26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] IBM İnovasyon Merkezi açıldı: Otomotivde, tüketici elektroniğinde, tekstilde, beyaz eşyada, gıdada, makina imalâtında vizyonumuz ne? Bu ülke bu alanlarda üretimi başkalarına kaptırırsa, sanayi olarak elde ne kalacak? Sanayiini kaptıran, dolayısıyla üretme yeteneğini kaybedip teknolojiye de yabancılaşan toplum geleceğini neyin üzerine kuracak? ‘İnovasyon teknolojik değil, toplumsal bir olgu’ Türkiye’de 70 yıldır faaliyet gösteren IBM Türk, inovasyon stratejisi kapsamında kurduğu IBM İnovasyon Merkezi’ni 22 Ekim’de hizmete açtı. IBM Türk İstanbul binasında kurulan merkez, IBM çözüm ortaklarının, müşterilerinin ve akademik çevrelerin yeni teknolojiler tasarlamalarına, oluşturmalarına, pazarlamalarına, piyasaya sunmalarına, iş ve BT becerilerini geliştirmelerine destek olmayı hedefliyor. Reyhan Oksay Kendi kaderini kendi elleri arasına almak... Türkiye’deki ARGE ve inovasyon yardımlarına ait uzun bir liste verdikten sonra, geçen hafta yapmaya çalıştığım genel değerlendirme, söz konusu yardımların tasarlanmasında ve uygulanmasında içtenlikle çaba göstermiş pek çok uzmanı üzmüş olabilir. Elbette amacım, çabalarına yakından tanık olduğum o insanları üzmek değildi. Kaldı ki, bilinmeyen bir şey de söylemiş değilim. Bunca destek programına rağmen ARGE ve inovasyonda ciddî bir mesâfe kat edemediğimizi, kendi geliştirdiğimiz özgün ürünlerle dünya pazarlarında dişe dokunur bir yer edinmeyi başaramadığımızı ve sürekli dış ticaret açığı verdiğimizi bilmeyen var mı? Mesele buna çâre bulabilmekte... Bunun için de, önce bu duruma yol açan ana neden üzerinde görüş birliğine varmamız gerekmez mi? Benim ileri sürdüğüm neden “siyasî erk tarafından sahiplenilerek kararlılıkla gerçekleştirilmesine çalışılan, topluma mâl edilmiş bir gelecek öngörümüzün olmaması”ydı. Böylesi bir öngörümüz olmadığı için de “Bilim ve teknolojide önceliklerimiz yok; sanayide sektörel önceliklerimiz yok; iddialı olduğumuzu ileri sürdüğümüz sektörlerde bile, uzun vâdeli hedeflerimiz yok.” demiştim. Bu durumda bu ülkeyi götürebileceğimiz bir yer; topluma vaat edebileceğimiz güvenilir bir gelecek olabilir mi? Sayın Bursalı’nın ‘otomotiv sanayiimizin âkîl adamı’ olarak nitelediği Jan Nahum gibi bir üst düzey yönetici ve stratejist de, olamayacağını söylüyor. Sayın Nahum’un 7 Ekim’deki ISO Vizyon Toplantısı’nda yaptığı, otomotivdeki geleceğimize ilişkin değerlendirmelerini, özellikle de şu sözlerini, 17 Ekim günlü CBT’den tekrar okuyalım: “Otomobil sanayii olarak şimdi bir kırılma noktasındayız. Kendini buna hazırlayan fırsat yaratır, hazırlamayan için bu kırılma noktası bir tehdittir. Araba üretimimiz 1,2 milyon, İtalya’dan fazla araba üretiyoruz. Peki, nerede bizim yaptığımız inovasyon! Yok. Bekliyoruz ki başkası yapsın biz alalım. Ama ürünün katma değerini de başkaları alıyor. Ekonomide bir çıkış yaratamıyoruz, çok daha iddialı [olmalı] çok daha fazla değişimi kabul etmeliyiz... “Ankara’nın teşvik sistemleri hep genel karakterli. Herkese veriliyor. Özel bir teşvik yok! Böylece çok özel bir alanda gelişme, derinleşme ve sivrilme gerçekleşemiyor. Oysa değer yaratma zincirinin her bir noktasında inovasyon yaratma imkânı var... “Türkiye, meselâ petrol dışı enerjilerle çalışacak araba geliştirilmesi için büyük bir teşvik desteği, güç yığımı yapabilir; bir meydan okumadır bu ve [böyle bir] çalışma ülkemizi dünyanın sayılı merkezlerinden biri haline getirebilir... “[Ama bunun için] ulusal vizyonlar gerekli, irili ufaklı; [söylediklerim] başka türlü gerçekleşmez. Mastır plân yok bu konuda, bu mastır plâna otomobilciler ve devlet el ele sahip olmalı. Çin otomobilde inanılmaz kararlılıkta mastır plânlara, kararlılıklara sahip.” Sayın Nahum, iddialı olduğumuzu ileri sürdüğümüz otomotiv sanayiindeki vizyonsuzluğumuzun, bugün bu sektöre özgü ulusal bir politikamız olmamasının yol açacağı doğal sonucu da şu çarpıcı sözleriyle ortaya koyuyor: “Eğer yenilikçi ve katma değer yaratıcı yeni bir döneme giremez ve benzin dışı enerjiler için büyük çaplı araştırmalara yönelemezsek bizim Avrupa’dan çaldığımız otomobil sanayii üretimini, başkaları da bizden çalar.” Vizyonsuzluğumuz, ulusal politikalardan yoksunluğumuz sâdece otomotiv sektörüne mi özgü? Tüketici elektroniğinde, tekstilde, beyaz eşyada, gıdada, makina imalâtında vizyonumuz ne? Bu ülke bütün bu alanlarda üretimi başkalarına kaptırırsa, bu coğrafyada sanayi olarak elde ne kalacak? Sanayiini kaptıran, dolayısıyla üretme yeteneğini kaybedip teknolojiye de iyice yabancılaşan toplum geleceğini neyin üzerine kuracak? Türkiye’nin her şeyden önce kendi kaderini kendi elleri arasına almaya; kendisi için bir gelecek öngörüp bunu inşâ etmeye karar vermesi gerekiyor. I BM İnovasyon Merkezi; IBM çözüm ortaklarına, bağımsız yazılım sağlayıcılarına, kurum ve kuruluşlara, risk sermayesi işletmecilerine, teknoloji dünyasına yeni adım atan şirketlere, BT uzmanlarına ve akademisyenlere açık olacak. Ziyaretçiler merkezin eğitim kursları ve danışma hizmetlerinin yanı sıra, son teknolojiye sahip IBM System p, System x ve System i sunucularının kapsamlı teknik altyapısından da yararlanabilecek. BT profesyonelleri ve akademisyenler, uygulamalı çalışmalar, teknik seminerler ve bilgilendirme toplantıları aracılığıyla bilgilerini geliştirebilecek, IBM DeveloperWorks’teki açık kaynak kodlu en güncel teknolojileri keşfedebilecek. TÜM İNOVASYON MERKEZLERİ TEK BİR AĞ KAPSAMINDA Merkezin ziyaretçilerine sunduğu en değerli olanaklardan biri, dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan 41 İnovasyon Merkezi’nin uzmanlığını kapsayan bir ağa erişebilmeleri olacak. Böylece şirketler ve akademisyenler, herhangi bir merkeze ne kadar uzak olurlarsa olsunlar, IBM’in en iyi satış, pazarlama ve teknik uzmanlarına anında erişebilecek. Örneğin, İstanbul’da bulunan bir çözüm ortağı, Kaliforniya’daki IBM İnovasyon Merkezi’nin uzmanlarıyla çalışarak, kendi uygulamasını o bölgedeki müşteri koşullarına uygun hale getirebilecek, böylece yurtdışında yeni iş fırsatları yaratabilecek. ‘HEDEF İNOVASYONUN FABRİKASI OLMAK’ IBM İnovasyon Merkezi’nin açılış konuşmasını yapan IBM Türk Genel Müdürü Eray Yüksek, “Biz, inovasyonu teknolojik değil toplumsal bir olgu olarak tanımlıyoruz. IBM’in stratejik rotasında önemli yapıtaşlarından biri olan inovasyonun fabrikası olmasını hedeflediğimiz merkezi, bu özel yıl içinde, tüm paydaşlarımızın hizmetine sunuyoruz.” dedi. Açılışta bir sunum yapan Güney Batı Avrupa IBM Yazılım Grubu –IBM Bağımsız Yazılım Sağlayıcılıları ve Geliştirici İlişkileri Yöneticisi Gabriel Tal, özellikle inovasyonun tanımı üzerinde durdu. İnovasyonun var olan teknolojileri bir araya getirerek, yeni fikirleri hayata geçirdiğine dikkat çeken Tal, IBM’in altyapı olanaklarını yeni fikirlerle kendilerine başvuran ortaklarının hizmetine sunduklarını ifade etti. IBM Risk Sermayesi GrubuYazılım Stratejisi Yöneticisi Deborah Magid de inovasyon kavramının iş hayatı ve teknolojinin kesişme noktasında uygulanmasının önemine değindi. Magid’e göre inovasyonun dört ana cephesi bulunuyor: • ürün • süreç • İş modeli •toplumsal cephe Bunlardan biri eksik olduğu zaman inovasyonunu başarılı olma şansı çok düşük. Magid, inovasyonun ayrıca •açık •işbirliğine uygun •birden fazla bilim dalını içeren •küresel özelliklere sahip olması gerektiğinin de altını çizdi. Ayrıntılı bilgi için: http://ibm.com/partnerworld/iic CBT 1128/ 6 31 Ekim 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle