Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör taşıdıklarında yavaşlıyorlar diyor araştırmacılar. Bir karbondioksit molekülü taşıdıklarında, iki misli, iki molekül taşıdıklarında ise üç misli enerjiye gerek duyuyorlar. araştırmacı. Bu da Fermi paradoksları için bir açıklama olabilir: Yabancı uygarlıkların bizi bulacak kadar zamanları olmadı henüz. İnsan gerçekle yüzyüze gelmekten asla korkmadığı, o gerçeği inatla aradığı, yani bilimsel olarak yaşadığı sürece dünyada mutluluk için bir ümidi olabilecektir UZAYLILARI NİÇİN BULAMIYORUZ? Galaksimiz, milyarlarca yıldan bu yana varlığını sürdürdüğü ve milyarlarca yıldızdan oluştuğu düşünülürse, zeki uygarlıklarla dolu olması gerekirdi. Ama ne var ki uzaylıların dünyayı ziyaret ettiklerine dair hiçbir kanıt yok. Düşünceleri "Fermi paradoksları" olarak bilinen Nobel Fizik Ödüllü Enrico Fermi, daha 1950 yılında "Uzaylı FOLİK ASİT BEYNE İYİ GELİYOR Hollandalı bilim adamları 800 kişinin katılımıyla gerçekleştirdikleri üç yıllık bir araştırma sonucunda, düzenli folik asit alımının, yaşlı insanların beyin yetisi üzerinde olumlu etki yaptığını buldular. Wageningen Üniversitesi’nden Jane Durga’nın, The Lancet dergisindeki araştırma yazısına göre folik asit alan katılımcılar, bilgileri daha iyi hatırlayabilmişler. İlerleyen yaşla birlikte beynin yetisi de zayıflamakta. Bilim insanları uzun bir süredir folik asit oranındaki düşüş ve kandaki zararlı aminoasit homosisteinin artışı yüzünden beyin yetisinin zayıfladığını tahmin ediyorlardı. Ayrıca yüksek homosistein oranı, bunama ve Alzheimer hastalığına da yol açabilmekte. Folik asit homosistein yoğunluğunu düşürüyor. Durga ile çalışan araştırmacılar yaşları 50 ila 75 arasında değişen ve yüksek homosistein değerine sahip 800 kadar kadın ve erkeğin bilişsel yetilerini incelemişler. “Folik asit alan grupta homosistein seviyesi düştü” diyor araştırmacılar. Bu grup ayrıca algılama ve reaksiyon hızının ölçüldüğü testlerde de daha ba Hepimiz Hayvanız Son günlerde ikide bir televizyon haberlerinde ve gazete sayfalarında karşımıza çıkarılan «Hepimiz Hrant'ız», «Hepimiz Ermeniyiz», «Hepimiz Türküz», «Hepimiz Mustafa Kemâl'iz» gibi pankart yazılarına en son Sayın Işıl Özgentürk'ün «Hepimiz solcuyuz» ibaresi eklenince nihayet sabrım taştı. Doğru olamayacaklarını bile bile insanlar bu tür lafları neden ederler? Ne hepimiz merhum Hrant Dink olabiliriz, ne Türkmen veya Ermeni olmayan herhangi bir etnik kökenden gelen bir T.C. vatandaşı Ermeni olabilir, ne kendini Türk hissetmeyen birini zorla Türk yapabilirsiniz, ne de herhangi birimiz 68 yıl önce vefat etmiş olan Mustafa Kemâl olabiliriz. Bendeniz de sağcı olmadığı gibi solcu da değildir. Amma, hepimizin istesek de istemesek de olduğumuzu inkar edemeyeceğimiz bir şey var: Hepimiz zoolojik sınıflamada adı Homo sapiens olan birer hayvanız. Bu aidiyetimizin bizi ilgilendirmesi gereken çok önemli özellikleri var: Hayvan olduğumuz için, evrimin bize milyonlarca yıllık bir gelişme sonucu bahşettiği içgüdüler, davranış biçimleri ve nihayet bir aklımız var. İçgüdülerimizin en önemlisi hayatta kalmak ve türümüzü sürdürmek. Yani bizim bekamıza göz diken ile mücedele etmeye hazır olduğumuz gibi, elimize geçen her fırsatı değerlendirerek soyumuzu sürdürmek gibi bir dürtüye de sahibiz. Üstelik öğrenme yetilerimiz herşeyden önce annemizden öğrenmeye bağlı. Vücudumuz avcılık yaptığımız günlere göre şekillenmiş: Ayak parmaklarımız kavramaya değil, koşmaya müsait hale gelmiş (çünkü epeydir ormanda değil, açık stepte avlanıyoruz); dişilerimizin göğüsleri emzirmenin de yanında birer cinsel cazibe organı olarak da büyümüş ki avlanan erkeği avının bir kısmını yuvasına getirmeğe ikna edebilsinler. Vücudumuz bol hareket istiyor; etmezsek sağlığımızı kaybediyoruz. Yani henüz pek genç olan tarım (±8000 yıl), insanın biyolojik evrimine etki edememiş. Aklımız emniyetimizin bilgiden geçtiğini farketmiş. Ama bilgiye her zaman ve her şart altında ulaşmak mümkün değil. Onun için gene aklımız bizi aşırı korkulardan koruyabilmek için yalan söyleme ve yalana inanma özelliklerimizi geliştirmiş. Şimşek çaktı mı "Zeus yapıyor" deyip Zeus'a yakararak şimşekten korunmaya çalışmışız. Ancak akıl, işlerin bu kadar basit olmadığını da keşfetmiş ve gözlemden bağımsız muhakemenin emniyetli olmadığını, hattâ pek zararlı da olabileceğini göstermiş. Masada (İbranice Metzudakale) olayını hatırlar mısınız? Orada Roma'ya direnen 1000 kadar yobaz (kana'im) Musevi, dirençlerinin başarılı olamayacağını görünce topluca, çocuklarını da öldürerek, intihar etmişlerdi. Masada'nın Peter O'Toole gibi büyük bir aktörün Roma'nın Judea valisi Lucius Flavius Silva'yı canlandırdığı bir filmini seyretmiştim. Masada düştükten sonra tanıdığı Musevi şefi Elazar ben Ya'ir'in cesedinin başına gelen Silva etraftaki çocuk cesetlerine dehşet içinde baktıktan sonra: «Hepsi bunun için miydi?» diye sormaktan kendini alamıyor. «Delirmemek için icat ettiğiniz bir yalan uğruna bu çocuklara kıymak yazık değil mi? Halbuki ben size uygarlık getirmek için buradaydım.» Orada inancın yarattığı bu vahşet karşısında dehşete düşen Romalı'ya hak vermemek ne mümkün? Benzer bir inanç, Bayan Margo Goebbels'in altı çocuğunu öldürdükten sonra kocasıyla birlikte intiharına neden olmamış mıydı? Bayan Goebbels'in davranışını her aklı başında insan korkunç bir sapıklık olarak yorumlar; ama Masada'daki aynı korkunçluktaki toplu intihar, Musevi tarihinin sözümona altın sayfalarından biri addedilir. Böyle bir çifte standart akla sığar mı? Aynı çife standart Brecht'in Stalin'in cinayetlerini «gerekli» görmesine neden olmamış mıydı? İnsan gerçekle yüzyüze gelmekten asla korkmadığı, o gerçeği inatla aradığı, yani bilimsel olarak yaşadığı sürece dünyada mutluluk için bir ümidi olabilecektir. Tüm diğer «akıldışı» irrasyonel yolların nereye gittiğinin zengin örnekleri tarihin kanlı sayfalarını doldurur. Onun için ben hayvanlığımın bilincinde, o hayvanı ve çevresini tanıyabilmek için çaba gösteriyorum. Bunu hep birlikte yaparsak mutluluk için bir ümidimiz olabilir. Kendini olduğundan başka birşey sananların sonu Masada'dakilerin veya Bayan Goebbels'in akıbetidir! CBT 1038/5 9 Şubat 2007 lar nerede" diye sormuştu. NielsBohr Enstitüsü (Kopenhag) bilim adamı Rasmus Bjørk, Fermi’nin sorusuna basit bir yanıt buldu: Uzaylılar hala arayış içindeler. New Scientist dergisindeki yazıya göre, Samanyolu’nun sadece yüzde 4’ünün uzay sondalarıyla taranması on milyar yıl sürebilir. Bjørk’un düşünceleri şöyle: Samanyolu’nun yaşanabilir sınırı galaktik merkezin etrafında bir halka oluşturmakta. Bu halkanın iç çapı 10 bin, dış çapı ise 35 bin ışık yılı kadar. Bu bölgede yaşanabilir on milyar civarında güneş bulunmakta. Bir uygarlık bu bölgeyi en kısa sürede taramak isterse, en iyi yöntem hedef bölgeye, uçarken 40 bin kadar yıldızı inceleyebilecek sekiz küçük araştırma sondası göndermek olurdu diyor Bjørk. Sondalar ışık hızının yüzde 10’u kadar hızlı hareket ettikleri zaman, böyle bir sistemin araştırılması 100 bin yıl kadar sürebilir. Bundan sonra ise ana sonda diğer bir bölgede hareket ederek aramaya devam eder. Sonuç olarak Samanyolu’nda toplam olarak 40 bin yıldızlı 260 bin sistemin araştırılması gerekir ki bu da son derece yavaş bir süreç diyor Bjørk. Sekiz sonda yerine iki yüz sonda gönderilip sadece 10 bin sistem tarandığında arama süresi 400 milyon yıla düşebilir. Işık hızını aşan yolculuklar mümkün olmadıkça bu sürece hiçbir alternatif göremiyor şarılı olmuş. Öyle ki yetenekleri ortalama olarak iki ile beş yıl genç insanlarla karşılaştırılacak kadar iyileşmiş. Uzmanlar tarafından sağlıklı bir beslenme için önerilen günlük folik asit dozu 400 mikrogram. Tam buğday ürünleri, karaciğer ve ıspanak veya brokoli gibi sebzelerde bu vitamin Bkompleksi içinde bulunur. Folik asit eksikliği kalp dolaşım sistemi bozukluğuna neden olduğu gibi, embriyonun yetersiz gelişimine sebep olabilmekte. Folik asit Kanada ve Amerika gibi ülkelerde uzun bir süredir unlu gıdalara karıştırılmakta. Bu şekilde özellikle de yenidoğanlarda görülen tipik hastalıklarda önemli bir azalma sağlandı diyor uzmanlar. Nilgün Özbaşaran Dede