16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Soğuk Savaş Soğuk Savaş, II. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle ABD ve SSCB arasında yaşanan siyasi çekişmeyi birçok yönüyle ele alıyor. İki süper gücün stratejik konumdaki ülkeleri yanlarına çekmeye çalışmasıyla Asya’dan Güney Amerika’ya yayılan mücadelede tüm dünyada nüfuz alanları değişti. Savaş sonunda Berlin Duvarı’nın yıkılması ve SSCB’nin dağılmasıyla, güç dengesi nihayetinde bugünkü halini aldı. Tarih profesörü John Lewis Gaddis, II. Dünya Savaşı’yla değişen Avrupa haritasının yeniden biçimlenişini ve birçok ülkede yaşanan dönüşüm sürecini çözümleyici bir bakış açısıyla anlatıyor. Bu süreçte, olayların yanında olguları ve tutumları da tartışan kitap, uluslararası ilişkilerde güdümün oynadığı rolü, daha sonra komünist rejimlerin çöküşünü ve özerkliğin doğuşunu irdeliyor. Kitap, tarih uzmanlarına olduğu kadar genel okuyucuya da sesleniyor. Olayları kronolojik sırayla değil, tematik başlıklar altında anlattığı için, döneme özgün bir bakış açısı sunuyor. Soğuk Savaş, dünyanın nükleer savaşın eşiğinden dönmesi, Marshall Planı ve Türkiye’nin dış siyasetine etkisi gibi, yakın tarihin önemli süreçlerini açıklayan kapsamlı bir çalışma. John Lewis Gaddis, Yale Üniversitesi’nde Soğuk Savaş profesörü. Bu konuda çok sayıda yayını var. Gaddis, Soğuk Savaş Uluslararası Tarih Projesi’nin danışma kurulunda yer almış ve CNN televizyonunun Cold War (Soğuk Savaş) adlı belgeseline danışmanlık yapmıştır. Soğuk Savaş: Pazarlıklar, Casuslar, Yalanlar, Gerçek. Yazan:John Lewis Gaddis, Çeviren: Dilek Cenkçiler, 282 sayfa, 18 YTL YKK yayını Tanol Türkoğlu ([email protected]) Acaba ilk radikal müzik dükkanını kim açacak? Öyle bir dükkan ki içinde fiziksel olarak hiçbir müzik cd’si ya da film dvd’si bulunmuyor... Hemşireliğe Bakış Yrd. Doç. Dr. Meral Maden K vanç Hemşireliğin tarihi, kadının şifa verici rolü ile başlar. Hemşirelikte gelişme, kadının toplumdaki statüsünün gelişimiyle parallelik gösterir. Hemşirelik mesleğine gönül vermiş bir insan olan Yrd. Doç. Dr. Meral Maden Kıvanç, mesleğin gereken öneminin anlaşılması, gençleri bu mesleğe özendirme yollarını, mesleğin zorlukları ve sorunlara nasıl çözüm üretileceğini hakkında basın organlarında çıkan yazılarını kitapcık halinde toplamış. İlgi Yayınları’ndan çıkan kitabı elde etmek isteyenler için yazışma adresi: P.K. 1384 Sirkeciİstanbul Müzik Dükkanlarında Atmosfer Avrupa’da yaşamın canlılığının sokaklara taşması ne kadar doğalsa, bilim kurgu yazınının önde gelen isimlerinden olan Ray Bradbury’nin Son Yaya adlı öyküsünde de belirttiği üzere, ABD’de sokakların insansızlaşması o kadar doğal. Yaşamın dijitalleşmesi sağolsun son yayaya son müşteriyi de ekleyecek. Dükkanlara girip alışveriş yapan son müşteri. Perakendecilik giderek artan bir şekilde internete taşınıyor çünkü. İlk şoku birkaç ay önce gittiğim Londra’da yaşadım. Marble ArchTottenham Court Road Picadilly Circus üçgenindeki müzik dükkanlarını ya kapanmış ya da isim değiştirmiş buldum (kalanların hepsinin adı Zavvi olmuş). Açık olanlardan içeri girdim, ancak ne bir şey arama motivasyonum vardı ne de dükkanların beni bir şey almaya motive edecek bir yanları. Yeni bir müzik CD’si ya da DVD filmi mi? Neden rafların arasında bocalayıp durayım ki; internette yapacağım kısa bir araştırma, dilediğim müzik albümünü ya da filmi indirmem için yeterli. Peki yeni bir kitap? Evet kitapların internet üzerinden dijital olarak sunulması süreci biraz daha yavaş ilerliyor. Bunun bir nedeni de bir kitabın dijitalleştirilmesi sürecinin bir müzik albümünün ya da filmin dijitalleştirilmesi kadar kolay olmaması. Basitçe tüm sayfaların taranması gerekir (eğer editörden ya da başka bir kaynaktan kitabın dijital hali elde edilmemişse). Gerçi Çin ve Rus kaynaklı web siteleri kitap işine de el atmış durumda, ancak emeğe değmiş olması için daha ziyade popüler kitaplar dijitalleştirilmekte. Öte yandan Amazon.com gibi siteler yakın gelecekte kitabın dijitalleşmesini tam manasıyla sağlayacak gibiler. Daha şimdiden bazı yayınevlerini baskı altında tutmaya başladılar bile. Peki ABD’de durum nasıl? New York’taki en büyük iki müzik dükkanı olan Virgin Megastore’lar markasını ve yerlerini koruyor (Time Square ve Union Square’de). Ancak içleri yine bomboş. Girişte artık sizi devasa indirim reyonları karşılamıyor. Aranılan CD’lerin ancak belli bir kısmı raflarda. Evet veritabanında daha geniş bir kolleksiyon sunulmakta, ancak dükkanda olmayan bir CD’nin getirilmesi birkaç iş gününü alması, benim gibi sınırlı zamanı olanlar için bir işe yaramıyor. Eskinin plak dükkanları olan bu zincirler yeni açılımlar yaparak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Örneğin oyun konsolları ve oyun CD’leri gibi, iPod gibi dijital müzikçalarlar ve onlarla ilgili aksesuvarlar gibi. Oysa görünen o ki hiçbiri müzik albümleri satışının yerini tutamayacak. Acaba ilk radikal müzik dükkanını kim açacak? Gördüğüm kadarıyla henüz dünya üzerinde böyle bir dükkan açılmadı. En azından bu denli popüler olacak şekilde. Öyle bir dükkan ki içinde fiziksel olarak hiçbir müzik cd’si ya da film dvd’si bulunmuyor... Müşteriler dijital cihazlarıyla “olay yerine” geliyorlar ve dükkanın bilgisayarlarından yaptıkları araştırmalar sonucunda almak istedikleri müzik albümünü, filmi ya da oyunu buluyor, ürünü kredi kartı ya da nakit vererek satın alıyorlar; dijital ürünleri yanlarında getirdikleri dijital cihaza, dükkanın bilgisayarından dijital olarak indiriliyor. Diyeceksiniz ki bunun internetten satın almadan ne farkı var? Alınan hizmet açısından bir fark yok. Bugün iTunes gibi web sitelerine gidip benzer bir satın alma işini evinizdeki bilgisayar vasıtasıyla da yapabilirsiniz. Ama fark, müzik dükkanlarının yaratmış olduğu o atmosferde. Müzik dükkanları henüz o atmosferin katma değerli bir hizmet olduğunun farkında değil. Internette bir dolara satılan bir şarkıyı aynı ücrete böyle bir atmosferde satın almayı hangi müziksever istemez? Perakendecilerin son kalesi de müzik dükkanlarında yaratmış oldukları bu atmosfer. Bunu kaybetmeleri konusunda kendi ileri görüşsüzlükleri dışında onları zorlayacak bir rakip yok. Gördüğüm kadarıyla onlar da bu vizyonsuzluğun kurbanı olacak. Time Square’deki Virgin dükkanını, örneğin, bir kaç ay sonra kapatma kararı almışlar. İyi ki doğdun Darwin! maları için çalışıyorlar. Hatta örneğin “atlayan genlerle” evrim sürecini etkin olarak hızlandırarak, bazı durumlarda türlerini kurtarabiliyorlar. Darwin biyolojinin bu modern bak aç s n olas l kla memnuniyetle kar lard . O bile doğal ayıklanmanın tek evrim mekanizması olarak kalacağına inanmamış ama en önemli ve en tetikleyici kuvvet olarak görmüştü. Keşfi bugün bile geçerliliği korumakta. Hatta deneylerle kanıtlandığı gibi doğal ortamda da izlenebilmekte. Ancak düşüncesinin daha çok evrimin bir arka plan gürültüsü olarak kalması ve diğer mekanizmaların atılımlara ve gerçekten büyük gelişimlere yol açmaları belki canını sıkabilirdi. Böylece teorinin sosyal Darwinizme uzanan diğer alanı anlamını yitirmekte: Gelişme her şeyden önce bireyler arasındaki rekabetin bir sonucudur. Günümüzde biyolojik süreçlerde, daha çok işbirliği (kooperasyon) belli başlı ilke olarak kabul edilmekte, hem de her türlü gelişim aşamasında. Sanat nasıl üretilir? Moleküller, dokuDaha önce bilgisayar oyunları geliştiricisi olarak çalışan William larda ve organlarda Latham, bugün “mutasyon sanatı” birlikte çalışan ile tanınan uluslararası üne sahip hücreler oluşturubir bir sanatçı. Mutasyon sanatı yorlar. Bu dokular Charles Darwin’in fikirleri üzerine inşa edilmiş bir sanat şekli. Latham ve organlar ise, yarattığı üç boyutlu şekillerden biri ekosistem ve biyosni seçip, bundan “yavrular” üretiferde topluluğun yor. Sonuçta göze en fazla hitap eden şekil seçiliyor. Dolayısıyla do bir parçası olan orğal seçilimin yerini estetik seçilim ganizmaya hizmet alıyor. CBT 1142/ 10 6 Şubat 2009 ediyorlar. Darwin, işbirliğini doğal ayıklanmanın karşıtı olarak değil sonucu olarak görmüştür. Dawkins’in ultra Darwinistik anlayışında tüm bunlar sadece genlerin seviyesine indirilmiştir. Hatta birlik/bağlılık ve altruizm bile onun dünya görüşüne göre egoist motiflere uzanmakta. Hipotezinin artan eleştirilere rağmen hâlâ güncelliğini korumasının nedeni, ayna fenomeniyle ilgilidir. Burada, kendini galipler arasında kabul eden ve sosyal Darwinizm fikrini doğal ayrıcalıklarını haklı çıkarmak için kullanan toplumun bir kesimi kendini görüyor. Sosyal Darwinizmin henüz yürürlükte olmayan ve yaşamdaki rolün kökenden çok gelişme fırsatlarıyla biçimlendiğine dayanan bir karşıt modelinden Barack Obama yararlandı. Ve en yoksul koşullardan Harvard’a geçen oradan da başarılı bir avukatlığa adım atan eşi Michelle de tabii. Obama çifti başarılarıyla sadece ırkların değil sınıfların sınırlarını da aştı. Herkes onlar gibi aynı olanaklara sahip olsaydı eşitçilik değil herkes için aynı haklar yaratılırdı. Hem de Darwin’in yardımıyla: Tüm insanlar için açık rekabetin bulunması gerekir diyor İnsanın kökeni adlı kitabında Darwin.. Ve en yeteneklilerin yasalar veya geleneklerle, en büyük başarıları elde etmeleri ve en çok çocuk yetiştirmeleri engellenmemeli. Burada en yeteneklileriyle her şeyden önce kendisinden ve kendisi gibi yeteneklilerden söz etmekte. Barack Obama “Change” çağrısıyla, evrimsel değişimi kampanyasının odağına taşıdı. Martin Luther King, dünyaya rüyasını açıkladığında o henüz iki yaşındaydı. Bir insan ömrü bile dolmadan Obama bu rüyayı adeta kültürel evrimin zaferini kanıtlarcasına gerçekleştirdi. Başarısını, dünya genelinde büyük bir sempatiyle karşılanan ekip ruhuna borçlu. Obama “I can” değil, hep “we can” diyerek zaferi yakaladı. Nilgün Özbaşaran Dede
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle