02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] Sigara Yasağı Tüm kapalı kamusal alanlarda ve kimi açık kamusal alanlarda yasak Son birkaç yılda kapalı kamusal alanlarda sigara yasağının uygulandığı ülkelerin sayısı giderek arttı. Kimi ülkelerde bu yasak açık alanları da içine aldı. Genellikle lokanta ve barlar dışında, kimi kapalı kamu alanlarında yasak Yasak yok Herhangi bir bilgi yok Yenilikçiliği teşvik için verilen teknoloji ödüllerinde son zamanlarda dünyada büyük bir artış olduğu görülmüş. 2000 yılından bu yana 60’tan fazla yeni ödül uygulamaya konmuş... Tüm kapalı kamusal alanlarda yasak Yenilikçiliği Teşvik İçin Ödül... Dergimizde de okumuşsunuzdur; TÜBİTAK, TTGV, TÜSİAD Teknoloji Ödülleri’nin 8’incisi 25 Haziran’da verildi. Farklı dallarda 9 firma ödül aldı. İlk Teknoloji Ödülü 1998’de verilmişti. Amaç, Türkiye’de teknoloji tabanlı yenilikçi ürün ve üretim süreci geliştirmenin teşvikiydi. O tarihten önce de, benzer amaçlarla verilen ödüller vardı ama bu çapta değil. Örneğin, Eskişehir Sanayi Odası, 1985’ten beri, Oda’nın kurucularından ve eski başkanlardan Mümtaz Zeytinoğlu’nun anısına, Oda üyesi sanayi kuruluşlarının teknolojik gelişmeleri yakından izlemeleri ve ARGE çalışmalarına ağırlık vermelerini sağlamak amacıyla, iki yılda bir, ‘Teknoloji Geliştirme’, ‘Ürün Geliştirme’ ve ‘Teknoloji Uygulama’ dallarında ödül vermekteydi. TÜBİTAK, TTGV ve TÜSİAD’ın teknoloji ödülleri vermeye başlamasından sonra da uygulamaya konan ödüller oldu. Örneğin, Türk Elektronik Sanayicileri Derneği de, 1999 yılından bu yana, her yıl, bilişim alanında ‘Yenilikçilik Yaratıcılık Ödülleri’ veriyor. Ama ülkemizde, bu alanda verilen ödüller içinde, bugün de en itibarlısı söz konusu üç kurum tarafından verilmekte olanıdır. Bu ödülün önemi hem Türkiye çapında verilmesi hem de bütün teknoloji alanlarını kapsamasıdır. Benim önem verdiğim bir başka yanı da, ödülün 1998’den bu yana sürdürülüyor olmasıdır; hem de üç ayrı kurumun ortaklığında ve ortak iş yapma pratiğinin çok zayıf olduğu bir ülkede… Bugüne kadar üç kurum aralarında hiç mi sorun yaşamadılar; mutlaka yaşamışlardır. Ama önemli olan, bu sorunlara rağmen ödül sürecini güven verici bir biçimde sürdürebilme yolunun bulunabilmesidir. Dilerim böyle devam eder. Teknoloji ödülleri bütün dünyada revaçta... McKinsey’in New York ofisinden Jonathan Bays ile San Francisco ofisinden Paul Jansen yazdıkları “Ödüller: Yenilikçilik için cezbedici bir strateji (Prizes: a winning strategy for innovation)” başlıklı makalede tam da bu konuyu ele almışlar (7 Temmuz 2007). Bays ve Jansen’e göre, karşılaşılan yaşamsal bir soruna yeni ve çok daha iyi bir çözüm bulunmasını sağlamak amacıyla 18’inci yüzyılın başlarında konulmaya başlanan bu ödüllerde, son zamanlarda büyük bir patlama olduğu görülüyormuş. Tespitlerine göre, 2000 yılından bu yana her birinin değeri 100 bin doların üstünde olan 60’tan fazla yeni ödül uygulamaya konmuş. Bu ödüllerin toplam tutarı 250 milyon dolar civarındaymış ve bu ödüller için her yıl ortaya konan para 2000 yılından bu yana üçe katlanmış... (Bir yanlış anlama olmasın; bizim teknoloji ödüllerinde söz konusu olan para değil; kazanmanın onuru, bunun sağladığı itibardır.) Dünyadaki patent ve ARGE destek sistemlerindeki gelişmelerin bu tür ödüllerin yaygınlaşmasında etkin olduğuna işaret eden yazarlar, ödüllerden beklenen faydanın arttırılabilmesi için nelere dikkat edilmesi gerektiğini de söylüyorlar. Onlara göre, ödül için başlangıçta yapılan tasarım (ödülün konusu, değerlendirme ölçütleri, konan ödülün türü) ve kazananları belirleme yöntemi elbette önemli; ama, en az bunlar kadar önemli olan başka faktörler de var. Bunlardan biri ve belki de sonuçta en etkin olanı ödüle destek veren kuruluşların, kazananlara, ödül sonrası için vaat ettikleri... Bunu, ‘ödülü kazananın, kendisine bu ödülü getiren yeniliğinin semeresini görebilmesi için gerekli olan desteği üzerinden eksik etmemek’ olarak özetleyeyim. Galiba, bizim ‘Teknoloji Ödülleri’mizi de daha cazip hale getirip ilgiyi arttırabilmenin yolu da buradan geçiyor. Bir açıklama: Sorunu Güney Gönenç Hoca CBT’de dile getirdiydi. Sayıların ondalık basamağını ayırmak için bazılarımız virgül bazılarımız nokta koyuyor. Ben virgülle ayırıyorum; noktayı da sayının kolay okunabilmesi için basamakları arasına koyuyorum. Bunun aksini gördüğünüz yazılarıma dergi düzeltme servisinin eli değmiştir. Başta Kaliforniya, Kentucky, Minnesota, Mississippi, Kuzey Dakota ve Teksas olmak üzere ABD’nin kimi kentlerinde kimi açık kamusal alanlarda (park, plaj ve açık lokantalar) sigara içme yasağı uygulanıyor. Çin: Beijing ve Hong Kong gibi kimi kentlerde kapalı kamusal alanlarda sigara içme yasağı uygulanıyor. Sigara yasağı nerelerde yaygınlaşıyor? 50’yi aşkın ABD kentinde kapalı alanlarda sigara içme yasağı var. Başta Kaliforniya olmak üzere, ABD’nin kimi bölgelerinde sigara karşıtı eylem öylesine yoğun bir etki yarattı ki, birçok yerde kamuya açık alanlarda ve apartmanlarda sigara yasağı uygulanıyor ve yasak kapsamının daha da genişletilmesi tasarlanıyor. Bu önlemlerin en azından bir bölümü tartışmalı tıbbi görüşlere dayanıyor. kalmak kalp krizinin eşiğindeki birkaç kişi için son derece tehlikeli olsa da, çoğu kişi için aşırı yağlı bir yemeği yemekten daha zararsız bir durum. Sigara yasağını destekleyen gruplar, bazen işi abartıyor ve açık alanlarda bile yasak konması gibi, tepki çeken eylemlerde bulunuyorlar. Ancak bu tutumları, sigaranın zararları konusundaki kampanyayı zayıflatıcı bir etki yapıyor! Bazı bilim adamları diyor ki, “Yalnızca gerçeği söylemek, ikinci elden solunan sigara dumanının zehirli olduğunu göstermeye yeterli olur,” diye ekliyor. S CBT 1167/ 6 31 Temmuz 2009 igara üreticileri oldum olası, araştırmalarda sergiledikleri etik olmayan tavırları ile kötü bir üne sahipler. 1950’lerde sigara ile akciğer kanseri arasındaki bağlantıyı gözler önüne seren kanıtlar elde edildiğinde, çok sayıda sigara firması bilim insanlarına rüşvet vererek onlardan bu kanıtları çürütecek bulgular ortaya koymalarını istedi. 1970’lerde sigara içmenin tartışmasız sağlığa zararlı olduğu kanıtlanınca, sigara üreticileri bu kez de pasif içicilikle ilgili olarak yeni yeni ortaya çıkmakta olan bulguları karalamaya giriştiler. Ancak tüm çabalarına karşın, uzun süre sigara dumanına maruz kalmanın kalp hastalıkları, kanser ve solunum yolları hastalıklarına yakalanma ve bebek ölümü olasılığını arttırdığı artık su götürmez bir gerçek. Ne var ki, pasif sigara içiciliği ile ilgili görüşler son yıllarda daha da ileri boyutlara taşındı. Sigara karşıtları, bazen bilimsel olarak kesin kanıtlanmamış tezler bile ortaya sürüyorlar. İkinci elden sigara dumanını topu topu 30 dakika solumanın bile kalp krizi riskini sigara içen kişininkine denk bir düzeye getirdiği yönündeki görüş, bunlardan biri. Pasif sigara içiciliğinin çok kısa sürede bile kan akışını olumsuz yönde etkilediği kuşku götürmez bir gerçek. 1980’lerde yapılan bir araştırma 20 dakika dumanlı ortamda kalmanın trombositleri daha yapışkan duruma getirdiği, buna bağlı olarak kalp krizi ve felç riskinin arttığını ortaya koyuyordu. Oysa, gerçekte bu tehlike yalnızca yüksek risk grubundakiler için söz konusu olabilirdi. 2001 yılında yapılan bir başka araştırma da, dumanlı bir ortamda 30 dakika kalmanın kan damarlarının genişleme yetisini azalttığını gözler önüne seriyordu. Bu durumun uzun erimde sık sık yinelenmesi damarlarda kalıcı zararlara yol açıp, atardamarların sertleşmesine neden olabilirdi. Ne var ki, sigara dumanına sadece 30 dakika maruz ÜÇÜNCÜ EL DUMAN Son günlerde yoğun tepkilere neden olan bir başka konu da “üçüncü el” duman kavramı. Bu kavram, sigara içenlerin giysilerine, saçlarına, evlerindeki halı ve eşyalara sinen ve günlerce çevreye zehirli gazlar saçan duman parçacıklarını içeriyor. Üçüncü el dumanın zararlı olabileceği yönünde ilk kanıtlar 2004 yılında elde edildi. Araştırma sonuçlarına göre, anababalar yalnızca evin dışında sigara içseler bile, çocuklarının idrarında kayda değer oranda kotinine (nikotinin bir yan ürünü) rastlanmaktaydı. Kimileri rastlanan bu kotinin düzeylerinin çocuğun gelişmekte olan beynine zarar verebilecek ölçüde olduğuna inansa da, bu konuda henüz görüş birliğine varılabilecek yeterlikte kanıt yok. Sigara karşıtı eylemlerin yepyeni düzeylere ulaştığı bir dönemde bilimin gücünün kanıtlanması can alıcı bir önem taşıyor. Sigara endüstrisinin ünü göz önüne alındığında, bu ciddi kuşkuların nedeni de kolaylıkla anlaşılabilir. Endüstrinin birtakım kirli oyunlarını gün yüzüne çıkartan Londra Sağlık ve Tropikal Tıp Okulu uzmanlarından Kelley Lee, “Bu endüstri çevrede öylesine büyük bir güvensizlik yarattı ki, bilimsel tartışma neredeyse olanaksız duruma geldi,” diyor. Derleyen Rita Urgan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle