Katalog

SON ARAŞTIRMALAR HOŞ KOKULARLA TATLI RÜYALAR Lavanta gibi belli başlı kokuların uyku verici etkisi vardır. Almanya’daki Mannheim Üniversite Kliniği bilim insanları, şimdi uyku sırasında odaya yayılan kokuların, rüyalar üzerindeki etkisini araştırdılar. Bu amaçla on beş gönüllü katılımcı gül kokulu ya da çürük yumurta kokulu kimyasallar sıkılan odalarda uyumuşlar. Gündelik yaşamda duyduğumuz kokular iki bileşenden oluşmakta. Birincisi gerçek koku, diğeri ise burnumuzu aldatan bir içerik. Sadece koku bileşenlerini içeren kimyasallarla katılımcıları uyandırmadan yüksek doz kullanabildik diye açıklıyor araştırmayı yöneten bilim insanı Boris Stuck. New Scientist dergisinde yayımlanan araştırma sonuçlarına göre gül kokulu odalarda uyuyanlar güzel rüyalar, çürük yumurta kokulu odalarda uyuyanlar ise hoş olmayan rüyalar görmüşler. Bilim insanları şu sıralar kabus görmekten şikâyetçi olan kişileri arıyorlar. İkinci bir çalışmada bu kişilerin güzel kokulu odalarda kötü rüyalardan kurutulup kurtulmayacakları araştırılacak. güneş ışınlarını elektrik enerjisine dönüştürmekte diyor cilanın buluşçuları Fabio Capelli, Antonio Maroscia ve Stefano Segato. Üç kilovatlık bir verim elde etmek için elli metrekarelik bir alanın yeni cilayla kaplanması yeterli oluyor. Altı daireli bir yapı için 290 metrekarelik bir alanın cilalanması gerekiyor ve işlemin toplam maliyeti 59.400 Avro. Cilanın diğer olumlu bir tarafı da her türlü yüzeye uygulanabiliyor olması diyor İtalyan bilim insanları. Cilanın etkisi azaldığında büyük hazırlıklar yapmaksızın yenilenebiliyor, hatta yalnızca gerekli olan bölgeleri yenilemek de yeterli. Yeni cila ilk olarak gemilerde uygulanacak. ölçüde yükseldiğini saptadılar. “Hiperaktif” beyin hücreleriyle ilgili araştırma yazısı Science dergisinde yayımlandı. Alzheimer hastalığı yaşlılarda yaygın olarak görülen nörolojik bir hastalıktır. Beyindeki işlev bozukluğuyla sinsice ilerleyen hastalıkta, sinir hücreleri yavaş ama aralıksız olarak hasar görmeye devam eder. Bu süreç özellikle de bellek, konumlama ve karar verme gibi beyin yetilerini yavaşlatır. Beyin işlevindeki bu bozukluklar bugüne kadar sinir hücrelerindeki etkinliklerin azalması ve sinir hücreleri arasındaki iletişim yetersizliğiyle açıklanıyordu. Münih Teknik Üniversitesi’ne bağlı Sinirbilim Enstitüsü’nün Novartis Pharma firması ve Münih Maximilians Üniversitesi’yle birlikte gerçekleştirdiği son araştırmayla, Alzheimer beynindeki sinir hücrelerinde işlev bozukluğuyla ilgili kesin yanıtlar elde edildi. Arthur Konnerth ve Olga Garaschuk yönetiminde çalışan araştırmacılar, yeni bir mikroskop yöntemiyle farelerde sinir hücrelerini ilk kez doğrudan doğruya izleme şansına kavuştular. Ölçümler ışıma yoğunluğu, hücre etkinliğine bağlı olarak artan özel floresan boyar maddelerle mümkün olmuş. Araştırma Alzheimer hastalığında, sinir hücrelerindeki etkinliğin azaldığına dayanan tahmini kısmen kanıtlasa da bazı hücrelerin etkinliklerinde sürpriz bir biçimde önemli bir artış gözlemlenmiş. “Hiperaktif” beyin hücreleri hep amiloid plakaların yakınlarında tespit edilmiş. Anlaşıldığı üzere etkinlik artışının nedeni plakalı alandaki bölgesel kısıtlayıcı engelin kalkması. Hiperaktif beyin hücreleri genelde eşzamanlı etkinleşiyorlar. Gözlem, bazı Alzheimer hastalarında görülen epileptik nöbetleri açıklamakta. Bilim insanları yeni araştırma yöntemi sayesinde gelecekte çeşitli beyin bölgelerindeki işlev bozukluklarının kesin olarak açıklayabileceklerine inanıyorlar. ALZHEİMER, BEYİN HÜCRELERİNİ HİPERAKTİF YAPIYOR Bilim insanları ilk kez Alzheimer hastalığında sinir hücrelerinin etkinliğini doğrudan doğruya izleyerek, Alzheimer plakalarının yakınlarındaki nöronsal etkinliğin önemli İPLİKSİ SOLUCANIN SÜRPRİZ GENLERİ Uluslararası bir araştırma ekibi FOTOVOLTAİK CİLA İLE GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİNE SON İtalya’daki Istituto per lo studio Pristionchus pacificus ipliksi solucanın kalıtımını çözerek parazitlerin evrimine yeni bir bakış açısı sundu. Nature Genetics dergisinin son sayısında Pristionchus pacificus parazitinin kalıtımındaki çok sayıda genin beklenmedik işlevlere sahip olduğu söyleniyor. Mesela çok sayıda gen, zararlı Paleontoloji KUZEY KUTBU’NDA YIRTICI HAYVAN FOSİLİ Semendere benzeyen hayvan neredeyse beş metre uzunluğundaydı. Washington Üniversitesi bilim insanları Kryostega collinsoni olarak isimlendirilen bu canlının çok büyük hayvanları avladığını sanıyorlar. Araştırmayı yöneten bilim insanı Christian Sidor, Kryostega collinsoni sürüngenlerinin yaklaşık olarak 240 milyon önce yaşadıklarını söylüyor Journal of Vertebrate Paleontology dergisinde. Günümüzdeki semenderler ve kurbağalarla akraba olan Kryostega collinsoni aynı zamanda timsaha da benziyordu. Beş metre uzunluğunda olduğu sanılan hayvanın kafatası, timsahınkinden biraz daha uzun ve genişti. Kafatası kemiklerinde, balıklar ve kurbağagillerle olan benzerlikler hayvanın suda yaşamış olduğunu gösteriyor. Bilim insanları burun deliğine göre kafatasının büyüklüğünü hesaplamışlar. Hesaplara göre Kryostega collinsoni’nin kafatası uzunluğu 80 genişliği ise 60 cm kadardı. Fosil, araştırmaya katılan paleontologlardan William Hammer tarafından Fremouv formasyonu olarak bilinen bir tabakada bulunmuş. Bu bölge Kryostega’nın yaşadığı zamanlarda ilkel kıta Pantea’nın bir parçası olarak Güney Afrika’ya bağlıydı ve aynı hayvan türlerini barındırıyordu. Daha sonraları kıtaların ayrılmasıyla farklı bir gelişim yaşanmıştır. Yaklaşık olarak 190 milyon yıl önce yani erken Jura döneminde ilk dinozorlar ortaya çıkmıştır. di Materiali Nanostrutturali (http://www.ismn.cnr.it ) araştırma enstitüsü bilim insanları, fotovoltaik etki yapan bir cila geliştirdiler. “Photon Inside” olarak isimlendirilen cila, görüntü kirliliği yaratan silisyum panellerinin yerini alabilecek. Halen kullanılmakta olan güneş panelleri gibi Photon Inside cilası da CBT 1125/ 4 10 Ekim 2008