17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR Son bir araştırmaya göre yalnızca yetersiz uyku değil, uykunun hafif olması da bellek ve öğrenme yetisi üzerinde etkili olmakta. Hollanda Sinirbilimleri Enstitüsü’nde Ysbran Van Der Werf yönetiminde gerçekleştirilen araştırmayla, derin uyku evresinin yetersiz olması halinde anıların daha önce öğrenilenlerle çok daha kötü bir biçimde bağlandığı ortaya çıkmış. BELLEK Ç N DER N UYKU hücre terapisinde (GRNOPCı) hastaların sırt omuriliğine kök hücre aşılanacak. Bu uygulama sinir hücrelerini yenileyerek, felçli organların yeniden hissedilmesine ve hareket ettirilmesine yardımcı olacak. Kök hücreleri her türlü beden hücresine dönüşebilecek özelliğe sahip. Çok az sayıda hastayla yapılacak ilk deneme tedavisinde olası riskler araştırılacak. Daha sonra gerçekleştirilecek iki teste daha fazla hasta katılacak. FDA’ya sunulan 21.000 sayfalık raporda tedavinin fareler üzerinde başarıyla test edildiği kanıtlanmakta. Bunun nedeni bilgileri kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktaran hipokampın yetersiz işlemesi. Fonksiyonel manyetik rezonans tomografisiyle gerçekleştirilen incelemeler sonucunda derin uyku eksikliğinin özellikle de kadın belleğini etkilediği ve hipokampın etkinliğini yavaşlattığı anlaşıldı. Araştırma, böylece bilgilerin bellekte kalıcı olması için sadece yeterli uykunun değil derin uykunun da gerekli olduğunu da göstermiş oldu. Bununla birlikte hipokampın en iyi şekilde çalışması için niçin derin uykunun gerekli olduğunu araştırmacılar kesin olarak bilmiyorlar henüz. Yerkabuğundaki gaz rezervlerinden tahmin edilenden çok daha fazla etan ve propanın salındığı anlaşıldı. Bu gazlar metanla birlikte yeraltındaki rezervlerde ve volkanik açıdan etkin olan bölgelerde oluşmakta. Ulusal Jeofizik ve Yanardağ Bilimi Enstitüsü’nden Giuseppe Etiope, bu sonuca dünyadaki 238 bölgenin havasındaki gaz yoğunluğunu ölçerek ulaştı. Yeni bilgiler iklim YERALTINDAN SIZAN GAZ M KTARI SANILANDAN FAZLA modellerindeki bir boşluğu dolduruyor. Bilim insanları gazların oluşumunu bitkilere ve bakterilere, yakıt kullanımına ve tarıma mal ediyorlardı. Bu kaynakların yılda 10 megaton propan ve aynı miktarda da etan saldığı bilinmekte. Fakat son ölçümlerle 15 megatonluk bir değer elde edildi deniyor Science dergisindeki yazıda. İtalyan bilim insanlarına göre geriye kalan 5 megaton yeraltından, küçük bir kısmı da volkanik kaynaklardan dışarı sızıyor. Metan, petrole benzer bir şekilde basınç ve sıcaklığın etkisinde kalan organik maddelerle milyonlarca yıl içinde oluşmakta. Daha önceki araştırmalardan yer kabuğundan ne miktarda metanın sızdığı bilinmiyordu. FELÇL HASTALARA LK KEZ KÖK HÜCRE TERAP S UYGULANACAK Yeni keşfedilen bir mekanizma, beyindeki hücrelere bir dakikalık bir bellek sunuyor. Bu bellekte bilgiler kısa bir süre için geçici olarak depolanabiliyor ki bu örneğin beyindeki duyu ifadelerinin işlenmesinde önemli bir rol oynar. RosalindFranklin Üniversitesi’nde Kyriaki Sidiropoulo ile çalışan araştırmacılar bu sonuca farelerle gerçekleştirdikleri deneyler sonucunda ulaştı. Sinir hücreleri beyinde kısa elektriksel atımlar üretebiliyorlar. Araştırmacıların “ateşleme” olarak adlandırdıkları bu atımlar hücrelerin uzantılarıyla (sinir yolları) diğer hücrelere aktarılmakta. İki hücre arasındaki bu iletişim kanalına sinaps denir. Bir sinir hücresi diğer hücrelerden yeterli atım alırsa kendi kendine ateşlenir. Ancak bu süreç sadece sinapslardaki sinyaller yeterli olduğu sürece işlemekte. Bilim insanları son araştırmada farelerin prefrontal korketsinde B R DAK KALIK BELLEK bir dakika kadar atım üreten sinir hücrelerini incelemiş. İnsanda alnın hemen arkasında yer alan bu beyin bölgesinde, çeşitli beyin bölgelerinden gelen bilgiler birbirine bağlanmakta. Mesela duyu ifadelerinin bellek içerikleriyle birleştirilmesi gibi. Bilgilerin akıcı olmaları için kısa vadeli olarak geçici olarak depolanmaları gerekiyor. Nature Neuroscience dergisindeki (Online, DOI: 10.10.1038/nn.2245) yazıda, bu görevin nöronlar tarafından üstlenildiği belirtilmekte. Fakat bu atımı ayakta tutan mekanizmasının ne olduğu hala kesin olarak bilinmiyordu. Son araştırmada bu mekanizmanın mGluR5 olarak isimlendirilen bir reseptör olduğu keşfedildi Nilgün Özbaşaran Dede DÜZELTME 1140 nolu sayımızda sayfa 4’te “2025’te dünya daha fazla balık yiyecek” başlıklı kısa haberde, “Michigan Üniversitesi deniz ekoloğu Ann Arbor” biçiminde geçen cümle yanlıştır. Ann Arbor liman kentidir ve Michigan Üniversitesi Ann Arbor'dadır, deniz ekoloğunun adı da James Diana olacaktır. Düzeltir özür dilerim.. (nd) Paleontoloji DI KI KALINTILARINDA KAYBOLAN EKOS STEM N ZLER 16.yy’a dek Yeni Zelanda’da yaşayan dev Moa kuşu daha çok küçük bitkiler ve otlarla besleniyormuş. Uçma yetisi bulunmayan bu üç metrelik otçul kuşun soyu tükendiğinde, bu bitkiler de yok olmuş, diyor Otaga Üniversitesi’nden Jamie Wood. Araştırmacı ilk Avrupalıların ve besi hayvanlarının Yeni Zelanda’ya yerleşmelerinden önceki floranın nasıl olduğunu Moa kuşuna ait yüzlerce dışkı kalıntısını inceleyerek buldu. Binlerce yıl içinde fosilleşen dışkıların bilimsel adı kaprolittir (taşlaşmış dışkı). Wood ve ekibi Otaga’daki kaya oyuklarında ve mağaralarda yüzden fazla Moa kaproliti bulmuş. Yaklaşık 15cm büyüklüğündeki taşlaşmış dışkılar 3500 yıllık ve analizlerden anlaşıldığı üzere dört farklı Moa türüne ait. Bilim insanları ayrıca içindeki bitki DNA’larını ve tohum, meyve ve yaprak parçalarını mikroskop altında incelemişler. Bu şekilde bugüne kadar tahmin edildiği gibi Moa’ların başlıca besin kaynaklarının, çalı ve ağaçlar olmadığı ortaya çıkmış. Kuşlar bunun yerine 30cm’i geçmeyen bitkilerle besleniyorlardı. Kaprolitlerde ayrıca günümüzde çok ender olan ya da tehdit altında bulunan çok sayıda bitki de saptanmış. Bitkilerin yok oluşu Moa’ların çoğalmalarını engellemiştir, diyor uzmanlar. Quarternary Science Reviews dergisindeki yazıda, Yeni Zelanda’daki ekosistemin geçen son 500 yıl içinde önemli ölçüde değiştiğini söylüyorlar. Yaklaşık 600 yıl öncesine kadar yani ilk insanların yerleşmelerinden önce Yeni Zelanda’da üç yarasa türü dışında memeli yaşamıyordu. Karaya on Moa türü hâkimdi. Kuş ailesinin en büyük temsilcileri üç metre kadar büyüyor ve ağırlıkları 240 kiloya kadar çıkabiliyordu CBT 1142/ 4 6 Şubat 2009 Amerika’da ilk kez belden aşağısı felç olan insanlarda bir kök hücre terapisi denenecek. Kök hücre tedavisi, Barack Obama’nın göreve başlamasından kısa bir süre sonra onaylandı. Amerika’daki bir genetik firması dünya genelinde ilk kez insanlar üzerinde kök hücre tedavisi için onay aldı. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA, Geron firmasınca sırt omuriliği zedelenmesine sahip gönüllü kişilerde kök
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle