02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR SOLARYUM BAĞIMLILIK MI YAPIYOR? Amerika’da gerçekleştirilen son bir araştırmaya göre, solaryum cildi bronzlaştırmakla kalmayıp aynı zamanda insanları mutlu ediyor. Bu nedenle solaryumdan yararlananlarda mesela alkoliklerdekine benzer semptomlar görülmekte. Memorial SloanKettering Kanser Merkezi ve Albany Üniversitesi bilim insanları 421 üniversite öğrencisini incelem i ş l e r . Bunlardan 229’u UV ışınlarının cilt kanseriyle ilişkisi hakkında bilgi sahibi olmasına rağmen geçen on iki ayda 23 kez solaryumdan yararlanmış. %70’inde solaryum bağımlılığı tespit edilen bu öğrenciler sadece bronzlaşmak için değil aynı zamanda rahatlamak, moral bulmak ve insanlar arasına karışmak için solaryuma gittiklerini söylemişler. UV ışınları hakkındaki tüm uyarılara rağmen, solaryumdan yararlananların günden güne arttığına dikkat çeken bilim insanları, düzenli olarak UV ışınlarının etkisinde kalanlarda uyuşturucu bağımlılarındakine benzer davranışlar görülmekte diye uyarıyorlar. uzun ömürlü olmasından çok özellikleriyle ilgilenmişler diyor. Araştırmacılara göre hayvanların karakterleri ve metabolizmaları kalıtımla ilişkili. DEPRESYONLU İNSANLAR ARASINDA SİGARA İÇENLER DAHA FAZLA Washington’da geçen hafta açıklanan Ulusal Sağlık İstatistikleri Enstitüsü’nün araştırma sonuçlarına göre depresyon hastalarının %43’ü sigara içiyor. Depresyon hastası olmayan kişilerde bu oran %22 civarında. Araştırma ayrıca depresyondaki insanların daha çok sigara içtiğini de göstermekte. Depresyonlu yetişkinlerin onda üçü günde bir paketten fazla sigara tüketiyor. Yani kontrol grubuna göre iki mislinden fazla. Depresyonlu hastaların yarısından fazlası sabahları uyandıktan beş dakika sonra ilk sigaralarını yakıyorlar. Amerikalı bilim insanları depresyon hastalarının sigarayı bırakmada diğerlerine göre daha çok zorlandıklarını da görmüşler. Enstitüye göre Amerika’daki yetişkinlerin %7’sini depresyonlu olarak sınıflandırmak mümkün. STRES, VE KORKU DEPRESYONU DOĞURUYOR Kanadalı bilim insanları stres, korku ve depresyon arasında biyolojik bir ilişki buldular. Yeni geliştirilen bir etki maddesi bu sorunu giderebilecek. Uzun vadeli stresin korku durumları ve depresyona neden olabileceği ya da kötüleştirebileceği aslında uzun bir süredir bilinmekte. Western Ontario Üniversitesi’nde Stephan Ferguson yönetiminde çalışan bilim insanları, hücre kültürlerinde ve farelerde bu ilişkiyi açıklayan nöromoleküler bir mekanizma keşfettiler. Buna göre stres sırasında etkinleşen belli başlı bir hücre reseptörü (CRFR1) korkuyu tetiklerken aynı zamanda serotonin uyarı maddesiyle ilgili diğer reseptörlerin sayısı da artıyor. Bunlar ise depresyona zemin hazırlıyorlar. Yeni geliştirilen etki maddesinin bu serotonin reseptörlerinin oluşumunu durdurması bekleniyor. neş etkinlikleri ve soğuk hava arasında kesin bir bağlantı söz konusu diyor. Analizler güneş etkinliğinin düşük olduğu zamanlarda kışların daha soğuk geçtiğini gösteriyor. Bu durum özellikle de 17yy’ın sonunda “MaunderMinimum” olarak bilinen dönemde kendisini göstermiş. İngiliz astronom Edward Walter Maunder’ın ilk olarak keşfettiği gibi o tarihlerde güneş etkinlikleri birkaç on yıl zayıflamıştı. Ve bu zayıf dönem hava durumu kayıtlarına göre İngiltere’de dondurucu soğuklara neden olmuştu. Aynı durum günümüzde de söz konusu olabilir diyor araştırmacılar. Nitekim güneşimiz doksan yıl öncesine göre çok daha az etkin. Güneş etkinliğinin zaman zaman değiştiği ve bu oynamaların iklim üzerinde etkili olabileceği düşüncesi aslında pek yeni değil. Fakat bu hipotezi kanıtlamak zordu. Bilim insanları güneş etkinliklerini ölçmek için normalde güneş lekelerini takip ediyorlar. Ama bu yöntem o kadar kesin sonuç ver USLU KÖPEKLER DAHA UZUN ÖMÜRLÜ Sık sık heyecanlanıp telaşa kapılanlar ömürlerini kısaltıyorlar. Araştırmalar bu durumun sadece insanlar için değil köpekler için de geçerli olduğunu gösterdi. Kanadalı zoologlara göre sakin karakterli cinsler, saldırganlara kıyasla daha uzun yaşıyorlar. Sherbrooke Üniversitesi’nden Vincent Careau’nun The American Naturalist dergisinde yayımlanan araştırma yazısında, sinirli ve hiddetli köpekler enerjilerini daha çabuk harcarken, uslu köpeklerin metabolizması daha yavaş çalışıyor deniyor. Köpeklerin bu karakterlere sahip olması doğal ayıklanmayla değil, insanların belli özelliklere sahip köpekler yetiştirmeleriyle ilgili. Bilim insanları enerji kullanımı ve yaşam süresini dikkate alarak çok sayıda eski araştırmayı değerlendirmişler. Daha sonraysa bu bağlantıyı örneğin beden boyu gibi diğer faktörleri de hesaplayarak, saldırganlık, uysallık ve hareketlilikle ilişkilendirerek incelemişler. Buna göre çoban köpeği, Bichon Frise gibi köpekler beden boylarına göreceli olarak daha uzun yaşıyorlar. Zor eğitilebilen Beagle veya Pomeranian gibi cinsler ise aynı büyüklükteki diğer köpeklere göre daha kısa ömürlü. Newfoundland ve Labrador gibi sakin köpekler kilo başına Fox Terrier ve Büyük Danimarkalı cinslerine göre daha az enerji yakıyorlar. Careau, yetiştiriciler hayvanların AVRUPA ÖNÜMÜZDEKİ KIŞ DA DONACAK Bilim insanlarına göre Avrupa’da 2009’da yaşanan dondurucu soğuklar rastlantı değildi. Environmental Research Letters dergisindeki araştırma yazısına göre bundan güneş etkinliklerindeki azalma sorumlu. İngiltere’deki hava durumu kayıtlarını 1659 yılına kadar aynı zaman içindeki güneş etkinlikleriyle karşılaştıran Mike Lockwood (Reading Üniversitesi) istatistiksel olarak gü memekte. Araştırmaya katılan bilim insanı Sami Solanki, güneşteki etkinlikleri ve lekeleri takip etmek için manyetik alanın kuvvetini ölçmek daha iyi sonuç veriyor diyor. Fakat güvenirli manyetik alan ölçümleri sadece 1900 yılından bu yana yapılıyor. Araştırmacılar bu yüzden eksik olan yılları bilgisayar simülasyonlarıyla tamamlamışlar. Bununla birlikte zayıf güneş etkinliklerinden niçin özellikle de İngiltere ve Orta Avrupa’nın etkilendiği kesin olarak bilinmemekte. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma KADIN VE ERKEĞİN DOĞUŞU Dişisi ve erkeği arasında pek fark olmadığı için tek hücrelilerde cinsellik sıkıcı bir konudur. Biyologlar şimdi evrimde önemli bir yenilikten sorumlu olan bir gen bölgesi keşfettiler. Kadın ve erkek arasındaki fark bu genlerle doğmuş. Cinselliğin ortaya çıkışı biyolojinin en büyük bilmecelerinden biridir ablında. Sonuçta seksüel çoğalmada genlerin sadece yüzde ellisi gelecek kuşaklara geçer ve bu aynı zamanda üremeden fedakarlık yapmak demek. Çünkü eşeysiz üreyenler iki konuda da daha başarılılar. Buna rağmen neredeyse tüm hayvan ve bitki gruplarında iki cins vardır. Mantarlar, hatta bakteriler bile cinselliğin ne olduğunu biliyorlar. Peki ama neden? Salk Enstitüsü biyologu James Umen bu soruyu şu şekilde yanıtlıyor: Cinsellik kromozomları aşamalı olarak seksüel çoğalmayla ilgili olmayan tüm genlere zarar verdikleri için zayıflama bölgeleri olarak kabul ediliyordu. Fakat araştırmamız tam aksini gösterdi. Bu tür bölgeler büyüyüp yeni genetik malzeme toplayabiliyorlar hem de geri kalan kalıtımdan daha hızlı. Umen ve arkadaşları yakın akraba olmalarına rağmen birbirinden çok farklı olan iki yosun türünü incelemişler. Chlamydomonas reinhardtii, iki tür yumurta hücresi üretir ama bunlar görünüş açısından hemen hemen aynıdır 2000 hücresiyle çok hücreliler sınıfına atlayan küremsi yeşil yosunun ise (Volvox carteri) iki cinsi arasında farklılıklar söz konusu. Bunlar farklı yapıda yumurta hücrelerine sahip. Yani insandakine benzer büyük yumurta ve CBT 1206/ 4 30 Nisan 2010 küçük sperma. İki evrim aşaması arasındaki geçiş bugüne kadar kısmen karanlıktaydı. Bu konuyu açıklığa kavuşturmak isteyen biyologlar bu iki yosun cinsinin kalıtımını karşılaştırırken özellikle de biyologların “mating locus” olarak adlandırdıkları genetik İçlerinde yumurta hücreleriyle bir bölgeye odaklanmış. Bu bölge yosunlarda, cinsellik likte dişi Volvox carteri kolonisi kromozomlarına benzer işlevleri üstlenmekte. Umen ve ekibi, Volvox yosunundaki “mating locus” bölgesinin, Chlamydomonas yosununkine göre beş misli büyük olduğunu saptamış. Volvox, daha önce üremeyle hiç ilgisi olmayan genlerden, seksüel üreme genleri oluşturmuş. Anlaşıldığı üzere “matinc locus” etraftaki kalıtım faktörlerini kendi fonksiyon çevresine çeken genetik bir mıknatıs gibi işlemekte. Bunlardan biri sürpriz bir biçimde insanda da karşılığı bulunan “MAT3” geni. Bu gen insanda her şeyden önce hücre bölünmesini çalıştırıyor. Araştırmalar MAT3’ün tümör hücrelerinde çoğunlukla değişime uğradığını göstermiştir. Tahminlere göre MAT3 geni Volvox yosununda da hücre bölünmesinden sorumlu ancak söz konusu gen dişi ve erkek Volvox yosunlarında farklı. Gen sekansındaki bu farklılıklar ise dişi ve erkek cinselliği arasındaki farklılıklarla ilişkili diyor bilim insanları. Yani MAT3 geni diğer bazı genlerle, dişi ve erkeğin farklılaşmasından sorumlu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle