23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR TEK DALIŞTA 456.000 KALORİ Mavi balinanın iştahı açıksa, iyice oburlaşıyor. British Columbia Üniversitesi (Kanada) bilim insanları, mavi balinanın tek dalışta bir günde iki yüzden fazla kişiyi doyurabilecek kadar kalori aldığını söylüyor Journal of Experimental Biology dergisinde. Buna göre mavi balina tek dalışta mideye indirdiği küçük deniz canlılarıyla 456.000 kalori alıyor. Bir insanın günde ortalama olarak 2000 kalori aldığı düşünülürse, balinanın tek dalışta aldığı kaloriyle iki yüz yirmi sekiz kişi doyabilir. Sayıları defalarca kontrol eden bilim insanı Bob Shadwick, muazzam kalori miktarı karşısında şaşkına dönmüş. Balinalar çok büyük oldukları için bir defada çok fazla besini yutabiliyorlar. Yeni sonuçlarla, kan ve kaslarındaki büyük oksijen rezervleri sayesinde çok daha uzun süre su altında kalabilen balinaların besin arayışı için niçin sadece üç ila on beş dakika daldıkları da bulundu. Balinalar suyun altında daha fazla kalırlarsa, daha fazla yerler ve bu da onları aşırı beslenme yüzünden komaya sokabilir. ALZHEİMER’İN ERKEN TANISI MÜMKÜN OLABİLİR Alzheimer hastalığının ne şekilde geliştiğini araştıran Amerikalı bilim insanları, son araştırmalarında ilginç sonuçlara ulaştılar. Alzheimer hastalığın ana faktörü, sinir hücrelerini harap eden plakalardır. Bu plakalarda birikerek beyin fonksiyonlarını bozan BetaAmyloid proteinlerinin oluşum ve indirgenme oranının araştırılmasına dayanan çalışmaya göre, beyin aşırı miktarda üretilen zararlı proteinleri temizleyemiyor. Alzheimer ve sağlıklı insanların protein üretiminde bir farklılık söz konusu değil. Fakat Alzheimer hastalarının beyni, proteinleri çok daha yavaş indirgiyor. Bulgu Alzheimer’in erken tanısı ve olası yeni terapi biçimleri için yeni olanaklar sunacak diyor araştırmayı yöneten Washington Tıp Okulu’ndan Randall Bateman, Science dergisinde. BetaAmyloid proteinlerinin Alzheimer hastalığının gelişiminde anahtar rolü üstlendiği biliniyordu. Bu proteinler sağlıklı insanlarda da üretiliyor ancak gri beyin maddesinde birikmiyorlar. Protein birikimiyle oluşan plakalar sinir hücrelerine gitgide daha fazla zarar vererek, Alzheimer için tipik olan demans semptomlarını doğuruyorlar. Çok ender bir kalıtım parçası BetaAmyloid proteinlerinin aşırı miktarda üretilmesinden sorumlu. Ancak bunların niçin biriktiği şimdiye kadar kesin olarak açıklanamamıştı. Araştırma çerçevesinde on iki Alzheimer hastası ve on iki sağlıklı insandaki BetaAmyloid proteinlerinin oluşum oranı karşılaştırılmış. 74 yaşındaki insanlardan alınan verilerin karşılaştırılması sonucunda Alzheimer hastası ve sağlıklı insanlardaki BetaAmyloid üretiminin aynı olduğu görülmüş. Ancak indirgenme oranı Alzheimer hastalarında yüzde otuz daha düşük çıkmış. Bilim insanları bu yavaşlama nedeniyle proteinlerin on yıl için de Alzheimer semptomlarını ortaya çıkaracak kadar biriktiğini tahmin ediyorlar. Bozuk indirgeme sisteminin kesin olarak açıklanabilmesi için her ne kadar kapsamlı araştırmaların yapılması gerekiyorsa da yeni sonuçlar, BetaAmyloid proteinlerinin yok edilmesine yardımcı olacak yeni terapi biçimlerinin geliştirilmesine olanak tanıyacak. Ayrıca proteinlerin indirgenme oranına göre Alzheimer hastalığının erken tanısı da mümkün olabilir. YEMEĞİN DÜŞÜNCESİ BİLE DOYURUYOR Bir paket çikolatayı hayal etmek hem şişmanlatmıyor, hem de doyuruyor. Amerikalı bilim insanlarının son bir araştırmasına göre ayrıntılı bir şekilde yemek düşünenlerin iştahı açılmak yerine kapanıyor. Özel CarnegieMellon Üniversitesi bilim insanlarının konuyla ilgili araştırma yazısı Science dergisinde yayımlandı. Oysa bugüne kadar hepimiz güzel bir yemeği düşününce iştahımızın açıldığını düşünürdük. Hatta bilim insanlarının çoğu da bir yiyeceğin düşünülmesi halinde de yemeği yeme, koklama ya da görme sırasında işleyen nöronsal süreçlerin devreye girdiğini kabul ediyordu. Ancak CarniegeMellon Üniversitesi bilim insanlarının son sonuçları durumun çok daha karmaşık olduğunu gösterdi. Buna göre bir yiyecek hakkında üstünkörü düşünmek iştahı açıyor ama o yiyecek hakkında ne kadar ayrıntılı düşünülürse, iştah da o denli kapanıyor. Sonuçlarımız, iştahımızı bastırmak için yiyecekler hakkında düşünmekten sakınmanın doğru olmadığını gösterdi diyor araştırmayı yöneten Carey Morewedge. Araştırma sırasında katılımcıların bir kısmı çikolatalı draje yemeyi diğerleriyse jeton kullanmayı düşünürken, bu düşünceleri bilim insanlarının istedikleri kadar tekrarlamışlar. Bu denemeden sonra katılımcılara şeker verilmiş. Çikolatalı drajeleri düşünenler, jeton atmayı düşünenlere göre daha az yemişler. Bilim insanları alışmanın (Habitüasyon: Bir uyarıya karşı gösterilen tepkinin, uyarının yinelenmesi halinde azalması) iştahı kapattığını düşünüyor. Habitüasyon, neyi ne kadar tüketeceğimize ve ne zaman başka bir yiyeceğe yöneleceğimize karar veren en etkili süreçlerden biridir. Bir deneyimi hayal etmek bir derecede gerçek bir deneyimin yerini tutabiliyor. Anlaşıldığı üzere hayali ver gerçek deneyim arasındaki fark sanılandan daha az diyor uzmanlar. ARTIK AYAK İZLERİNDEN FAZLASI VAR Güney Kore’de bugüne dek pek bilinmeyen dev bir boynuzlu sürüngen kalıntısı gün ışığına çıkarıldı. Tebeşir devrinde yaşamış olan hayvanın daha önce sadece ayak izleri bulunmuştu. Ulusal Güney Kore haber ajansı Yonhap’tan yapılan açıklamaya göre söz konusu sürüngen yaklaşık olarak 110 milyon yıl önce erken tebeşir devrinde yaşamış. Kore yarımadasında bu tür boynuzlu dinozorlara ait sadece ayak izleri bulunmuştu. Kore Jeoloji ve SATÜRN HALKALARININ YENİ SIRRI Bugüne kadarki bilgilere göre Satürn’ün çevresindeki halkaların, küçük bir Satürn uydusunun bir kuyrukluyıldızla çarpışması sonucunda oluştuğu düşünülüyordu. Her senaryo bilim insanlarını buz zengini bir malzeme yerine kaya ve buz karışımına ulaştırmıştı. Boulder Güneybatı Araştırma Enstitüsü’nden Robert Canup şimdi başka bir teori üzerinde duruyor. Jüpiter’in etrafında dört muazzam uydu dönerken, komşu Satürn dev Titan uydusu dışında sadece benzer büyüklükte ikinci bir uyduya sahip. Canup bu nedenle Satürn’ün de bir zamanlar daha fazla büyük uydulara sahip olduğunu ve bunların zamanla gezegene çarptıklarını düşünüyor. Bu büyük uydulardan sonuncusu Satürn’e yaklaştığında, güçlenen gelgit kuvvetleri dıştaki buz tabakasını çözmüş, kayadan oluşan çekirdekse gezegene çarpmıştı. Buz halkaları ilk başta daha inceydi ama çarpışmalar sonucunda genişlemişlerdir diyor Canup. Dıştaki buz tabakaları tahminlere göre bol miktarda su içeren, içteki Satürn uydularına sıçramıştı. Model, halkaların benzer vakalarla biçimlendiğini ve geriye sadece Titan’ın kaldığını söylüyor Canup. Bu sorunun Cassini misyonuyla açıklanması bekleniyor. Uzay sondası halkaların kütlesini ölçerek kesin buz miktarını saptayacak. Bu sonuçsa çapları bir milyon kilometre kadar olan halkaların yaşı ve kökeni hakkında bilgiler verecek. Mineral Rezervleri Enstitüsü’nden Lee Yung, bulguyla ilgili araştırma yazısını, ABD’li ve Japon meslektaşlarıyla birlikte “Naturwissenschaften” dergisinde yayımladı. Söz konusu sürüngenin fosili iki yıl kadar önce Hwaseong bölgesinde yer alan Tando havzasındaki bir kaya üzerinde bulunmuş. Kalıntılar arasında sırt kemiğinin önemli bir parçası, kalça kemiği arka ayak parçaları ve neredeyse kuyruğun tümü bulunmakta. Dev sürüngen Hwaseong buluntu yerinden esinlenilerek Koreaceratops hwaseongensis olarak isimlendirilmiş. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma KÖK HÜCRELERDEN BAĞIRSAK DOKUSU ÜRETİLDİ Bilim insanları daha önceleri hücrelerini progKök hücrelerini bağırsak hücrelerine dönüşramlayarak yeni hücre türleri elde etmeye batürmek isteyen araştırmacılar, bağırsak dokusuşarmışlardı. Fakat Cincinnati Çocuk Hastanesi Tıp nun embriyonik gelişimdeki koşulları yaratarak, bu Merkezi’nde James Wells ile çalışan ekip şimdi kök süreçteki tüm safhaları aydınlatacak stratejileri teshücrelerinden bağırsak dokusu üretti. Nature pit etmişler. Bu denemelerden sonra iki kök hücdergisinde yayımlanan araştırmada pluripotent kök re tipinden de insanın bağırsak mukozasına benhücrelerinden yararlanılmış. zer yapılar oluşmuş. Hatta hücreler de bu karmaşık Bu hücreler henüz uzmanlaşmadıklarından in Pluripotent kök hücreleriyle, labora hücre dokusundaki farklı fonksiyonları üstlensan bedenindeki iki yüzü aşkın hücre tiplerinden tuvarda üretilen bağırsak dokusu mişler. Kök hücrelerin bağırsak dokusuna döbirine dönüşebiliyorlar ki bu özellik pluripotent olanüşmesi yirmi sekiz gün kadar sürüyor deniyor rak isimlendirilmekte. Bilim insanları doğal olarak pluripotent olan em Spiegel dergisindeki yazıda. briyonik kök hücreleri ve programlanmamış cilt hücrelerinden elde Araştırma, pluripotent kök hücrelerin programlanarak, bağırsak edilen uyarılmış pluripotent kök hücreleriyle çalışmışlar. İkinci kök dokusunun içeriğine benzer üç boyutlu bir dokuya dönüşebileceğihücre tipi hastanın kendisinden elde edilmekte ve hastanın kalıtımını ni gösteren ilk çalışma. Bilim insanları bundan sonraki araştırmalataşıdıkları için de organ naklinde beden tarafından reddedilmiyorlar. rında, laboratuvarda elde edilen bağırsak dokusunun, nakil için uyAyrıca etik açıdan da daha az tartışmalıdır. gun olup olmadığını test edecek. CBT 1240/ 4 24 Aralık 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle