23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık Ergenlik gelişimi günümüzde daha mı erken Ergenlik dönemi, çocukların hormonal ve bedensel değişiklikler sonucunda biyolojik olarak erişkin olma sürecidir. Bu süreçte vücutta cinsiyete özgü değişiklikler, boy uzamasında hızlanma olur ve erişkin boya ulaşılır, üreme yeteneği kazanılır. Dr. Nihal Memioğlu, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Pediatrik Endokrinoloji Uzmanı denlerle gonadların aktifleştiği hastalıklar veya prematür telarş ya da prematür pubarş denilen, ilerlemeyen masum ergenlik bulguları görülebilir. Tedavi yaklaşımları farklı olduğu için ayıcı tanılarının yapılması gerekir. E rgenlik kızlarda erkeklerden 1.52 yıl erken başlar. Başlangıcı etkileyen faktörler başlıca genetik (%5075), beslenme, yaşanılan iklim ve aktivitedir. Bu faktörlerin etkisi ile kemik yaşı kızlarda 10, erkeklerde 11 yaşa ulaşırsa ve yeterli kiloya sahipse beynin hipotalamus bölgesine sinyaller gider. Oradan hipofize, hipofizden de gonadlara (yumurtalık ve testis) uyarı gider. Kurulan bu uyarı bağlantısına HHG aksı denir. HHG aksı anne karnında aktiftir, doğumdan sonra bir süre daha aktif kalır. Kız bebeklerdeki geçici meme büyümesinin nedeni budur. Çocukluk döneminde baskılı olan aks ergenlik yaşında tekrar aktifleşerek ergenliği başlatır. Bu dönemde meydana gelen genital ve koltuk altı kıllanması, cilt yağlanması, akne, ter kokusu ise adrenal bezin androjen hormon yapımını artırması sonucu oluşur. Kızlarda ilk ergenlik bulgusu, nohut büyüklüğündeki ağrılı şişlik şeklinde kendini belli eden meme büyümesidir (telarş). Bundan 36 ay sonra genital bögede tüylenme başlar (pubarş), büyüme hızlanır. Yaklaşık bir yıl sonra en hızlı büyüme, iki yıl sonra ilk adet kanaması (menarş) olur. Toplamda 23 yılda erişkin boya ulaşılır ve ovulasyon (yumurtlama) başar. Erkeklerde ilk ergenlik bulgusu testislerin büyümesidir. 6 ay kadar sonra genital tüylenme başlar. Yaklaşık iki yıl sonra seste çatlama, hızlı uzama, sonraki yıllarda sakal çıkmaya ve erişkin vücut yapısı şekillenmeye başlar. Toplamda 45 yılda ergenlik gelişimi tamamlanır ve spermatogenez başlayarak fertilite kazanılır. Ergenlik başladığı zaman çocuklar erişkin boylarının %8085’ine ulaşmış durumdadır. Kız çocukları menarş olduklarında erişkin boylarının yaklaşık %97’sini kazanmışlardır. Ergenlik süresince toplam olarak kızlar 1625 cm, erkekler ise 2028 cm uzarlar, epifiz denilen uzama plağının kapanması ile son boya ulaşılmış olur. Normal ergenlik başlama yaşı kızlarda 911 (813) yaş, erkeklerde 1012 (914) yaştır. Kızlarda 8, erkeklerde 9 yaşından önce başlayan ergenliğe erken ergenlik denir. Erken ergenlik normal ergenlik yollarını takip ederek (HHG aksının aktivitesi) gelişiyorsa santral ya da gerçek erken ergenlik denir. Gerçek erken ergenliği olan kızların büyük kısmında neden saptanamaz (idiopatik), erkek çocukların büyük kısmında, kızların da az bir kısmında hipotalamus ya da hipofizi etkileyen beyinle ilgili bir sorun söz konusudur. Örneğin tümör, enfeksiyon, travma, doğuştan yapı bozukluğu. Bazen HHG aksı aktifleşmediği halde başka ne ERGENLİKTE YÜZYILIN EĞİLİMİ NEDİR? Gerek ülkemizde gerekse dünyada medya ve doktorlar arasında ergenlik başlangıcının erken yaşa kaydığı konusunda tartışma ve endişe söz konusudur. Gelişmiş ülkelerin verileri bir araya getirildiğinde görülmüştür ki, 19. yüzyıl ortalarından 1960’lı yıllara kadar menarş yaşı 3 yıl kadar erkene gelmiş ve ABD ile Güney Avrupa’da 12’li, Kuzey Avrupa’da 13’lü yaşlara gelmiştir. Bu hızlı erken yaşa gelmenin nedeni sosyoekonomik durumun yükselmesi ile açıklanmaktadır. Son 3040 yıl değerlendirildiğinde ise, bu sürede telarşın bir yıl kadar erken yaşa kaydığı, ancak menarşın 0.2 0.5 yıl kadar erken olduğu belirlenmiştir. Kuzey Avrupa ülkelerinde ise önemli bir değişiklik olmadığı görülmüştür. Meme gelişiminin erken başlayıp ergenliğin tamamlanma süresinin uzaması telarşı başlatan çevre faktörleri olabileceği konusunu gündeme getirmiştir. Erkek çocuklarda yapılan araştırma sayısı yeterli görülmese de, ergenlik yaşında önemli bir erkene kayma olmadığı kabul edilmektedir. Türk kız çocukları ile ilgili araştırmalar genelde İstanbul ile sınırlıdır. Genel bir değerlendirme yapıldığında 1975’ten beri menarş yaşında önemli bir değişiklik olmamıştır. Çevresel faktörler incelendiğinde obezite, endokrin sistemi etkileyen kimyasal maddeler ve stres ön plana çıkmışlardır. Yağ dokusundan salgılanan leptin hormonu hipotalamus için uyarıcıdır. Yağ dokusunda androjenik hormonlar östrojene dönüşebilirler. Fazla beslendiği için gelişmesi ileri olan obez çocukta yağ dokusunun bu hormonal aktiviteleri de eklenirse, obezitenin ergenlik zamanlamasında önemli bir etkiye sahip olabileceği açıktır. Ancak, dünyada obezitenin artış hızı oranında ergenlik zamanlamasında değişiklik yoktur. Bu nedenle başka faktörlerin etkisi de olmalıdır. Son yıllarda en çok üzerinde durulan faktörler endokrin bozucular denilen, hormonal dengeyi bozan doğal ya da sentetik kimyasal maddelerdir. Bisfenol A (BPA), fitalatlar, DDT, PCB, Dioxinler, fitoöstrojenler en çok üzerinde durulan endokrin bozuculardır. BPA plastik yapımında kul lanılır. Biberonlarda, konserve kutusu iç yüzlerinde, gıdasüt kaplarında, su ısıtıcılarında bulunur. Yüksek ısı, asit ve baz ile temasta açığa çıkar. Hayvan deneylerinde dişilerde erken ergenlik bulguları, erkeklerde üreme sisteminde olumsuz etkileri saptanmıştır. Kanada, ABD’nin bazı eyaletlerinde kullanımı kısıtlanmış, etiketlere BPA içeriğini belirtme zorunluğu getirilmiştir. Avrupa Birliği 1 Haziran 2011’den itibaren Nihal Memioğlu BPA içeren biberon satışını yasakladı, Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı’nca bu konuda inceleme başlatıldığı basında yer aldı. Fitalatlar plastik maddelerin esneklikliğini sağlamak için kullanılır. Oyuncaklar, kozmetikler, gıda ambalajları ve tıbbı malzemelerde bulunur. Östrojenik, antiandrojenik ve endokrin dışı bazı etkileri saptanmıştır. Avrupa Birliği ülkelerinde 2005 yılından itibaren oyuncaklara fitalat ve türevlerinin konulması yasaklanmıştır. DDT gelişmiş ülkelerde kullanımı yasaklanmış bir tarım ilacıdır. Metabolitleri östrojenik etkilidir. Doğada uzun süre kalır, gıda zincirlerinde birikir. PCB boya sanayisinde kullanılır, dioxinler başta PVC olmak üzere atıkların yakılmasında açığa çıkan endokrin bozuculardır. Tarım ürünleri ve hayvan yetiştirilmesinde kullanılan hormonların gıdalardaki miktarı çok düşük olduğu için laboratuvarda tesbiti güçtür. Yağ dokusunda birikirler, obezler ve çok fazla tüketenlerde birikim yaparlar. Kontrolsüz kullanımı önlemek için Tarım Bakanlığı’nın bağımsız denetim birimleri oluşturması gerekir. Fitoöstrojenler zayıf etkili bitkisel östrojenlerdir. Kısa sürede yoğun olarak alınırlarsa etkili telarş ve obeziteye neden olabilirler. Ergenlik zamanlamasına etkili olduğu düşünülmüyor. En yoğun fitoöstrojen içeren bitkiler soya unu ve sütüdür. Kronik stres (göçler, evlatlık verilme, huzursuz aile, kötü babakız ilişkisi, ruh hastası anne, düşük sosyoekonomik düzey ailelerde üvey baba vb.) kız çocuklarında menarşı erkene alabilmektedir. Görsel uyaranların ergenlik zamanlamasına direkt etkisi gösterilememiştir. ? Kör eden ameliyat, hastane mikrobu ve karmaşıklık yönetimi! Tınaz Titiz G Yazının devamı 19. sayfada CBT 1239/17 17 Aralık 2010 azete ve TV’lerden öğrendiğimize göre bir hastanede katarakt ameliyatı olan 7 kişi, hastane mikrobu adı verilen antibiyotiklere direnç kazanmış mikroplar nedeniyle kör olmuş. Bu tür vakalara, ülkemizin hemen her yerinde hatta en ünlü hastanelerinde sıkça rastlanıyor. Bir yolla temizlendikten sonra ise köknedenler devam ettiği için yine tekrarlıyor ve her defasında direnci biraz daha arttığı için temizleme yoluyla başa çıkılması daha güçleşiyor. Bunun tıbbi ayrıntılarını hekimlere bırakarak, hekim lerin her defasında söyledikleri ama pek kimsenin aldırmadığı bir gerçeği tekrarlayalım: Hastane mikrobu sorunu bir hayalet sorun‘dur; yani aslında yoktur; o görüntünün (hayalet) altındaki köksorun(lar)ın oluşturduğu bir yanılgıdır. Haydi arkasına bakalım! Hastane mikrobu hayalet sorununa ilk düzeyde yol açan kök sorun alanlarına[1] bakıldığında görünenlen en azından şunlardır: Hastane personelinin kişisel hijyen konusundaki bilinç düzeyleri ve alışkanlıkları; Hastaların kişisel hijyen konusundaki bilinç düzeyleri ve alışkanlıkları; Hastane içi ve dışı arasındaki mikrop taşınmasına karşı önlemler; Hastanede kullanılan araçgerecin temizliği; Hastane binasının temiz liği. Bu 5 ana grubun herbiri birer “kültürel öğeler kümesi“ olarak tanımlanabilir. Ayrıca da her küme kendi içinde alt kültürel öğelerden oluşacaktır. Örneğin, hastane içi ve dışı arasındaki mikrop taşınmasına karşı önlemler kümesi, şu alt kültürel öğeleri içerecektir: 1. Sokakların temizliği: a) Çöpler; b. Tükürenler; c. Dışkılar; d. Belediye hizmetleri; e. diğer 2. Galoş, dezenfektan vs uygulamaları: a. Galoş sisteminin kolaylık / güçlüğü; b. Dezenfeksiyon sistemi; c. Hastaneye girenlerin bu konulardaki özen düzeyi; d. diğer
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle