25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM TARİHİ GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam İsmet İnönü ve Bilim Bilimin zaferi ve ondan en büyük yararı sağlamak, Cumhuriyetin başlıca emeli ve hedefiydi. Osman Bahadır "Hop, ne oluyor?" Artık eskisi gibi olamayacak bir dünyaya doğru çıkışın sorusudur. Hop, Ne Oluyor? Gözünüzü açıp bakıyorsunuz. Bir otobüstesiniz. Çok az yolcu, otobüsün nereye gittiğini soruyor. Otobüs bir yere gidiyor, şoför biliyor, belki.. "Peki, ben otobüste ne arıyorum? Vallahi öbür arkadaşlar ne arıyorsa, ben de onu arıyorum" diyorsunuz. Gözümü bir açtım, kendimi otobüste dünyada buldum. Anamla babam getirmişler dünyaya, "okula git" demişler gitmişiz; evlendirmişler, "mühendis ol" demişler, "muhasebeci ol", "işletmeci ol", "para kazan", "ana ol", "baba ol", "kardeş ol" demişler, "peki" demişiz. Zaman zaman isyan etmişiz, kavga etmişiz, ama ne oluyor, bunu pek sorgulamamışız. Bazen belki ergenlik çağında belki," Hop ne oluyor?" demişiz aynaya baktığımız zaman. "İşte Hop ne oluyor?" var ya, işte o zaman başlayabilir felsefe.. Neden "Hop ne oluyor?" Cevabı yok mu? Var. Otobüste, örneğin bir papaz var, "Öbür tarafa gidiyoruz evlatlarım, gelin sizi kutsayayım" diyor. Müezzin var ezan okuyor, bir kısım yolcu, otobüsün içinde küçük bir mescit yapmışlar, namaz kılıyor. Budistler var, ilahiler söylüyor. Ama "Hop ne oluyor?" sorusuna verilen cevaplar size yetmiyor. Aslında bilenler var, müftü var mesela, ak sakallı dedeler var, "Bana sorun, ben ‘Hop ne oluyor?’un cevabını biliyorum, otobüs gidiyor evladım, otobüs bir gün öyle bir yere gelecek, orada melekler sana hesap soracaklar. Onun için kendini çok iyi hazırla" diyor. Bir sürü yanıt var, bir sürü de bilen var. Onun için "hop ne oluyor?" sorusu alışılagelen yaşam içerisinde çok da alışılagelen bir tutum olmuyor. Felsefe dediğimiz etkinlik Batı kültürünün içerisinden çıkmış olmasına rağmen Batı kültürünün içinde de, bu tip soruları soranlara tuhaf bakabiliyorlar. Ama nasıl olmuşsa bundan aşağı yukarı 2500 yıl önce "hop ne oluyor?" diye birtakım insanlar soru sormuş ve bu soruşturmaları, aşağı yukarı 2500 yıllık zaman dilimi içerisinde bir gelenek oluşturmuş, bu sorular arka arkaya eklenmiş, dinin, sanatın, bilimin ve günlük yaşamın dışında felsefe diye bir etkinlik ortaya çıkmış. Etkinlik diyorum, felsefe bir etkinliktir. Birlikte, ortalık yerde, kamu alanında kotarılan bir etkinliktir. Bir kişilik felsefe olmaz. Düşünmenin kendisi bir etkinliktir, etkimek, etkin olmak, kısaca dünyayı değiştirmektir. Anlamakla değiştirmenin birbirinden ayrılmayacağını unutmamak gerekiyor. anlamak öylesine edilgin bir tutum değildir. Kültür tarihine baktığımızda bu olguyu görebiliriz. Felsefe tarihine demiyorum, çünkü felsefe etkinliğini anlayabilmek kültür dediğimiz, bir bütünlük içinde gerçekleşebilir. "Kültür"ün birçok tanımı var, bu bağlamda benim kültürden kastım, insanın bu gezegende ürettiği her şey, insanın yaptığı her etkinlik... Şimdi insanın yapıp ettiklerine, baktığımız da gördüğümüz şey, anladıkça insanın dünyayı değiştirdiğidir. Bir gün gözünüzü bir açıyorsunuz, bir otobüstesiniz ve otobüs gidiyor, bir şoför var, ama otobüste ne aradığınızın farkında değilsiniz, otobüs gidiyor, nereye gittiğini de bilmiyorsunuz. Sorup soruşturanların tarihi içinde yer almak için sorup, anlamaya çabalayarak, anlatacaksınız: Sizden önce anlatılanlara saygı duyup, onlardan öğrenip, eleştirerek, otobüsün gidişi hakkında yorumlar yapacak, anlamlı, tutarlı resimler sunacaksınız. Sunduklarınız, anlayarak dünyayı (otobüsü) değiştirme çabası içindedir. Yorumlayarak, anlatarak. Her anlatının siyasal bir boyutu, her anlama çabasının etkime bileşeni vardır. Mız mız, bıkkın anlamaların, kitabına uygun yorumların dışında dünyayı değiştirmek için dünyaya bakma, on dokuzuncu yüzyılın mirasını kavrayamayan insanın yeterince gerçekleştiremediği bir eylem olarak görünüyor. "Hop, ne oluyor?" Artık eskisi gibi olamayacak bir dünyaya doğru çıkışın sorusudur. C 1Cemil Bilsel, İstanbul Üniversitesi Tarihi, n.182, İstanbul, Kenan Matbaası, 1943, s. 27. 2Sıhhiye Mecmuası, Sayı 30, cilt V, Eylül 1929, s. 1224. 3Fen Âlemi, sayı 2, 10 Şubat 1925, s.1. CBT 1041/11 2 Mart 2007 umhuriyetin kurucuları, ülkemizin modernleşmesinde ve uygarlık yolunda ilerlemesinde temel rolü bilime vermişlerdi. Geri kalmış bir ülkenin uygarlığın ön saflarında yer alabilecek bir duruma gelebilmesinin ancak bilimin en son esaslarına bağlı kalınarak mümkün olabileceğini düşünüyorlardı. Atatürk’ün bilim anlayışı ve bilimin toplumsal rolü hakkındaki düşünceleri büyük ölçüde bilinmektedir. Bu konuda henüz yeterli düzeyde olmasa da nispeten zengin bir literatür oluşmuş durumdadır. Özellikle büyük bilim tarihçimiz Aydın Sayılı’nın Atatürk’ün bilime yaklaşımı konusundaki eserleri ve yayınları çok önemlidir. İsmet İnönü’nün de gerek dünyaya bakışında gerekse toplumsal dönüşümle ilgili düşüncelerinde bilim merkezi bir yer almaktadır. Ancak İnönü’nün bilim anlayışıyla ilgili hemen hiçbir çalışma yapılmamıştır. Oysa bilimsel zihniyetin, bilimsel araştırma ve eğitimin, teknolojik inşanın ülkemizde gelişmesinin en büyük öncülerinden biri de İsmet İnönü’dür. Genç Cumhuriyetin en zor koşullarında, eğitim seferberliği, üretim ve ulaşım teknolojisinin geliştirilmesi, çok yüksek düzeylerde seyreden bulaşıcı hastalıklara ve çocuk ölümlerine karşı büyük başarı kazanan sağlık seferberliğinin yürütülmesi, eğitici radyo yayınlarının başlatılması ve ülke çapında yaygınlaştırılması çalışmaları, Türkiye’nin elektrifikasyonu ve daha başka çalışmalar, İsmet İnönü’nün başbakanlığı döneminde gerçekleştirilmiştir. Bilimsel metotlarla yürütülen bütün bu çalışmalar ve başarılar, İnönü’nün bilim anlayışıyla da doğrudan ilgilidir. Öte yandan İnönü’nün bilim anlayışını ve toplumsal dönüşümde bilime verdiği rolün önemini onun bazı açıklamalarında da görebiliyoruz. Örneğin, 1925 Eylül’ünde toplanan ilk tıp kongresini açarken yaptığı konuşmada Cumhuriyetten söz ederken (bugünkü dilimize uyarlanmış olarak), "Bilimin matematiksel ilkelerine ve bilim insanlarının öğretilerine dayanan Cumhuriyet" şeklinde bir tanımlama yapmaktadır. 1 İsmet İnönü, 1719 Eylül 1929 tarihinde toplanan Üçüncü Milli Türk Tıp Kongresi’nin açılışında yaptığı konuşmada ise şunları söylemektedir: "Aziz arkadaşlarım, size çalışmalarınızda başarılar dilerim. Sizin başarınız, bilimin zaferidir. Bilimin zaferi ve ondan en büyük yararı sağlamak, Cumhuriyet’in başlıca emeli ve hedefidir." (Sürekli alkışlar). 2 İsmet İnönü, bilimin ve bilimsel biçimde düşünme yetenek ve alışkanlıklarının ülke çapında yaygınlaştırılmasına da büyük bir önem veriyordu. Onun bu yaklaşımını, Mehmet Refik (Fenmen), Cumhuriyet döneminin ilk popüler bilim dergisi olan Fen Âlemi dergisini yayımlamaya başladığında, ona göndermiş olduğu şu telgraf metninde de açık olarak görebiliyoruz; "Elektrik mühendisi, müderris Mehmet Refik Beyefendi’ye, Kıymetli Fen Âlemi’ni, iftihar ve sevinç ile okudum. Mühendislik ve kültür hayatımızda sahip olduğunuz mevkiiyi, bilimsel yayınları halk tabakalarına ulaştırmak için gösterdiğiniz gayret ve girişim ile yeni bir alanda yararlı kılmak istiyorsunuz. Girişiminizi tebrik ederim. Muhtaç olduğumuz, yaygınlaşmasını ve gelişmesini arzu ettiğimiz bir girişimdir. Bu vesileyle de hürmetlerimi bildiririm." 3 İsmet İnönü’nün bilim anlayışının kapsamlı olarak incelenmesi, Türk devriminin ideolojisinin doğru anlaşılması bakımından zorunludur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle