24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNDEM YÖK ve Domatesler ‘Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır!’ “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur... Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.” Mustafa Kemal Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in sorusuna Mustafa Kemal’in yanıtı. Kaynak: İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeoloji, İ.Ü. Yayınları Cumhuriyet BİLİM VE TEKNOLOJİ Sayı: 1229 8 Ekim 2010 İMTİYAZ SAHİBİ Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç GENEL YAYIN YÖNETMENİ İbrahim Yıldız YAYIN YÖNETMENİ Orhan Bursalı SORUMLU MÜDÜR Miyase İlknur GÖRSEL YÖNETMEN Tüles Hasdemir Sağlık sayfası VKV Amerikan Hastanesi’nin katkıları ile hazırlanmıştır YAYIMLAYAN Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İDARE MERKEZİ VE YAZIŞMA ADRESİ Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sokak No: 2 34382 Şişli İstanbul Tel: 0212.3437274 Faks: 0212.3437264 CUMHURİYET REKLAM Tel: 0212.2519874/3437274 Yerel Süreli Yayın BASKI DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul YÖK Başkanı Özcan’ın, Türk milletini yokedebilecek yabancı katil domatesleri gündeme getirdiği iyi oldu!? Özcan anladığım kadar, “Bizi şu yabancı domates tohumlarından kurtarın” çağrısı yapıyor üniversitelere! Böylece biraz da, yabancı “GDO’lara ölüm!” derken, Türk GDO’larının üretilmesini istiyor! Ancak Tarım Bakanlığı ile bu konuyu konuşsa iyi olur! Çünkü GDO’lu ürünler, Tarım Bakanlığı’nın ve ülkemizin ve devletimizin baş düşmanlarından biri! Onları ülkeye sokmamak ve ayrıca ülke içinde GDO malzemeleri ile araştırmalar yapmamak için kıyasıya meydan savaşlarına sahne oldu ülkemiz! Meclis’ten yasalar çıkardık, olmadı değiştirdik, yeniden çıkardık ve en sonunda Biyogüvenlik Kanunu ve ilgili 2 yönetmelik 26 Eylül’de yürürlüğe girdi! Ancak, Prof. Selim Çetiner‘e göre bu yasa ve yönetmelik sorunu çözmek şöyle dursun, belirsizlikleri daha da artırdı ve pek çok olumsuzluğu da beraberinde getirdi. Çetiner’den durum saptaması istedim. İşte özetle vurguladıkları: *** * Kanun 18 Mart’ta Meclisten geçti, Kanun’da 3 ay içerisinde ilgili yönetmeliklerin çıkacağı, 26 Eylül’de de (yani 6 ay içinde) Kanun’un yürürlüğe gireceği belirtildiği halde, Yönetmelikler 5 ay sonra ancak çıktı, Biyogüvenlik Kurulu da 27 Eylül’de oluşturulabildi. Burada dikkat çeken noktalar: * Geçen 6 ay verimli kullanılmadı, gerekli düzenlemeler bu sürede yapılmadı, Kanun’da uygulaya yönelik geçiş dönemi de tanımlanmadığı için araştırmacılar dahil gıda, yem ve hayvancılık sektöründeki herkes kanunsuz duruma düştü. * Geçen yıl çıkıp da 3 kez değiştirilmek zorunda kalınan GDO yönetmeliğinden ders çıkarılmadı; bu aksaklıklar ne Kanun ne de daha sonraki Yönetmelikler çıkarılırken dikkate alınmadı. * En önemlisi, Kanun kendi içerisinde tutarsız, muğlak ve AB’den uzak, üstelik Yönetmelik’teki maddelerin bazıları Kanun’a ters! * Örnek: Kanun gayet açık ve net biçimde “Genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanların üretimi yasaktır” derken, Yönetmelik ile bunların nasıl yetiştirileceği anlatılıyor. * Bu, araştırmacılar açısından önemlidir; eğer araştırmacı bu yönetmeliği dikkate alıp ilgili evraklar, izinler vs hepsini tamamlasa dahi Kanun’a göre suçlu duruma düşmektedir. * Kanunda öngörülen cezalar ise suçla orantısız olarak saptandı. Tabii ki kural ihlallerinin cezası vardır, ama hiçbir medeni ülkede GDO yeiştirmeye hapis cezası öngörülmüyor. * Tabii hiçbir medeni ülkede, GD bitki ve hayvanların kanunla yasaklanması da söz konusu değil. * Kanun’un bir açmazı da, amaç ve kapsamıyla ilgili. Amaç ve kapsamda “GDO ve ürünleri” ibaresi çok geniş bir ürün gamını ifade ediyor. Bunun içerisine tıbbi genetik dahil her türlü biyoteknolojik araştırmada kullanılan enzimler, plazmidler, bakteriler, laboratuvar hayvanları da giriyor. Tabii gıda endüstrisinde kullanılan peynir mayası, her türlü enzim ve işlenmiş gıdalardaki onlarca madde de GDO ürünü, yine tekstil sanayinin kullandığı enzimler hatta çamaşır deterjanındaki enzimler de “GDO ürünü“. * Şimdi tüm bunların ithali için izin istendiğinden ve Osman Coşkunoğlu’nun Meclis’te verdiği araştırma amaçlı ürünleri kanun kapsamı dışında bırakma önerisi reddedildiğinden müthiş bir açmaz var. Bir de Kanun “Her bir ithal için izin alınır” şartı getiriyor. * Tartışmalarda bu endişeleri dile getirdiğimizde “Yok öyle bir şey, biz araştırmaları engellemiyoruz” diyen zat, şimdi Biyogüvenlik Kurulu Başkanı olarak atandı sayın Bakan tarafından. * Bu tabii önemli bir detay; biz Biyogüvenlik Kurulu bürokratlardan oluşturuluyor diye eleştirirken Şark kurnazlığı devreye giriverdi hemen; 9 kişilik kurulda 3 tane de akademik ünvanlı üye var bürokratların yanında. Garabetin detaylarını www.tbbdm.gov.tr görebilirsiniz! Özetle, GD yetiştirmek yasak, İthalata yasak yok ama nasıl yapılacağı son derece muğlak. Kimin başvuracağı da muğlak olduğu için (muhtemelen hiç kimse) daha bir süre ithalat yapılmayacak. Araştırmacılar dahil GDO ve ürünü kullananların kanunsuz durumu sürecek; ta ki birisi ihbar edene kadar. İthalatın bu şekilde durması, yıl sonuna kadar olduğu tahmin edilen stoklar tükenene kadar yem ve hayvansal üretimde pek sıkıntı yaratmayacak Geçtiğimiz hafta yemcilerin kullandığı hammaddelerdeki artış buğday kepeği için % 180 ve ayçiçeği küspesi için % 130 oldu, yem de % 30 zam gördü. Bu artış, ithal stokları azaldıkça daha da yükselecek ve tüm et, süt, yumurta ve beyaz et (kültür balığı dahil) fiyatlarına yansıyacak. *** Madem GD ürünleri yetiştirmek yasak, neden hala milyonlarca liralık DPT fonlarıyla üniversitelerde yeni Biyoteknoloji Merkezleri kuruluyor? Neden taşra üniversitelerinde bile Tarımsal Biyoteknoloji Bölümleri kurulup öğrenci alınıyor? Yetiştirilmesi yasak ürünleri neden geliştirmeye kaynak ayırıyorsunuz? Bu kadar öğrenci mezun olduğunda bunları hangi işlerde istihdam edeceksiniz? Prof. Özcan, bunlara yanıt vermeli... Gelecek Cuma, açıklanan şu mahut YÖK yasa taslağına göz atacağız... Hütte / Mühendislik Bilimi Editörler; Horst Czichos, Manfred Hennecke, Çeviren; Ahmet Can, Literatür Yayıncılık Almanya’da mühendislerin temel yapıtı ve bütün mühendislikler için standart “el kitabı” olan Hütte, Trakya Üniversitesi’nde Dekan Prof. Dr. Ahmet Can ve arkadaşları tarafından Türkçe’ye kazandırıldı. 32. Genişletilmiş son baskısı esas alınan Hütte’nin ilk baskısının 1857 yılında “Mühendisin El Kitabı” adıyla yayınlandığı dikkate alınırsa, ne kadar temel ve standart ve Alman mükemmelliğini yansıtan bir eser olduğu kolayca anlaşılır! Mühendisliğin standartlaştırılmasının tarihinin ta 1846 kadar eskiye gitmesi, CBT 1229/ 3 8 Ekim 2010 (Avrupa ve) Alman sanayinin ve teknik gelişmesinin daha sonraki başarılarını da anlatan bir olgudur. Ahmet Can, Hütte’nin 11. Dil olarak Türkçe yayınlandığını anımsatmakta, mühendislik formasayonunun gelişmesinde kitabın katkısını önemsediğini vurgulamaktadır. Kitabın girişinde, mühendislik bilimlerinin öğretimi, mesleği, toplum içindeki yeri konusunda açıklayıcı bir yazı buhlunuyor. Arkasından, Matematik ve İstatistik 44 alt başlıkta çizim ve formüllerle anlatılmakta. Diğer ana bölüm Fizik, 25 alt bölümden; Kimya 15, Malzeme 12; Teknik Mekanik 10; Teknik Termodinamik 4; Elektroteknik 27; Ölçme Tekniği 6; Otomatik Kontrol ve Kumanda Tekniği 14; Teknik İnformatik 13; Geliştirme ve Konstrüksiyon 5; Üretim 5; İşletme Ekonomisi 4; Standartlaşma 3; Hukuk 11; Patentler 7 alt bölümlerde ele alınıyor. Tınaz Titiz, kitap konusunda yazdığı yazıda (www.tinaztitiz.com/yazi.php?id=1153), 1970’te çalıştığı Ereğli Kömür İşletmeleri’nde büyük sıkıntısını çektikleri basit bir el kitabı fikrini nasıl gerçekleştiremediklerinin acıklı öyküsünü anlatıyor ve şöyle diyor: Postadan gelen “25 yıl sonra gerçek bir sürpriz. Hütte’nin mükemmel bir Türkçe çevirisi ve mükemmel bir basımı. Ne demeliyim bilmiyorum. Bu ülkede Ahmet Can’lar olduğunu bilmek, bendeki eski kabus gibi “niçin yapılamayacağı“ cevabını sildi. Aydınlık bir Türkiye bekleyebiliriz. Demek ki farklı DNA’lar da varmış…”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle