24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yabancı dil öğretimi: Başarı İyi bir için neler yapılmalı? sağlık hizmetinin koşulları Yeryüzünde devinimin, uluslararası ilişkilerin artması bilgiye, bilime olan gereksinim yabancı dil öğretim ve öğrenimini toplumun ve eğitim dünyasının en temel konularından birisi haline getirdi. Ülkemizde Tanzimat’tan sonra Cumhuriyetle hız kazanan çağdaşlaşma atılımları bilimin ve bilime ulaşma aracı olarak yabancı dilin önemsenmesine yol açtı. Bütün bu çabalara karşın yabancı dil öğretiminde istenilen sonucun çok uzağında olduğumuzu kabul etmek ve eğitim planlamacıları, eğiticiler ve dil öğretmenleri olarak sorumluklarımızın gereğini yapmak zorundayız. Ahmet Kocaman, Ufuk Üniversitesi, Eğitim Fakültesi B u sorumluluğun ilk adımı eksiklerimizi bilmek ve bunların ortadan kaldırılması için çaba göstermektir: Yabancı dil öğretimi son dönemlerde Türkçe anadili öğretiminden daha çok önemsenir oldu, oysa yapılan bütün araştırmalar anadili yetisi gelişmiş bireylerin, genel olarak insan dilinin işleyişine ilişkin bilgileri ve sezgileri nedeniyle yabancı dil öğrenmede de daha başarılı olduklarını gösteriyor; bu bakımdan Türkçe öğretimi sorunlarının ve öğretimdeki eksiklerimizin de en az yabancı dil eğitimi sorunları kadar tartışılması gerekir, ancak bu tartışmalarda dilbilimdeki gelişmelere uzak durmak sorunların çözümünü geciktirmektedir. Yabancı dilde eğitim Türkçenin bilim dili olarak gelişimini engelleyeceği gibi ezberciliği ve aktarmacılığı da arttıracaktır; ayrıca öğrenci ve öğreticilerin yetişimlerinin bu tür bir eğitim için ne ölçüde yeterli olduğu üzerinde de düşünmek gerekir. Önemli bir sorun da, dil öğretiminin çok bileşenli bir konu olmasıdır; bu bileşenler içinde dil, öğrenme ve öğretim üç ana konuyu oluşturur (Stern 2003, 44); bu ana bileşenler dilbilim (toplumdilbilim, ruhdilbilim, beyin dilbilim) toplumbilim, ruhbilim ile eğitim kuram ve uygulamalarını ve bunların alt bileşenlerini kapsar; o nedenle konuyu salt dilbilim, eğitim ya da dil öğretimi açısından tartışmak yetersizdir, bunların ilişkilerini ve bütünselliğini göz önüne almak gerekir. BAŞARI İÇİN YAPILMASI GEREKENLER Bu genel belirlemelerden sonra yabancı dil öğretiminin başarısı için aşağıdaki konuları da değerlendirmemiz gerekecektir: A) Günümüzde yabancı dilin her yaşta öğrenilebileceği kabul edilmekle birlikte, temel anadili becerileri edinildikten sonra, erken yaşlarda yabancı dil öğretimine başlanması, özellikle konuşma becerileri açısından daha yararlı görülmektedir; iletişim becerilerinin gelişimi de bu dönemde daha kolaydır. Bu nedenle yabancı dil konusunun ilköğretim 3. yılından başlayarak ortaöğretim sonuna kadar çözümlenmesi temel hedef olmalı (1930’lardaki eğitim kurultaylarında da konu bu biçimde önerildi.) B) Konunun ortaöğretimde çözümlenebilmesi için de yapılabilecekleri yeniden düşünmeliyiz: Eğitim düzeylerine (okulöncesi, ilk ve ortaöğretim) uygun öğretmen yetiştirilmesi konusu daha ciddi biçimde ele alınmalı. Ders kitapları yabancı kültürü olduğu kadar Türk kültürünü de yansıtacak metinlerle zenginleştirilmedir; evrensel, genel konular yanında yerel konuların, yabancı dille anlatılabilmesi öğrenme isteğini kamçılayacaktır. Dil öğretiminde dilbilgisinden vazgeçilemez, ancak dilbilgisi içerikle bütünleştirilerek ve gerçekçi metinler aracılığıyla öğretilmeli. CBT 1232/ 18 29 Ekim 2010 Yabancı dil derslerinde Türkçe kullanımını azaltılmak, dil kullanımına daha çok olanak sağlayacak. Yabancı dil sınıflarının 2025 kişiyi geçmemesi başarı için önemli. Yabancı dil dört beceriyi de bütünleştirerek öğretilmeli ve sınavlarda dört becerinin de sınanması için çaba gösterilmeli; Bütün bunların başarıya ulaşması için öğretimin işlevselliğinin arttırılması, öğrenciye gerçekçi ortamlarda dil kullanımı için ortam hazırlanması önem taşıyor. Ortaöğretimde yabancı dilin önemsenmesinin bir yolu da üniversite giriş sınavlarında yabancı dil sınavının da zorunlu hale getirilmesidir (ancak bunun için ortaöğretim kurullarında gerekli ortamın sağlanmalı). C) Temel beceriler ve orta düzey yabancı dil bilgisi sağlandıktan sonra üniversitede de işler bir ölçüde kolaylaşacaktır: Üniversitede temel eksen iletişim dilinden akademik dile kaydırılacaktır, ancak ağırlık okuma ve yazma becerilerine kaydırılsa bile öteki becerilerin (dinleme, konuşma) kullanımından da vazgeçilemez. Üniversite hazırlık okullarının da, daha başarılı olmak için, kendi içlerinde fensosyal ağırlıklı öğretim birimleri biçiminde örgütlenmeleri gerekir; bunun için okutmanların hizmet içi eğitimleri de önem taşıyor.Bu da yeterli olmaz; hazırlık birimleriyle ilgili bilim dalları arasında işbirliğine önem verilmeli, gerektiğinde bilim dalları araştırma görevlilerinin yabancı dil eğitimi konusuyla ilgilenmeleri konusunda da çaba harcanmalı. Daha açık söylemek gerekirse, üniversitede genel, iletişim odaklı yabancı dil yerine akademik ve meslek amaçlı yabancı dil öncelikli olmalı. Öğretimin gerçekten işe yaradığının anlaşılması için salt çoktan seçmeli sınavlarla yetinilmemeli, dört becerinin de (dinleme, konuşma, okuma, yazma) sınanması için gereken çaba gösterilmelidir; olanaklar elverirse uluslararası sınavlar da (TOEFL, IELTS vb) değerlendirmenin bir parçası yapılabilir. D) Unutulmaması gereken bir konu da ,eğitimin bütün aşamaları için olduğu gibi, yabancı dil eğitiminde de uygulamakuram bağıntısının gerçekçi biçimde kurulmasıdır. Üniversitelerde yabancı dil okutmanlarının, ilk ve ortaöğretimde başarılı yabancı dil öğretmenlerinin görüşlerine yeterince yer verilmediği sürece, salt kuramsal yeniliklere dayalı yeni uygulamalardan istenen sonuç alınamaz. Özetle, yabancı dil öğretimine ortaöğretim eksenli bir ağırlık kazandırılmalı; hem anadili hem de yabancı dil iletişim ve içerik boyutlarıyla ele alınmalı; dört becerinin hem öğretimi, hem de sınanması için çaba gösterilmeli, yabancı dilin bir amaç değil, bilim öğrenimi için bir araç olduğu unutulmamalıdır. Bunların da ötesinde, sürekli değerlendirme yapmak ve eksikleri gidermek bütün ilgililerin vazgeçilmez sorumluluğudur. Stern, H.H. ( 1983)Fundamental concepts of language teaching. OUP. Politikacılarımız sağlık sorunlarımız konusunda öteden beri sağlıklı, gerçekçi değerlendirmeler yapamıyorlar. Onlardan “Nereye gidersek halkın doktor istediğini görüyoruz” ya da “Aileler çocukları doktor olsun istiyor”, “Ülkemizde ciddi doktor eksikliği var, sayıyı arttırmalıyız” sözlerini yıllardır sıkça dinleriz. Bu yüzden tıp fakültelerinin sayısı sanırım 56 oldu. Ama aslında halkın istediği doktor değil, adam gibi ve yeterli, çağdaş bir sağlık hizmetidir ve bunu doktor sayısı ile özdeşleştirmek büyük bir yanılgıdır. Prof. Dr. Coşkun Özdemir, coskunoz@superonline.com Y urdumuzdaki hekim sayısı sanırım 100 bini çoktan geçti. Ama örneğin, İstanbul İkitelli’de 29 cami varken sağlık tesisi yok. Spor salonu, kütüphane de yok. Aslında 100 bin hekim 70 milyon için hiç de az sayılmaz. Tekrarlayıp dururum. Eksik olan örgütlenmedir, uyum içinde çalışacak, sağlık ekibidir, onların en verimli bir şekilde kullanımıdır. Bugün her tıp fakültesi mezunu uzman olmak istiyor. İnsanlarımız her çeşit sağlık sorununda uzman, doçent, profesör arıyor. Mutlaka hastaneye gidip kuyruklarda bekliyor. Performans uygulaması yüzünden doktorlar günde 5060 hasta bakıyor diye yazmıştım. Bu defa 80 90 hastaya baktıklarını öğrendim. Kimse bu kadar hastaya nasıl bakılır diye sormuyor. Buna razı olunur mu? Bir askerlik anım geliyor aklıma. Uzun yıllar önce askerlikte doktor yüzbaşıma bu kadar hastaya nasıl bakarız diye sorduğumda, “kardeşim sıraya dizeceksin tek çift saydıracaksın; teklere aspirin, çiftlere kinin vereceksin” diye takılmıştı. Bu yüzden olacak hastaların ellerinde ne kadar çok gerekli gereksiz inceleme raporları görüyorum. Büyük bir israftır bu. Türkiye pratisyenini, uzmanını, doçent ve profesörünü iyi kullanabiliyor mu? Asla, harcıyor onları serbest piyasaya teslim ediyor güvensizlik içinde bırakıyor. Onlara, iyi yetişmiş akademisyenlerine bir öğretici, araştırmacı olarak ve hasta bakımı için elverişli bir ortam hazırlayamıyor. Fakülte hastaneleri ile özel hastaneleri bir kıyaslayınız, birincileri büyük yoksunluklar içinde bulacaksınız. En iyi hekimler, bilim insanları oradadır ama hem doktorlar hem de hastalar için fakülte hastanelerinin çekiciliği kalmamıştır. Özel hastaneler tertemiz, pırıl pırıl. Ama onların da çok şikâyeti var 29 liralık paket program içinde muayene ve laboratuvar incelemeleri var. Bunu yeterli bulamazlar elbette.Başka yollara başvururlar. Kurallar durmadan değişiyor, çelişkili kararlar alınıyor. Yakında katkı payı arttı ama yine de geliri, art
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle