Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Kitleler Nasıl Eğitilecek? İstesek de istemesek de gazeteleri, televizyonları, reklamları ve onlarla aynı nitelikte, yaşamsal özellikleriyle toplumu sürükleyen düşünceler ve davranış biçimleri var. Bunlar kent kökenlilerin ve çok okumamış olsalar bile, daha erken kentlileşmiş olanların olumsuz eleştirilerine konu oluyor. mberto Eco’nun bir kitabında (Apocalittici e Integrati, 1964) eleştirilerin bir bölümü gelecekteki bütün felaketleri bugünkü kütle kültürünün vurdumduymaz –belki de sistematik olarak geri bırakılmış sadece gününü yaşayan ve ilerisini düşünmeyen davranışlarına bağlıyor. Bu öngörüler haklı ya da abartılmış olabilir. Fakat ne oldukları konusunda açık bir fikir sahibi olmaya gereksinme var. Bunları gözlemleyip, yaygın davranışları saptamak ve belki de bazı sınıflandırmalar yapmak sosyologların, sosyal psikologların önemli bir sorunu. Fakat herkesin yapabileceği gözlemler de var. Kütle kültürüne (mass culture) ben Türkiye’de Kırsal Kültür diyorum. Çünkü kentte yaşasa bile geleneksel köy ve kasaba kültürünün bazı davranışlarını sürdürüyor. Ve kentlileşmekte (davranış, yerleşme, bilgi, konuşma) zorlanıyor. Acaba şom ağızlılar bilerek geleceği kara mı gösteriyorlar? Kuşkusuz yorumcular arasında kötümser olan vardır. Fakat çağdaş dünyada her gün olup biten ve medUmberto Eco’nun yansıyan olaylar geleceğe korku sistemle bütünleşenler yaya ile bakıp insanları bekleyen felaket(Gli integrati) dedikleri leri vurgulayanları yalanlamıyor. En başta savaşlar geliyor. Bu gerinsanlara, biz koyun çek. Bir iki yıl önce dünyanın içine diyoruz. Yani kütle girdiği ekonomik kriz gerçek. kültürü, sürü kültürüne Dünyada 925 milyon insanını açlık düzeyinde yaşadığı bir gerçek. tekabül ediyor... Dünyada günde 17 bin çocuğun ölGerçeğin boşalması, düğü bir gerçek. Türkiye’de milyonyeteri kadar larca işsiz olduğu gerçek. Türkiye’nin tekrarlanmadığı zaman zenginleri bol fakir bir ülke olduğu bir gerçek. Bunlara paralel, sayısız olumdış dünyadan gelen suz gösterge ile toplumsal davranışlar uyarılara tekabül arasındaki ilişkileri düşünmek, aptal ve günü gününe yaşamayan herkes edecek imgelerin için, kişisel amaçlı da olsa bir görev beyinde tam teşekkül gibi algılanabilir. edemediğini anlatıyor. Birlikte anımsayalım: Cahil kent bir gerçek. Çünkü Anadolu’dan geBuna cahil toplum len insanların yıldırım hızıyla teksendromu diyebiliriz. nolojik bir görüntüye bürünen dünya ile bağdaşacak yeterli zamanı olmadı. Kaldı ki teknolojik gelişmenin öncüleri olan toplumlarda bile uyum sorunları var. Bu hızlı değişim toplumlarda bir sürü psikoz (ruhsal dengesizlik) yaratıyor. Başarının para kazanmak ile ölçüldüğü bir ortamda ahlaksızlık, korku ve panik var. Parasızlık korkusu, çocuğunu okutamamak korkusu, işsizlik korkusu, deprem korkusu, trafik korkusu, zorba devlet korkusu, savaş ya da iç savaş korkusu, yobazlık korkusu, ekonomik mağduriyet korkusu insanları sarıyor. Gökyüzü ve Bilim Tarihi İslam Bilim ve Teknolojisi Donald R. Hill Kendilerinden önceki kültürün mirasçıları olan ortaçağ islam ülkeleri bilimcileri ve mühendisleri, bir yandan bilimsel geleneği sürdürürken, diğer yandan da kendi çalışma, keşif ve icatlarıyla bilimi ve teknolojiyi geliştirmişler ve daha sonraki Avrupa bilim ve teknolojisine çok önemli katkılarda bulunmuşlardır. Bilim ve teknoloji tarihi konusunda çok sayıda yayını bulunan mühendis kökenli bilim tarihçisi Donald R. Hill,’in hazırlamış olduğu bu kitap, 7501500 yılları arasında İslam dünyasında temel bilimlerde ve mühendislik alanlarında görülen gelişmeleri kapsamlı bir biçimde ortaya koymaktadır. Kitapta çizimlerden, fotoğraflardan ve minyatürlerden yararlanılarak ve arkeolojik bulgular ve özellikle de özgün İslam kaynaklarından türetilen birincil malzemeler işlenerek bunlardan bilimsel sonuçlar çıkartılmaktadır. Ayrıca bu dönemde geliştirilmiş olan önemli makineler ve aygıtlar incelenerek, bunların Avrupa bilimine ve teknolojisine etkileri tartışılmaktadır. Kitapta matematik, astronomi, fizik ve kimya gibi temel bilimlerin yanı sıra, köprü ve bent yapımı, sulama sistemleri, yüzey ölçümü ve maden teknolojisi gibi mühendislik konuları da ele alınmaktadır. Donald R. Hill’in bu eseri, çok zengin içeriğiyle okura çağdaş Batı kültürünün temelleri konusunda yeni ufuklar açabilecek niteliktedir. Edinburgh Üniversitesi yayını olan ve Boyut Yayınevi tarafından yayımlanan bu eser, Atilla Bir ve Mustafa Kaçar tarafından dilimize çevrilmiş ve yorumlanmıştır. U korku baskısı, parti propagandası yerine teknoloji patronlarının örgütledikleri beyin yıkama mekanizmaları var. Bu mekanizmaları üretenler dolgun maaşlı yarımentelektüeller. Bugün faşist ve komünist baskıların yerine demokratik baskılar var. Çaresiz toplumlar bunlara karşı ilgisizlikle yanıt veriyorlar. Bugünü görmek istemiyorlar, dünü unutuyorlar, yarını düşünmüyorlar. Umutsuz insanlar gününü gün etmeye bakıyor. Günceli yaşamanın evrensel boyutları her ülkede aynı. Başta kapitalizmin pompaladığı tüketim var. Tüketim tüketeni değil üreteni yaşatıyor. Gerçek bir yaşam imgesinin yerini yalancı bir tüketim imgesi alıyor. Karnı doymayan muhakkak bir otomobil sahibi olmalı; ev kirasını veremeyen havuzlu villa sahibi olmaya çalışmalı. Herkes telefonda günlük konuşmasını on katına çıkarıp, o zamana kadar aklına gelmeyen sorularla her dakika bir tanıdığını rahatsız etmeli. Telefon, çağdaşlıkla gevezelik arasındaki yapay ilişkiyi kuran büyük bir uygarlık aracıdır. Nasıl otomobil kentlerdeki yaşamı felç ettiyse, amca oğlu telefonda düşünmeyi konuşmaya transfer etmiştir. Bu teknolojik araçlar arttıkça övüntü, abartma, yalanla soslanmış bir balon yaşamı, işverenlerin keselerini dolduracak şekilde çalışıyor. Bu tropik ormanın en doğal ve vahşi üyesi kendinden emin, yalanı bir uygarlık aracı olarak gören işadamıdır. Kazanmadığı kadar harcamaya ve kredi ile yaşamaya alıştırılan, çoğunluğu yarı aç, yarı cahil, nörotik fakat mutlu olduğu düşüncesiyle beyinleri yıkanan toplumlar hangi geleceğe hazır olabilir? ÖZGÜR DÜŞÜNCE İLE SÜRÜ TOPLUMU Bütün bu gelişmelerin düşüncenin insanı yücelttiği kavramı ile ilişkisi yoktur. Uygarlığı yarattığını düşündüğümüz özgür düşünce ile sürü toplumunun de ilişkisi yok. Altıda biri aç, 4/5’i fakir olan dünyada uygarlık neyin tanımıdır? Yılda kitap üretimi 30 bine çıktığı söylenen Türkiye’de kitapların ilk baskıları 5001000 arasında. Yılda tek kitap bile okumayan ve yukarıda saydığım hastalıklara yakalanmış toplumların yemek ısıtacak enerjiyi bulmak için bir programları olması gerekmiyor mu? Açları doyuracak bir insancıl program nerede hazırlanıyor? Eğer beyniniz, dünyanın haline boş verecek beyniniz görkemli televizyon programları ve bilge söyleşilerle yıkanmamışsa, psikiyatr doktor Tahir M. Ceylan’ın ‘Gerçeğin Boşalması’ adlı makalesindeki (Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji, 1 Ekim 2010) beyin mekanizmaları üzerindeki açıklamaları okumanızı tavsiye ederim. Gerçeğin boşalması, yeteri kadar tekrarlanmadığı zaman dış dünyadan gelen uyarılara tekabül edecek imgelerin beyinde tam teşekkül edemediğini anlatıyor. Buna cahil toplum sendromu diyebiliriz. Ceylan, Tayfun Akgül bir başka beyinsel mekanizmadan da söz ediyor. Şizofrenik bir beyin yapısı aynı nesneyi her seferinde farklı algıladığı için dış dünyadaki olgu ya da nesnenin bir türlü oluşamayan bulanık imgesi insanların gerçek yerine hayallerle yaşamasına neden oluyormuş. Kanımca toplum gerçeklere, daha çok, bilgisizlik nedeniyle ulaşamıyor. Şizofren bir hayal dünyasıyla yetinmeye koşullandırılmıştır. Bu ara sıra sözünü ettiğim kölelik sınıfı için adaylık anlamına geliyor. Bunun farkına varmak çok yakın gelecekte özgür kalmak için temel sorundur. İktisat Dergisi İktisat dergisi 34. İktisatçılar haftası özel sayısında “Taşlar yerinden oynarken 2010 Türkiye’sinde siyaset, ekonomi ve kurumlar” konulu konferans ve oturumu kapağa taşımış. Dergide yapılan oturumlar sanayinin değişen yapısı, siyasetin değişen yapısı, kurumların değişen yapısı, işgücünün değişen yapısı ve işsizlik, değişimin toplumsal ve kültürel sonuçları gibi bölüm başlıklarıyla veriliyor. BİR DEVLET POLİTİKASI Chomsky, sistematik korku salmanın bir devlet politikası olduğunu dile getirir (Demokrasi ve Eğitim, 1994). Amerikan filmlerinin neden bu kadar çok tabancalı olduğu bağlamında bir yorum geliştirebilirsiniz. Umberto Eco’nun sistemle bütünleşenler (Gli integrati) dedikleri insanlara, biz koyun diyoruz. Yani kütle kültürü, sürü kültürüne tekabül ediyor. Bu sadece Türkiye’nin sorunu değil, dünyanın sorunu. Eskiden toplumu sürüleştirenlerin başında komünist ve faşistler geliyorlardı. Şimdi onlardan daha etkili kapitalist patronlar çobanlık yapıyorlar. Bunun aracı reklam + kirlenmiş bilgi yayıncısı televizyon. Şimdi Sibirya’ya sürmek yerine psikolojik CBT 1240/2 24 Aralık 2010