18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yiyecek kıtlığı uygarlığı yıkar mı? İklim değişiklikleri yiyecek kıtlığına, yiyecek kıtlığı hükümetlerin devrilmesine, hükümetlerin devrilmesi ise küresel istikrarsızlığa zemin hazırlar. Su kaynaklarının azalması, toprak erozyonu ve sıcaklıkların yükselmesi gibi üç önemli çevre sorununa çözüm getirilmediği takdirde, salgın hastalıklar, terörizm, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, kitlesel göçler gibi küresel krizler dünya düzenini temelinden sarsabilir. Bütün bunların sonucunda sağlam temellere oturduğuna inandığımız uygarlık, beklenmedik bir şekilde yıkılabilir. AYAKTA ZOR DURAN ÜLKELER Barış Fonu ve Carnegie Endowment for International Peace isimli sivil toplum kuruluşları 20 ülkeyi ekonomik, politik ve askeri göstergeler açısından değerlendirdi. Aşağıda en kötü durumdakinden en iyi durumdakine uzanan bir skala üzerinde devrilme riski taşıyan bu 20 ülke görülüyor: Somali Sudan Zimbabwe Çad Irak Demokratik Kongo Cumhuriyeti Afganistan Fildişi Sahili Pakistan Orta Afrika Cumhuriyeti Gine Burma (Myanmar) Haiti Kuzey Kore Etiyopya Uganda Lübnan Nijerya Sri Lanka Gıda sıkıntısı dünyayı zora sokuyor Rakamlar güzel bir gelecek vaat etmiyor Dünyanın en az gelişmiş 70 ülkesinde yetersiz beslenen insanların sayısı yükselirken aynı anda hasat öncesi stoklardaki tahıl miktarı ise azalıyor. DÜNYANIN EN AZ GELİŞMİŞ 70 ÜLKESİNDE AÇLIK ARTIYOR Yetersiz beslenenler: 775 milyon Toplam Nüfus: 2.550 milyon Her bir şekil 200 milyon insanı temsil ediyor Dünya hasat öncesi tahıl stoku: 108 günlük Yetersiz beslenenler: 980 milyon Toplam Nüfus: 3.080 milyon Dünya hasat öncesi tahıl stoku: 62 günlük Yetersiz beslenenler: 1.200 milyon (tahmini) Toplam Nüfus: 3.650 milyon (tahmini) S Yiyecek kıtlığı bazı ülkeleri farklı uygulamalara itiyor; başka ülkelerdeki tarıma uygun arazileri gizlice kiralayarak burada kendileri için ürün yetiştirmeye başlıyorlar. Örneğin Suudi Arabistan, Mısır, Pakistan, Güney Afrika, Sudan, Tayland, TÜRKİYE ve Ukrayna’da verimli tarım arazilerinin peşine düşmüş durumda. on dokuz yıldır dünya tahıl üretimi, tüketimin gerisine düşmüş durumda. Bu da stoklarda sürekli düşüş anlamına geliyor. 2008 yılında bir yıl öncesinden kalan stoklar yalnızca 62 günlük tüketimi karşılayabilecek düzeydeydi. Uzmanlara göre bu seviye rekor derecede düşük. Buna bağlı olarak dünyada ilkbahar ve yaz aylarında tahıl fiyatları tarihinin en yüksek düzeyine ulaştı. Yiyecek talebi arzdan fazla olduğu zaman, yiyecek fiyatlarındaki anormal yükselişlere bağlı olarak zaten iç çalkantılarla istikrarsızlaşan ülkelerdeki hükümetler, ayakta kalmakta zorlanır. Tahıl satın alamayan veya kendi tahılını üretemeyen aç insanlar sokaklara dökülür. Gerçekten de, 2008’deki ani fiyat artışlarından önce çok sayıda ülkede istikrarsızlık baş göstermişti (Bknz Ayakta Zor Duran Ülkeler). yılında Ruanda’daki soykırımdan kaçan göçmenler ve silahlı askerler, komşuları Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde de karmaşaya yol açmış durumda. Küresel uygarlık, ulus devletlerin siyasi açıdan sağlıklı işlerliğine bağlıdır. Ancak bu şekilde salgın hastalıklar kontrol altına alınabilir, uluslararası para sistemi yönetilebilir, uluslararası terörizm engellenebilir ve diğer küresel hedefler gerçekleştirilebilir. Eğer çocuk felci, SARS veya kuş gribi gibi salgın hastalıklar engellenemez ise insanlık tehlikede demektir. Devletler çökerse, kimse o ülkenin borçlarını üstlenemez. Yeterli sayıda devletin çökmesi durumunda küresel uygarlığın istikrarından söz etmek mümkün olmaz. Dünya hasat öncesi tahıl stoku: Bilinmiyor YEN TÜR Y YECEK SIKINTISI 2007 ve 2008 yıllarında tahıl fiyatlarındaki büyük yükseliş, eski yıllardakinden farklı bir yapı sergiliyordu. 20.yüzyılın ikinci yarısında tahıl fiyatları birkaç kez dramatik şekilde arttı. Örneğin 1972 yılında Sovyetler, rekoltenin düşük olacağını önceden fark ederek, dünya buğday piyasasını köşeye sıkıştırdı. Sonuç olarak buğday fiyatları her yerde ikiye katlandı ve beraberinde pirinç ve mısır fiyatlarını da yukarı çekti. Fakat bu ve diğer fiyat şokları belirli bir olaya –Sovyetler Birliği’ndeki kuraklık, Hindistan’daki muson yağmurları, ABD’deki ekinleri kavuran sıcaklık gibidayanıyordu. Ve bu fiyat artışları kısa ömürlüydü. Fiyatlar bir sonraki hasat döneminde normale dönebiliyordu. Oysa son yıllardaki tahıl fiyatlarındaki artış spesifik bir gidişattan kaynaklanıyor. Dolayısıyla söz konusu gidişatı tersine çevirmeden fiyatları aşağı çekmek mümkün olmayabiliyor. Talep açısından ele alındığında bu gidişat, yılda 70 milyondan fazla ilave insan anlamına geliyor. Bu insanlar KT DARSIZ HÜKÜMETLER Bu ülkelerdeki istikrarsızlığın en temel nedenlerinden biri nüfus artışını yavaşlatma konusundaki başarısızlıklarıdır. Fakat yiyecek azlığı biraz daha kötüleştiği takdirde bu ülkeler bütünüyle iflas edebilir. Jeopolitik açıdan yepyeni bir döneme girmiş bulunuyoruz. 20.yüzyılda uluslararası güvenliği tehdit eden en büyük tehlike süper güçlerin çatışmasıydı. Bugün bu tehdidi, çökme riski taşıyan ülkeler oluşturuyor. Özetle tehlikenin nedeni, gücün uç kutuplarda odaklanması değil, eksikliği. Devletler, ulusal hükümetlerin kişisel güvenliği, yiyecek güvenliğini ve temel sosyal hizmetleri –eğitim ve sağlık gibi sağlayamaması durumunda çöker. Genellikle ülkenin bir bölümünde veya tümünde kontrol raydan çıkmıştır. Hükümetler yasalar ve düzen üzerindeki tekellerini yitirdikleri zaman dağılmaya başlar. Bir noktadan sonra ülkeler o kadar tehlikeli bir sürece girer ki, yiyecek dağıtımını üstlenen gönüllü kuruluşlar bile kendilerini güvende hissetmedikleri için programlarını uygulayamaz ve çekip giderler. Örneğin Somali ve Afganistan’daki kötü koşullar yüzünden bu tip programlar gerektiği gibi uygulanamıyor. mesi ve bunun da tahıl fiyatları üzerindeki baskıyı artırmasıdır. Başta ABD ve Brezilya olmak üzere bazı ülkelerde fosil yakıtları yerine tahıldan elde edilen etanolün kullanılmaya başlanması, tahıl fiyatlarını biraz daha yukarı çeken bir diğer önemli gelişme. Tahıl üzerindeki bu talep patlaması ülkeden ülkeye değişiyor. Yoksul ülkelerdeki insanlar, Hindistan’da olduğu gibi kalorinin %60’ını tahıldan sağlıyorlar. Bunlar günde yaklaşık yarım kilo tahıl tüketiyorlar. ABD ve Kanada gibi daha zengin ülkelerdeki insanlar ise bunun yaklaşık dört katını tüketiyorlar, çünkü bu tahılın %90’ı dolaylı olarak tahılla beslenen hayvanlardan elde edilen et, süt ve yumurtaya gidiyor. C) Yüzey s cakl n n artmas : Sıcaklık artışı tarımda verimliliği büyük ölçüde azaltır. Pek çok ülkede ekinler optimum sıcaklıkta ürün verir. Öyle ki en küçük bir sıcaklık farkı bile rekolteyi etkiler. Amerikan Bilimler Akademisi’nin hazırladığı bir rapora göre 1 derecelik bir sıcaklık artışı (santigrat), buğday, pirinç ve mısırda mahsulü %10 oranında düşürüyor. Bazı uzmanlar genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) bu sorunları bypass edeceği görüşünde. Ne yazık ki GDO’ların daha fazla mahsul verdiğine ilişkin bugüne dek herhangi bir veri söz konusu değil. KEND ÇIKARLARINI GÖZETENBENC L ÜLKELER Dünyada gıda sıkıntısı baş gösterdikçe bazı ülkeler ne yazık ki yalnızca kendi çıkarlarını kollama girişimlerinde bulunuyor. Bu trend 2007 yılında ilk kez kendini gösterdi. Rusya ve Arjantin gibi en fazla buğday ihraç eden ülkeler, ihracatlarını kısıtlayarak veya yasaklayarak yerel gıda stoğunu garantiye almayı tercih ettiler. Tayland’dan sonra en büyük pirinç ihracatçısı olan Vietnam, aynı nedene bağlı olarak, birkaç ay pirinç ihracatını kesti. Bu tür önlemler ihracatçı ülkeyi bir süre rahatlatsa bile, ithalatçı ülkelerde panik havası yaratıyor. Bu kısıtlamalara tepki olarak tahıl ithalatçıları, uzun vadeli ikili ticari antlaşmalar ile kendilerini garanti altına almaya çalıştılar. Örneğin Filipinler dünya piyasalarından pirinç satın alamayınca, Vietnam ile üç yıllık bir antlaşma imzalayarak her yıl 1.5 milyon tonluk pirinci garantiledi. Yiyecek ithal edememe endişesi bazı ülkeleri farklı uygulamalara itiyor. Örneğin bazı ülkeler tahıl üreten ülkelerdeki tarıma uygun arazileri gizlice kiralayarak burada kendileri için ürün yetiştirmeye başlıyorlar. Buna birkaç örnek Çin’in Avustralya, Burma, Rusya ve Uganda’da toprak kiralaması, Suudi Arabistan’ın ise Mısır, Pakistan, Güney Afrika, Sudan, Tayland, TÜRKİYE ve Ukrayna’da verimli tarım arazilerin peşine düşmesidir. Ne var ki bütün bu uygulamalar fiyatların daha da artmasına ve yoksul ülkelerdeki yiyecek azlığının şiddetlenmesine yol açıyor. Derleyen: Reyhan Oksay Kaynak: www.SciAm.com, Scientific American, May 2009 www.ipcc.ch www.earthpolicy.org/Books/Out/Contents.htm ÇEVRE SORUNLARI Y YECEK SIKINTISINI KÖRÜKLÜYOR Tatlı su kaynaklarının azalması, toprak erozyonu ve küresel ısınmaya bağlı ayrıca yiyecek zincirinin üst sıralarına çıkma ve et yoğun olarak sıcaklıkların artması dünya tahıl arzının talebi yiyecekleri tercih etme eğilimindeler. Bu arada unutulkarşılayacak şekilde artmasını engelliyor. maması gereken bir diğer önemli nokta da, et ürünlerinin A) Tatl su kaynaklar n n azalmas : Bütün bu çevbol miktarda tahıl tüketen büyük baş hayvanlardan elde edilre sorunlarının içinde etkisini en fazla hissettiren su sıkıntısı. Tatlı su kaynaklarının %70’ini tüketen sulama, bu bağlamda çok önemli bir sorun. Pek çok ülkedeki milyonlarca sulama kuyusu yer altı sularını pompalıyor. Sonuçta yağmur sularının doldurduğundan daha fazlası tüketiliyor. Dünya nüfusunun yarısını içeren Çin, Hindistan ve Tatlı su kaynaklarını azaltan en önemli neden sulamadır. ABD’de su kaynakları hızla eriyor. Sulama, tatlı suların %70’ini tüketir. Sulama yüksek verimli Akiferler genellikle yağmurlarla yeniden dotarım için gereklidir, ancak pek çok yeraltı akiferinde (yer lar, ancak belli başlı akiferlerin bazıları dolmuyor. altı suyunu taşıyan geçirimli kat“Fosil Akifer” adı verilen bu su kaynaklarının man) sular, yağmurun yağmur suları tarafından yenilenememesi, bu dolum yapmasınbölgelerdeki tarım faaliyetlerinin sona ermesidan daha hızlı çene neden olur. Bu felakete en yakın olan ülkekiliyor. Dahası çiftEkin çiler fosil akiferlelerin başında Çin ve Hindistan geliyor. rindeki (eski suları B) Topra n üst tabakas n n erozyonu: depolayan yağmur Humus açısından zengin olan bu topraklar yegeçirmeyen kayani toprakların oluşumundan daha hızlı bir şelar) suyu kullandıkkilde erozyona uğruyor. Bu ince tabaka bitkilerin ları zaman kendi ihtiyaç duyduğu besinleri içerir ve çok uzun bir kendini yenilemeyen jeolojik sürede oluşur. Tipik olarak 15 cm kaGeçirimsiz bir kaynağı tüketiyorlar. lınlığındaki bu tabakanın erozyona uğraması eskaya tabaDaha derin kuyulardaki kası ki uygarlıkların yok olmasında da önemli bir rol suyu çekerken de çok yükoynamıştı. Bu tehlike ile karşı karşıya kalan bölsek oranda enerji Yeniden Fosil akiferi: (Hemen gelerin başında Güney Afrika’daki Lesotho ve tüketiyorlar. dolabilen hemen tükenmiş Batı Yarıküresinde Haiti geliyor. akifer EKİLEBİLİR TOPRAKLAR AZALIYOR Toprağın en üst tabakası dünya yiyecek stoğunun sürekliliğini sağlayan en önemli etmen. Bu da ne yazık ki kendi kendini yenileyebilen bir kaynak Rüzgar değil. Yeterli miktarda nem, organik ve inorVadi ganik gübre ile desteklenmiş sağlıklı bir ekoDENİZ YA DA GÖL sistemin 2.5 cm’lik bir toprak tabakası üretmesi yüzyılları bulabilir. Toprağı dengeleyen bitkiler yok olduğu zaman –ormanlar kesilip, çayırlar hayvan otlatmaya bağlı olarak çölleştiği zaman toprağın üst tabakası yağmur ve rüzgar ile birlikte akar gider. Ekilebilir topraklar ayrıca yol, bina yapımı gibi tarım dışı faaliyetlere bağlı olarak da azalabilir. SU YETERSİZLİĞİNİN ANA NEDENİ SULAMA UYGARLI I KURTARMA PLANI Dünyamızdaki yiyecek azlığı trend kaynaklı olduğu için bu gidişata yol açan çevresel trendlerin tersine çevrilmesi gerekiyor. Bunun için de yapılacak tek şey çok sıkı önlemlerin alınması. Kısaca Uygarlığı Kurtarma Planı’na acilen yürürlüğe sokulması gerekiyor. Bu planın dört ayağı var. 1) 2020 yılına kadar 2006 yılındaki karbon emisyonun düzeyinin %80 oranında azaltılması için tüm dünyanın işbirliği yapması 2) Dünya nüfusunun 2040 yılına kadar 8 milyar civarında sabitlenmesi 3) Yoksulluğun dünya üzerinden silinmesi 4) Ormanların, toprağın ve akiferlerin yenilenmesi Uzmanlar, uygarlığımızı kurtarmaya yönelik bütün bu çabaların maliyetinin yılda 200 milyar doları bulacağını tahmin ediyor. Bu da küresel askeri harcamaların altıda biri anlamına geliyor. Bu arada hedef yalnızca bu planı uygulamak değil, BİRAN ÖNCE uygulamaya sokmak olmalı. Zaman şu anda tamamen dünyanın aleyhine işliyor. Kömürle işleyen enerji santrallerini biran önce kapatmazsak Grönland’daki buzullar eriyerek kıyı kentleri sular altında kalacak; karbon emisyonlarını kesmezsek Asya’nın yüksek dağları üzerindeki buzullar eriyerek, vadilerdeki kentleri su basacak; nüfusu kontrol altına almazsak Hindistan, Pakistan, Yemen gibi ülkeler açlık ve susuzluktan kırılacak. Bunun için her şeyden önce insanoğlunun düşünce tarzını köklü bir şekilde değiştirmesi gerekiyor. Eğer uygarlığımızın yaşamasını istiyorsak bir saniye bile zaman yitirmeden birlikte hareket etmek, yerel değil, küresel hedefleri gözetmek ve önceliği çevre programlarına vermek gerekiyor. CBT 1160/8 12 Haziran 2009 Ayakta durmakta zorlanan devletler aslında uluslararası platformda sorun oluşturuyor, çünkü bunlar terörizm, uyuşturucu, silah ve göçmen kaynağı olduklarından her yerde siyasi istikrarı tehdit ediyorlar. 2008 yılında istikrarsız ülkeler sıralamasında birinci olan Somali, korsanların üssü olmuş durumda; 5. sıradaki Irak, terörist eğiten bir ülke; 7. sıradaki Afganistan tüm dünyaya eroin satıyor. 1994 durumda) CBT 1160/9 12 Haziran 2009 YIKILAN HÜKÜMETLER ULUSLARARASI SORUN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle