24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nano Beton: Daha dayanıklı ve güçlü Plastiğe iletkenlik kazandıran nano tüpler Fibril, iletken ve çokduvarlı karbon nano tüplerdir. Bu tüpler, "A sınıfı" olarak nitelendirilen yüzeylerin önemli olduğu otomobil parçalarının üretiminde kullanılır. Elektrostatik olarak boyanan dış parçalar (tamponlar, kapı kulpları, ayna yuvaları vb..) kalıpları çıkartılarak şekillendirilebilir. Fibril nano tüpleri, plastik gövde parçalarının boyanmasında kullanılan reçinelerin temel malzemesidir. Otomotiv sanayinde olduğu kadar elektronik cihazların üretiminde de kullanılması düşünülen Fibril nano tüpler, elektriksel iletkenliği plastiğe taşıyor. Bilgi için: www.fibrils.com/automotive2.htm Gizemli bir bileşimle üretilen çipler Bilgisayar mühendisleri, dünyanın önde gelen çip üreticilerinden Intel’in ürettiği yeni bir çip sayesinde bilgisayarların verimini büyük ölçüde artırabilecekler. Geçen haftalarda Intel, gelecek nesil, 45 nm boyutlarındaki transistorunun piyasadaki transistorlardan hem daha küçük olduğunu, hem de çekirdeğinde yer alan yeni bir malzeme sayesinde çok daha az enerji tükettiğini bildirdi. Transistorlar genel olarak bir "kapı" elektrotu içerir. Bu elektrot, elektrik alanından yararlanarak yarıiletken bir "kanal"daki akımı açar veya kapatır. Transistorun daha hızlı açıp kapatmasını sağlamak için çip üreticileri, ya elektrotu kısaltırlar, ya da elektrotu kanaldan ayıran yalıtım duvarını inceltirler. Ancak bu önlemlerin hiçbiri tam olarak işe yaramaz, çünkü akım kanaldan kaçarak ısı ve elektrik enerjisinin ziyan olmasına yol açar. Şimdi Intel, gizemli "hafniyum" bileşiminden yararlanarak yeni bir yalıtkan geliştirdi. Bu yalıtkan akım kaçağını, şu anda varolan silikondioksit yalıtkanlarından daha verimli bir şekilde engelliyor. Böylece akım kaçağı onda bir düzeyinde seyrediyor. Hazırlayan: Reyhan Oksay CBT 1041/10 2 Mart 2007 Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) görevli mühendislerin gerçekleştirdiği bir çalışma, atmosfere salınan karbondioksit emisyonunun, betonun nano yapısından yararlanarak azaltabileceğini gösteriyor. Her yıl ortalama 2.35 milyar ton beton üretiliyor ve betonun ana hammaddesi olan çimento üretimi dünyadaki toplam CO2 emisyonunun yüzde 510’una yol açıyor. MIT’ten FranzJosef Ulm ve Georgios Constantinides betona sağlamlık ve dayanıklılık özelliğini, malzemeyi oluşturan nano parçacık düzeninin kazandırdığını ortaya çıkarttı. Ulm betonun sağlamlığını şöyle açıklıyor: "Bu sağlamlığı betonu oluşturan malzeme değil de nano parçacıkların düzeni sağlıyorsa, çimentonun yerine bu kadar CO2 çıkartmayan başka bir malzeme kullanabiliriz." Çimento, Romalılar dönemine kadar uzanan bir geçmişe sahiptir ve dünyanın en eski inşaat malzemesidir. Üretim aşamasında ana girdilerden olan kireçtaşı ve kil, toz haline getirilinceye kadar ufalanır ve 1.500 dereceye (santigrat) kadar ısıtılır. Bu kadar yüksek sıcaklıklarda malzeme, yapısal olarak değişim geçirir ve enerji tozun içinde depolanır. İşte bu sırada atmosfere yüksek miktarlarda CO2 salınır. Toz, daha sonra su ile karıştırılınca, çimentonun elementer yapı taşları olan kalsiyum silikat hidrat’ı (CSH) oluşturmak üzere enerji kimyasal bağların içine salınır. MIT mühendisleri, yepyeni bir nanoçentik tekniği ile dünyanın dört bir yanından topladıkları çimento hamuru örneklerini inceledi. Bu teknik ile, sertleşmiş çimento hamurunun içine doğru nano ölçekli bir iğne ile sondaj yapıldı. Daha sonra bir atomik kuvvet mikroskobu yardımıyla nano yapıyı ve hamurun sağlamlığını hesapladılar. Ulm ve Constantinides, çapları 5 nm civarındaki CSH parçacıklarının davranışlarının nano özellik taşıdığını keşfettiler. Bu nano özelliğe "genomik kod" adını verdiler. Bu da çimento hamurunun, dolayısıyla betonun sağlamlığının, spesifik bir mineralden değil, minerallerin nano parçacık şeklinde düzen almasından kaynaklandığını ortaya çıkarttılar. Bilim adamları, betonun içinde farklı minerallerin kullanılması durumunda küresel CO2 emisyonlarının yüzde 10 oranında azaltılabileceğine dikkat çekiyorlar. Bu mineraller çimento ile benzer yoğunluğa sahip olacaklar, fakat üretilirken bu kadar yüksek sıcaklıklara ihtiyaç duymayacaklar. Magnezyumun, çimento tozundaki kalsiyumun yerine geçip geçmeyeceğini araştıran Ulm, "Magnezyum, kalsiyum gibi bir yeryüzü metali, fakat insanların kurtulmak için para ödedikleri bir atık malzemesi" diyor. Ekip, bu çalışmasını Journal of Mechanics and Physics of Solids isimli bilim dergisinde yayımladı. Antibakteriyel kol saatleri Nano Care Technology’nin işlenmiş nano gümüş kaplama malzemesi metal ürünlere uygulanıyor. Bu malzemenin en önemli özelliği değdiği yerde bakterileri bölgesel olarak barındırmaması. Dolayısıyla ciltte tahrişlere yol açtığı için metal saat kayışı takamayanlar bu kayışı geceleri bile çıkartmadan kullanabiliyorlar. Kayışın bir diğer özelliği de terden etkilenip kararmaması. Bilgi için: www.nanocaretech.com Nanoteknoloji ile kolesterol ölçümü Tayvanlı bilimadamları hiperkolesterolemi (kanda kolesterol düzeyinin yüksek olması) hastalığını erken evrede tespit edebilen bir yöntem geliştirdi. Şimdiye dek yalnızca tavşanlar üzerinde denenen teknik, SQUIDtabanlı magnetokardiyografi sırasında manyetik nano parçacıkların enjekte edilmesiyle gerçekleştiriliyor. Hiperkolesterolemi kandaki hücre ve plazmalarda yüksek miktarda kolesterol bulunmasıdır. Eğer bu durum kontrol altına alınmaz ise arteriyoskleroz denilen damar çeperleri boyunca yağ birikmesine yol açar. Bu yağlar kalınlaşır, sertleşir ve zamanla damarı tıkayabilir. Kandaki yüksek kolesterol düzeyini ölçmenin bir yolu magnetokardiyografidir (MCG). Bu teknikte insan kalbindeki elektriksel faaliyetlerin ürettiği manyetik alanlar ölçülür. Bunun için süper iletken kuantum enterferans cihazları (superconducting quantum interference deviceSQUID) denilen çok hassas cihazlardan yararlanılır. Bu cihazların yardımıyla kalbin manyetik alan haritası çıkartılır ve bu harita aracılığı ile elektriksel faaliyetlerin kaynağını bulmak olasıdır. Haritalar anormal elektriksel sinyallerin kaynaklarını belli eder. Bu anormal elektriksel sinyallerin nedeni, sözgelimi, kalpteki damarların tıkanmış olmasıdır. Şimdi Taipei’deki Ulusal Tayvan Üniversitesi’nden HongChang Yang ve meslektaşları ile birlikte SQUİDMCG tekniğini bir adım daha ileri taşıdılar. Bunun için ölçüm alırken hastaya nano parçacıklar enjekte ettiler. Bilimadamları deneyleri, kan kolesterol düzeyleri yüksek üç adet normal tavşan üzerinde gerçekleştirdi. Yang ve meslektaşları, 50 nm çapında dekstran kaplı demir oksit parçacıkları içeren 2 mili litrelik manyetik sıvıyı tavşanın kulak damarından enjekte ederek deneye başladılar. Sıvı hızla kalbe doğru ilerledi. Bilimadamları enjeksiyondan önce ve sonra SQUIDMCG ölçümü aldılar. 20 dakika ara ile alınan ölçümler tavşanın kalbinin haritasının çıkartılmasını sağladı. Tayvanlı bilimadamları, MCG kontur haritalarını inceleyince normal ve hiperkolesterolemi hastası tavşanlarda büyük bir farklılık olduğunu keşfetti Yang bu farkın demir oksitten kaynaklanabileceğine işaret ediyor. Ayrıca bu teknik, üç haftadır hiperkolestrolemi hastası olan tavşanları teşhis edebilirken, elektrokardiyografi gibi geleneksel yöntemler, bu sürenin üç misli kadar uzun süredir hasta olan tavşanları teşhis edilebiliyor. Dolayısıyla bu tekniğin erken evrede hastalığı teşhis edebildiği ortaya çıkmış oldu. Bilimadamları şimdi diğer hayvanlarda ve insanlarda denemeye hazırlanıyor. Kaynak: http://nanotechweb.org/articles/news/6/2/11?alert=1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle