Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DUYURU GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam DNA Sergisi Boğaziçi Üniversitesi'nde DNA’nin ikili sarmal yapısını keşfeden James D. Watson’la DNA Dünyasına Yolculuk DNA yapısının keşfinin 50. yıldönümü dolayısıyla daha önce New York, Chicago, Zürih, Berlin ve Ankara'da bulunan James Watson sergisi şimdi İstanbul'da Boğaziçi Üniversitesi'nde...DNA molekülünün yapısını keşfeden bilim insanlarından, Nobel Ödülü sahibi James D. Watson’ın kaleminden moleküler biyoloji ve genetiğin tarihini anlatan sergi 20 Şubat 2007’e kadar Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs Özger Arnas Salonu’nda pazartesicuma günleri 09:0017:00 saatleri arasında gezilebilir. Elli yıl önce James Watson ve Francis Crick, yirminci yüzyılın temel buluşlarından birini gerçekleştirdiler: DNA'nın ikili sarmal yapısını çözdüler ve böylece molekülün bir nesilden diğerine nasıl bilgi aktardığını anladılar. Bilim ve tıpta büyük gelişmelere yol açacak bu buluş, moleküler biyolojide bir devrim başlattı. Watson’un çalıştığı Cold Sprıng Harbor Laboratuvarı yüz yıldır genetik konusunda araştırmalar yapan bir araştırma ve eğitim kurumudur. Araştırma programı kanser, nörobiyoloji, bitki genetiği, genomik ve biyoinformatik konularına odaklanmıştır. Laboratuvarda yapılan çalışmalar üç Nobel ödülü kazandırmıştır. Bilimsel bilgi, insanın erişebildiği en sağlam, en güvenilir bilme etkinliğinin bir ürünü. Ne var ki, bilimsel bilgiyi, onu elde etme tutumu, tavrı ile anlayabiliyor muyuz? Bilimsel bilgi anlayışımız da tıpkı bilimsel bilginin çok önemli bir niteliği gereği açık uçlu olmalıdır. Gizem Payı Bilime bakıştaki kapalı uçluluk, açı darlığı, giderek fanatik bir tavra varan sığ bakış, beni hem üzmüş hem düşündürmüştür. Bilimsel araştırmanın hangi temel inançlarla yapıldığı, bu araştırmayı gerçekleştirenlerin anlam dünyası, bilim anlayışları, bilimden beklentileri, çalışma alanlarına, içinde yaşanan kültüre bağlı olarak tarih boyunca değişiyor. Bilimi başlatan temel kaygının, yaşamı sürdürmek için önümüze çıkan somut sorunların, çözüm çabalarının yanında, varlığın yapısını, sürecini anlama merakı olduğunu da söyleyebiliriz. Bilimsel araştırmanın bu iki boyutu zaman zaman birbirine karşıt tutumlarmış gibi görünse de birbirlerinin tümleyenleridir. Anlamadan sorun çözme, sorun çözme etkinliği taşımayan anlama; basmakalıp anlamlarıyla, teori ve pratik birbirinden ayrı değil. Bilim, örneğin doğa bilimlerinden fizik, evreni belli bir biçimde anlatıyor bize, belli bir biçimde anladığı için: Kuarklar, karadelikler, süperiletkenlik… İki yüzyıl önce bilimin sunduğu evren daha farklıydı; çıkarımımız yerindeyse, iki yüz yıl sonra da bugünkünden farklı olacak. Demek ki bilimin kavradığı gerçeklik, değişen kuramlar, modellerle önümüze konuyor. Demek ki bilimsel bilgi açık uçlu bir bilgidir. Demek ki şu andaki bilimsel bilgimiz, belli bir tarihsel süreç içinde gelişen bilgi donanımımız belli koşullar altında, "şimdilik böyle gördüğümüz" evreni sunuyor bize. Araştırdıkça, sorguladıkça, öğrendikçe değiştirip dönüştürüyoruz onu. Bilimsel bilginin saygınlığı da bu araştırıp sorgulamaya, eleştiriye açık değişebilme özelliğinden kaynaklanıyor. Çünkü bu bilgide gizem payı var! Ne demek gizem payı? Bildiğimizin daha henüz bilmediğimiz boyutları olacağı kaygısıyla bilgimizi açık uçlu bırakma tutumu. Kuşkudan ne farkı var? Kuşku, B. Russel’ın deyimiyle "sağlıklı" olduğunda bilimsel çalışmalarda yararlı. Kuşku, gizeme göre daha "küçük boyutlu" bir bilme tavrı. Gizem, varlığın metafizik kavranışıyla ilgili (Gizem sözü, taşıdığı "mistik" çağrışımlardan dolayı birçok bilimcinin tüylerini diken diken edebilir! Oysa "gizem"i hiç de gizemli bir anlamda kullanmıyorum. "Makro düzeyde kuşku" da diyebiliriz ona!). Dayandığımız temel inançların farklı olabileceği düşüncesi, bir gizem payı bırakmaya götürebilir bizi! Varlık gerçekten bilimin bize sunduğu gibi midir? Örneğin dünya merkezli evren anlayışına yüzyıllarca inandı insanlar, Kopernik devrimi gibi, evren anlayışımızı kökünden sarsacak bilimsel devrimler olabileceğini düşündüğümüzde bir gizem payı bırakmamız gerekmez mi bilimsel bilgilerle ilişkimizde? Gizem payı bırakma tutumu, yalnızca epistemolojik, bilgi ilgili alanda değil, estetik ve etik alanlarında da anlamlı bir tutum olarak görülebilir. Sanatçı, yaratıcı sanatçı, doğayı, toplumu, tek tek insanları, gizem payı ile görmez mi? Onlardaki sonsuzluğu, farklı olabilen yanları kavramaya çalışmaz mı? Gizem payı verilmeden yaşanan yaşam ne denli tekdüze, sıkıcı, basmakalıp olur, düşünsenize! Hiçbir şey size şaşırtıcı gelmiyor, her şey bildiğiniz beklediğiniz gibi oluyor! Bilginizi hayata uyduracağınıza, hayatı bilginize uyduruyorsunuz! Nasıl olacak da yeniyi, farklıyı yakalayacak, yaşamdan öğreneceksiniz? Yaşamın sizden öğrenmesini mi istiyorsunuz, yoksa? Yaşamdan üstün müsünüz? Bilimsel bilgi böyle mi gelişti? Yaratıcı sanatçılar böyle mi çalışıyor? Yoksa Ahdiatik’te söylendiği gibi güneşin altında yeni bir şey yok mu? Gözümüz eskidiği için yeni olanı göremiyor olamaz mıyız? Gizem payı bırakılmayan insan ilişkileri, birbirini ele geçirip yönetme odaklı ilişkilerdir. Sevgilim gizem payı ile görüldüğünde sevgilidir; "öteki" insan, kendi biricikliği, sonsuzluğu içinde gizemini hiçbir zaman tüketemeyeceğim bir saygın varlıktır. Gizem, mistik öğretinin tekelinden kurtarılmalı! Yaşamın anlamını tüketip anlamı yozlaşmış bir dünyayı cehennem olarak yaşayan çağımın entelektüeli, gözlerinin önünde çırılçıplak apaçık duran gizemi görmeyi, mistik yöntem pazarlayıcıların etkisinden kurtulup ne zaman başaracak? Çankaya Evrim Günleri Biyoloji yüzyılımızın bilimi ve evrim kuramının ışığı olmadan biyolojide hiçbir şey anlamlı değil... Peki, evrim kuramının yaşamımıza etkileri neler? Neden grip aşıları her yıl yenileniyor, kuş gribi neden tehlikeli, antibiyotik direnci ne demek? Evrim kuramı, yeni zirai bitkilerin ıslahında, doğa korumada, biyoteknolojide hatta mühendislikte nasıl kullanılıyor? Tüm bu soruların cevabı Evrim Çalışma Grubu tarafından, Çankaya Belediyesi Toplumsal Dayanışma Merkezi’nin (TODAM) desteğiyle düzenlenen Çankaya Evrim Günleri’nde. Ankara Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Mayıs’a kadar her ay gerçekleştirilmesi planlanan Çankaya Evrim Günleri 16 Şubat Cuma 15:3018:00: Günlük Yaşamda Evrim, Dr. Tuğrul Giray (Porto Riko Üniversitesi). Evrim, Bağışıklık Sistemi ve Kanser: Dr. Şevket Ruacan (Hacettepe): Türkiye ve Dünyada Buğdayın Evrimi: Dr. Musa Doğan (ODTÜ). Anadolu'da Hijyen Kavramının Evrimi: Dr. Şükran Sevimli (Van Yüzüncüyıl) 17 Şubat Cumartesi 15:0017:00; ODTÜ Yerleşkesi Kültür Kongre Merkezi Kemal Kurdaş Salonu’nda. Kuram, Kavram ve Anlam Olarak Evrim: Dr. Yaman Örs (Akdeniz Üniversitesi). Evolution and Us (Biz ve Evrim): Dr. Andrew Berry (Harvard Üniversitesi) İlk Antik Gemi Laboratuvarı Kimya şirketi BASF, İstanbul Üniversitesi tarafından kurulan Türkiye’nin ilk Antik Gemi Koruma, Onarım ve Yeniden İnşa Laboratuarı’nın yenileme çalışmalarını üstlendi. Marmaray Projesi çalışmaları sırasında Yenikapı’da bulunan antik Bizans gemilerinin kalıntılarının koruma altına alınarak restore edilmesi amacıyla kurulan laboratuvar bu destekle yenileniyor. Yenikapı’da bulunan Bizans kenti Theodosius’un kalıntıları ve antik gemiler üzerinde yapılan çalışmalar, bugüne kadar İstanbul’da yapılan en önemli arkeolojik kazı kabul ediliyor. Yüzlerce yıl önce denizin çekilmesi sırasında kum altında kalan ve toprağın mükemmel şekilde muhafaza ettiği 13 gemi kalıntısının dokuzu, İstanbul Üniversitesi Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü tarafından kayıt altına alınıyor. Tarihi ve bilimsel değeri çok yüksek olan antik gemilerin onarılabilmesi için gelişmiş teknolojik altyapıya sahip özel bir laboratuara ve modern kimyanın yardımına da ihtiyaç var. Basınç ve nem nedeniyle yumuşamış ve formunu kaybetmiş olan kalıntıların onarım öncesinde yeniden sertleştirilmesi için özel kimyasal maddelerin kullanılması gerekiyor. CBT 1038/ 11 9 Şubat 2007