02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kültür André Gide ve Toplumsal Sorumluluk André Gide 20. yüzyıl başının en büyük yazarları arasında sayılan, Nobel’le onurlandırılmış, Fransız sanatçıları arasında en açık düşünceli ve en az lafını esirgeyen saygıdeğer bir kişilikti. Pek çok Fransız aydını gibi Sovyet rejiminin yeni bir dünyanın müjdesi olduğuna inanıyordu. Sovyet rejiminin propagandasını yapmak için Rusya’ya çağrılıp büyük bir tantana ile Rusya’da gezdirilen önemli yazarlardan biriydi. Doğan Kuban sanlık ve ahlak dışı fakat sorumluların ve aydınların sözünü etmedikleri sayısız olgu var. Söz edildiği zaman ise bunun dile getirilmesinden, yorumundan korkan kör, sağır ve dilsiz bir adam türü yarattı yaşadığımız dünya. İnsan yaşamına, doğru bellediğimiz davranışlara uzanan ve neredeyse doğal bir statü kazanan kuralsızlık ve ahlaksızlık giderek artıyor. ğın ayrılmaz bir özelliği haline gelemediğini görüyoruz. Gerçi böyle olduğunu Hintli ve Çinli düşünürler çok eski tarihlerde söylemişler. Fakat bugünkü iletişim dünyasında bunu her dakika izlemek olanağı var. Ve arkasından dövünseniz de, zorbalığın yanında olan, zorbalıkla yaşayan insanlar, gruplar ve toplumlar var. ran seçimi yeni bitti. Sincan olayları devam ediyor. Bireyciliğe kesinlikle inanmış bir yazar olar Gide komünizm ve bireycilik arasındaki karşıtlığı nasıl çözeceğini bilemediği bir sırada yardımına Antoine De Saint Exupery’nin yetiştiğini söyler. Onunki basit bir formüldür. Antoine De Saint Exupery “ nsan n mutlulu u özgürlükte de il, fakat sorumlulu un kabulündedir,” der. Gide’nin söyledikleri insana saygılı aydında, Türkiye bağlamında da, bazı gerçekleri de yansıtıyor. Ve bize özgür olduğumuz oranda sorumlu olma yükünü de getiriyor. F akat Stalin döneminin ilk aşamalarından sonra Rusya’daki gelişmelerden ve kuram ile pratiğin birbirine ters düşmesinden çok rahatsız oldu. 1949’da yayımlanan ve editörlüğünü Richard Crossman’ın yaptığı “The God that Failed” ‘Ba ar s z Tanr ’ adlı kitapta beş büyük yazarla birlikte (Arthur Koestler, Ignazio Silone, Richard Wright, André Gide, Louis Fischer, Stephen Spender) komünist dünyaya ilişkin gençlik umutlarını yok eden gelişmeleri yansıtan bir eleştiri kaleme aldı. Yarım yüzyıl önce okuduğum bu kitabı bir kez daha okudum. İdeolojiler ne kadar parlak ve değişken olursa olsun, komünist, faşist, liberal, demokrat ya da dinci, imancı, kişiye karşı tavrın, ideolojik söylemlerle ilgisi olmayan, değişmeyen bir saygısızlıkla sonuçlandığına, kişi olarak insana saygısızlığın, söz ve şidAndré Gide detten başlayarak, çok farklı biçimlerde sürüp gittiğine inanmak zorunda kaldım. KEND TOPLUMUMUZU SORGULAYALIM Yüzde altmışı yasadışı yapılarda oturan bir toplum sorumsuz mudur, çaresiz midir? Yasadışı mıdır? Ahlaklı sayılabilir mi? Yılda 2 milyar dolar elektrik kaçıran bir toplum ahlaklı mıdır, yasadışı mıdır? Ulusun kan damarına yapışmış bir sülük gibi kanını emen sıcak para, kara para denen açık sömürüye vurdumduymaz bir toplum sorumlu mudur, ahlaklı mıdır? Çaresiz midir? Liselerinden birinci çıkıp üniversiteye giremeyen, üniversite sınavlarında on binlercesi (0) çeken lise mezunları üreten bir toplum sorumlu mudur? Çaresiz midir? Aptal mıdır? Bütün bunları seyrederek politik yaşamlarını sürdürenler ahlaklı mıdır? Yasadışı mıdır? Çaresiz midir? Bütün bunları ve daha binlercesini tanık olup sesi çıkmayan gazete sayfalarını dolduran laf ebeleri ahlaklı mıdır? Çaresiz midir? Ekonomik denetimsizliğin ve yasasızlığın hesabını tutmaktan kaçınan ya da tutamayan allameler, sorumlu mudur? Çaresiz midir? Ahlaksız mıdır? Dünyanın en güzel ülkelerinden birinde oturup onu kirleten, soyan, doğasını ve tarihini tahrip eden ve sabahtan akşama kadar şikâyet eden, fakir ve cahili bol, dünya çapında zengin holdingleri olan, sokakları, çarşıları, tatil yerleri dolu, tıbbı ileri fakat hastanesi az, üniversitesi çok, okumuşu sınırlı, camisi ve kahvesi çok, okulu az bu toplum sorumsuz mudur? Çaresiz midir? Aptal mıdır? Kurtuluş Savaşı denen eşsiz mücadeleden, bugünkü Cumhuriyeti çıkarmış, okuma yazma bilmeyen köylülerden iktidarlar yaratmış bu mucize devlet bu kadar çok olumsuzluğu barındırıp yine de yaşamaya devam ediyorsa, dinamizmi ve yaşam gücü yadsınamaz. Yasasızlık, kuralsızlık, vurdumduymazlık, nemelazımcılık ile dolu bu dünyadan yakınanların her köşe başını tuttuğu toplumsal yaşamımızda güveneceğimiz güç yine bu dinamizm ve toplumsal potansiyeldir. Olasılıkla binlerce yıldan bu yana dile getirilen, insanın temelde iyi olduğuna ilişkin sonsuz eski bir inanç da geleceğe güvenle bakmak için bir dayanaktır. Fakat ‘Bana ne!’ davranışı kuşkusuz bir uygarlık ifadesi değildir. SORUMLULU UN ÇÖKÜ Ü Özgürlüğün sorumluluk taşımayı içerdiğini vurgulayarak, bu sorumluluğun toplum yaşamında neredeyse unutulmuş olduğunu ve ahlaksızlık düzeyine ulaştığını vurgulamak istiyorum. Sorumluluk, yaşamı sorgulamaya başladığınız zaman çalışan bir mekanizmadır. Düşünce özgürlüğünün henüz gelişmediği bir sözde demokraside, ‘özgürlük ne işe yarar?’ diye düşünebiliriz. Fakat özgürlüğün gerektirdiği sorumluluk ne kadar önemli ise özgürlük için gösterilecek çabayı yönlendiren sorumluluk da o denli önemli. Bu sorumluluk hissi, temelde insan kimliğine saygıdan kaynaklanıyor. O da yaşama saygının bir uzantısı. Onun da temelinde var olmak ve varlık var. Doğal olarak, sıradan insanın yaşamında bütün bu felsefi düşünceler yer almıyor. Ama ‘karıncayı ezmez’ gibi bir tavrın ya da bir fakire, bir hastaya, bir ihtiyara yardım etmenin arkasında varlığın yaratılmasına uzanan bütün zincirleme ilişki var. Ne var ki dinsel inançlar, felsefi yorumlar ve ideolojiler bir yandan yaşama saygıya temel olurken bir yandan insana sayg s zl körükleyen davranışlara neden olabiliyorlar. Biz cehaletin yarattığı bir yalan dünyasında yaşıyoruz. Söylendiği zaman kimsenin reddedemeyeceği in NSANA VA YA AMA SAYGI Son yüzyılın aydınlarının kötümserliği ile milyarların açlık hikâyeleri örtüştüğü zaman insanlık hissini yitirmemiş duyarlı insanlar karalar bağlıyor. Batı kültürü uygarlık teraneleriyle suçu kendi dışındakilere yüklemiş. Bugün dünyanın fakirlerini, Irak savaşını, Çin terörünü, insanların, hükümetlerin, polisin, güçsüzlere karşı tavırlarını, dünyanın neresinde olursa olsun izlediğimiz zaman insana ve yaşama saygının, çağdaşlı Matematik Bilimleri Konferansı 510 Ağustos 2009 tarihleri arasında, Maltepe Üniversitesi tarafından Uluslararası Matematik Bilimleri Konferansı düzenlendi. Konferans Marma Kongre Merkezi, Marmara Eğitim Köyü, Maltepe İstanbul adresinde gerçekleştirilecek. Konferans, matematik bilimleri ve bilgisayar bilimlerinde güncel gelişmelerin izlenmesi, bilim insanları arasında kendi araştırma konuları çerçevesinde deneyim ve bilgilerin paylaşılması; yeni yayımlanacak ya da henüz yayımlanmamış araştırma sonuçlarının tartışmaya açılması ve yeni bilimsel çalışmalar için ufuk açılmasına zemin hazırlamak amacıyla düzenlendi. Ayrıntılı bilgi: (http://mathsciencesconf.maltepe.edu.tr) Program için: (http://mathsciencesconf.maltepe.edu.tr/node/10) Toplantıların çoğu kez eşzamanlı yürütülecek. Genel başlıklar: Diferansiyel Eşitliklerin Niteliksel Teorisi (Qualitative Theory of Differential Equations: Oscillation, Boundedness and Stability); cebir, geometri, endüstriyel matematik ve istatistik, tasarım teorisi, sayısal nümerik analiz, toplanabilme, metalik ortalama ailesi, optimizasyon, kontrol ve neural ağlar, bilimsel hesaplama ve nümerik analiz, sabit nokta teorisi, topoloji ve soyut analiz, DATICS Çalıştay, matematik eğitimi ve matematiğin popülerleştirilmesi. Tayfun Akgül CBT 1167/2 31 Temmuz 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle