Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İyi ki doğdun Darwin! Evrim teorisinin kurucusu ünlü doğabilimci Charles Darwin, isminin arkasına “izm” eklenerek tarihe geçen tek bilim insanıdır. Ne Newton, ne Einstein ne de Heisenberg bu onura sahip olabildi. Kısa bir süre önce Die Zeit gazetesinde yayımlanan yazıda, insanlığın “Darwinizm”den ne şekilde yararlandığı anlatılmakta. Evrim teorisinden, sosyal biyolojiye ve Barack Obama’ya kadar uzanan yazının özetini sunuyoruz… D ni, turbo buğdayı veya süper inekleri biyolojik evrim hiçbir arwin’in tarihteki başarısı tartışmasızdır. O evrensel zaman üretemezdi. Bunlar kültürün ürünleridir. yaşam teorisini formüle eden ilk kişi oldu. Darwin, ölümün yaratıcı gücü olmaksızın evrimsel gelişimin MALTHUS VE DARW N yaşanmayacağını anlattı. İnsanın varlığını doğal maddi teDarwin bir sonraki adım olarak dedüktif akıl yürütme mele oturttu. Evrim teorisinin yayımlanmasından bu yana yolunu seçerek, ayıklanmayla ilgili bilgilerini bir ekonocanlıların dünyasını bir arada tutanın, gelişim tarihi oldumistin nüfus teorisiyle birleştiriyor. Hemşerisi Thomas ğunu biliyoruz. “Ortak soy” teorisine göre tüm canlılar tek Malthus’ın 18.yy’ın sonlarındaki görüşüne göre insanlık bir kökene uzanmakta. bir kuşak içinde ikiye katlanarak çoğalmasına rağmen, gıda O, evrim süreci için akla uygun mekanizmayı açıklaya üretimi sadece doğrusal bir şekilde artarsa, herhangi bir zarak, yaşadığı dönemde türlerin kökeni için man sonra herkesin yeterli besin bulamayaDoğal ayıklanyürürlükte olan yaradılış modelini altüst etti. cağı bir noktaya ulaşılacaktır. Darwin’e göre yaşamın çeşitliliği planlı çalımanın en önemli Malthaus’a göre, hastalık, savaş ve yamşan bir tanrı tarafından değil “doğal ayıklanyamlıkla sonuçlanacak açlık felaketleri önkoşulu olan çok ma” olarak açıkladığı, içinde rastlantının ve celemekte. Hayatta kalma savaşını yalnızca sayıda yeni ihtiyacın birbirlerini yaratıcı bir şekilde taen güçlüler kazanacaktır. Bu düşünce filozof mamladıkları plansız bir süreçle yaratılmıştır. kuşakların Thomas Hobbes’ın “bellum omnium contra Darwin, fosil ve modern türlerin değişeomnes”/”herkesin birbiriyle savaşı” teorisinmodern toplumbilirliğini evrimle açıkladıktan sonra, evrimde canlanmakta. Bu savaşın adı bugün rekalardaki yeri sel süreci bitki ve hayvan üretimiyle karşılaşbet toplumudur. Malthus’un analizinden çıazalmakta. tırarak, türlerde meydana gelen değişimlerin, kan politik öğreti 19.yy’ın en etkilisidir. evrimin çalıştırılması ve hızlandırılmasından Fransız devrimi ruhunun aksine her türlü başka bir şey olmadığı sonucuna vardı. sosyal transfere dönüktür. Nitekim yardımlar, yoksulları Ancak Darwin’in meslektaşları, yapay ve doğal “ayıkdaha fazla üremeleri için isteklendiriyor. lanmanın”, temelde birbirinden farklı olduğu konusunda Darwin, Malthus’un “struggle for existence var olma uyardılar. Birinde insanın bilgisi ve isteği üzerine belli bir savaşı” düşüncesini doğaya aktarmıştır. Manchester kapitahedefe gidilirken, diğerinde ise eğer “Akıllı tasarım” yanlı lizminin ekonomik analizi biyolojik evrim teorisi için bir larının yaptığı gibi bir yaratıcıya rol verilmediği takdirde, model oluşturur. Piyasanın ayıklanma mekanizmalarından hedef ve düzenleyici el eksiktir. yeni nişlerin veya ürünlerin oluşumuna kadar herkesin birHer kuşakta kötü uyum sağlayanlar üremeyle “elendik biriyle yaşadığı bir rekabet savaşıdır bu. Canlılar, biyolojik leri” için, doğal ortamda yapay ayıklanmada olduğu gibi üstünlüğü dürüst ürün kontrolüne tabi kılan evrimin objepozitif değil, kural olarak negatif ayıklanma söz konusudur. lerine dönüştürülmekte. Üreticiler, doğayla aynı yoldan gidecek olsaydılar başaGünümüzdeki sosyal Darwinizm temelde, erken kapitarılı sonuçlar için çok uzun bir süre beklemek zorunda kalır list ekonomi ideolojisini ekonomik bir teoriyle yeniden lardı. Belli görevleri yerine getirebilen özel köpek cinsleri topluma yansıtmaktan ve bu şekilde doğa yasalarına uygun temel kazandırmaktan başka bir şey yapmıyor. Darwin eserinde insana yaklaşırken, kendi keşiflerinin mantığını izlemekte. Homo sapiens “henüz tanımlanmamış bir hayvan” olarak (Nietzsche) tüm canlılar gibi biyolojik evrimin yasalarını beslediği için, insanı ilgilendiren her şey doğal ayıklanmanın değirmeninden çıkmış olmalıydı. Darwin kültürel farklılıkların genetik olarak birbirine bağlı olduğuna, davranışlarımızın genlerle çalıştırıldığına ve tam tersi olarak da davranışlarımızın genlere yansıdığına inanır. Hayatının sonlarında, kuzeni Francis Galton’un eğitim ve çevrenin zihin üzerindeki etkisi çok azdır, özelliklerimizin çoğu doğuştan vardır fikrini kabul ettiğini da açıkladı. biyolojik evrim, farklı etki gösteren kültürel evrimin yanında çok da önemli bir rol oynamamakta. Darwin, doğayı kültürden, doğuştan var olanı sonradan edinilenden üstün görerek, hemcinslerine çok az gelişim alanı sunmakta. Doğa onları öyle yarattığı için, iyi veya kötüler, yoksul veya zenginler ya da üstün veya niteliksizler. Ama bugün artık biyolojik evrimin kültürel evrimle birlikte her yeni doğan insanla son derece hassas ve her yöne doğru biçimlendirilen bir canlı yarattığını biliyoruz. Bir kişinin başarılı olup olmadığı, şiddete eğimli veya barışık ya da zeki veya daha az akıllı olması daha çok beslenmeyle, bilgiyle, sosyal çevreyle veya maneviyatın ona ne kadar erken verildiğiyle ilgilidir. Bir insan çeşitli olanaklara ne kadar erken sahip olursa, sonraları da o kadar çok imkanlara sahip olur. Fakat Darwin’in mantığındaki Darwinizm bu fırsat eşitliğini kabul etmiyor. ların evlenmemeleri gerektiğini söylüyor. Fakirlik sadece kötü değildir, kendisinin yayılmasına da neden olur. Bununla birlikte yeni çalışmasında “Türlerin Olu umu” adlı kitabında doğal ayıklanma veya uyum sağlayarak hayatta kalma fikrini fazla abarttığına değinmekte. Ama cin şişeden bir kez çıkmıştır ve bugüne kadar, telaffuz edilmese de toplumsal tartışmayı yönlendirmekte. Alman biyolog Ernst Haeckel, Darwin’in öğretisini henüz yaşadığı dönemlerden itibaren özellikle kendi ülkesinde yaymıştır. Haeckel daha sonraları doğal ayıklanmayı, tüm insan bilgisini içeren “evrensel gelişim teorisi”nin bir parçası haline getirerek, biyolojik Darwinizmi politik ideolojinin hizmetine sokuyor. Ayıklanma ve rekabeti toplumsal gelişme biçiminde açıklayarak, Alman Nasyonal Devletini Darwinistik bir proje olarak algılıyor. Ve bu şekilde ırkçılığa bilimsel bir temel yaratıyor. nuyor: Toplumsal hoşgörüye dayanan fırsat eşitliliği. Obama’dan farklı olarak Darwin alttan değil, ayrıcalıklı ve varlıklı bir burjuva ailesinin bir ferdiydi. Başarısını ve ününü genlerinden çok babasının parasına borçluydu. Eğer kötü koşullarda büyümüş olsaydı yeteneklerine rağmen bir fabrikada ya da bir madende işçi olabilirdi. SOSYAL B YOLOJ Bununla birlikte bu koşulun kendi döneminde bile bir gereklilik olmadığını Alfred Russel Wallace’in yaşamı göstermekte. Yoksul bir evde büyümesine rağmen, kendi kendine doğa bilimcisi olarak yetişen Wallace, Darwin’den bağımsız olarak değişim ve ayıklanmaya dayanan evrim fikrini geliştirdi. Fakat Wallace’e göre insan bedeni evrimini tamamlamışken, insan aklı gelişmeye devam ediyor ve biyolojik ayıklanmayı aşıyordu. Bu açıdan bakıldığında Darwin değil, onun gölgesinde kalan adam önemli bir noktayı kavramıştı: Kültürel evrim, Darwinistik olarak değil Lamarckist olarak sürmekte. Dil, alet kullanımı, tıbbi bilgiler veya mitoloji gibi özellikler genlerle değil kültürel olarak gelenekselleşmekte. Bilgiler kandan daha hızlı akıyor. Darwinist program, modern devamını, hayvansı ve insansı davranışları evrim biyolojisiyle açıklamaya çalışan sosyal biyolojide kendini buluyor. Darwin’in fikri, bedensel özellikler dışında biyolojik evrimin mekanizmaları için zihinsel açıklamalar da getirilerek ele alınmakta ve bu şekilde kültürel olarak sınıflandırılıyor. İnsan doğasını kültüründe gösteriyor, diyor Alman biyoloji filozofu Eckart Voland. İnsanlar öğrenmeye olağanüstü yatkın, ama bu insanların bu yüzden eğitilebilir olduğu Barack Obama, ırk anlamına gelmez. Bu da sosyal biyoloji anlayışının özüdür. “İnsan kötüköprüsünü aşmış dür, başka türlü olamıyor”. olan en iyi örnekSosyal biyologlar ve sosyal biyolerden biridir. lojinin en yeni branşında çalışan evrim psikologları, bizi taş devri seviyeÇağımız Obama ile sine kadar indirerek, (hiçbir kanıt ırkçılık sonrası gösteremeden) günümüzdeki davrayüzünü yakaladı. nışlarımızın o çağlardaki koşullara uyumla geliştiğini öne sürüyorlar. Bu görüş Darwinistik düşünceye uzanmakta: Var olduğuna göre yararlı olarak kalıcı olmuştur bunlara açgözlülük, çocuk istismarı, yabancı veya kadın düşmanlığı gibi özellikler bile dahildir. Hatta tecavüz bile evrim tarihinde yararlı bir özellik olarak gelişmiştir. Bu şekilde tecavüz evrime mal edilmekte ki bu da adeta bir aklama anlamına gelmekte, sonuçta suçlu olan genlerdir. Elbette ki hiç kimse doğuştan var olan güdülerin insansı davranışlar üzerindeki önemli rolünü tartışamaz. İnsan, öğretildiği için cinsel olarak uyarılmaz ya da tehlike anında adrenalin hormonunun etkisinde kalmaz. Ama salt bu yüzden insanın, atalarından aldığı tüm yararlı genlerinin kuklası olduğunu iddia etmek, uygarlığın ve kültürün etkisini görmezden gelmektir. DARW N KÖLEL E KAR I ÜRKÜTÜCÜ SONUÇ Var olma savaşı, en yararlıların, daha doğrusu en iyi uyum sağlayanların hayatta kalması düşüncesi ya da mevcut durumun tautolojik açıklaması olarak: Galip olan, yenmiş olandır formülü kâğıda dökülenlerin en ürkütücüsüdür. Ancak Darwin’e değil sosyolog Herbert Spencer’e, dolayısıyla da yine bir toplum modeline uzanır. Sosyal Darwinizmin kurucusu olarak bilinen Spencer, kültürel evrime, uzaydan ruha, molekülden ahlaka kadar evrimin tümüne inanıyor. Hastalıklılar, zayıflar ve soysuzlaşmışlar var olma savaşında kendiliğinden siliniyor, daha iyi olanı iyinin düşmanı. Spencer, Darwin’in “Türlerin Olu umu” (1859) adlı eserinde kendi dünya görüşü için aradığı biyoloji parçasını buluyor. Darwin ise “survival of the fittest” düşüncesini birkaç yıl sonra telaffuz etmeye başlıyor ancak. Bu deyim, başyapıtının beşinci baskısında 1869 yılında ilk kez ele alınıyor. Darwin bu sırada “ nsan n Kökeni” adlı kitabını yazmaya başlamıştır. Bu kitapta Malthaus’ın da düşüncelerine dayanarak, çocuklarını yoksulluktan kurtaramayacak olan GÖZDEN KAÇAN Ancak Darwin’in gözden kaçırdığı bir şey var. Nitekim insanların yerleşik düzene geçmesiyle birlikte biyolojik evrimi aşan kültürel evrimin gücünü anlamıyor. En yakın akrabalarının aksine Homo sapiens, doğadaki besin rezervlerini arttırabiliyor. Tarım ve hayvancılık ve gıda endüstrisi olmasaydı, türümüz Darwin’ın yaşadığı yıllardaki bir milyarlık nüfusa ulaşamazdı. İnsanlık o zamandan bu yana kültürel kazanımlarla, tıbbi ve teknik gelişmelerle bu sayıyı yedi milyara çıkararak, biyolojik evrimi kat be kat aştı. Doğal ayıklanmanın en önemli koşulu olan çok sayıda yeni kuşakların (ki bunlardan sadece bir kısmı çoğalır) modern toplumlardaki yeri azalmakta. Yılda ortalama olarak iki çocuk ve yenidoğanlarda yüzde yüze yakın bir hayatta kalma şansıyla ayıklanma teorisi, Darwin’in mantığına göre çoktan geçerliliğini yitirmiştir. Bu açıdan bakıldığında Lebenswundern adlı kitabında, bu doğal insanlar fizyolojik açıdan ileri uygarlık seviyesinde bulunan Avrupalılardan çok memelilere (maymun ve köpek) benzerler, bu nedenle de bireysel yaşam değerleri çok farklı değerlendirmeli diye yazıyor Haeckel. Yani Nasyonal Devlet veya zorba hükümdar rejimi Darwin’e değil, Haeckel’e uzanmakta aslında. Nitekim Darwin’in kötü bir niyeti yoktur. Haeckel’dan farklı olarak her cilt rengine sahip tüm insanları bir türün temsilcileri olarak kabul eder ve yaşadığı müddetçe köleliğe karşı savaşır. Fakat aynı zamanda da “ırkları” farklı biyolojik gelişim aşamalarında görür. Mesela kendi içinde bulunduğu ırkın doğal ayıklanma sayesinde daha üst seviyeye taşındığına inanır. Diğerlerinin ise kendisiyle aynı seviyeye gelebilmek için birkaç kuşağa ihtiyaçları vardır. Hatta buna kanıt olarak da uygar toplumların bir zamanlar barbar olduklarını gösterir. Bugün artık üreticiler tarafından kullanılan “ rk” kavramının insanlar için kullanılmasının mantıksız olduğunu biliyoruz. Türümüz, öjenizm ve soykırıma rağmen hedefli üretimin bir sonucu değildir. Bizler kıtadan kıtaya değil de daha çok bir popülasyon içinde bireysel olarak daha fazla çeşitlilik gösteren melezleriz. Avrupa kökenli bir anne ve Afrika kökenli bir babanın melezi olan Barack Obama, ırk köprüsünü aşmış olan en iyi örneklerden biridir mesela. Çağımız Obama ile ırkçılık sonrası yüzünü yakaladı. Zaferini genetik ayrıcalıklarına değil, kalıtsal yetilerine ve iyi bir eğitimle yakalamış olduğu fırsatlara borçlu. Obama, dünyamızı hoşnut edecek en önemli ilkelerden birinin doğruluğu için canlı bir kanıt su EVRİMİN DARWIN’DEN ÖNCESİ VE SONRASI: Evrim kavramının geçmişi, Milattan Önceki dönemlere kadar uzanıyor. Aşağıdaki cetvelde evrimin tarih boyunca ne şekilde ele alındığı görülüyor. MÖ 610546: Yunanlı felsefeci Anaximander, tüm yaşam şekillerinin denizlerdeki balıklardan evrildiğini ve balıkların karaya çıkarak köklü bir değişim sürecinden geçtiğini ileri sürüyordu. 1735: Carl Linnaeus, Systema Naturae isimli eserinin ilk cildinde taksonominin (canlıların sınıflandırılması ve bu sınıflandırmada kullanılan kural ve prensipler) temellerini oluşturdu. Daha sonra bitkilerin ortak bir atadan türediğini ileri sürdü. 1809: Darwin (küçük kız kardeşi ile birlikte görülüyor) İngiltere’nin Shrewsbury kentinde varlıklı, orta sınıf bir aileye doğdu. 1830: Charles Lyell, ‘Jeolojinin İlkeleri’ isimli kitabını yayımladı. Bu kitap, doğal süreçlerdeki değişikliklerin aşamalı uygulanması ilkesi konusunda Darwin’i etkiledi. Bu aşamalı değişikliklerin en tipik örneği Büyük Kanyon’da (sağdaki resim) net olarak izleniyor. 1953: James D.Watson ve Francis Crick DNA’nın yapısını keşfetti. Böylece evrimin moleküler biyolojisini incelemek mümkün olabildi. 1831: Darwin Beagle isimli İngiliz Kraliyet Deniz Kuvvetleri’ne ait bir gemi ile beş yıl sürecek dünya turuna çıktı. 2009: Darwin’in 200. yıldönümü 12 Şubat tarihinde çeşitli etkinliklerle kutlanacak. Etkinliklerle ilgili bilgilere www.darwinday.org adresinden ulaşılabilir. EGO ST GEN İşte İngiliz biyolog Richard Dawkins 1976 yılında orijinal olduğu kadar tehlikeli de olan “egoist gen” hipotezini tartışmaya açtığında böyle bir hataya düşmüştü. “Bizler gen olarak bilinen egoist minik molekülleri körü körüne sahiplenmek için programlanmış hayatta kalma makineleri/robotlarız” diyordu Dawkins. Bu şekilde doğrudan doğruya “survival of the fittest” düşüncesini takip ediyordu. Bizi biçimlendirilen genler tüm rakipleri yenmişlerdir ve aralarında özelliklerini belirleyen organizma biçiminde savaşıyorlar. Oysa genler gerçekte hiçbir bir şey yapmıyorlar. Tıpkı metinlerin kendi kendilerine hiçbir şey yapamadıkları gibi. Ama “okunduklarında” onlarla bir şeyler yapılabilmekte. Biyolojik sistemler kalıtımın baş aktörü olarak, yaşam fonksiyonlarını ayakta tutmak ve dış koşullara uyum sağlaYazının devamı arka sayfada CBT 1142/8 6 Şubat 2009 1859: Türlerin Kökeni isimli kitabı yayımlanır yayımlanmaz kapışıldı. 1882: Darwin öldü. CBT 1142/9 6 Şubat 2009 1838: Charles Darwin doğal ayıklama (doğal seçilim) kuramını oluşturdu. Ancak bu kuram 20 yıl sonra yayımlandı. 1865: Çek rahip Gregor Mendel kalıtsallık üzerine araştırmalarını yayımladı. Ancak çalışmasının önemi 35 yıl sonra anlaşıldı. 1871: Darwin İnsanın Türeyişi isimli kitabında insanların primat soyundan geldiğini ileri sürüyordu. Bu görüş şiddetli tepkilere neden olurken, maymun şeklinde karikatürlerinin yayımlanmasına yol açtı. 1925: ABD, Tennessee’de Scopes Maymun Davası’nda John Scopes adında bir öğretmen sınıfta Darwin’in evrim kuramını öğrettiği için yargılandı. Karşıt görüştekiler, Yaradılış’ı inkâr eden öğretilerin okullarda okutulmasına karşıydılar. Jüri öğretmeni suçlu buldu. 19361947: Modern görüş, Darwin’in evrim kuramını Mendelci genetik ile birleştirdi. 2000’li yıllar: Genetik analizler, görece olarak en son insan evrimine ilişkin kanıtları ortaya çıkarttı.