparıyordu. Köylüler bize gelip artık rahat rahat uyuduklarını söyledi.” Çambel, bu arada yerel halkın ekonomik faaliyetlerine de el atıyor. Yapay boyaların solduğunu fark ettikten sonra, yünlü kilim ve halı dokuyan bölge halkına yapay boyalar yerine doğal boyalardan yararlanmalarını söylediğinde daha hafif bir dirençle karşılaşıyor. Yaşlı köylülerin deneyimlerinden yararlanan Çambel, doğal boyalar için hangi bitki köklerinden yararlanmaları gerektiğini öğretiyor. Çambel, “Köylüleri ikna etmek zor olmadı; çünkü bu şekilde daha fazla para kazanmaya başladılar” diyor. Bugün geleneksel dokuma endüstrisi Türkiye’de yaygınlaşmış durumda. Bu, kırsal bölgelerdeki okullar, sağlık merkezleri ve altyapı hizmetlerinin dışında Çambel’in ülkesine katkılardan yalnızca bir tanesi. Referanslar: 1. Bossert, H. T. & Cambel, H. Publications of the Institute for Research in Ancient Oriental Civilizations, U. of Istanbul1, 1115 (1946). 2. Braidwood, R. J. , Qambel, H. , Redman, C. L. & Watson, P. J. Proc. Natl Acad. Sci. USA 68, 12361240 (1971). Türkçesi: Reyhan Oksay GÜNDEM Orhan Bursalı yıllık iznini kullanmaktadır. Samsun Üniversitesi’nde neler oluyor? Samsun Akademik Elemanlar Derneği, 19 Mayıs Üniversitesi'nde akademik işlemler ve atamalar konusunda dikkati çeken bir açıklama yaptı. Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Süleyman Çelik imzasıyla yayınlanan bildiride özetle şu görüşlere yer verildi: “Üniversitelerde skolastik / dogmatik düşüncelere yer yoktur. Atamalar ve yükseltmeler, hukukun üstünlüğü esas alınarak bilimsel nitelik, deneyim, ehliyet ve liyakat göz önüne alınarak yapılmalı. Bu evrensel ölçütler karşısında Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde olup bitenleri ve yaşanan gelişmeleri büyük bir kaygı ile izlemekteyiz. Yazının devamı 19. sayfada CBT 1219 / 3 30 Temmuz 2010 “Yönetim değişikliğinden bu yana üniversite bir ideolojik kadrolaşma alanına çevrildi. Öncelikle, özlük haklarıyla oynanarak enstitü ve yüksekokul müdürleri istifaya zorlandı. Nitekim özlük haklarının kaybını göze alarak istifa etmeyenler, yargı yoluyla haklarını geri aldılar. Böylece yapılan işlemlerin hukuka aykırı olduğu yargı kararlarıyla kanıtlandı. Dekanlar hakkında da inandırıcı olmayan, zorlama soruşturmalar başlatılarak, yönetimle aynı görüşte olan YÖK kanalıyla görevden alma yoluna başvuruldu. “Kadrolu Üniversite Genel Sekreteri varken genel sekreterlik görevini bir yardımcı doçent yürütmekte. Daha da ilginci, bir profesör, bu yardımcı doçentin emrindeki daire başkanlığına atandı. Akademik hiyerarşiye aykırı bu uygulamaya bakınca, ortada bizim bilmediğimiz başka bir hiyerarşik düzenin olup olmadığı akla geliyor. İktidar partisinin il başkanı ve milletvekilleriyle ortak ticari faaliyetlerde bulunan bir profesör dekan olarak atandı, bu profesör de ortakları arasında bulunan bazı kişileri yardımcı doçent olarak fakültesine aldı. Bunlar halen ticari faaliyetlerini sürdürmekte ve Sayın Rektör’ün de bunların ticari şirketlerinin reklamında rol aldığı bildirilmekte. 657 Sayılı Devlet Memurları Yasasının 28. ve 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Yasasının 36. Maddesine aykırıdır. Sayın Rektör, boşalan Mühendislik Fakültesi dekanlığını kendi üzerine aldı, fakat dekanlık görevini fiilen, dekan yardımcısı yaptığı bir doçent yürüttü. Bekleme süresini dolduran bu doçent he