17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bülent Tanör’ü anmak için Ülkemizin değerli hukukçularından Bülent Tanör, ölümünün 7. yılında, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği’nin düzenlediği devrim tarihi konulu bir toplantıyla anıldı. Osman Bahadır [email protected] 4 Celal Şengör rahatsızlığı nedeniyle bu hafta “Zümrütten Akisler” yazısını yazamamıştır. Yazarımıza geçmiş olsun diliyoruz. CBT 1187/ 5 18 Aralık 2009 Aralık 2009 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen anma toplantısı, Prof. Dr. Tahsin Yeşildere ve Prof. Dr. Gencay Gürsoy’un, Bülent Tanör’ün kişiliği, düşünceleri ve ülkemiz hukuk tarihi içindeki yeri üzerine yaptıkları konuşmalarla başladı. Daha sonra, “86. Yılında Türkiye’de Ulus Devlet” konulu panele geçildi. Yrd. Doç. Dr. Özgür Mutlu Ulus’un oturum yöneticisi olduğu paneldeki ilk konuşmayı yapan Prof. Dr. Oktay Uygun, “Bülent Tanör’ün Gözüyle Türkiye’de Ulus Devlet’in İnşası” başlıklı konuşmasında, Bülent Tanör’le yaptığı konuşmalara dayanarak onun çeşitli konulardaki görüşlerini anlattı. Yrd. Dr. Murat Akan, “KemalizmSiyasal İslam Karşıtlığının Ötesinde Laikliği Araştırmak” başlıklı konuşmasında, Türkiye’deki laikliğin gelişimi ile ilgili tezini hazırlamak amacıyla ülkenin çeşitli yörelerindeki araştırma gezileri sırasında izlemiş olduğu halkın düşünsel yaklaşımları üzerine örnekler verdi. Prof. Dr. Zafer Toprak ise, “Ulus Devlet ve Küreselleşme: Türkiye Özelinde Dünden Bugüne” konulu konuşmasında özet olarak şunları söyledi: “Milli mücadelenin tabana yaygın bir nitelik taşıdığını sistematik bir hale getiren Bülent Tanör’dür. Müdafai Hukuk Cemiyetleri, Erzurum ve Sıvas kongrelerinden önce vardı. Bunlar daha önceki ittihatçı yapıların devamı niteliğindeydi. Bizde milli kimliğin Balkan Harbi’yle başlaması gerekir. Çünkü ulus kimliğinin oluşumu o zaman başladı. 19141945 dönemi Avrupa’nın çöktüğü, küreselleşmesiz bir evredir. Bu dönemde düveli muazzama gücünü yitirdi. Ülkelerin içine kapandığı bu evrede Türkiye Cumhuriyeti de ilk sanayileşme hamlelerini gerçekleştirmiştir. 1936 İş Kanunu, emekten yana önemli kazanımlar içeren bir kanundur. Geçmişteki olgulara bugünün sorunsallarından bakarak değerlendirmeler yapıyoruz. Tarihsel olgulara bakış tarzı küreselleşmeden bağımsız olarak ele alınamaz. Küreselleşmenin en önemli sonuçlarından biri de, postmodern düşünme tarzı olmuştur. Bugün Türkiye’de yapılan tezlerin çoğunluğu, postmodern nitelikte tezlerdir. Türkiye’de sosyolojinin en büyük açmazlarından biri budur. Makro meselelerden mikro meselelere geçiş vardır. Bugün incir çekirdeğini doldurmayan konularda tezler yapılabilmektedir. Daha önce toplumsal sorunlara yöneliniyordu. Bugün toplumsal ve sınıfsal olandan, kültürel olana yönelme vardır. Kültüralizm baskın duruma gelmiştir. Tamamen olumsuz olmamakla birlikte, toplumsal olandan bireysel olana dönülmüş ve ifade biçimleri de değişmiştir. Yapısalcılıktan anlatımsalcılığa ve roman gibi tarih yazma eylemine geçilmiştir. Aydınlanma düşüncesine aykırı olarak, “herkesin kendi gerçeği vardır” noktasına gelinmiştir. 1930’larda Türklerin temel kaygısı, Türklerin brakisefal olduğunu kanıtlamaktı. Ancak o dönemde defansif bir ırkçılık vardı. Fiziksel antropoloji, 1930’lar Türkiye’sinin en gelişmiş bilim dalıydı. Nitekim Türkiye’deki ilk uluslararası kongre, fiziksel antropoloji kongresi olmuştur. İsmet İnönü’nün, Kurtuluş Savaşı’ndaki rolü dışında, tarihsel olarak iki büyük rolünden ve özelliğinden söz edebiliriz. Bunlardan birisi, Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşı’nın dışında tutması, diğeri de çok partili parlamenter sisteme geçişe öncülük etmesidir. Ayrıca dünya tarihinde, cumhurbaşkanlığı yaparak paralara resmini bastırıp da daha sonra muhalefet partisi liderliği yapmış başka bir insan yoktur. Bu da onun farklı bir niteliğine işaret eder.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle