24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

137 Jung, Pauli ve bilimsel bir tedirginliğin izlenmesi Geçen yıl CBT okurlarına İngiltere’de yayımlanan Manjit Kumar’ın “Kuantum” adlı ilginç kitabını duyurmuştum (1). Bu yıl Kurban Bayramı’nda bana ulaştırılan yeni bir kitabı açıklamak istiyorum: “137 Jung, Pauli, and the Pursuit of a Scientific Obsession”. Londra Üniversitesi emekli profesörü Arthur I. Miller’in bir eseri (2). Prof. Dr. Bahattin Baysal PSİKİYATRİ TEDAVİ 1931 yılında şöhretinin tepesinde olduğu günlerde, fizikçi Pauli psikiyatri tedavisi için dünyaca tanınmış psikoanalist Profesör Carl Jung’un Zürih’deki muayenehanesine başvuruyor. Kızgın, yalnız, sarhoş, kadın düşkünü bir adam gibi! Pauli hakkında Dr. Jung’un görüşleri şöyle: “kendisi tamamen parçalanmış durumda idi”, “kendini kaybetmişti”, “deliler evine gönderilmek üzere idi”. Uzun bir tedavi süreci anlatılıyor. Bu arada hasta ile doktor arasında yakın bir arkadaşlık ve evrenin temelindeki gizli bir primal sayının kökeni üzerinde meraklı ortak bir duygusallık gelişiyor. Bilinçsizlik durumunun anlaşılmasında sihirli 137 sayısından yararlanmaya çalışıyorlar. Pauli’nin anlattığı dört yüz rüyanın elli dokuzu Jung tarafından ayrıntılı olarak yorumlanıyor. Bilinç ve bilinçsizlik arasında bir denge kurabilen, bireysel bir tutum benimseyen hastaların rüyaları söz konusu. Sezginin yaratıcı düşünce üzerindeki etkileri uzun süredir bilinen bir konu. Alşimi ve mistisizm çağdaş bilimin gelişmesine yol açıyor. Parlak bir bilim adamının rüyaları ile ilgili bu bilgiler elli yıl gizli tutulmuş. Sommerfeld’in “ince yapı sabiti” diye tanımladığı bu yeni terim spektral çizgiler arasındaki aralığı belirler ve aşağıdaki denklem ile verilir: 2 e2 ? hc İnce yapı sabiti doğanın üç temel sabitini içeriyor. e = elektron yükü c = ışık hızı h = Planck sabiti Yukardaki denklemde sabitlerin bilinen değerlerinin yerine konulması ile boyutsuz bir sabit ? = 1 / 137 = 0.00729 elde edilir. 137 bir doğa sabitidir. Bu sayıyı kim nasıl saptanmıştır? Pauli bu sihirin peşindedir. Bu kitapta Pauli’nin bilimsel başarıları üzerinde ayrıntılı bilgiler var. Ben sadece ilginç gördüğüm birkaç örneği özetlemekle yetiniyorum. D r. Carl Jung Bir Psikoloğun Öyküsü: Kitap, 1920 yılında Avrupa’da çok tanınmış bir psikolog olan Dr. Carl Jung’un öyküsü ile başlıyor. İsviçre’de Sigmund Freud düzeyinde bir psikolog. Tedavi için başvuran hastaların bazen bir yıl beklediği oluyor. Dr. Jung psikoanaliz uygulamalarına bilimsel bir temel kazandırma, insan ruhunun gizlerini aydınlatma peşinde. Freud gibi rüyaların analizini yapıyor. Profesör Wolfgang Pauli: Kitabın başlıca kahramanı 20. Yüzyılda yaşayan 1920 Viyana doğumlu bir fizikçi, Wolfgang Pauli. Babası Carl Jung Viyana Üniversitesi’nde tanınmış bir fiziksel kimya profesörü. Manevi babası meşhur fizikçi ve filozof Ernst Mach. Pauli, Ekim 1918’de Münih’de Sommerfeld’in öğrencisi ve asistanı oluyor. Heisenberg, Born ve Bohr ile tanışıyor. Bir matematik dehası olarak tanınan Pauli Göttingen, Hamburg, Kopenhagen’de çalışmalarını sürdürüyor. Bu kitapta, Zeeman olayı olarak bilinen ve bir manyetik alanın etkisi ile spektral çizgilerdeki yarılmaları açıklamak amacı ile yaptığı çalışmalar ayrıntılı olarak veriliyor. Pauli, 1925 yılında kendisine Nobel Ödülü kazandıran ünlü “Dışlama İlkesini” buldu: “Bir atomda dört kuantum sayısı da birbirinin aynı olan iki elektron bulunamaz.” Sihirli 137 Sayısı Yirminci yüzyılın başlarında atom yapısı üzerindeki gelişmeler Niels Bohr’un kuantum kuramını hidrojen atomuna uygulaması ile hız kazandı. Bohr kuramına göre, bir elektron bir üst yörüngeden daha düşük bir düzeye atladığında bir ışık yayımlar. Bu yayımlanan ışık laboratuvarda bir spektral çizgi olarak görülür. 1915 yıllarında bu spektral çizgilerin deneysel olarak incelenmesi geliştirilmiş ve çizgilerin ayrıca daha sık çizgilerden oluştuğu ve bir “ince yapı” gösterdiği bulunmuştur. İncelenen atomun yanına bir mıknatıs konulduğunda çizgilerin gene bölündüğü gözlenmiş ve bunun “doğal bir olay” olduğu Münih’de çalışan Arnold Sommerfeld tarafından belirtilmiştir. Sommerfeld, Einstein’ın görelilik kuramını Bohr kuramına uygulamış, E = m c2 denklemini elektronun kütlesini değiştirmekte kullanmıştır. Bu işlem bir spektral çizgi için Bohr denkleminde yeni bir terim getirmektedir. PAULİ TUHAF BİR ADAM Fizikçi Wolfgang Pauli’de bir tuhaflık var. Ne zaman bir laboratuvara girse, oradaki aletler bozuluyor. Kuşkusuz bir tesadüf, ama hemen her zaman gözlenen bir şey. 1920’lerde Almanya’da Göttingen Üniversitesi’nde bir gün öğleden sonra atom fiziği çalışmalarında kullanılan karmaşık bir alet nedeni bilinmeden bozuluyor. Pauli o sırada Almanya’da değil, İsviçre’de. Arkadaşları “çok Wolfgang Pauli şükür, bu bir Pauli etkisi değil!” diyorlar. Laboratuvarı yöneten profesör, şaka yollu, İsviçre’deki adresine yazarak durumu bildiriyor. Uzunca bir süre sonra Pauli’den üstünde Danimarka pulu olan bir mektup geliyor. Göttingen’deki aletin tam bozulduğu günlerde Pauli’nin trende olduğu ve trenin tam o sırada birkaç dakika Göttingen istasyonunda durduğu anlaşılıyor. O yıllarda en parlak fizikçilerden biri olduğu biliniyor, ama Pauli oralı değil. Özel hayatı da öyle. Geceleri şehirlerin kahvelerinde, barlarında şarkı söyleyip dans ettiği ve kavgalara katıldığı ve hiçbir gün öğleden önce uyanmadığı söyleniyor. Bu çelişkilerle dolu hayat, sonunda onun psikiyatrist Carl Jung ile iletişim kurmasına yol açıyor. PAULİ FEZA GÜRSEY’İ DESTEKLİYOR Türkiye Dışişleri Bakanlığı NATO Dairesi’nin yürüttüğü “Atom Enerjisi” Projesinde çalışmak üzere Ekim 1957’de ABD’ye giden bilim adamları arasında bulunuyordum. Erdal İnönü Princeton, Feza Gürsey Columbia üniversitelerinde, ben M.I.T.’de çalışıyoruz. Hepimiz üniversite doçentiyiz. 1958 yılı başlarında Erdal İnönü bir mektup yazarak, o sırada ABD’de bulunan tanınmış kuramsal fizikçi Profesör Pauli’nin, Feza Gürsey’in kuramsal fizik çalışmalarını desteklediğini “tam bir başarı” olarak bildirdi. Çekirdek fiziği üzerindeki başarılı araştırmaları Feza’nın Yale Üniversitesi’ne profesör olarak atanmasını sağladı. 1958 yılları yaz aylarında “Brookhaven Ulusal Atom Enerji Laboratuvarında” çalışmalarımızı sürFeza Gürsey dürüyoruz. Evlerindeki bir gece toplantısında Feza ve eşi Süha Hanım Pauli’yi anlattılar. New York’daki bilimsel bir toplantıda, 1957 yılında Nobel fizik ödülünü kazanmış olan Çinli T.D. Lee’nin de bulunduğu bir seminerde Pauli, Feza Gürsey’in parçacık fiziği konularındaki son çalışmalarını destekliyor. Bu arada ısrarla Profesör Lee’nin kızdığını söylüyor. Genellikle bilimsel toplantılarda pek rastlanmayan bir durum. Pauli, davetli bulunduğu bir başka akşam yemeğinde o kadar çok pilav yiyor ki ev sahibi Süha Hanım (Feza’nın eşi Prof. Süha Gürsey) adam öldü, ölecek diye endişeleniyor. Nitekim, 1958 yılı sonlarında İsviçre’ye dönen Pauli 15 Aralık 1958’de Zürih’deki bir hastanenin 137 No.lu odasında ölüyor. Kaynaklar: (1) – Manjit Kumar, Quantum, Einstein, Bohr / and The Great Debate About The Natıre of Reality, Icon Books Ltd., 2009, London. (2) – Arthur I Miller, 137 Jung, Pauli, and The Pursuit of a Scientific Obsession , W.W. Norton & Company, Inc., 2010, New York. Hubble Uzay Teleskopu Bu iki gökadanın kırmızıya kaymaları onların birbirine çok yakın bir çift gökada olduğuna işaret eder. NGC4319 gökadasının dış görünüşü Hubble veya de Vaucoulers sınıflamasındaki gökadalara benzemiyor (bkz. Şekil 1). Bu alışılmadık dış görüntü NGC4291 ile NGC4319 arasındaki çekimsel etkileşme sonucu oluşmuş olabilir. NGC4319 gökadası diğer yönlere doğru benzer ışıklı filamenter köprüler sergilemiyor. Işıklı köprünün dar oluşu çekimsel etkileşme sonucunda oluşmuş uzunca bir yapıya, dolayısıyla Markarian 205 ile ilişkili olduğuna işaret eder. Markaraian 205 ışıklı köprüsüne yakın sönük bir cisim var (sıkışık bir gökada?) ve kırmızıya kayması Markarian 205 ile aynı değerlere sahip. Markarian 205, yalnız olmayabilir ve biliyoruz ki çekimsel etkileşimler köprüler ve kuyruk benzeri yapılar oluş Kaynak: Jack Sulentic, Question’s of Modern Cosmology – Galileo’s Legacy, eds. Mauro D’Onofrio ve Carlo Burigana, Springer – Verlag Berlin Heidelberg 2009. Düzeltme: 12 Kasım 2010 tarihli CBT de Hubble’dan yapılan alıntıda “ç” harfi düşünce orijinali “çevren” (ufuk) olan sözcük “evren” olarak basılmış. Alıntının doğrusu, “Gökbilim tarihi sürekli olarak genişleyen çevrenimizin tarihidir”. Ancak sözü edilen genişleme uzayın genişlemesine değil, bilgi, dağarcığımızın genişlemesine gönderi yapar. (R.P) CBT 1240 / 15 24 Aralık 2010 turabilir. Bu ışıklı köprü NGC4319 ile değil daha çok Markarian 205 ve onunla aynı kırmızıya kayma gösteren komşusuyla, sıkışık gökadayla ilişkili olabilir. Eğer istenen teleskop zamanı verilirse bu yorum sınanabilir. Ancak yanıtını bildiğimiz bir sorunun bilinen yanıtını doğrulamak için teleskop zamanı almak, teleskop zamanının harcanması anlamına gelmez mi? HUT sonuçlarının yayınlanmasından sorumlu ve yanlı davranmayacak olan kişiye teleskop zamanı vererek gökbilimin yanlı yorumlardan korunması sağlanabilir”.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle