Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bilişim Çağının Yeni Üretim Tarzı Bilişim sektöründe dipten gelen paylaşımcı ve global paylaşıma dayalı üretim tarzı tanımları zorlamaya, bildiğimiz pazar ekonomisinin dışında katma değer yaratmaya ve yaygınlaşmaya başladı. Bu katma değeri parayla ölçemiyorsunuz çünkü ürünlerin üzerinde bir fiyat etiketi yok. Oysa muazzam bir üretim hacmi var.. Ekonomide “Değişim Değeri” olarak ifade edilen, fiyata dönüşerek piyasa mekanizmasının mihenk taşını oluşturan değer kavramı, bilişim alanında yerini “Kullanım Değeri”ne bırakıyor. Dr.S.Mehmet İnhan mehmet@inhan.net iİlimkurgu: Evinizde kot pantolonunuzu ütülerken bir düğmeye basıp tıpatıp aynısından bir pantolon daha elde ettiğinizi düşleyin. Bununla da kalmasın, kopyaladığınız pantolonunuzu başka bir düğmeye basarak kendi ütü masanızdan Çin’de yaşayan birisinin ütü masasına ışık hızında gönderiyorsunuz. Ücretsiz! Şimdi, böyle bir ortamda bildiğimiz anlamda işletme, satış, maliyet, kâr, serKapitalist işletmelerin üretkenlimaye kavramları geçerli kalabilir mi biğine ve girdi maliyetlerine muazraz düşünelim. Biri zam katkıda bulunan “açık ekohemen diyecektir ki: nomi” öte yandan potansiyel kâr “ütü masası”! Keramet ona sahip ve sermaye büyütme alanlarını olmakta. Peki ya o da da ortadan kaldırıyor. Bilişimin aynı yolla kopyalasadece yeni bir endüstriyel seknabiliyorsa? Tıpkı tör olmadığı anlaşılıyor. Onu sakot pantolon gibi ... Ama bu korsannayi devriminden bu yana üretim lık! Mülkiyet haklabiçimini ve ilişkilerini değiştirmerının ihlali... şirketler ye aday yeni bir dönüştürücü güç batar, ekonomi çöker, insanlar işsiz kaolarak algılamak ve izlemek daha lır! İlk aşamada tepdoğru olacak kisel olarak akla gelen bu korku muhtemelen 1764’de James Hargreaves ilk otomatik dokuma tezgahı “Spinning Jenny”yi icad edip Sanayi Devrimi’ni tetiklediğinde, fabrikalar yayılıp ortaya sanayi işletmeleri çıktığında da akıllara düşmüştü. Binlerce yıldır hâkim olan tarımsal üretim ekonomisinin kurulu düzeni şimdi insanların karıncalar gibi doluştuğu fabrikaları, harikalar yaratan makineleri, seri üretilen malları, zenginleşen yeni girişimcileri kuşkuyla izlemeye koyulmuştu. Çok geçmeden bunlar o güne kadar bilinmedik mülkiyet hakları, özgürlükler, güvenceler talep edecekler, tarımsal köleliğe karşı çıkacaklar, mallarının serbestçe dolaşmasını isteyecekler, her şehir kapısında derebeylerine, prenslere ve asillere gümrük vergisi vermeye itiraz edecekler ve kızılca kıyamet kopacaktı. Krallar ve krallıklar, yeni üretim biçiminin ezici üstünlüğüne yüzelli yıl daha dayanabildiler. Toprağın hanedanları çöktü ve iktidarını makinelerin, teknolojinin yani sermayenin egemenliğine bıraktı. Dönelim düşümüze. İnsanın bütün çabası ihtiyacını bu kadar kolay ve ucuz gidermek, refah ve mutluluk değil mi? Neden korkalım? Bu düş ne yazık ki (kimileri içinse allahtan) sanayi ürünleri için gerçekleşebilir olmaktan çok uzak bir bilimkurgu konusu. Ancak bilişim alanında, yani bilginin üretimi ve tüketimi alanında gerçeğin ta kendisi! 3. Bir metanın sizin olması için illa “mülkiyetine” sahip olmanız gerekmez. Bilişimin metaı “bilgi” dir. Yani, fayda sağlayacak hale getirilmiş ve işlenmiş ham veri. Bugün izlediğimiz televizyon programından web sayfasına, elektronik postadan dinlediğimiz müziğe, cep telefonumuzdan bindiğimiz arabayı üreten robota kadar hemen herşey işlenmiş bilgi ile üretilmekte ve çalışmaktadır. Buğday, tütün, hızar, kumaş, bina, motor, lastik, ilaç, elektrik, uçak ve uzay roketi nasıl üretiliyorsa, “bilgi” de insanın o bitmeyen derleme, toplama, birleştirme bütünleştirme yani üretim faaliyeti sonucunda bazı “üretim araçları” kullanılarak üretilir. Bu araçların ekonomideki tanımı “sermaye” dir. Bilişim, yani bilgi üretme faaliyetinin üretim araçları ise veri tabanları, ofis ve grafik yazılımları, iletişim yazılımları, üst düzey yazılım dilleri (C++, visual basic, java v.b.), ve tüm bunların içinde çalıştığı, bilgisayarı kullanılır halde tutan işletim sistemleri ve sunucu yazılımlarıdır (Windows, Linux, MacOS v.b.). Bunların hepsi bilgisayarlarımızın artık sudan ucuz sabit belleklerinde kayıtlıdır ve orada çalışırlar. Kopyalanmaları ise tek bir tuşa bastığınız anda gerçekleşir. Bir de buna interneti, yani milyonlarca bilgisayarın birbirine ışık hızında bağlandığı iletişim ağını ekleyin! Bu denli fantastik olanaklara sahip bir ortamda insanların bilgi paylaşmasını engellemek bir sel baskınını elinizdeki havluyla kurutmaya çalışmaktan farksız nafile bir çabadır. Bilgiye ulaşım hiçbir zaman bu kadar kolay, hızlı, özgür ve bedelsiz olmamıştı. Hukukçular için yepyeni ve içinden kolay çıkılamayacak bir alan bu. Nasıl ki kullanılmış eşya paylaşmak suç değilse burada da suçu tanımlamak giderek zorlaşıyor. Bugün milyonlarca dokümanı, ekitapları, müzik ve videoyu, yazılımı paylaşan milyonlarca insan eğer suç işlemekte ise bunları kovuşturup cezalandırmak için dünya çapında bir polis örgütü organize etmek zorunlu olacaktır. Veya ... entelektüel mülkiyet kavramını yeniden düşünmek gerekecektir. türebilir ve kodları mülkiyetine alarak kamuya kapatabilirdi. Derhal bunun hukuki önleminin alınması gerekliydi. Bu işi Richard Stallman’ın geliştirdiği “Genel Kamusal Lisans” (GPLGeneral Public Licence) belgesi halletti ve Linux gibi ardından sel gibi gelecek olan benzer açık kaynak yazılımların hukuki çerçevesi çizildi. Bu “özgür yazılım lisansı” bir bakıma bir antimülkiyet belgesi gibiydi. Özetle şu hukuki güvenceleri sağlıyordu: 1. Bu yazılım serbestçe kopyalanıp kullanılabilir. 2. Bu yazılıma ekleme ve geliştirme yapmak serbesttir. 3. Bu yazılım ticari amaçla kullanılamaz, parayla satılamaz. 4. Bu yazılım kullanılarak geliştirilmiş türev yazılımlar da parayla satılamaz. Bu tanım, yazılımın hızla yayılması, evrilerek gelişmesi ve sağlam bir ürün haline gelmesi için zorunluluktu. Bunun için de ticari kısıtlar olmadan özgürce kopyalanarak kullanılmasının güvenceye alınması gerekiyordu. Linux, yüzbinlerce gönüllünün ve milyonlarca kullanıcının geliştirdiği kollektif bir işletim sistemi olarak bugün dünyanın internet sunucu makinelerinin ezici çoğunluğunda çalışmaktadır. İnternet omurgasının lokomotifi, bilişim çağının en kritik üretim araçlarından birisi, internetten ücretsiz indirebileceğiniz açık kaynaklı bir yazılımdır. B MER TOKRAS Açık kaynak uygulamalardan birisi de Illinois Universitesi Ulusal Süperbilgisayar Merkezi’nde geliştirilen “httpd” web sunucu yazılım projesiydi. Kendilerini Apache Grubu olarak adlandıran bir avuç kullanıcı 1999’da yazılımın desteğini sürdürme görevini gönüllü olarak üstlendi ve kullanıcıların internet mail grupları üzerinden iletişimini ve koordinasyonunu sağladı. Yazılım hızla gelişmeye ve yayılmaya başladı. Kısa sürede, kâr amacı gütmeyen Apache Yazılım Vakfı oluştu ve bünyesinde internet teknolojilerine yönelik onbinlerce katılımcının geliştirdiği mantar gibi biten açık kaynak projeler türedi. 2006 yılına gelindiğinde bedelsiz olarak dağıtılan Apache web sunucusu, dünyadaki tüm internet sunucu makinalarının % 70’ini çalıştırıyordu. Peki ama bu nasıl bir üretim bandıydı ki internet üzerinden iletişim kuran on binlerce gönüllü katılımcı koordine olabiliyordu? Yazılım projesine somut katkıda bulunarak proje yönetimine katılmayı “hak edenler” karar mekanizmasına dahil oluyordu. Proje yönetim ekiplerinin oluşumunu belirleyen bu yönteme “meritokrasi” veya hak etmeye dayalı yönetim biçimi adını vermişler. Bu mekanizmayla her proje için hiyerarşik kategoriler kendiliğinden oluşarak yürütülüyor. Örneğin: kullanıcı, geliştirici, katılımcı, proje yönetim komitesi üyesi, proje lideri gibi görev tanımları var. Kararlar her kademede oylama ile alınıyor. Katılımcıların milliyeti, cinsiyeti, yaşadığı ülke, yaşı genellikle bilinmiyor bile. Önemli olan internet bağlantısıyla projeye yaptığı gönüllü katkı. Bunca insanın ortak üretimini koordine eden planlama yazılımları da elbette açık kaynak yazılımlar. Kısacası, gönüllülük ve “katkısıyla hak etme” esasına dayalı yoğun bir üretim faaliyeti bugün yazılım alanında giderek egemen olmaya başlıyor. Yazılım geliştirme faaliyetini bugün artık açık kaynak kodlar olmadan düşünebilmek mümkün değil. Vakıflar, bağımsız yazılım geliştirme grupları, kişisel inisiyatiflerle başlayan ve gelişen kollektif projeler, bu yeni üretim tarzının binbir biçimini oluşturuyor. Hepsinin altını çizen en kayda değer olgu ise yeni bir üre AÇIK KAYNAK DEVR M Linus Torvalds, henüz 22 yaşında öğrenciyken kadim “unix” sisteminden yola çıkarak geliştirdiği mini işletim sistemini kendi adına benzeterek “linux” olarak adlandırmıştı. Bir adım daha attı ki, sanırım bilişim tarihinde bir dönüm noktasıdır. Geliştirdiği işletim sisteminin kodlarını internet üzerinden paylaşıma açtı. Amaç çok basitti. Paylaşıma açılınca sistem, kullanıcıların kollektif katılımıyla hem hatalarından süratle arınacak, hem de evrilerek gelişecekti. Öyle de oldu, kısa sürede üniversite sınırlarını aşan kullanıcılardan ciddi bir katılımcı ve geliştirici kitlesi oluştu. Ancak bir sorun vardı... Birisi Linux kodunu kullanarak ticari bir ürüne dönüş CBT 1160 / 14 12 Haziran 2009 GERÇEK Bu yazının devamı için okurdan ricam, mutlak doğrular olarak varsaydığı bazı tanımları gevşetmesidir. Şöyle ki: 1. Üretim illa kâr amacıyla yapılmaz. 2. Üretmek için tek organizasyon biçimi “şirket” değildir.