Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ayna üzerine... Cisimlerin görüntüsü aynanın yüzeyinde değil arkasında oluşur. Özellikle denizcilikte ayna kelimesi dümdüz, parlak kımıltısız ve durgun deniz için kullanılan bir sıfattır. Yard. Doç. Dr. Hacer Gülşen (İstanbul Kültür Üniversitesi) E=mc2 Çeviren : Arif SOLMAZ Einstein’ın ünlü denklemi E=mc2 kütlenin (m – mass) enerjiye (E – energy) denk olduğunu söyler. Bu iki değerin ilgili olduğunu algılaması Einstein’ın zekâsının en büyük başarısıydı. Işık hızının karesi (c2) denkleme girerek bize bir kütlede tam olarak ne kadar enerji bulunduğunu belirtir. Atomaltı parçacıklar dünyasında parçacıkların kütlesi ışık, ısı ve hareket olarak enerjiye dönüşebilir. Benzer şekilde enerji de kütleye dönüşebilir. Parçacık hızlandırıcıları hızla hareket eden parçacıkları çarpıştırarak bu fikirden faydalanır. Bu çarpışmalardaki yüksek enerjiler çarpıştırılan parçacıkların kütle toplamından daha yüksek kütleye sahip yeni parçacıklara dönüşür. Kütleyi enerjiye dönüştürmek nükleer füzyon (birleşme) peşindeki bilim adamlarının amacıdır. Proton ve nötronları birleştirmek kütlesi bileşenlerinin toplamından az olan bir çekirdek ortaya çıkarır. Kayıp kütle enerji olarak ortaya çıkar ve en azından prensipte faydalı enerji olarak kontrol altına alınabilir: E = mc2! Kütleenerji dönüşümünün çok daha dolaylı sonuçları da vardır. Arabanızın motoru tarih öncesi bitkilerden gelen fosil yakıtları ile çalışır. Bu bitkiler enerjilerini nükleer füzyon yoluyla Güneş’te oluşan ışıktan almışlardı. Sonuç olarak arabanız ve Yeryüzündeki neredeyse bütün diğer faaliyetlerin enerji kaynağı E = mc2 dir. Peter Meyers, Princeton Üniversitesi, Symmetry Magazine A yna, Türkçe sözlükte, ışığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilalı ve sırlı cam, gözgü, mir’at olarak geçmektedir. Mecazi olarak da bir olayı, bir durumu yansıtan, göz önünde canlandıran olay, durum, şey olarak anlamlandırılmaktadır. Cisimlerin görüntüsü aynanın yüzeyinde değil arkasında oluşur. Özellikle denizcilikte ayna kelimesi dümdüz, parlak kımıltısız ve durgun deniz için kullanılan bir sıfattır. Şemsettin Sami, “Kâmusı Türkî” adlı sözlüğünde, aynanın âyîne olan Farsça aslına karşılık olarak ayna, gözgü, mir’at kelimelerini veriyor. Büyük İskender’in onunla dünyayı gördüğüne inanılan bir ayna taşıdığını, aynanın muhtemelen bir harita ve atlas olabileceğinin altını çiziyor. Yeni Türk edebiyatında genellikle suyun yüzeyi bir aynaya benzetilir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Ayna” adlı şiirinde olduğu gibi ayna, sevgilinin güzelliğini yansıtan bir araçtır. Bu arada şairin sevgilisine bugün olduğu gibi sen diye hitap etmediğinin de altını çizelim: “Derin sularında bu ayna her an Sizden bir parıltı aksettirecek Kâh çıplak bir omuz sessiz düşecek Eriyen bir kuğu beyazlığından.” Ayna, Necip Fazıl’ın “Aynalar Şiiri”nde olduğu gibi bazen bir engel olarak da karşımıza çıkabilir; “Çıkamam, aynalar, aynalar zindan. Bakamam, aynada, aynada vicdan; Beni beklemeyin, o bir hevesti; Gelemem, aynalar yolumu kesti.” Necip Fazıl’ın aynaya mecazi anlamlar yüklediğini de belirtelim. Ümit Yaşar Oğuzcan da, “Ayna” adlı şiirinde “ İlk sevdiğim şimdi kimbilir nerde? Önce hatıralarımı götürdü ölüm Zaman aynasında ölümü gördüm” derken zaman aynasında ölümün tek gerçeklik olduğunu vurgular. Aynalar ölüm diyarını çağrıştırsa da bazen yalnızlığı yok eden bir kardeş tesellisi verir. Çünkü bazen kişinin kendinden başka kimsesi yoktur. O kadar yalnızdır. Cahit Sıtkı “Aynalar” şiirinde bu ruh durumunu dile getirir. Şair bir ayna parçasının onu anladığını, aynaların ona bir kardeş tesellisi verdiğini, aynalar da olmasa yeryüzünde bir işi olmadığını söyler: “Bir ayna parçasından başka beni kim anlar, Bir mum gibi erirken bu bitmeyen düğünde? Bir kardeş tesellisi verir bana aynalar; Aynalar da olmasa işim ne yeryüzünde?” Kumdan yapılan ayna sırlanır. Bu sır aynı zamanda içinde sakladığı âlemin sırrıdır. Hilmi Yavuz “Kimlik Sonnet”si adlı şiirinde hayat macerasında kendisini aynalardan başka bir şey olarak görmez: “bir yolculuk bizimki... hani durak, yol nerde? hangimiz ötekine giz oluruz ya da sır? ayna tende dağılır, ten aynada yiter de kimliğim oldu benim, çoktan geçtim adımdan, ah, başka bir şey değilim aynalarımdan..” Hilmi Yavuz’da ayna hayat yolculuğuna çıkarken bir hayal olan ömrümüzün gizini saklar. Şairin adeta kimliği haline gelir. Bu biraz da “insan insanın ufkudur” sözünü hatırlatmıyor mu bize? İnsan insanın aynasıdır da. Ve insan içinde ne saklıyorsa dışarıya onu yansıtır. Güzelliği, iyiliği veya bunun tam tersini. Görülüyor ki, ayna bir motif olarak, klasik şiirimizde taşıdığı tasavvufî anlamının yanı sıra yeni şiirimizde başka anlamlar da yüklenmiştir. Bu şiirlerin büyük bir bölümünde ayna, genellikle mecazi bir anlam taşımaktadır. Ölüm diyarıdır, engeldir, kişinin kendisidir, kimliğidir, sevgilisinin güzelliğini aksettirir. Kısacası insan onun içinde sırdır. O insanın içinde. KAYNAKLAR Şemsettin Sami, Kamusı Türkî, İstanbul 1317, s.63 Türkçe Sözlük, TDK, Ankara 2005, s.161 Yıldız üreticisi Evrendeki tüm gökadalar yıldız doğumlarıyla pırıl pırıl parlamaktadırlar. Fakat yakın, küçük bir sarmal gökada için yıldızüretim partisi neredeyse sona ermiş. Gökbilimciler NGC 2976’nın dış bölgelerindeki yıldız oluşum etkinliklerinin neredeyse milyonlarca yıl önce durmuş olduğunu bulduklarında şaşırmışlardı. Kutlama gökadanın iç bölgesindeki inatçı birkaç parti meraklısının bir araya toplanmasıyla sınırlandırılmıştı. Bu durum gökbilimciler tarafından şöyle açıklanıyor; NGC 2976’daki yıldız oluşumunu ateşleyen çok miktarda komşu gökada grubu M81 ile gürültülü bir etkile şim içinde. Şimdilerde yıldızüretim eğlencesi bitmeye başlıyor. NASA’nın Hubble Uzay Teleskopu’ya elde edilen görüntüler gökadadaki yıldız oluşumunun yaklaşık 500 milyon yıl önce gazların dağılması ve kalanların merkeze doğru çökmesiyle sona yaklaştığını göstermektedir. Partiye yakıt sağlayan gaz yokluğunda gökadanın daha da fazla bölgesi zorunlu olarak uykuya geçecektir. Yıldız üreten bölge şimdi çekirdek etrafında yaklaşık 5000 ışık yılı genişliğinde bir alanla sınırlıdır. Çeviren: Arif Solmaz, Görüntü: NASA, ESA, J. Dalcanton ve B. Williams (UW, Seattle), 16 Ocak 2010 CBT 1206 / 14 30 Nisan 2010