18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TÜSİAD ve Bir Toplum Mühendisliği Projesi Olarak 24 Ocak Kararları Kurulduğu ilk günden bugüne neredeyse her gün ulusal basının birinci sayfalarını haberleri, demeçleri, raporları ve uyarılarıyla kaplayan TÜSİAD daha yenice kendi ilk dokuz yılını kaleme almışken, dışarıdan bir gazeteciyazar da TÜSİAD’ın 37 yıllık tarihini yazdı. Kendi kitabımı da bunlara eklediğimizde son zamanlarda çeşitli açılardan TÜSİAD’ı inceleyen beş yeni kitap piyasaya çıkmış bulunuyor. Dr. Şükran Gölbaşı (İstanbul Kültür Üniversitesi) üretim yaparak, bölgeler arası dengesizlikleri giderme ve ücret mallarını ucuza temin ederek bölüşümde emek kesiminin dezavantajlarını azaltma gibi birçok iktisat politikasını yerine getirmede önemli araçlarından biri olan KİT ve benzeri kuruluşları özelleştirme ile elinden alınmıştır. SOSYAL H ZMET VE DEVLET Sosyal hizmet, sağlık ve eğitim, sosyal güvenlik gibi hizmet alanları ise, mülkiyetinin doğrudan el değiştirmesi yerine, aldatıcı uygulamalar ve sayısız düzenlemelerle kafa karışıklığı yaratılarak kademeli olarak ticarileştirilmiştir. Sosyal hizmetlerle devletin bağı kademeli olarak koparılmaya devam etmektedir. Anılan çerçevede önerilen değişiklikler çok sayıda tedbir, yasal ve kurumsal düzenlemeye konu olmuştur. 24 Ocak Kararlarının asıl hedefi olan, devletin para ve maliye politikaları, IMF ve Dünya Bankası kredi koşullarıyla yeniden düzenlenerek, parlamenter denetimden kaçırılan yeni oluşturulmuş kurumların emrine verilmiştir. Mevcut bürokrasi, tüm karar ve yetkilerini devretmiş olduğu devlet içinde devlet konumundaki üst kurulların sıradan icracısı konumuna düşürülmüştür. Böylece devletin çok çeşitli amaçlarını gerçekleştirdiği kurumların bazıları tasfiye edilirken, şimdilik tasfiye edilemeyenler de işlevsizleştirilerek bypass edilme yoluna gidilmiştir. Bunlardan Fiyat Kontrol Komitesinin kaldırılmasıyla, devletin bölüşüm ve sosyal adaleti sağlayıcı amaçlarını gerçekleştirmede kullandığı en önemli araç kontrolünden çıkmıştır. Merkez Bankası, ulusal politikalardan koparılmıştır. Bunun ac sonuçlar ndan biri, devletin para yaratma yetkisinin uluslararası çevrelerin emrine verilmesiyle iç borçlanma imkânlarının ortadan kalkması ve dış borcun katlanması olmuştur. İkincisi, Merkez Bankası’nın kriz koşullarında ulusal çıkarlar yönünde müdahalede bulunamamasıdır. Bakanlıkların, KİT'nin, üniversitelerin, yerel yönetimlerin ve diğer tüm kamu kurumlarının yönetim yapıları merkezileştirilmiş, demokratik karar alma mekanizmasının işletildiği kurul ve komisyonlar işlevsizleştirilerek yönetim kişiselleştirilmiştir. Özel televizyon kanalları ve holding gazeteciliği ile habercilik anlayışı tümüyle değiştirilmiş, holdingleşen medya, Amerikan değerlerini ve dini değerleri yükselterek ülkede yeni bir kimlik inşasına girişmiştir. Yeni kimlik inşasının odağına köşe dönmek konulmuş, magazin starları yeni rol modelleri olarak öne sürülmüştür. Para kazanmak için eğitime ihtiyaç duymayan yeni rol modelleri vasıtasıyla, eskinin “aydın ve eğitimli insan” modelini aşağılamak meşrulaştırılmıştır. Reklamlar ve ithal dizilerle yeni yaşam biçimleri yerleştirilmede mevcut karinelere bakılacak olursa, bugün (geriye doğru) hayli yol kat edildiğini söyleyebiliriz. Türkiye’de siyasetin aldığı yeni biçim, yeni ekonomik modelin, demokrasi yok edilmeden uygulanamayacağını ısrarla söyleyen Ecevit’i, haklı çıkarmıştır. KAYNAKLAR Gölba , . (2008) “TÜS AD’ n Toplumu n a Giri imleri” stanbul: Kültür Üniversitesi Yay nlar Sönmez, M. “Türkiye Ekonomisinde Bunal m I (1980) ve II (1982) stanbul: Belge Yay. T ÜSİAD’ın gerek gazetecilerin gerekse akademisyenlerin araştırmalarına sık sık konu olmasının nedeni, kuşkusuz büyük Türk işletmelerini bünyesinde toplayan önemli bir ekonomik aktör olmasının yanı sıra en az onun kadar önemli bir siyasi aktör olmasıdır. Ben, TÜSİAD söz konusu olduğunda, hep siyasetteki rolüne takılıyorum. Daha 1970’li yıllarda devletle henüz göbek bağını kesmemişken Türk siyasetine damgasını vurmayı başaran TÜSİAD, bugün artık siyasette de olgunluk dönemini yaşayan önemli bir toplumsal aktördür. TÜSİAD’ın kendini anlattığı üç kitabını da bir çeşit seçici algı diyelim bu gözle okudum. Örneğin kitapta, Krueger ile birlikte sabaha kadar Turgut Özal’la konuşulup, nasıl serbest piyasa konusunda ikna edildiği, Özal’ın Dünya Bankası’na gidişi, orada bu fikirlerini perçinleyerek Türkiye’ye döner dönmez 24 Ocak kararlarına imza atması, 24 Ocak Kararlarında ne varsa üç aşağı beş yukarı TÜSİAD ilanlarının aynısı olduğu gibi birtakım anılar anlatılmış. Her ne kadar Özal sağlığında, yerel ve uluslararası iş çevreleri tarafından 24 Ocak Kararlarının mimarı olmakla taltif edilmiş olsa da, ilgili çevrelerin güvendiği bir figür olarak siyasi taşeronluğunu üstlendiği kararların kazasızbelasız hayata geçirilebilmesi için bunun böyle yapılmış olduğu artık bilinmektedir. devlete ait tüm yetkiler, devletin sadece ekonomi politikası araçları değil tüm siyasi araçları içinde bürokrasinin diğer aktörlerle eşdeğer konumda olduğu piyasa güçlerinden oluşan bir tür konsorsiyuma devredilmiştir. 1970’li yılların ikinci yarısında, şimdi olduğu gibi kapitalizmin içine girdiği bunalımı aşması için, dünya sisteminde yeniden bir örgütlenmeye gidilmişti. Türkiye’nin bu yeni sisteme nasıl eklemleneceği, 24 Ocak Kararları ile düzenlenmiştir. Kararlar özünde, uluslararası işbölümünde Türkiye’nin yeni konumuna uygun olarak ekonominin yeniden örgütlenmesini ve bu yeniden örgütlenmeyi destekleyecek sosyal ve siyasal yapıların oluşturulmasını içeriyordu. YEN B R K M STRATEJ S Yeni birikim stratejisinin amacı, eskinin ithal ikameci yapılarını tasfiye ederek, onların yerine ihracata dönük kalkınmaya uygun yeni yapılar inşa etmekti. Bunu yapmak için, yeni modele uymayan sektörlerin ve dış rekabette zorlanabilecek küçük işletmelerin tasfiyesi yoluna gidilmiştir. İflaslar ve tasfiyelerle boşaltılan bu alanlardan açığa çıkan kaynakların yeni birikim modeliyle uyuşan kesimlere akışı sağlanmıştır (Sönmez, 1985:6,101; 1982:98) Sürecin buraya kadar olan kısmı, ekonominin yeniden örgütlenmesiyle ilgilidir. İkinci olarak, örgütlenen yeni ekonomi modeline uygun sosyal ve siyasal yapıların dönüştürülmesi, yani yeni kurumların oluşturulması gerekmektedir. Sönmez’e göre, üretimin dış rakipler önünde tutunabilecek maliyete çekilebilmesi için ücretlerin ve tarım taban fiyatlarının geriletilmesi, sosyal hakların daraltılması, sendikaların işlevsizleştirilmesi, üretimin tümünün ihraç edilebilmesi için sürekli devalüasyonlarla halkın alım gücünün düşürülerek iç talebin daraltılması gerekmektedir (Sönmez, 1985:7,62). Bu tedbirleri alabilecek olan kurum devlet olduğu için, ekonomik alandaki değişimlerin bir ayağını da yönetim yapısındaki değişimler oluşturmuştur. Önce bu türden kararlar almamakta direnen Ecevit hükümeti, sonra da bu tedbirleri uygulamakta direnen devletin mevcut bürokrasisi tasfiye edilmiştir. Devletin iktisat politikalarına müdahalede üç yöntem izlendiği görülmüştür. Birincisi devletin fiyat, miktar ve kalite üçlüsüne müdahale aracı olan düzenleme yapma yetkisi, ‘Özal’ n Prensleri’ diye anılan Amerika’dan getirtilen yeni bürokratlarca, elinden alınmış ve geleneksel devletçi bürokrasi işlevsiz kılınmıştır. Devletin iktisat politikası araçları ve kontrol kurumları ise daha sonra üst kurullar olarak meşrulaştırılacak olan bu yeni bürokrasiye bağlanarak siyasetten (halktan) koparılmıştır. kincisi, Maliye Bakanlığı bürokrasisinin kontrolünde devletin önemli bir mali müdahale aracı olan konsolide bütçe, parlamenter denetim dışı tutulan fon sistemiyle devre dışı bırakılmıştır. Üçüncüsü, devletin doğrudan GERÇEK M MAR Kendilerinin de teyit ettikleri gibi, 24 Ocak kararlarının gerçek mimarının TÜSİAD olduğu doğrudur. Aslında TÜSİAD’dan da önce, bu kararlarla hayata geçirilen önlemleri ilk talep eden uluslararası çevrelerdir. Zaten kararlar çerçevesinde ulusal yapıların yeniden inşası da aynı çevrelerin gözetiminde gerçekleştirilmiştir (Gölbaşı, 2008). Peki bu şerefi bir türlü paylaşılamayan 24 Ocak kararlarının mimarı olmak ne anlama gelmektedir? 24 Ocak’ta neler olduğu incelendiğinde, aslında bunun hiç de övünülecek bir şey olmadığı anlaşılmaktadır. 24 Ocak 1980, Türkiye’de tüm kurum ve kuralların piyasa mantığına göre yeniden inşa edildiği bir milattır. Kimi çevrelerce öve öve göklere çıkarılan bu kurumsal dönüşümler, toplumun tamamı açısından bakıldığında çok hayırlı bir şey olmamıştır maalesef. Biz de bu vesileyle, TÜSİAD’ın tarihinde önemli bir yeri olan bu kararları ve bu kararlar çerçevesinde, günümüze kadar süren toplumun yeniden inşasının ne gibi sonuçlar doğurduğunu bir kez daha gözden geçirelim dedik. 24 Ocak Kararlarıyla, sadece ekonomide yeni bir dönem başlatılmamış, Türkiye’nin anayasası dahil tüm kurum ve kurallarını baştan ayağa değiştirecek bir sürecin önü açılmıştır. Yeni bir ekonomik kalkınma modelinin sosyal ve siyasal yapılarını oluşturmanın çok ötesine geçilerek, ulus CBT 1160 / 12 12 Haziran 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle