Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam ainam@metu.edu.tr Cumhuriyetin insanı olabilmek, genç olmak demektir. Yaşımız biyolojik olarak ne olursa olsun, bu cumhuriyetin evladıysak hepimiz genç olmak zorundayız. Cumhuriyetin Tinsel Bileşenleri Üzerine (2) Üçüncü olarak cumhuriyet insanının “özerk” olduğunu düşünürüm. Birey olarak özerk insanlardan oluşmuş bir cumhuriyetin, toplum olarak da özerk bir toplum yaratacağını ileri sürebilirim. Özerk sözcüğünü, batı dillerindeki otonom sözcüğünün karşılığı olarak kullanıyorum. Cumhuriyeti; gücü, ilkesi kendinde olan, kendisiyle var olmaya çalışan, kendi kulaklarıyla duyup, kendi gözleriyle görmeye çalışan bağımsız bireylerin oluşturduğu özerk bir kültür, bir topluluk olarak düşünmekteyim. Cumhuriyet, bizden böyle bireyler olmamızı istiyor. Bağımlı, taklit eden, çıkarları doğrultusunda ödün vermeye yatkın bireyler olmamızı istemiyor. Avrupa Birliği tartışmalarının eşiğindeyken tekrar bu konuyu yeni baştan düşünmemiz gerektiğini herhalde söylememe gerek yok . Özerkliğimiz, dördüncü kavram olarak “özverili” insanlar olmakla bütünleşir. Dikkat ederseniz seçtiğim kavramlar hep “öz” ile başlıyor. Çünkü biz böyle bir cumhuriyet yolculuğu içindeyiz diye düşünüyorum. Özerk insan burnundan kıl aldırmayan ve başına buyruk, burnunun doğrultusunda yürüyen insan demek değildir. Özerk insan aynı zamanda eski deyimle fedakâr bir insandır. Kendi ülkeleri uğruna, ilkeleri uğruna kendini her zaman feda etmeye hazır bir insandır, yani özverili insandır. Ve cumhuriyet insanı “özgeci” bir insandır. Beşinci olarak. Elbette kendisi dışında olanı, “öteki”ni düşünür, kendinden farklı olana saygı duyar, kendinden farklı olana el uzatır, kendinden farklı olanı anlamak ister, kendinden farklı olanla üleşmek, paylaşmak ister, kendinden farklı olanı düşman saymaz. Kendinden farklı olan, insan olsun, hayvan olsun, bitki olsun, toprak olsun bu evrenin, bu varlığın birer parçasıdır ve hepsi onun için kutsaldır. Dolayısıyla bizim kültürümüzün köklerinde böyle bir özgecilik, özge olana saygı duyan bir bakış vardır. Ama özge olmakla, özgeye önem vermekle, kendi kültürel köklerini yok saymak aynı şeyler değildir veya o ikisi birbirini gerektirmez. Dolayısıyla özgeci bir insan olarak, cumhuriyet gencinin, cumhuriyet insanının “özümseyen” bir insan olduğunu düşünürüm. Neyi özümseyecek? Bu topraklardaki yaşamın köklerini özümseyecek. Çünkü öyle topraklarda yaşıyoruz ki, yüzlerce, binlerce yıllık zenginliklerle yüklü geçmişi vardır. Cumhuriyetin belki kronolojik olarak geçmişi çok kısa olabilir ama cumhuriyet çok büyük kültürlerin üzerinde durmaktadır ve biz bu toprakların insanları olarak bu kültürlere sahip çıkmak, bu kültürleri yorumlamak ve bu kültürleri dünyaya anlatmakla yükümlüyüz. Biz çok büyük bir geçmişi omuzlarımızda taşıyoruz, bu geçmişi yaratan insanlara karşım da çok büyük sorumluluklarımız var, bizim farklılığımızı yaratan da budur. Biz diğer kültürlerden, bir Avrupalıdan, bir Amerikalıdan bu taşıdığımız,en azından geçmişin bu zengin ve derin yükü dolayısıyla ayrıyız. Ve bu yükü dünyaya anlatmak, kendimize özgü bir biçimde yorumlamakla yükümlüyüz. Elbette kendi Türkçe’mizin ışığıyla bunu yapmakla yükümlüyüz. Bu yükümlülüğü yerine getirmek için bize özgü olanın ortaya çıkarılması gerekir. Yedinci kavram olarak da “özgüllük” kavramını öneriyorum. “Özgül” olanın, bize özgü olanın ardındayız. Çünkü inanıyoruz ki bize özgü olan, bizi biz kılanın bu topraklarda, bu geçmişte ve cumhuriyetin ilkelerinde, köklerinde işaretleri vardır. Bunları bulup, çıkarmakla yükümlüyüz. Cumhuriyet bizi bu dünyanın vatandaşı kılmaktadır. Ama biz bir dünya vatandaşı olarak diğer insanlarla, el ele, birlikte, ortaklaşa bu dünya gezegenini paylaşıyoruz ama onlardan ayrı, kendimize özgü bir yanımız var. Çünkü sekizinci olarak biz “özgün” bir kültürüz. Bize ait olan özgüllüğü özgün biçimde, Batı dilleriyle söylersek, orijinal bir şekilde, onun orijinalitesini yansıtabilecek bir biçimde yorumlamakla yükümlüyüz. Görüyorsunuz, cumhuriyetin insanı olabilmek, genç olmak demektir. Yaşımız biyolojik olarak ne olursa olsun, bu cumhuriyetin evladıysak hepimiz genç olmak zorundayız. Çünkü cumhuriyet çocuğu olabilmek bizden böyle bir ahlaki sorumluluk istemektedir. Yaşlılık hiçbir zaman bizim için olanaklı değildir. Çünkü bu cumhuriyeti taşıyacaksak hepimiz yeni olanın ardında, taze olanın ardında koşan, genç ve heyecanlı insanlar olmak zorundayız. Aylık gökbilim takvimi: Kasım ayı boyunca Ay’ın evreleri resimde verildi (pembe renkte olanlar). Yeniay–ilk ve son dördün–dolunay evrelere tam ulaşma saatleri de belirtildi. Gece gökyüzü parlaklığı bu evrelerden kestirilebilir ve uygun gözlem geceleri seçilebilir… Resimde ayrıca, Ay’dan yardımlanarak gökyüzünü daha iyi tanıyabilmek için çeşitli Ay’lı gökyüzü sanal çizimleri ve saatleri de verildi; gerçekleri ile karşılaştırılabilir... Çizimlerde baskı kolaylığından uzay beyaz, siyahlar yıldız ve renkli olanlar da Ay ve gezegenlerdir. İçi boş olanlar isimleri ile birlikte küçük gezegenlerdir... 30’luk seri film kareleri gibi bir aya toplu bakış ile yıldızların “duran”, gezegenlerin “yürüyen” ve Ay’ın da “koşan” olduklarını görmek olası... Göktaşı Kuruluşu’nun http://www.imo.net adresinden öğrenilebilir. Gökbilimden Türkçemize bir katkı: “Bir elime Güneş’i diğer elime Ay’ı verseler...” türündeki doğal gerçekliği olan özlü söylemlerin gerçekleneceği bu ay ki tarihleri: 8 Kasım Cumartesi akşamı saat 15:20 (doğuda Ay – batıda Güneş) 9 Pazar akşamı saat 15:35 (doğuda Ay–batıda Güneş) 10 Pazartesi akşamı saat 15:45 (doğuda Ay–batıda Güneş) 15 Cumartesi sabahı saat 08:10 (doğuda Güneş–batıda Ay) 16 Pazar sabahı saat 08:45 (doğuda Güneş–batıda Ay) Meraklı okuyucularımız uzay içerikli benzer deyişleri iletirlerse onları da tarihlendirelim... Bu yazıda kaynakça olarak kısmen “The Astronomical Almanac 2008”den ve güncel gökbilim haberleri için de tüm Türk gökbilimcilerimizin ortak ileti haberleşme kanalından yararlanıldı. Teleskoplu gözlemler dileğiyle. 2009 Dünya Astronomi Yılı 2009 Dünya Astronomi Yılı (kısaca DAY 2009) etkinliklerle sürmekte... www.astronomi2009.org sitesinden ülkemizdeki veya www.astronomy2009.org adresinden de dünyadaki gelişmeler izlenebilir. DAY 2009 çerçevesinde gerçeklenen etkinlikler: 1– Orta dereceli okullarımızın istekleri doğrultusunda astronomi ve uzay söyleşilerini sürdürüyoruz. En sonuncusu MEF Okullarında gerçekleştirildi, bir resmi de bu sayfada verildi. 2– “Bilim Eğitiminde Astronomi” başlıklı TÜBİTAK Bilim ve Toplum projesi ile S a b a n c ı Üniversitesi’nin Karaköy irtibat merkezinde öğretmenlerimize yönelik uygulamalı astronomi seminerleri sürdürülüyor. Bir resmi de bu sayfada verildi. Günün astronomi resmi http://antwrp.gsfc.nasa.gov/apod/ sitesinde günlük olarak izlenebilir ki güne günaydın demenin en güzel adresi... Aynılarının Türkçemize kazandırılmışına da http://www.bulutsu.org/ggg/ adresinden ulaşılabilir. CBT 1128/ 11 31 Ekim 2008