20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SİNİRBİLİM Doğum tarihimiz akıl sağlığımızın belirleyicisi mi? Kişiliğimizin, doğduğumuz zaman etkisi altında olduğumuz yıldız tarafından belirlendiği gibi bir iddiayı çoğumuz, bilimsel bir temele dayanmadığı gerekçesiyle safsata olarak kabul ederiz. Ne var ki doğum tarihimizin yalnızca kişiliğimizi değil, sağlığımızı özellikle zihinsel sağlığımızı etkilediğini gösteren bilimsel bulgular, gözardı edilemeyecek kadar sağlam kanıtlara dayanıyor. ılın hangi döneminde doğduğunuz depresyon, şizofreni ve anoreksiya nevroza gibi hastalıklara yakalanma riski ile ilgili küçük fakat önemli ipuçları verir. Burada sorun mevsimlerin zihinsel sağlığınızı etkileyip etkilememesi değil, nasıl etkilediğidir. Bu sorunun yanıtlanması, zihinsel hastalıkların önlenmesi veya tedavisinin yolunu açabilir. Doğum tarihinin insan sağlığı üzerindeki etkisi, ilk kez 1929 yılında İsviçreli psikolog Moritz Tramer’in kış mevsiminin sonlarına doğru doğan insanların şizofreniye yakalanma eğilimlerinin daha yüksek olduğunu tespit etmesiyle fark edildi. Bugün kuzey yarıkürede şubat, Kaldı ki burada söz mart ve nisan ayında doğanlarda, yılın diğer konusu olan yıldız güneşaylarında doğanlara tir. Buna bağlı olarak oranla şizofreniye yakahangi yarıkürede doğdulanma riskinin yüzde 5ğumuz, doğum anında ve 10 daha yüksek olduğu döllenme sırasında hangi biliniyor. Bu etki son yıllarda yapılan çalışmamevsimsel koşulların gelarda da doğrulandı ve çerli olduğu, güneş ışığıbu etkinin küçümsennın yoğunluk derecesi gimeyecek boyutta olduğu bi etmenler, yakalanacagörüldü. Danimarka’dağımız hastalıklarla ilgili ki Aarhus Üniversitesi bazı ipuçları verebilir. Hastanesi’nin yürüttüğü bir çalışma, şizofreni hastalığı söz konusu olduğunda, kış aylarında doğmanın yol açtığı riskin, şizofren anne/baba veya kardeşe sahip olmanın yol açtığı riskin iki katı olduğunu ortaya koyuyor. Hangi mevsimde doğduğunuz diğer hastalıklarda da etkisini gösteriyor. İngiltere’deki 25.000 intihar vakası üzerinde yapılan son bir çalışma, doğum günleri nisan, mayıs ve haziran aylarında olan intihar girişimci sayısının, yılın diğer aylarında doğanlara göre yüzde 17 oranında daha fazla olduğunu ortaya çıkarttı. Bu dönem, kuzey yarıkürede ilkbaharın sonu, yaz mevsiminin başına denk geliyor. Benzer şekilde kuzey yarıkürede anoreksiya hastası insanların nisan ve haziran ayları arasında doğmuş olma olasılığı yılın diğer aylarında doğma olasılığından yüzde 13 daha fazla. Ancak bütün bunlar yılın son aylarında doğmanın daha iyi olduğu anlamına gelmemeli. Sonbahar aylarında doğmak ise panik atak hastalığına yakalanma riskini yüzde 8 oranında arttırıyor. Ayrıca sonbahar doğumlu erkeklerin alkolizm tuzağına düşme olasılığı daha yüksek. Değişik mevsimlerde doğmanın, değişik psikiyatrik hastalıklara yakalanma riskiyle bağlantılı olması epidemiyologların yıllardır üzerinde durdukları bir konu. Son zamanlara kadar kış ve ilkbahar aylarında Y ki doğumların, şizofreni ve anoreksiya riskini artırmasının nedenlerini araştırmak için yapılan çalışmalar, daha çok annenin hamilelik sırasındaki sağlığı üzerine odaklanıyordu. Bu çalışmalara göre, bebeğin gelişimindeki kritik süreçte annenin geçirdiği viral bir hastalık bebeğin beyinsel gelişimini olumsuz yönde etkileyebiliyor. 1980’li yılların başlarında yapılan çalışmalar ise, grip ve kızamık gibi viral hastalık salgınlarını izleyen aylarda doğan insanların ileri yaşlarda şizofreniye yakalanma riskinin arttığını gösteriyordu. Ne var ki başta Atina Georgia Üniversitesi’nden Stephen Miller’in yaptığı araştırma olmak üzere 1999 yılında yapılan geniş kapsamlı araştırmalar 750.000 kişi üzerinde viral hastalık salgınları ve şizofreni vakaları arasında anlamlı bir ilişkinin olduğunu doğrulamadı. MELATONİN HORMONUNUN ROLÜ Enfeksiyonların fetüsün gelişmekte olan beynini etkilediği fikri, bazı bilim adamları tarafından hâlâ destek görüyor. Ancak son çalışmalarda ilgi, annenin sağlığı üzerine odaklanıyor. Örneğin hamile kadının ne kadar güneş ışığına maruz kaldığı veya sıcaklığın anne üzerinde etkileri araştırılıyor. Güneş ışığı, uykuuyanıklık döngüsünü düzenleyen melatonin hormonunu baskılar. İngiltere, Merseyside’daki Peasley Cross Hastanesi’nden psikiyatrist Emad Salib, bu hormonun hamilelikte veya dobozuklukları uzmanı Beth Watkins, anoreksiya ile ğumda çok önemli bir rol oynadığını söylüyor. İlkbadoğum mevsimi arasındaki ilişkiyi daha farklı bir açıhar mevsiminin sonlarında doğmak ile intihar eğilidan ele alıyor. Watkins’e göre mevsimler fetüs üzemi arasında yakın bir ilişki olduğunu ortaya koyan bir rinde değişiklikler yaratmaz; ancak mevsimsel etkiler, çalışmanın yazarlarından biri olan Salib, bu çalışmayeme bozukluğuna yatkın olan bebeklerin, yılın beliryı geçen yıl British Journal of Psychiatry isimli dergili dönemlerinde doğmasını kolaylaştırır. Anoreksi de yayımladı. Diğer başka çalışmalar da intiharın hastalarında, aynı hastalığa yakalanmış anne/baba kendisinin de mevsimsel bir trend izlediğini gösteriveya kardeşe sahip olma olasılığı, genel nüfusa oranyor. Bu trend, gün ışığının maksimum değerlere ulaşla 8 mislidir. Bu yakının, çoğunlukla annenin olması tığı aylarda zirve yapıyor. Salib bunu şöyle açıklıyor: Watkins’in farklı düşünmesine yol açtı. Aşırı zayıf "Nisan, mayıs, haziran aylarında dünyaya gelen inannelerde mevsimlere bağlı olarak değişen ne olabisanlar temmuz, ağustos ve eylül lir? "Bu insanların doğurganlığı bıçak aylarında anne karnına düşer. 27 Ocak 2007 tarihli sırtındadır" diye konuşan Watkins, Dolayısıyla gelişmelerinin kritik "Anoreksiya eğilimi ile ilişkili aylarda New Scientist dergiaylarında melatonin düzeyi yükdoğan bebekler, temmuz ile eylül ayları sinde yer alan "Doğuseklerde seyreder. Bu da beyinde arasında döllenmiştir. Yüksek sıcaklık, mun Laneti" isimli mabazı değişiklikler yaratır. Bu değianoreksik bir annenin doğurganlığını arşiklikler yaşamın ileri evrelerinde kalede, bilimden çok tıran bir faktör olmasın?" diye soruyor. intiharı körükleyebilir." astrolojiye yakın gibi Watkins ve meslektaşı Kate Willoughby, İngiltere’de anoreksiya hastası ve duran bu konunun asHAVA SICAKLIĞININ diğer yeme bozukluğu olan yaklaşık 400 lında sağlam bilimsel ROLÜ kadını izledi. İngiltere’de, ortalama sıtemellere dayandığı Londra’daki St.Georges Hascaklık yalnızca temmuz ve ağustos aylaanlatılıyor. tanesi Tıp Fakültesi’nden yeme rında 15 derecenin (santigrat) üzerine çıkar. Bu aylarda daha fazla sayıda anoreksiya hastası kadının hamile kaldığı belirtiliyor. Bu da Watkins’in iddiasını güçlendiren bir olgudur. İki bilim insanı, daha sonra, çalışmalarını Avustralya’daki 200 hasta üzerinde sürdürdü. Sydney civarında haziran, temmuz ve ağustos aylarında –kış mevsimi ortalama sıcaklık 15 derecenin altına düşer. Beklenildiği üzere bu dönemde daha az sayıda kadının hamile kaldığı tespit edildi. Nihai olarak bilim adamları yıl içinde sıcaklığın ortalama 25 derecede seyrettiği Singapur’daki anoreksiyalı kadınları izlediler. Burada doğum tarihine bağlı olarak belirgin bir hastalık artışı görülmedi. Watkins sıcaklık etkisi olarak algılanan gelişmelerin, doğum öncesi güneş ışığına maruz kalma etkisi olarak da değerlendirilebileceğine dikkat çekiyor. Bu da şizofrenidoğum mevsimi konusunda bugün en fazla kabul gören varsayımdır. 2005 yılında Avustralya’daki Queensland Akıl Sağlığı Araştırmaları Merkezi’nden John McGrath, enlem yükseldikçe, kış aylarında doğan çocukların şizofreniye yakalanma eğiliminin o kadar yüksek olduğunu söylüyor. Kuzeyde 30 ile 60 dereceler arasında bu risk yüzde 5, 60 dereceden sonra yüzde 10’dur. tamininden gerektiği kadar yararlanamayan farelerin beyinlerinin lateral ventricle denilen bölgesinin anormal ölçülerde geliştiğini ortaya çıkarttı. Şizofreni hastalarında da lateral ventricle bölgesi anormal büyümüştür. Lateral ventricle bölgeleri büyümüş olan fareler normal farelere oüranla daha fazla koşuşturur. Bu davranış, antipsikotik bir ilaç olan haloperidol ile dengelenir. Haloperidol, dopamin nörotransmiterini önler ve şizofreniyi tedavi eder. McGrath, D Vitamini eksikliği ile sinir gelişimi anormalliklerinin en azından farelerde birbirine bağlı olduğunu söylüyor. Aynı ilişki insanlarda da geçerli midir? Bu soruyu yanıtlamak için ellerinde yeterli veri olmadığını belirten Grath, "Henüz bu konu üzerinde çalışıyoruz" diyor. ekim ayında, çok azı nisan ayında doğmuş değişikliklere rastlanmış. Chotai ayrıca doğum mevsimi ile serotonin, dopamin ve noradrenalin düzeyi arasında da bir bağlantı olduğunu ileri sürüyor. Ve "yenilik peşinde" ve "ödüle bağımlı" gibi birtakım kişilik özelliklerine göre bunlardan bir harita oluşturuyor. Bütün bu çalışmanın sonucunda oldukça uyumlu eşleşmeler ortaya çıkıyor. Örneğin serotonin metabolit düzeyi (5H I GEN FAALİYETLERİNİN ARAŞTIRILMASI Bu basit açıklamanın mevsimlerin zihinsel sağlık üzerindeki etkileri için yeterli olup olmadığı bilinmese de nihai hedef, mevsimsel trendlerin altında yatan moleküler mekanizmayı ortaya çıkartmak ve buna bağlı olarak yeni tedavi yöntemleri geliştirmektir. McGrath’a göre D vitamini hücre çekirdeğindeki genleri açıp kapatma becerisine sahip olduğu için, bunun eksikliği kişinin önemli proteinlere sahip olup olamamasına ve şizofreni riskinin artmasına yol açabilir. İsveç’teki Umea Üniversitesi’nden Jayanti Chotai, duygudurumu ile ilgili nörotransmiterleri kodlayan genlerin faaliyetinin nasıl değişeceği gibi daha geniş kapsamlı bir soru üzerinde kafa yoruyor. Chotai ve meslektaşları, daha çok ortak genlerin üç varyasyonu ile ilgileniyor. Bunlar: • Triptofan hidroksilaz (TPH): Serotoninin sentezini sınırlar ve tek kutuplu depresyonun ve intiharın tetikleyicisi olarak değerlendirilir • Serotonin (5hidroksitriptamin) taşıyıcı gen (5HTT): Depresyon ve iki kutuplu bozukluğa yol açar. • Dopamin D4 reseptör geni (DRD4): Bunun bir versiyonu psikoza yol açar. Chotai bütün bu çalışmalardan elde ettiği bulguları şöyle açıklıyor: "Bir insanı akıl hastalığına yatkın hale getiren spesifik bir gen varyantı söz konusu ise ve o kişinin doğum tarihi ve anne karnındaki dönemi ile ilgili bir etmen bu geni faal hale getiriyorsa, belirli bir dönemde doğan hastalarda bu gen varyantından bol miktarda bulunması çok büyük bir olasılıktır." Chotai ve meslektaşları 950 şizofreni, tek kutuplu veya çift kutuplu depresyon hastası üzerinde yaptıkları çalışmalarda bu çıkarıma uygun sonuçlar elde ettiler. Depresyondaki bir hastanın, doğum tarihine uygun bir şekilde serotonin geninde –çoğunluğu ocak ayında doğmuş mutasyon saptanırken, benzer şekilde bir şizofreni hastasının dopamin geninde –çoğunluğu Kuzey yarıkürede yaşayan insanlarda bazı zihinsel hastalıklara yakalanma riski doğum günleri ile bağlantılıdır. GÜNEŞ IŞIĞININ ROLÜ Kış enfeksiyonlarının etki yaratmadığına inanan McGrath, mevsimsel güneş ışığı azlığının etkilerine odaklanmayı tercih etti. Yağmur mevsiminden sonraki üç aylarda doğan insanlarda şizofreni vakalarının daha sık görüldüğünü ortaya çıkartan Baltimore’daki Maryland Psikiyatrik Araştırma Merkezi’nden Erickde Messias’ın yaptığı çalışmadan ve ekvatora yakın ülkelerden kuzeye göç eden koyu derili insanlarda şizofreninin daha fazla görülmesini ortaya çıkartan çalışmadan esinlenen McGrath, Queensland’de görülen şizofreni vakaları ile kış aylarındaki doğumlar arasındaki bağlantıyı çözmeye uğraştı. Güneş ışığı, D vitamini üretimini tetikleyerek vücudu etkiler. Fetüsün beyin gelişimi için D vitaminine ihtiyacı vardır. Ancak burada sorun kuzey yarıkürede kış aylarında yeterli miktarda güneş ışığının bulunmamasıdır. McGrath Londra’da yaşayan insanlar ile ilgili gözlemlerini şöyle açıklıyor: "Londra 51 derece kuzey enleminde olduğu için bütün gün çıplak dolaşsanız dahi, kış aylarında yeterli miktarda D vitamini üretemezsiniz." McGrath, D vitamini eksikliği ile doğum tarihi bağlantısının sonuçta şizofreni riskini artıran bir olgu olduğunu düşünüyor. Sinir bilimci Darryl Eyles ile birlikte çalışan McGrath, hamilelik döneminde D vi CBT 1038/12 9 Şubat 2007 CBT 1038/13 9 Şubat 2007 AA) düşük olan insanların şubat ile nisan ayları arasında doğmuş olmaları daha büyük bir olasılıktır. Aynı şekilde duygudurum bozuklukları yaşayanlar da bu aylarda doğmuş olabilirler. Yenilik peşinde koşanların da nisan ile mayıs ayında doğanları sayıca daha fazladır. Chotai’ye göre doğum tarihi, genlerin faaliyetini veya ifadesini değiştirerek temel kişilik özelliklerini etkiliyor. Ancak bu yönde anahtar çevre faktörünün ne olduğu henüz bilinmiyor. Bu konuda daha bilinmeyen çok şey var. Örneğin kritik değişikliğin döllenme ile başlayan hamilelik süresi içinde ne zaman oluştuğu da bilinmiyor. Bütün bu bilinmeyenler göz önünde bulundurulursa, bu alanda yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlar, anne adaylarının aile planlarını değiştirmelerine yol açacak kadar belirleyici değil. Bilim adamlarının bu konuda söyleyebilecekleri tek şey, kış bebeklerinin pek çoğunun şizofreniden uzak bir yaşam sürecekleri ve bahar bebeklerinin yeme bozukluklarıyla baş etmek zorunda kalmayacakları yönünde kuvvetli bulguların bulunması. Gelecekte zihinsel bozukluklar ile doğum mevsimi arasındaki ilişkinin biyolojik temelleri anlaşıldığı anda bu bozuklukların nasıl onarılacağı da anlaşılmış olacak. Çeviren: Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 27 Ocak 2007 SİNİRBİLİM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle