26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bilim, İnsanları Birleştirir Osman Bahadır, [email protected] “Harun Yahya Safsatası ve Evrim Gerçeği” Bilim ve Gelecek Kitaplığı Harun Yahya, Türkiye’de hemen her yere gönderidği, çeşitli dillere de çevirterek ülkelere gönderdiği “Yaratılış Atlası” ile dünyada kendisinden söz ettirtirdi! Şüphesiz ciddi bilim çevrelerinde bu söz ettiriş “negatif” anlamda oldu! Bu kadar pahalı bir “atlas”ın dürnya çapında bu yayılışının parasal kaynaklarını merak edip sorgulamayı bir yana bırakalım, bilim adamlarının safsatalar ve yanlışlıklarla dolu olduğunu bildirdiği bu kitaba Türkiye’de bilimsel çok ciddi yanıt, çoğu Türkiye’den bilim adamları olmak üzere, “Harun Yahya Safsatası ve Evrim Gerçeği” kitabıyla verildi: “Bilim insanları, fosil sergileri ve Yaratılış Atlası’ndaki iddiaları yanıtlıyor!” Kitap, Yahya’nın iddialarını tek tek yanıtlıyor ve bu açıdan önemli bir olgu sunumu yapıyor. Kitabın önemli bir yönü de, safsatalara yanıt veren bilim insanlarımızın, hemen her alanda uzmanlardan oluşması. Dünya çapında ünlü bilim insanlarının yanıtlarınını yanı sıra, ülkemizden de Ali Demirsoy gibi biyologlar, moleküler biyologlar, Celal Şengör gibi jeologlar, genetikçiler, antropologlar, kitapta yer alıyor. Yayıncılar kitabı dört bölümden oluşturmuş: İlk bölüm: Bilimin safsataya yanıtı. Burada tek tek iddialar ele alınıp kısa kısa belgeli yanıtlar veriliyor. İkinci bölüm: Yaratılışçı iddialara “bilimsel” kılıf çabası: Akıllı tasarım. Bu bölümde de akıllı tasarıma çeşitli açılardan yanıtlar veriliyor. Üçüncü bölüm: Yaratılışçılığın küresel merkezi: ABD. Dördüncü bölüm ise: Sonsöz bilim insanlarında: Evrim Kuramı yok sayılarak bilim yapılamaz. Bu kolektif yayını hazırlayanlar çom önemli bir görev yerine getirdiler. Bu kitap, geniş çaplı olarak, evrime yönelik safsata eleştirilere kapsamlı yanıt vermesi açısından, kültür hayatımızda önemli bir boşluğu dolduruyor. Bu açıdan geniş kitlelerce okunması okutulması önemli... “Her çocuğun, doğduğu günden itibaren maruz kaldığı her türlü hayat zorlukları karşısında himaye ve yardım görmek hususunda kanuni bir hakkı vardır. Binaenaleyh, her devletin en asli vazifesi bu yoldaki işleri görmek için her şeyi yapmaktır.” Dr. Albert Eckstein lmanya’da Nazilerin iktidara gelmesinden sonra artan baskılar karşısında ülkesini terk etmek zorunda kalan çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Albert Eckstein, Türk hükümetinin daveti üzerine 1935 yılında Türkiye’ye geldi ve 14 yıl boyunca ülkemizde çalıştı. Prof. Eckstein bu süre içinde, Ankara Numune Hastanesi Çocuk sağlığı ve Hastalıkları bölümünde eğitim verdi, araştırmalar yaptı, bilimsel makaleler yazdı, ders kitabı hazırladı ve sadece Prof. Dr. Eckstein Ankara’da değil, Anadolu’nun çok çeşitli yörelerinde hasta çocukların teşhis ve tedavileriyle uğraştı. Bu çalışmalar sırasında hem meslektaşlarının ve öğrencilerinin, hem de hasta çocukların ve ebeveynlerinin büyük sevgi ve saygısını kazandı. Başta noma ve verem olmak üzere çeşitli çocuk hastalıklarının Türkiye’deki seyrini izleyen, bu hastalıkların önünün alınması için büyük bir özveriyle mücadele veren ve bu alanda başarılı sonuçlar alınmasında büyük bir rolü bulunan Dr. Eckstein’ın bu çabalarının kaynağı, elbette onun bilimi, hiçbir milliyet, sınıf ve din ayrımı tanımadan tüm insanlığın hizmetindeki bir araç olarak görmesiydi. Eckstein, Türkiyeli çocukları, kendi ülkesinin çocukları kadar sevdi ve çalışmalarını her zaman bu ruhla yürüttü. A BÜYÜK SEVGİ CBT 1128/ 16 31 Ekim 2008 Onun Türkiye’den ayrılırken büyük bir sevgiyle uğurlanmasının ardındaki neden budur. Profesörler, doktorlar, tıp talebeleri, çocuklar ve anneleri, babaları, üç yüzden fazla insan Prof. Eckstein’i uğurlamak için istasyonu doldurmuştu. Profesörün kompartımanı bir çiçek bahçesi haline gelmişti. Bir yabancı profesör için ülkemizde yapılan en büyük uğurlama töreni belki de bu olmuştur. Prof. Eckstein ne yazık ki, ülkesine döndükten sonra ancak altı ay kadar yaşayabildi. Türkiye’den ayrılırken en büyük arzu ve hayalinin Ankara’da 300 yataklı bir çocuk hastanesinin kuruluşunu görmek olduğunu söylemişti. Onun bu isteği, çok sevdiği ve güvendiği meslektaşı Prof. Dr. Bahtiyar Demirağ’ın öncü çabalarıyla 1963 yılında yerine getirildi. Prof. Dr. Behçet Tahsin Kamay, Dr. Eckstein için şunları söylüyor: “Onun yanından ayrılan zavallı analar sanki çocuklarının bütün hastalıklarını Dr. Eckstein’in muayene odasına bırakmış ve evlatları şifa bulmuş gibi sevinç, neşe ve ümit içinde güle güle dönerlerdi. Çünkü o aynı zamanda iyi bir halk hekimi ve bir psikolog idi. O her ailenin kara gün dostu idi. Anaların, yavruların, tanıdıklarının ve tanımadıklarının acılarını paylaşmaktan derin ve insani bir zevk duyardı. O, Anadolu’nun ücra köşelerine kadar gitmiş, oraları karış karış gezmiş, Türk köyüne ve Türk köylüsünün içine girmiş, kapılarını çalmış ve onlara misafir olmuştur. Gittiği her yerde köylünün aşını yemiş, ayranını içmiş, sağlık ve sosyal dertlerine nüfuz etmiş bir halk hekimi ve bir Türk dostu idi.” Bilim, sevgi, saygı, güven ve umut yaratır ve bu temelde insanları birleştirir. Prof. Dr. Eckstein’ın Türkiye’deki yaşamını ve çalışmalarını, Prof. Dr. Nejat Akar büyük bir titizlikle araştırdı ve onun bu konudaki çalışması geçtiğimiz günlerde Gürer Yayınları tarafından Bozkır Çocuklarına Bir Umut Dr. Albert Eckstein adıyla okurlara sunuldu. Bu değerli çalışmasıyla bize sadece Dr. Albert Eckstein’i yakından tanıttığı için değil, fakat aynı zamanda 1930’lu ve 1940’lı yıllar Türkiye’sinin bilimsel ve sosyal yaşamına yeni ve aydınlık bir pencere açtığı için Prof. Dr. Nejat Akar’a büyük bir teşekkür borçluyuz. Nükleer Tıp; Fiziği ve Klinik Uygulamaları Yazan: Prof. Dr. Mustafa Demir Kitaptaki bölümlerin ve konuların akışı, radyonüklidlerin nükleer tıp uygulamalarındaki kullanım aşamalarına uygun olarak 5 bölüm halinde düzenlenmiştir. Bunlar; Radyoizotoplara Giriş, Nükleer Tıp Görüntüleme Yöntemleri, Radyasyon Korunması, Radyofarmasötikler ve Radyonüklidler, Klinik Nükleer Tıp’tır. Kitap, Nükleer Tıp doktorlarına, sağlık teknikerlerine, meslek yüksek okulu öğrencilerine yönelik olmakla birlikte radyasyonun deteksiyonu ve biyolojik etkileri ile ilgili ayrıntılı bilgiler sunmaktadır. Bu eser yazarın “Nükleer Tıp Fiziği” kitabının genişletilmiş ikinci baskısı olup, halen kendi alanında yazılmış ilk ve tek kitap olma özelliğini korumaktadır. (eposta: [email protected]) Klinik Farmakolojinin Esasları Prof. Dr. S. Oğuz Kayaalp Üniversitelerde lisans düzeyindeki yaygın eğitim, özel durumu olan eczacılık fakülteleri dışında ilacın temel ve biraz da uygulamalı farmakolojisine ve kısmen toksikolojisine odaklanmıştır. Böyle bir eğitimin hedeflerinden biri, ileride reçete yazacak tıp öğrencisini ve reçeteyi yapacak olan eczacılık öğrencisini gelecekte içine gireceği mesleğin temel gerekterlerini üstlenmeye hazırlamak ve sorumluluk alabilecek bir düzeye getirmektir. İlacı meslek olarak seçenler genellikle ilacı”bitmiş” ürün olarak tanırlar. İlacın nasıl geliştiğini, bir kimyasal maddenin veya ham maddenin ilaç ürünü haline gelirken hangi aşamalardan geçtiğini, sarf edilen emeklerin çeşitliliği ve yoğunluğunun bilinmesi gerekir. 4. baskısındaki bu kitap bu süreci anlatıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle