17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz [email protected] Sağlık İlk baskısı 1994’te yayımlanan “Sivil İtaatsizlik” adlı kitabımda sivil itaatsizlik eylem tiplerini uzunca bir listede örnekleriyle, ülkeleriyle okura sunmuştum. Ülkemizin tutuklu bir kamu görevlisi yazarının işlediği ileri sürülen disiplin suçlarını da ekleyerek bu listeyi daha çok çeşitlendirebiliyoruz. Kekemelik: Konuşma akıcılığı bozukluğu Konuşma terapisi ile çocuk, ergen ve yetişkinlerde kekemeliği kontrol altına almak, kişinin konuşurken gösterdiği efor belirtilerini yok etmek mümkündür. Kişinin motivasyonu ve katılımı terapinin başarısını derinden etkiler. Seda Atilla Şahin, M.S. CCCSLP, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Dil ve Konuşma Bozuklukları Uzmanı Kekemelik Nedir? Kekemelik konuşurken ses, hece veya tek heceli kelimelerin tekrarlanması ile seslerin uzatılması veya bloklar ile konuşma akıcılığının bozulmasına denir. Herkes zaman zaman normal akıcılık bozuklukları yaşayabilir. Ancak “kekemelik” olarak nitelendirilmesi için bu bozuklukların kişinin iletişimini (konuşmaktan kaçınmak, diyeceklerini unutmuş gibi yapmak, söylemek istediği kelimeyi değil de başka bir kelimeyi söylemek gibi) etkilemesi gerekir. Kekemelik yapısı gereği döngüsel ve değişkendir. Kişi zaman zaman tamamen akıcı iken bazı dönemlerde çok sık akıcılık sorunu yaşayabilir. Kekemeliğin şiddeti de değişken olabilir. Kekemelik 1.5 – 12 yaşları arasında ilk defa ortaya çıkabilir. En yaygın 25 yaşları arasında ortaya çıktığı görülür. Erkeklerde kızlara göre daha sık rastlanır. Kekemelik neden olur? Kekemeliğin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Genetik, nörofizyolojik, gelişimsel ve çevresel faktörlerin karışımının kekemeliğe neden olduğuna dair bulgular vardır. Kekeleyen bireylerin yüzde 5075’inin ailesinde kekeleyen bir fert vardır. Kekelemenin şiddeti ise genetik değildir. 3 yaş civarı çocuklarda dil gelişimi halen tamamlanıyor olduğundan, çocukların çoğunda normal akıcılık bozuklukları gözlenir. Bu durum bir süre sonra kendiliğinden düzelir. Ancak normal akıcılık bozuklukları ile kekemeliği ayırt edici risk faktörlerine dikkat etmek gereklidir. Kekemeliği normal akıcılık bozukluklarından ayıran risk faktörleri: Kısmi kelime tekrarları (Ör: ttek) tüm kelime tekrarlarından (Ör: tektek) fazladır. Kelimenin bir kısmı ikiden fazla tekrar edilir (Ör: ttttek). Tekrarlamalar düzensiz bir ritimdedir (Ör: ttettek). Bir ses bir saniyeden fazla tutuluyor olabilir (Ör: tek). Ses uzatmaları (Ör: ttttek) sessiz uzatmalardan Seda Atilla Şahin Yurttaş İtaatsizliği Bu Sivil İtaatsiz’e açılan idari soruşturmada; “1 Adli yargı mercilerine ve görevli bazı yargı mensuplarına haksız olarak suç isnadında bulunduğunuz, adil yargılamayı ve yargı görevi yapanları etkilemeye çalıştığınız, kamuoyu nezdinde Yargı Mensuplarını küçük düşürdüğünüz; 2 Başbakanı, İçişleri Bakanını, Emniyet Genel Müdürünü, Emniyet Teşkilatının bazı birimlerini ve mensuplarını, Türk Silahlı Kuvvetlerini, Jandarma Teşkilatını suç işlemek ve görevlerini kötüye kullanmak/ihmal etmekle itham ettiğiniz, polislik mesleğinin onur ve saygınlığını zedelediğiniz, amir ya da üstlerinizin eylem ve işlemlerini haksız ve mesnetsiz olarak eleştirdiğiniz, meslektaşlarınız hakkında eleştiri sınırlarını aşarak onurlarını kırdığınız ve devletin askeri ve emniyet teşkilatını alenen aşağıladığınız; 3 Bu suretle, (Çok Gizli) gizlilik dereceli yönetmelikle belirlenen Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’nın idari işleyiş ve teamüllerini ifşa ettiğiniz, mevzuata aykırı olarak muhbirlerle temasınızı devam ettirdiğiniz, istihbarat faaliyetleri ile ilgili örtülü ödenek harcamalarını ve gizli kalması gereken bilgileri ifşa ettiğiniz, göreviniz gereği muttali olduğunuz ve gizli kalması gereken isim, bilgi, ve belgeleri deşifre ettiğiniz, mesai arkadaşlarınızın kimlik bilgilerini açıklayarak can güvenliklerini riske attığınız, devletin güvenliği veya iç dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıkladığınız; 4 Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümetini, devletin kurum ve organlarını aşağıladığınız, insanlarımızı küçümsediğiniz, üstlerinizi ve devletin yöneticilerinin eylem ve işlemlerini çarpıtarak eleştirdiğiniz, buna karşılık terör örgütü ve mensuplarını övdüğünüz; 5 Bu suretle, adli yargı mercilerine ve görevli bazı yargı mensuplarına haksız olarak suç isnadında bulunduğunuz, adli yargılama ve yargı görevi yapanları etkilemeye çalıştığınız, kamuoyu nezdinde yargı Mensuplarını küçük düşürdüğünüz; 6 Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü personelinin telekomünikasyon yolu ile iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması konularında mevzuata aykırı hareket ederek keyfi davrandıkları(nı iddia ettiğiniz); 7 İzin almaksızın 26 Ağustos 2010 günü saat 11.15’te (…) TV televizyon kanalında M.C ve R.Ç’nin sunduğu “Yazı İşleri – özel” programına katıldığınız, yetkiniz olmadığı halde görevinizle ilgili konularda açıklamalarda bulunduğunuz, bilgi ve demeç verdiğiniz; 8 (…) Gazetesi Muhabiri M.B.’ye 30 Ağustos 2010 günü saat 09.30 da ilgili yetkili olmadığınız halde görevinizle ilgili konuda açıklama yaparak demeç verdiğiniz ve bu demecinizde Emniyet Teşkilatını aşağıladığınız, mesleğin onur ve saygınlığını zedelediğiniz…” (Gazeteport.com, 30.9.2010) biçiminde isnatlarda bulunulmaktadır. Bu eylemler kamu yararı içermeyen çıkarlar uğruna yapılmış olsaydı asla “sivil” bir nitelik ve değer taşıyamayacaktı. Çünkü “Sivil İtaatsizlik hukuk devleti idesinin içerdiği üstün değerler uğruna kamuya açık ve yasaya aykırı olarak gerçekleştirilen, bu sırada üçüncü kişilerin daha üstün bir hakkını çiğnemeyen barışçıl bir protesto edimidir. Sivil itaatsiz, norm ihlalinin sonuçlarına katlanmaya hazır olduğunu belirtmekle ve bunu göstermekle ediminin içtenliğine olan inancı destekleyebilir” (A.g.y. 3.baskı, İstanbul 2001, s.123) Bu kişinin bu itaatsizliği, kitabında dile getirdiği kaygılar ve savunduğu hukuk devleti değerleri uğruna girişilmiş olmakla; Atatürk’ün geçen yazımda aktardığım her iki söylevinde içkin “demokratik, sosyal hukuk devleti”ni korumak kaygı ve çabasını taşımakla elbette “sivil”, uygar, medeni olarak anılacaktır. Sivil İtaatsizlik, A. Kaufmann’ın dediği gibi bir “küçük direnme hakkı”dır. Bu hakkı tüm yurttaşlar kendi yurttaşlık kavrayışlarının temeline yerleştirmelidir. Her yurttaş yeri ve zamanı geldikçe bu hakkını kullanmaya cesaretinin bulunduğunu öteki yurttaşlara daima hissettirmelidir. Bu tutum hukuk devletini olanaklı kılan, geliştiren bir gücü devamlı ateşler. (Ör: tek) ve sessiz uzatmalar da ses tekrarlarından (Ör: tetek) fazla görülür. Konuşurken herhangi bir efor belirtisi (Ör: göz kapatma, kırpma, baş hareketleri, dudak büzme vs.) görülmesi. Konuşmaya karşı negatif bir tutum olması. Konuşurken ses tonunda ve perdesinde değişiklikler olması. Ailede kekeleyen bir bireyin olması. Kekemelik tedavisi nedir? Konuşma terapisi ile ergen ve yetişkinlerde kekemeliği kontrol altına almak, kişinin konuşurken gösterdiği efor belirtilerini yok etmek mümkündür. Kişinin motivasyonu ve katılımı terapinin başarısını derinden etkiler. Çocukların terapisinde ailenin katılımı esastır. Çocukta yukarda belirtilen risk faktörleri tespit ediliyorsa ve/veya 36 aydır akıcılık bozuklukları devam ediyor ise dil ve konuşma bozuklukları uzmanından değerlendirme istenmelidir. Değerlendirmenin sonucunda gerekli terapi başlatılacaktır. Ebebeyn, çocuklarına destek olmak için neler yapabilirler? Çocuğunuzun kelimelerini onun yerine bitirmekten kaçının. Konuşurken onu sabırla dinleyip lafını bitirmesi için ne kadar vakite ihtiyacı varsa bekleyin. Çocuğunuzla konuşurken göz temasını bırakmayın. Onu başkalarının yanında “Hadi bir şiir oku” gibi stres seviyesinin artacağı durumlara maruz bırakmayın. Acele etmeden, sakin konuşmayı alışkanlık haline getirin (Günde 5 dakika bile olsa cevap vermeden 2 saniye beklemeyi deneyin). Nasıl dediğinden çok, ne dediğine önem verdiğinizi hissettirin. Konuşmasını asla eleştirmeyin. Dil ve Konuşma Bozuklukları Uzmanı ile birlik halinde olup çocuğunuzun terapisine dahil olun... taya çıkacak; insanlar farklılaşacak. Teknoloji ile organizmalar arasında bir benzerlik söz konusu ise teknoloji uzun vadede nasıl bir evrim geçirecek? Teknoloji uzun vadede seçenekleri ve olasılıkları artıracak. Daha karmaşık bir yapıya kavuşacak. Bilim kurgu filmlerinde teknoloji insanlarının sonunu getiren bir güç olarak sunuluyor? Bunların sürekli olarak teknolojiyi kötü göstermelerinin nedeni ne olabilir? Teknolojinin mutlu yaşamlar yarattığı bir senaryo sinemacılık açısından ilgi çekmez ve para kazandırmaz. Dolayısıyla teknolojinin her şeye yakıp yıktığı bir görüntü daha cazip geliyor. Baştarafı 7. sayfadan Teknoloji aynı biyolojik organizmalar gibidir. Doğan teknoloji gelişir ama ölmez; fikirlere dayandığı için canlılardan farklı olarak teknoloji ölmez. Ortadan yok olmaz. İnsanlar bugün en ilkel aletlerin yenisini yapabilme şansına sahip. Örneğin buhar ile işleyen bir lokomotifin bozuk bir parçasını yapan insanlar var bu dünyada. Teknoloji uzun vadede insanları tek bir türe indirgeyecek mi yoksa insanların arasındaki farklılığı daha da büyütecek mi? Bu güzel bir soru. Bana sorarsanız insanlar ileride tek bir cinse indirgenmeyecek, farklı türler or CBT 1229/17 8 Ekim 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle