02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Biyoloji devrimi niçin gecikti? Biyoloji devriminin başlangıç tarihinin, Darwin’in Türlerin Kökeni kitabının yayımlandığı 1859 yılı ve kimya devriminin başlangıç noktasının da Lavoisier’nin Traite Elementaire de Chimie (Kimyanın Temelleri) kitabının 1789’daki yayımlanışı olduğunu düşünürsek, biyoloji devriminin, inorganik doğa bilimlerindeki büyük devrimlerin ardından 70 yıllık bir gecikmeyle geldiğini görürüz. Osman Bahadır [email protected] Tanol Türkoğlu ([email protected]) Yetişmekte olan ve bilgisayarsız, internetsiz, cep telefonsuz bir dünyayı bilmeyen kuşakların öncelikle ayırdına varmaları gereken husus, teknolojinin bir hak olmaktan ziyade bir ayrıcalık olduğudur. Dijital Vatandaşlık Diyelim ki bir sinema ya da tiyatro gösterimindesiniz ve herkes konsantre olmuş bir şekilde performansı izlerken bir cep telefonu sesi duyuluyor. Öyle bir ses ki sanırsınız elli metrelik bir alandaki herkesin o sesi duyması bir zorunluluk ve uygun bir melodi ve ton seçilmiş. Ya da diyelim ki çocuğunuz akşam okuldan bir kâğıt getiriyor. Okul yönetimi bundan böyle velilerle iletişimi, öğrencilere dağıtılacak kâğıtlar aracılığıyla yapmak yerine internet üzerinden okulun web sitesi ve eposta ile yapılacağını duyuruyor. İyi güzel de sizin evinizde ne bilgisayar var ne de internet erişim imkanınız. Ne yapacaksınız? Kansas State Üniversitesi’nden Mike Ribble ve Dr. Gerald Bailey’in 2004 yılında ortaya attıkları bir olgu dijital vatandaşlık. Temel olarak teknoloji kullanımı ile ilgili davranış normları ve bunların geliştirilmesi olarak tanımlanıyor dijital vatandaşlık. Vatandaşlık olgusundan dijital vatandaşlığa geçişte eğitim açısından pratikte radikal bir değişiklik söz konusu. Vatandaşlık bilgileri toplumda büyükten küçüğe doğru aktarılmakta ve bu nedenle de eğitim sürecinde pek bir sorunla karşılaşılmamakta. Yetişkinler yeni gelişmekte olan kuşaklara içinde yaşadıkları toplumu, kültürü doğrudan ya da dolaylı olarak öğretegelmekte. Ancak iş dijital vatandaşlığa geldiğinde, bir başka deyişle teknolojinin gündelik kullanımında dikkat edilmesi gereken hususlar söz konusu olduğunda böyle bir süreçten bahsetmek pek olası değil. Bir “eğitim” sürecinden bahsedilecekse “vatandaşlık” olgusunda görülen modelin tam tersi olarak, yeni yetişmekte olan genç kuşaklar dijital vatandaşlığı yetişkinlere (ebeveynlere, öğretmenlere) öğretmekte. Peki bu yeni yetişmekte olan genç kuşaklar dijital yaşamın kurallarını, dijital vatandaşlığı nereden nasıl öğrenecekler? Ribble ve Bailey’e göre dijital vatandaşlık süreci 9 ana başlıkta ele alınabilir. Bunlar: dijital erişim, dijital ticaret, dijital iletişim, digital okuryazarlık, dijital etiket, dijital hukuk, dijital hak ve sorumluluklar, dijital sağlık ve dijital güvenlik. Yetişmekte olan ve bilgisayarsız, internetsiz, cep telefonsuz bir dünyayı bilmeyen kuşakların öncelikle ayırdına varmaları gereken husus teknolojinin bir hak olmaktan ziyade bir ayrıcalık olduğudur. Bugün on sekiz yaşındaki herkesin teknolojiden istifade etme imkânları birbiri ile aynı değil. Bunun bir hak değil de ayrıcalık olması, ne tür bir fark yaratabilir? Eğer teknoloji kullanımı bir hak olursa her birey bu hakkı dilediği gibi kullanma imkânına da sahip olmaktadır. Böyle bir durumda örneğin kapalı bir mekânda yapılan ve sessizlik gerektiren bir gösteri esnasında çalan telefon karşısında hiç kimse ayıplanamaz; kişi cep telefonu kullanmayı doğal bir hak olarak gördüğünden onunla ne yapacağı ne yapmayacağı konusunda uyması gereken bir kuraldan da söz edilemez. Bugün bizde ve dünyada her evde bir bilgisayar yok. Dijital uçurum sadece gelişmekte olan ülkelerin bir sorunu değil; en gelişmiş ülkelerde de aynı sorun var. Yukarıdaki 9 maddelik yaklaşım, dijital vatandaşlık normlarının toplum içinde yaygın olarak kazandırılması sürecinde bir araç olarak kullanılabilir. Genel geçer yöntemlerden farklı olarak bu normların sadece yetişmekte olan gençlere değil, aynı zamanda bugünün öğretmenlerine, anne babalarına da öğretmek gerekir. Aksi durumda gençler, bugünün kayıp kuşakları olarak, hasbelkader öğrendikleriyle teknoloji kullanımı konusunda (bugün yaşadığımız gibi) kendi kendilerine birer bireysel norm geliştirecekler. Daha da kötüsü onu takip eden kuşaklar da benzer şekilde, bugünün gençleri olan yarının ebeveynlerine ve öğretmenlerine kulak vermeyerek, yarının teknolojilerini öğrenmede yine kendi bildikleri yolda bir sonraki kayıp kuşağı oluşturacak şekilde ilerleyecekler. “Evrimin ışığı olmaksızın biyolojide hiçbir şeyin anlamı yoktur.” Dobzhansky B iyoloji devriminin kimya devriminden 70 yıl sonra başlaması, çok büyük bir gecikme sayılmayabilir. Gerçekte daha da gecikmediyse, bunu, kendisinden önce gerçekleşmiş bulunan astronomi, fizik ve kimya devrimlerine borçludur. Çünkü bu devrimlerin biyoloji çalışmalarının yükselmesine büyük katkıları olmuştur. Öncelikle de doğadaki olguları doğa üstü güçlerle açıklama zihniyetinin yıkılması veya zayıflatılması bakımından önceki devrimle B YOLOJ YASALARI Doğa yasaları olarak biyoloji yasalarından söz etmemiz gerekirse, bunlar, şüphesiz hem biriciklik içinde ortak olanı, hem de ortak olandan farklılaşmaya yol açan etkenleri ve bunlarla ilgili genel kuralları bulmakla ilgilidir. Nitekim biyoloji devrimi, ortak ata ve doğal seçilim kuramlar ile, canlı doğanın anlaşılması yönünde araştırmacılara yeni ufuklar açmıştır. Ortak ata kuramı, taksonominin gelişmesi üzerinde olağanüstü bir etkide bulunmuştur. Bu kuram, her canlı grubunun en yakın akrabasının bulunmasını teşvik ederek ortak ataya giden zincirin halkalarının oluşturulmasını sağlamıştır. Doğal seçilim ilkesi de, hem çevresel etkilere, hem de canlı davranışlarına çok daha farklı bakılmasına yol açarak biyoloji çalışmalarına daha önceki dönemlerdekilerle karşılaştırılamayacak düzeyde hız ve yoğunluk kazandırmıştır. Darwin’in 1859’da ortak ata ve doğal seçilim kuramlarını ileri sürmesiyle bu kuramlar elbette herkes tarafından hemen paylaşılmış değildir. Ancak bu yeni kuramların sağladığı kapsayıcı bakış açıları ile canlılar dünyasıyla ilgili araştırmalarda olağanüstü bir yükseliş olmuş, bu çalışmalar biyolojinin bütün dallarında önemli bilgi birikimine ve yeni gelişmelere yol açmıştır. Biyoloji tarihinin, Darwin’in Türlerin Kökeni kitabı sonrasındaki ve ikili sarmalın keşfi (1953) öncesindeki en önemli dönüm noktalarından birisi, 1900 yılında Hugo de Vries’nin (18481935) mutasyon teorisini geliştirerek genetik biliminin yolunu açması ve diğeri de 1937 yılında, o güne kadar birbirlerinden ayrı ilerleyen evrimsel biyoloji ile genetik biliminin, Rus asıllı ABD’li bilim insanı Theodosius Dobzhansky (19001975) tarafından birleştirilmesidir. Hem genetik, hem de evrim bilgini (böcek taksonomisti) olan Dobzhansky’nin 1937’de yayımlanan, Genetics and the Origin of Species adlı eseri, biyolojinin bu iki büyük bilim dalı arasında köprü kurmuş ve bu sentez köprüsü, daha sonraki biyoloji çalışmalarını derinden etkilemiştir. “Canlılarda tarihsel olarak oluşmuş genetik program” kavramı, günümüz modern biyolojisinin temel kavramıdır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra elektron mikroskobunun geliştirilmesinden de destek alarak gelişmesini hızlandıran biyolojideki devrimler günümüzde de sürmektedir. Hugo de Vries ve Theodosius Dobzhansky rin etkisi çok büyüktür. Özellikle canlılar dünyasındaki olguların açıklanması girişimlerinde çok yaygın ve egemen olan yaratılışçı düşünceler, canlılar dünyasına yönelik araştırma gayretlerini engelliyor veya köreltiyordu. Nitekim biyoloji devriminin kendisi de zaten, Darwin’in ortak ata ve doğal seçilim kuramlarıyla, canlılar dünyasının gerçek özelliklerinin kavranmasını güçleştiren hem teolojik, hem de teleolojik düşüncelere büyük bir darbe niteliğindedir. Fakat yine de biyoloji devriminin gecikmesinin temel nedeninin bu engelleyici zihniyet olduğunu söyleyemeyiz. Canlılar dünyasının temel özelliği, muazzam bir çeşitliliğe ve bu çeşitlilik içinde de her bireyin biriciklik özelliğine sahip olmasıdır. Dünyamızdaki (eşeyli üreyen) her canlı biriciktir. Bu nedenle canlılar dünyasındaki tür çeşitliliğine ve farklı türlere ait bireylerdeki biricikliğe yol açabilecek etkenlerden söz edebilmek için, inorganik doğa varlıklarından çok daha farklı ve kapsamlı olarak, öncelikle bu muazzam canlı varlıklar topluluğunu saptamak, betimlemek ve sınıflandırmak gerekmiştir. Biyoloji devriminin astronomi, fizik ve kimya devrimlerinden daha sonra gerçekleşmesinin temel nedeni işte canlılar dünyasıyla ilgili bu devasa hazırlayıcı çalışmaların zorluğu ve gecikmesidir. CBT 1160/ 10 12 Haziran 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle