Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Araştırmaya Güçlü Destek Vermeliyiz! Bilimsel araştırmanın bileşenleri para, araştırmacı bilim adamı, laboratuvar, toplumsal ve politik motivasyon ve uygulama kapılarının açık oluşudur. Amerika’nın bu alanda başı çekmesi araştırmaya ayrılan paranın büyüklüğü ile orantılıdır. Bugün uzmanlar, Çin’in 2015 yılında patent ve araştırma sayısı açısından Amerika’ya ulaşacağını söylüyor. in buna nasıl ulaşıyor? Ve amacını nasıl tanımlıyor? Burada toplum ve onu temsil eden politik sınıfın bilinçlenmesi başta geliyor. Çin dünya egemenleri arasına katılmak, korkunç nüfusunu doyurmak, fakirlikten kurtulmak, yabancılara köle olmamak için bilimsel araştırmaya öncelik tanıyor. Çin’de Diyanet işlevi ile tapınak yapımına ve araştırmaya ayrılan parasal kaynaklar arasındaki oranı bilemiyorum. Halk için bütün bunlar karın doyurmak, zengin olmak ve eğer belirli bir bilgi ve bilinç düzeyine ulaşmışsa özgürlük isteğidir. Bu bilinç politikacıya ve devlet politikasına yansırsa, parasal olanaklar sağlanıyor. O zaman devletin çağdaş bir motivasyona sahip oldukları kanıtlanıyor. Türkiye bu alanda çok gerilerde. Batılı büyük toplumlar, Japonya ve gelişmekte olan Asya toplumları bu bilince ve politik iradeye sahip olduklarını bugün kanıtlamış durumda. Çin gibi dünyanın en büyük nüfuslu ülkesinin ABD’yi aşan bir patent ve araştırma düzeyine ulaşmaya çalışması ve bunun için gerekli parayı ayırması dünya toplumlarının Çağdaş geleceğin yönünü de aydınlatıyor. sorunlarından haberi Türkiye’de de bu motivasyon oluşolan devletin yeterli ması sorgulanacak bir durum. Bunun motivasyona sahip amacı herkesin anlayacağı kadar baolup olmadığının kanıtı sit: İnsanları doyurmak, uluslararası arenada eşit haklara sahip olmak için bilimsel örgütlenmeyi gerekli bilgi ve teknolojiyi üretmek ve ve araştırma özgürlük. Aslında bunlar bir devletin idareetkinliklerini finanse sine talip olan her partinin dile geetmesiyle doğru tirdiği politik programın temel konuorantılıdır. larıdır. Meydanlarda, ‘Biz işsizliği ortadan kaldıracağız, ekonomiyi düzelteceğiz, insanları mutlu edeceğiz. Bağımsız ve saygın bir ülke olacağız’ diye bağırıp çağıran onlar. Ama Türkiye’de işsizlik utanılacak kadar yüksek. Üniversite açtığımız hızla iş üretemiyoruz. Ters çalışan bir mekanizma var. Bu istekler pratiğe yansımıyor. Bilimsel araştırmaya yeterli kaynak ayrılması bunun temeli. Bu da pratikte Milli Eğitim bütçesinin her şeyin başında gelmesi anlamına geliyor. Türkler dünyanın hallerini öğrenemedi. Bizim yönetimlerimiz bu bilgeliğe erişemedi. Devletin kaynak ayırmasıyla başlayan araştırma süreci insana dayalıdır. Araştırma alanında çalışanlar en az doktora yapmış bilim adamlarıdır. Bunlar araştırma enstitülerinde ve üniversitelerde yetişir, yaşamsal amaçları bir bilgi alanında uzmanlaşmak, araştırmak, büyük olasılıkla, akademisyen olmaktır. Bunları yetiştirmek silah satın almaktan ve cami yapmaktan daha önemlidir. Sanayileşmeyi destekleyecek pozitif bilimler matematik, fizik, kimya, biyoloji, tıp temel konulardır. Çağdaş geleceğin sorunlarından haberi olan devletin yeterli motivasyona sahip olup olmadığının kanıtı bilimsel örgütlenmeyi ve araştırma etkinliklerini finanse etmesiyle doğru orantılıdır. Adı Bilgisayar Olsun Aydın Köksal, Cumhuriyet Kitapları Aydın Köksal, bilgisayar, bilişim vb. gibi belki de yüzü aşkın bilgisayar terim ve kavramının isim babasıdır. Sadece bir bilişim uzmanı değil, aynı zamanda iyi bir Türkçeci, sözcük üreticisidir. Hem bu özelliğiyle hem de geniş anlamda Atatürkçüdür Aydın Köksal. Köksal, geniş bir öngörüyle, “bilişim teknik bilimini Türkiye’nin kalkınması için bir araç olarak kullanacağız” iddiasıyla yola çıkmış bir bilim insanının 40 yıllık serüveninin ana noktalarını, seçilmiş 41 yazıyla okurlarına sunuyor Cumhuriyet. Köksal diyor ki: “Türkiye son 40 yılda öyle büyük değişimler yaşadı ki, her 10 yılda bir kendimi sanki yeni bir ülkede yaşıyormuş gibi duyumsadım...” Köksal, Türkiye’nin bu alanda büyük bir atılım yaptığını yazar, ancak siyasi yönetim başarısızlığı nedeniyle, ülkemizin diğer önemli sorunlarının üstesinden gelemediğini de belirtir. 250 değerli yazısından seçitği bu seçki, 8 başlık altında toplamış Köksal: 1) Türkçenin Gücü: Bilişim sözleri. 2) Düşgücü: Türk bilişim sektörünün yoktan varoluşu. 3) Nitelikli Ulusal Eğitim: Türkiye’nin bağımsızlığını koruyabilmesi için önkoşulu. 4) Toplumsal/ Ekinsel sorunlar: Sanki kara gülmece. 5) Bilişim Toplumuna Doğru: Yeni bir uygarlık aşaması. 6) Türkiye’nin parlak geleceği. 7) İnanılır gibi değil: Bizim insanlarımız. 8) Yüz yüze söyleşiler. Kitabın sonunda, özyaşam öyküsü, yayınları ve dizin bulunuyor. Kitapta ayrıca çizelgeler ve çizimler de yer alıyor. Köksal kitabı gençlere adadı: “Bu seçkiyi, yakın gelecekte Türkiye’yi bilimde, teknikte, sanatta, uygarlıkta en öne taşıyacaklarından emin olduğum gençlere adıyorum.” Köksal, kitabın başına, 1995 yılında yazdığı “Benim Ütopyam Türkiye” başlıklı yazısını koymuş. Bir bilim insanının kendi ütopyası peşinde başarılı koşusunun öyküsü var bu seçkide.. Ç CBT 1239/2 17 Aralık 2010 ARANAN SAYISAL BİLEŞENLER Böyle bir politik programın performansının kontrol edi lebilir sayısal bileşenleri vardır. 1. Araştırmacı sayısı; 2. Araştırma sayısı; 3. Araştırma ile toplum nüfusu arasındaki sayısal ilişkinin dünya standartlarına uyması; 4. Uygulama aşamasına ulaşan araştırma ve patentlerin sayısı. Araştırmaların insani ya da parasal amaçlarla gerçekleştirilmesi, genelde, saptanamaz. Fakat bilimsel araştırma para kazandırma amacı ile başlamaz. Başarılı olacağı, para getireceği de başta kesin olarak bilinemez. Araştırmaları kurumsal olarak ikiye ayırabiliriz. Bilimsel merak nedeniyle bilginin genişletilmesine dönük araştırmalar; sanayinin istediği ya da önerdiği projeler. Bu ikincisi üretmek için yapıldığı için parasal amaçlıdır. Dolayısıyla bilim adamlarının yeğledikleri araştırmalardır. Günümüzde sanayi bilim adamını burnundan tutup götürüyor. Politikacılar da danışmanlarını bunların arasından seçiyor. O zaman ‘bilim’ ‘ilim’ olmaktadır. Vaktiyle bilim sanayiyi yönlendirirken ahlaki bir sorun yoktu. Fakat sanayi bilimi yönlendirdiği zaman bilimsel ahlak bakımından sakıncalar oluşuyor. Hiroşima’da yüz bin kişi öldürüldüğü zaman bombanın yapılışına katılan bilim adamlarının davranışları ve gerçekleştirilen cehennem makinesi tartışma konusu olmuştu. Oysa atomun yapısı incelenirken böyle bir tartışma söz konusu değildi. Bugün bilimsel sonuçların sanayi amaçlı kullanılması kaçınılmazdır. Bu insanoğlunun yaşamını sürdürebilmesi ile ilgilidir. Fakat bu noktada insanlığın doyurulması ve toplum sağlığı gibi çözümlenmemiş sorunlar da var. Bu alanlardaki üretimin öncelikli olması sadece adına sosyal devlet denen rejimlerin değil, her devletin temel sorunudur. Bunların yerine otomotiv, silah, ulaşım ve iletişim öncelik kazanınca bu durum insani açıdan sorgulanmalıdır. Temel amacı paraya para katmak olan bir ekonomik model dünya yaşamına egemen ise önceliklerin insan üzerinde yoğunlaştırılmış olduğu söylenemez. Evrensel fakirlik ve açlık bunun açık kanıtlarıdır. Kapitalist ekonominin egemen olduğu bütün ülkeler bu sıkıntıları yaşıyor. Türkiye’de devletin insan öncelikli bir programı olduğunu savlamak zordur. Bütün dünya ülkeleri yakın gelecekteki iklimsel bunalımlar ve enerji kıtlığında yok olmamak için planlar yaparken, olasılıkla insanlığın bir bölümünün yok olmasını çaresiz bir sonuç olarak kabul etmiş olabilirler. Bu insanların kimler olduğunu düşünmek iç açıcı olmayabilir. Sanayi üretimin en uç teknoloji üretimi üzerinde yoğunlaşması bu alanda aydınlatıcıdır. Umut edelim tarım Tayfun Akgül teknolojisi de aynı hızla gelişsin. Türkiye bilimsel eğitimi ve üretimi geri kalmış bir ülke olarak bilimsel öğretimi ve araştırmayı güçlü olarak desteklemek zorundadır. Aç kalıp yok olmamak ilköğretimi parçalamaktan değil, liseye kadar öğretimi zorunlu kılmaktan geçiyor. Bunu anlamayan ve beceremeyen toplumlar başka amaçlara ulaşamayacaklar ve ikinci sınıf toplumlar olarak geleceği korkuyla bekleyeceklerdir.