26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI Bir rasathanenin yıktırılmasının anlamı Osmanlı matematikçisi, teknoloğu ve astroloğu Takiyüddin’in (15211585) İstanbul’da kurmuş olduğu rasathane, bilimsel amaçlı bir rasathane olmasa bile, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk ve önemli bir gözlem kurumuydu. Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa ve padişahın hocası Sadeddin Efendi’nin Sultan III. Murad’ı ikna ederek 1577’de kurulmasını sağladıkları bu rasathane, günümüzdeki Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü ile Rusya Başkonsolosluğu binalarını kapsayan alanda bulunuyordu. Bu rasathanedeki gözlem araçları, zamanın en büyük astronomu sayılan Danimarkalı astronom Tycho Brahe’nin (15461601) rasathanesindeki aletlerle eşdeğer nitelikteydi. Osman Bahadır, [email protected] Hayrettin Ökçesiz [email protected] İyi niyet, en yakın çevremizden başlayarak, başkalarına bir haksızlığın yapılıp yapılmadığını bilmeyi isteyebilmek, öğrendikten sonra da buna karşı etkili biçimde bir şeyler yapmaya çabalamaktır. İyi Niyet ve Hukuk Siyasetin ulusal ve küresel fırtınaları arasında bir can simidi gibi sarıldığımız, bir sığınak gibi sokulduğumuz “Hukuk” üstüne hep yeniden düşünmek istiyor insan! İnsan aklının, yaşamı bu denli doğrudan, bu denli etkin ve etkili biçimde belirleyici bir başka kurgusu yok gibidir. Bunun içerisinde insanlık tüm aydınlık ve karanlık yanlarıyla devinip durmaktaysa da, “kural koymak” daima “rasyonel” bir iştir. Şu halde kural koymanın ve uygulamanın “akla uygunluğu” özellikle günümüzde sivil olmanın açık bir belirtisi, sivil toplumun en önemli çabası ve kaygısı olmak mertebesindedir. Akla uygunluğu ararken, aklı bloke eden durum ve duygulardan haberdar olmalıyız.Yanılmıyorsam, aklı devre dışı bırakan ilk ve baskın duygumuz “korku”dur. Bir tehlike anında büyük beynimizi yedeğe alarak, küçük beynimize “saldır” ya da “kaç” komutunu verdiren bu “korku”nun bizatihi kendisi büyük beynin işlemesi gereken en ciddi tehlikelerden bir tanesidir. İşte, insanlığın büyük beyni olan tüm felsefe yine insanlığın en büyük handikapı “korku”yu uygun bir incelikte öğüterek, hayatı özlenir biçimde yaşanır kılmaya da bakmaktadır. Hukuk’un iyiniyeti varsaydığı ve güveni koruduğu düşüncesi bizim hareket noktamızdır. Bundan daha öne alabileceğimiz bir başka nokta yoktur. Bu düşünceyi dışlayan, ya da ikincilleştiren bir hukuk anlayışı birçok felaketin ilk habercisidir. Kant da iyi niyetin bu temel olmak niteliğine, ondan daha iyi bir başka şeyin bulunmadığını söyleyerek önemli bir destek vermişti. İtiraz elbette cehenneme giden yolların iyi niyet taşlarıyla döşendiğini söyleyenlerden gecikmeden gelmiş olsa da Hukuk, başka nereye götürdüğüne bakmaksızın, kendisine götüren şeyin yalnızca iyiniyet olduğunu bilir, ona varlık koşulu gözüyle bakar. Akla uygunluğun kurulabileceği tek zemin bu duygusal yönelimdir. Peki, nedir iyi niyet? En yakın çevremizden başlayarak, başkalarına bir haksızlığın yapılıp yapılmadığını bilmeyi isteyebilmek, öğrendikten sonra da buna karşı etkili biçimde bir şeyler yapmaya çabalamaktır desem, acaba bu kavramı yeterince kapsamış olur muyum? İyi niyet bu değilse, başka ne olabilir? Böyle bir niyetle bir cehenneme gidilebilir mi? Haksızlık bilinci ve tartışmasından başka bizi adalete götüren bir yol, yordam da yoktur. Bizi adalete götüren yegâne tutum böylesine bir iyiniyet kavrayışıdır. Cehenneme götüren iyiniyet, başkalarının iyiliğini istemektir. Bu iyi bir şey değildir. Benim söylediğim, başkalarının kendi iyiliklerini kendilerinin isteyebilecekleri koşulları yaratmaya çalışmaktır. Hukuk da bundan başka bir şey değildir. Bu yüzden ona asgari ahlâk da denir. Bırakalım insanlar neye şeker diyeceklerini kendileri bilsinler! Birinin niyeti, diğerine kötü… İyiniyet hepimize iyi. Hukuk, adalet hepimize iyi. Haksızlığa karşı savaşmak, başını kaldırmak, adaleti tartışmak, bulmak hepimize iyi! Niyetleri dengeleri besliyor. Bunu biliyoruz. Yeni dengeler yeni niyetler doğuruyor. Bunu da biliyoruz. Şu halde, bize düşen, iyi niyetin dengelerini kurmak ve korumaktan başka bir şey değil. Bu aslında, yukarıda sözüme başlarken değindiğim şeydi: Akla uygun kural koyma ve uygulama çabasıydı. Akla uygunluğun koşulu da böylelikle iyiniyet oluyor. Bir kurala, bir iddianameye, yargı kararına karşı Hukuk, Adalet bunun neresinde, iyi niyet neresinde diye sorun! En yakın çevrenizden başlayarak, kime karşı olursa olsun, yapılan bir haksızlığı bilmeyi ve önlemeyi istemek ise iyi niyet; iyi niyetli olun ve her gün bir haksızlığa karşı bir şeyler yapın! Hukuk böyle örülür. Yalnızca halkın olan hukuk, bu iyi niyetle, haksızlık bilinciyle sürekli sınadığımız, çürüklerini ayıkladığımız, yenilerini koyduğumuz, ak, aydınlık kuralların ve uygulamalarının çoğalıp, yoğunlaştığı verimli bir topraktır. İyi niyet bizim temel bir duygumuz ise, hukuk da bizim asıl işimiz olmalı, halk bunu böyle görmeli, adına yasa yapmak görevini verdiği temsilcilerini bununla terbiye etmelidir. T akiyüddin üç yıla yaklaşan çalışma süresi içinde hem gök cisimleri ile ilgili önemli gözlemler yapmış, hem de gözlem aletlerini daha iyi hale getirmeye çalışmıştır. 16. yüzyıl dünya astronomisi göz önüne alındığında, Güneş parametrelerinin hesaplanmasında en doğru sonuçlara Takiyüddin’in ulaşmış olduğu bilinmektedir. Batlamyus’un yer merkezli evren modeline bağlı olarak çalışan Takiyüddin’in rasathanenin kurulmasında bilimsel hedeflerinin bulunduğuna dair hiçbir kanıtın olmamasına karşılık, astrolojik hedeflerinin bulunduğuna dair kanıtlar vardır. Fala ve kehanete çok meraklı olan Sultan Murad III’e gözlemleriyle ilgili astroloji raporları vermiştir. 1577’de bir kuyrukluyıldız İstanbul semalarında göründüğünde, Takiyüddin, Sultan’a bu olgunun iyi gelişmeleri müjdelediğini ve Perslerle yapılan savaşta Osmanlıların başarıya ulaşacağına işaret ettiğini söylemiştir. Rasathanenin kuruluş amacının astrolojik olduğu konusunda şüphe yaratacak herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. (1) BİR GECEDE YERLE BİR İstanbul Rasathanesi’nin Takiyüddin’in yönetiminde sürdürdüğü bu çalışmalar, 1580 yılında feci bir sonla noktalandı. Padişahın emriyle rasathane bir gecede yerle bir edildi. Bilim Tarihi profesörü Sevim Tekeli, rasathanenin yıkılışıyla ilgili gelişmeleri, Tarihi Ebu’l Faruk’tan şu şekilde aktarmaktadır: “Biraz önce kuyrukluyıldız görünmüştü (1577). 1578 yılında da veba salgını başladı. Pek çok adam kırıldı. Halkın da şikâyeti çoğaldı. Saraydakiler bundan yararlandılar. Her nerede böyle bir rasathane kuruldu ise, orada felaketlerin birbirini kovaladığını, güya örnekleriyle kanıtlamaya çalıştılar. Padişah korktu ve rasathanenin yıkılmasını emretti. 1580 senesinde, Sultan Murad III, Kaptanı Derya Kılıç Ali Paşa’ya bir hattı hümayun gönderdi. Kılıç Ali Paşa aldığı bu emir üzerine bütün gözlem araçlarıyla birlikte rasathaneyi bir gecede yerle bir etti.” (2) Zamanın Şeyhülislamı Ahmet Şemseddin Efendi’nin rasathanenin kapatılması gerektiğine dair verdiği fetva metni ise bugünkü dilimizle şöyledir: “Gözlem yapmak uğursuzluk getirir. Evrenin sırlarını küstahça anlamaya cüret etmenin vahim sonuçları çok açıktır. Gözlem yapılan hiçbir memlekette mamur devletin tahrip olmadığı ve devlet yapısının zelzeleye uğramadığı görülmedi.” (3) Belki gelecekteki çalışmaların bilimsel bir nitelik kazanmasına etkide bulunabilecek bir kurum böylece yok edildi ve o tarihten 331 yıl geçtikten sonra, ancak 1911’de Osmanlı Devleti’nde yeni bir rasathane kurulabildi. (1868 yılında kurulan Rasathanei Amire, daha çok bir meteoroloji istasyonu niteliğindeydi). Eğer rasathane o zaman varlığını sürdürebilseydi, kendisi bilimsel amaçlarla kurulmamış olsa bile, Avrupa ile arasında bilimsel bakımdan henüz bir uçurum bulunmayan Osmanlı ülkesi, orada başlamış bulunan bilimsel devrim ile bu rasathanedeki çalışmalar aracılığıyla belki ilişki kurabilecekti. DEVAMI ARKA SAYFADA CBT 1125/ 15 10 Ekim 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle