20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KENT KÜLTÜRÜ Kentlerin Tarihi Adlarla Yazılır İnsanların geçmişlerine ilişkin duyarlıkları uygarlık ölçütlerinin başında gelir. Kentlerin tarihi varlıklarını yoketmekle kalmayıp, adlarını bile kolayca ortadan kaldırabilen bugünkü Türk toplumu kendi uygarlık düzeyini tanımlıyor. Gerçi bu barbarlıkları onaylamayan insanlarımız az değil. Fakat onlar, kırsal kültürün kara kütlesince dışlanmış, karar mekanizmaları dışında bırakılmış marjinallerdir. Doğan Kuban n ufak bir tarih dolayısıyla uygarlık duyarlığının yokluğu kadar aydın bir insanı kolay yaralayan şey yoktur. Gerçi İstanbul yaşamına bakıp böyle duyarlıklar aramanın artık geçmişte kaldığı söylenebilirse de, Avrupa’yı geri Eyüp tepesi adına karşı çıkarılan medya gürültüsü, toplum bilincinin saklı kalmış bir yerinde hâlâ bazı hassas noktalar toplumlardan var olduğunu gösteriyor. Gerçi bir yeayıran özellik re yeni bir ad vererek onun tarihi bağlerden biri, ta lamını yok etmekle, yüz yıllık bir parrihi imgelerin, ka bir cami, yüzlerce yıllık bir meydana ya bir kıyıya gökdelen dikmek arayer adlarının sında tarihi duyarsızlık açısından pek neredeyse bü fark yoktur. Kentlerde tarihi çevrenin korunması ve bir imgeler sürekliliğiyük bir tarihi nin estetik ve kültürel nitelikleriyle özetleyen ilgili kararlar alan belediye meclislerizenginliğidir. nin son yarım yüzyıldaki performansları utandırıcıdır. Toplumlar kentlerinin geçmişini tarihi yaşamlarındaki kahramanların, zaferlerin, büyük toplumsal olayların, büyük yazarların, sanatçıların, ünlü yabancıların adlarıyla hatırlarlar. Tarih de öyle yazılır. İnsan ve olayların adlarıyla örülüdür. Tarih yoksul E larının yaptıkları hunharlıkların önemli bir bölümünü, günlük ve içeriksiz amaçlar uğruna, toplumsal imgeleri, işaretleri ve anıları yoketmek oluşturur. Bizim Türkiye’nin kırsal kültürlü belediyeleriyle sorunumuz bu noktada yoğunlaşmaktadır. GELECEK SİLİNECEK Kuşkusuz tarih boyunca yeni eskinin izini giderek silecektır. Belki de bundan binlerce yıl sonra sadece bilgisayarsı makinelerin belleklerinde ve adlarda geçmişi anımsayacağız. Sanal bir geçmiş belki de ekranların belleğinde biriktirilecek. Fakat çağdaş uygarlığın bu aşamasında uygarlığı bizden daha üst düzeyde temsil ettiklerine inandığımız toplumlar tarihlerini bizden daha çok biliyor, daha iyi koruyorlar. Bugün Avrupa’yı geri kalmış toplumlardan ayıran özelliklerden biri, tarihi imgelerin, yer adlarının neredeyse büyük bir tarihi özetleyen zenginliğidir. Jacop Burckhardt İtalya’da Rönesans Uygarlığı adlı ve 1860’da yazıldığı halde hala tazeliğini koruyan kitabında o dönemde insan kimliğinin Tanrı karşısında kazandığı yeni statünün ünlü kişilerin evlerinin anılarının, ortaçağda azizlerin ‘relic’leri gibi, önem kazandığını anlatır. Eyüp Belediyesi Pierre Loti Kahvesinin olduğu yere ‘Eyüp Tepesi’ demek istiyormuş. Ne kadar azimli olduğunu kanıtlamak için bir de levha koymuş. Ben istanbul’un tarihini yazan biri olarak eski kaynaklarda ‘Eyüp Tepesi’ diye bir şey okumadım. Eyüp İstanbul dışındaki Biladı Selase’nin yani üç beldenin biridir. Çünkü Hazreti Eyüb’ün mezarı olduğu düşünülen yere bir türbe ve yanına bir cami inşa edilmiş ve onların etraflarında tepenin yamaçlarında ünlü Eyüp Mezarlığı oluşmuştur. Hazreti Eyüb’ün anısına Osmanlılar koca bir belde adamışlardır. ‘Eyüp Tepesi’ adını koymaya kalkışmak, kentlileşememiş yeni İstanbulluların tipik davranışlarından biridir. Hazreti Eyüb’ün anısına bir belde adı varsa neden bir de tepe olmasın. Fatih Külliyesi’nin olduğu yere Fatih Tepesi, Süleymaniye külliyesinin olduğu yere Süleymaniye Tepesi dersek ne kadar duyarlı olur. İstanbul coğrafyası yeni adlar kazanır! Kentlileşme zorluğu çekenler bunun kürk kaftanın üzerine işporta kravatı takmak türünden bir davranış olduğunu anlayamıyorlar. Biz de bunu anlayamadıkları için ‘kentlileşememe’ kavramını ürettik. Bu davranışlarla bu kavram Türk kentlerinin boğazına dolanan cehalet urganını tanımlamakta yararlı oluyor. CAHİLİN DOĞASI İstanbul’un tarihinin yüzyıllar boyunca biriktirdiği coğrafi sözlüğü değiştirmekle kötü inşaat, kötü ulaşım, kaldırımda parking ve kentsel çirkinlikler arasında çok yakın bir ilişki olduğunu halka anlatmanın bir yolunu bulmalıyız. Arının doğası sokmaktır. Cahilin doğası da bu tür kararları kolayca verebilmektir. Kentte yeni gelişen mahallelere, sokakla HUKUK BİLİMİ Apartman ve site yaşamında sorunlar ve hukuk Çok katlı yapılarda ve sitelerde toplumsal barışın sağlanması ve sürdürülmesinde; yürürlükte olan yasal düzenin yeniden gözden geçirilmesi gerekir. Çetin Aşçıoğlu, Yargıtay Onursal Üyesi; [email protected] T CBT1041/14 2 Mart 2007 oplu yaşam ve barınma; insan oğlunun, en ilkel yaşam dönemlerinde bile, gereksinim duyduğu olmazsa olmazlarıdır. Kentsel yaşamın öncelikli bir parçası olan apartman yaşamı, artan ilişkiler, yeni sorunları ve uyuşmazlıkları da gündeme getirdi. Bu bağlamda ülkemizde, ana taşınmaz (toprak) ve üzerindeki çok katlı ana yapı ile bağımsız bölümler üzerindeki nesnel hakları ve ilişkileri düzenleyen Kat Mülkiyeti Yasası, 1966 yılında yürürlüğe girdi. Yasa, ortak yapının bağımsız bölümlerinde yaşayanlara borç ve yükümlülükler yükleyerek; ilişkilerin düzen ve doğruluk ilkelerince barış içinde gerçekleşmesini amaçladı. Ne var ki, bu yasal düzenlemenin öngördüğü amacın tam ve düzenli biçimde gerçekleştiğini söylemek olanaksızdır. Çoğun köklü ve geleneksel komşuluk ilişkilerinin olmadığı ya da korunamadığı bu yeni yaşam düzenindeki soğuk ilişkiler, en ufak kuşku ve sorun karşısında gerginleşmekte ve sorunlar yargıya taşınmaktadır. On binlerce icra takibi, binlerce dava ve en önemlisi bozulan komşuluk ve insani ilişkiler; sorunun, toplumsal niteliğe büründüğünün canlı kanıtıdır. Toplu konutlarda yaşamanın, bireylere yüklediği sorumluluk ve yükümlüklere uyma; bir eğitim, kültür ve hoşgörü sorunu olduğu yadsınamaz. Ne var ki, hukuk düzenini sağlamakla yükümlü olan devlet, sorunun nedenlerini araştırarak ve sosyal gerçekleri göz ardı etmeden yeni bir düzenleme ve değişiklikleri gündeme getirmelidir. Bu bağlamda bir yurttaş ve hukukçu olarak önerilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum: * Toplu konut (apartman site) yaşamında, ortaya çıkan sorunların ilk ve ana nedeni, yönetim düzeninin sağlıklı işlememesinden kaynaklanıyor. Yönetimi üstlenen kişi ya da kurul, çoğun, kat malikleri arasından seçilir. İyi niyet ve özverili çaba ve çalışmalara karşın; çoğunlukla, yönetim işleri ama törce ve zaman zaman yasalara aykırı yapılıyor; * Belge ve kayıtların sağlıklı tutulmadığı, yönetim planı ve özellikle işletme projeleri sağlıklı düzenlenmediği, kat maliklerinin yeterince bilgilendirilmediği ve yetersiz denetim gibi çeşitli sorunların yaygınlık derecesi tartışılsa bile bir olgudur. Ortak yerlerle ilgili bakım ve onarımlar, işin uzmanı olunmadığından, çoğun, kusurlu ve ederi üstünde harcamalarla yapılabilmektedir. YENİ DÜZENLEME Bu nedenle, yasal düzenlemeyle toplu konutların ve sitelerin tüm gereksinimlerine her an yanıt verecek; uzmanlık, güvenilirlik düzeyi yüksek ve yaptığı işlerin sorumluğunu (hukuk ve ceza) yüklenecek donanımlı konut ya da site yöneticiliği kurumları oluşturulmalıdır. Buradan hizmet alma zorunlu ya da isteğe bağlı olabilir. Böyle bir düzenleme; yeni iş alanı açarken kapıcı gibi çağımızın insani değerlerine ve hizmet anlayışına ters düşen düzeni de zaman içinde ortadan kaldırabilir. Bunun yanında; büyük kentlerde, işlevini büyük ölçüde yitirmiş muhtarlık kurumunun işlevleri bu düzene kanalize edilerek daha sağlıklı bir hizmet sunumu yaratılabilir. Günümüzün teknolojik olanakları düşünüldüğünde; böyle bir düzenin kurulması ve çalışması zor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle