Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR EN BÜYÜK DİNOZOR KEMİĞİ İspanyol bilim insanları Avrupa’da bugüne kadar gün ışığına çıkarılanların en büyüğü olan bir dinozor kemiği buldu. Teruel aynı soyağacını paylaştığını ve neredeyse aynı olduğunu görmüş. Araştırmacılar bu nedenle tek bir vakayla mikrobun gorilden insana geçtiğini tahmin ediyor. Fakat bunun tam olarak ne zaman gerçekleştiği bilinmiyor. Araştırmacılar ayrıca gorillerin insanda görülen sıtma hastalığı için hâlâ bir hastalık kaynağı oluşturup oluşturmadıklarını bilemiyor. rinin bağışıklık sistemiyle mücadelede ilginç bir taktik geliştirdiklerini buldu. Parazitlerin ürettikleri bir protein bağışıklık sistemini kendi kendini baskılamaya itiyor. Parazitler bu şekilde bağışıklık yanıtından kurtularak, sorunsuz olarak sindirim sistemine yerÇünkü bu hücreler istenmeyen bağışıklık reaksiyonlarını da engelleyebiliyorlar: Alerji ve otobağışıklık hastalıkları. Kötü temizlik koşullarında yaşayan ve bağırsak paraziti taşıyan insanlarda alerji ve romatizma gibi hastalıklar enderdir. Bu durum bağışıklık sisteminin HES gibi proteinlerle baskılanıyor olmasıyla ilgili olabilir diyor araştırmacılar. ASTIM GENLERİ ARAŞTIRILIYOR Uluslararası bir araştırma ekibi astımla ilgili olan birden fazla gen varyantı saptadı. Son bilgiler yeni tedavilerin geliştirilmesinde yardımcı olacak. Geniş kapsamlı araştırmada çocukluk döneminde ve yetişkinlikte ortaya çıkan astımın iki farklı hastalık olabileceği sonucu ortaya çıktı. Astımın nedenleri henüz kesin olarak bilinmemekte. Halihazırdaki bilgilere göre hastalık genetik ve çevresel etkilere bağlanmakta. Türkiye’deki Toraks Derneği’nin bildirisine göre kronik solunum hastalığı olan astım dünyada 300 milyon kişiyi etkiliyor. Ülkemizde ise bu oranın 4 milyon civarında olduğu tahmin edilmekte. New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanan son araştırma çerçevesinde astımlı 10.000 çocuğun ve yetişkinin ve 16.000 sağlıklı insanın genleri incelenmiş. Astım krizi esnasında solunum yolları tahriş olur ve büzülür bu da nefes alıp vermeyi zorlaştırır. Elde edilen verilere göre bronşiyal ve alerjik astımda farklı mekanizmaların işlemekte. Bilim insanlarına göre bu, araştırmayla elde edilen en önemli sonuç ki bilim insanları bundan sonra genetik verileri daha fazla dikkate alarak yeni terapiler geliştirebilecek. MİGRENİN NEDENİ GENETİK BOZUKLUK Uluslararası bir araştırma ekibi doğrudan doğruya migrenin gelişimiyle ilgili olan genetik bozukluk saptadı. Nature Medicine dergisindeki araştırma yazısına göre migren hastası bir ailede TRESK olarak isimlendirilen hatalı bir gen tespit edilmiş. Bulgu, niçin beş kişiden birinde migren görüldüğünü açıklıyor diyor araştırmacı Zameel Cader. Anlaşıldığı üzere TRESK geni bazı insanlarda doğrudan doğruya migrenin gelişmesine neden olmakta. Söz konusu gen doğru işlemediğinde, çevresel faktörler beyindeki ağrı merkezlerini daha kolay etkin Paleontoloji Araştırma Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre Riodeva kazı yerinde tüm olarak bulunan uyluk kemiğinin boyu 1.92m. Bilim insanları altı yıl önce aynı buluntu yerinde Avrupa’nın en büyük dinozor fosilini bulmuşlardı. Turiasaurus riodevensis olarak adlandırılan hayvanın ağırlığı 48 ton, boyu ise 30m. olarak tahmin edilmişti. Yeni bulunan kemiğin aynı türe ait olup olmadığını anlamak için incelemeler yapılacak. Uyluk kemiğiyle birlikte 1.25m. uzunluğunda bir kaval kemiği, 15 kuyruk omuru, bir dirsek kemiği çok sayıda diş ve kafatasının bazı parçaları da bulunmuş. 150 milyon yıl önce yaşadığı tahmin edilen Turiasaurus bitkilerle besleniyordu. ÖLÜMCÜL SITMA GORİLDEN İNSANA GEÇMİŞ Yaklaşık olarak her yıl 500 milyon kişinin hastalanmasına sebep olan sıtma hastalığı daha önce tahmin edildiği gibi şempanzeden değil gorilden insana bulaşmış. Sonuç, çeşitli maymun türlerindeki sıtma mikrobunun gen analizini yapan Amerikalı bilim insanlarına ait. Bu yılın başında en tehlikeli sıtma türünün (Malaria tropica) gorilde de tespit edildiği duyurulmuştu. Araştırmayı yöneten bilim insanı Beatrice Hahn şimdi Nature dergisinde insanda görülen sıtmanın goril kökenli olduğunu saptadıklarını söylüyor. Dünya Sağlık Organizasyonu’na (WHO) göre sıtma yüzünden her yıl iki milyonun üzerinde insan yaşamını yitiriyor. Alabama Üniversitesi (Birmingham, ABD) araştırmacıları, şempanze, iki goril türü ve cüce şempanzelere ait 3000 kadar maymun dışkısı inceleyerek şempanze ve batı gorilinde (Gorilla gorilla) sıtma tespit etmiş. İncelemeye göre hayvanların yüzde 3248’i sıtma mikrobu taşıyordu. Saptanan dokuz sıtma parazitinden (plazmodyum) üçü daha önce bilinmiyordu. Bilim insanları, yeni parazitlerin mitokondrilerini, hücre organellerini ve hücre çekirdeklerini ayrıntılı bir şekilde inceleyerek Plasmodium falciparum parazitine ait gen sekansının, bir goril paraziti varyantıyla BAĞIRSAK PARAZİTLERİ ALERJİYİ ÖNLÜYOR İskoç bilim insanları bağırsak parazitle leşiyorlar. Bu durum öte yandan bağırsaklarında parazit bulunan insanların alerjiye ve otobağışıklık hastalıklarına niçin daha az yakalandıklarını açıklamakta diyor. Hastalık etkenlerinin savunulması sırasında organizma için bedensel ve beden dışı maddelerini birbirinden ayırmak önemlidir. Bu bedensel işlevin gözetiminde görev ayarlayıcı Thücrelerine düşüyor. Mesela bir enfeksiyon sırasında savunma sistemini ayarlayarak aşırı reaksiyon göstermesini engelliyorlar. Nitekim aşırı reaksiyonda savunma hücreleri yanlışlıkla bedensel yapılara da saldırarak sağlıklı dokuya zarar veriyorlar. Thücreleri öte yandan başarılı bir savunmanın ardından bağışıklık yanıtını devre dışı bırakırlar. İşte bağırsak paraziti Heligmosomoides polygyrus tam da bu mekanizmadan yararlanarak, beden savunmasını “aldatıyor”. Edinburgh Üniversitesi’nden Rick Maizeis farelerle gerçekleştirdiği deneyler sırasında parazitin HES isimli bir protein salgıladığını tespit etmiş. HES, bağışıklık sistemini, daha fazla Thücresi üretmek için tetikliyor. Bu da parazite karşı bağışıklık reaksiyonunun baskılanmasına yol açmakta. Parazit bu şekilde savunma hücrelerinden kaçarak yaşamını garantiye alıyor. Araştırmacı Thücrelerinin oluşumunu engellediği zaman parazitler bağışıklık sisteminden kaçamamış. Aşırı Thücresi üretimi sayesinde parazit bağışıklık sistemine karşı avantaj kazanıyor ama aynı hücrelerin fazla üretilmesi organizmasının da yararına. leştirip, şiddetli baş ağrısına neden oluyor. Wellcome Trust Sanger Enstitüsü araştırmacısı Aarno Palotie’ye göre önemli buluş yeni ilaçların geliştirilmesine olanak verecek. Gerçi ilaç üretimine henüz uzun bir zaman var ama artık en azından neyi araştıracağımızı biliyoruz diyor Palotie. Migren hastalarında görülen bozuk gen yeterli oranda etkinleşmediği için baş ağrısına yol açıyor. Bu nedenle yeni geliştirilecek olan ilaçların bu geni etkinleştirmeleri gerekiyor. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma ÖSTROJEN APTALLAŞTIRIYOR MU? Farelerle gerçekleştirilen bir araştırma sonucunda yüksek seviyede östrojen hormonu öğrenme üzerinde olumsuz etki yapıyor. Brain ve Cognition dergisinde yayımlanan araştırma, ilk kez östrojenin beyin fonksiyonları ve yapıları üzerindeki etki hakkında somut bilgiler vermesi açısından önem taşıyor. Yumurtlama döneminde östrojen yoğunluğu en yüksek seviyeye ulaşır. Cinsellik hormonu yumurta hücresinin olgunlaşmasını ve rahim mukozasının büyümesini sağlar. Bir süre önce de yüksek östrojen seviyesinin konsantrasyon yetisine zarar verdiği ortaya çıkmıştı. Fakat bu hasarın kadınlarda ne derecede etkili olduğu bilinmiyordu. Kanada’daki Concondia Üniversitesi profesörü Wayne Blake şimdi ilk kez farelerde östrojenin engelleyici etkisini ayrıntılı bir şekilde inceledi. Deneyler sırasında yeni bellek içeriklerinin oluşumunu kontrol eden “gizli kısıtlama” (“latent inhibition”) testinden yararlanılmış. Dişi farelere ilk önce bir ses dinletilmiş. Hayvanlar bu sese alıştıktan sonra aynı ses diğer bir uyarıyla birleştirilmiş. Düşük östrojen seviyesine sahip fareler iki sesin birbiriyle ilişkili olduğunu daha çabuk öğrenirken yüksek östrojen seviyesine sahip olanlar çok daha geç öğrenmişler. Söz konusu etki sadece yetişkin dişi farelerde incelenmiş. Bu ve diğer sonuçlar, östrojenin belki sinyal moleküllerinin bozulması nedeniyle doğrudan doğruya beyni etkilediğini gösteriyor diyen Brake, bundan sonra bu etkinin tam olarak ne şekilde gerçekleştiğini araştıracak. CBT 1229/ 4 8 Ekim 2010