20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KENT KÜLTÜRÜ Kuralsızlık ve yasadışılık kentleşememenin göstergesidir On binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insanı birlikte yaşatan kural ve yasalar olmazsa kentler de olmazdı. Yerleşme kuralsız olmaz. Göçerlerin çadırları da bir düzene göre kurulur ve bir toplumsal örgütlenme altyapısına oturur. Kentlere dolan milyonlar kent vatandaşı görevini yerine getirecek kültür, davranış ve disiplin sahibi değillerdir. Bu olgu bütün dünyada en iyi incelenmiş bir olgudur. Kente uyum kısa vadeli bir süreç değildir. Doğan Kuban leri temsil etmezler. Aslında bundan şikâyet etmek de doğru değildir. Bu toplum kültürü homojenliği anlamına gelir. Otomobil ehliyeti veren, trafiği kontrol edenle, araba sürücüsü kardeş çocuklarıdır. Birisi ötekinin kural dışılığını görmezlikten geliyorsa, olaya bakışlarının benzerliğinden kaynaklanır. Onun için ‘park edilmez’ levhasının altında 24 saat park eden araba vardır. Bu kadar açık bir kuraldışının Belediyenin gözü önünde olması Belediyenin olmadığı anlamına gelmez. Kuralın gerçek dışı, soyut öğretilerden kaynaklandığın gösterir. Başka bir deyişle toplumun kuralları henüz doğru dürüst koyamadığın gösterir. Çünkü yasadışı gerçekten yasadışı ise, %60’ı yasadışı bir inşaat dünyası belediye, hatta bir devletten söz etmeye olanak vermez. Böylece kötü belediyeden, ahlaksız zabıtadan, rüşvet alan kamu görevlisinin yasadışı davranışlarından söz etmek gerçekleri tam yansıtmaz. Bunlar tanımlanması yapılamamış kurumların, tanımı belirsiz temsilcileridir. Türkiye, tıpkı kentlerinin konutları gibi inşaat halinde ve her an ilk tasarımı değişebilecek bir kent toplumuna sahiptir. Kuşkusuz 15 milyonluk bir kentte herhangi bir olgunun sınırlarının doğru saptanabileceğini düşünmek de zordur. Yarım yüzyılda nüfusu 15 kat artmış bir İstanbul’un, özellikle nüfusu her yıl bir milyondan fazla artan fakir bir ülkede, kurumları ve uygulamaları tanımlamak belki de olanaksızdır. Bu artan nüfusu dilencileştirmemek, milyonlarca işçiyi serseriye, caniye döndürmemek, bütün sorunlardan daha önemlidir. Bu bitmemişliğin kentleşme ile ara kesitinde toplumu bekleyen sorunlar Ortaçağ’ın veba salgınları kadar alarm vericidir. Onun için her dakika sırıtıp olumlu mesajlar uyduran idareciler yerine, ciddi kamu temsilcilerinin, yüzlerini asmadan, halka gerçekleri yansıtmaları, ideolojik şaklabanlıklara sarılmadan, halka olanakların sınırlarını anlatmaları, halkın katılımını sağlamaları kuşkusuz çok yararlı olacaktır. Bu davranış idarecilerin temel sorumluluğudur. CBT1037/22 2 Şubat 2007 irlikte yaşama kurallarının bilimsel, kurumlaşmış ve yasalaşmış olanları, geleneklerden, törelerden gelenleri ve insanlık bilincini yansıtanlar vardır. Devlet ve Belediye yasaları birlikte yaşamanın kurallarını saptar. Bu genelde kişinin varlığının, kimliğinin, özgürlüğünün korunması bağlamında örgütlenmedir. Devlet ve Belediye kişiyi şiddete karşı korur. Sağlığını, işini, barınağını güven altına alır. Hak eşitsizliğine engel olur. Bunlar günlük yaşama uygulandığında sağlık hakkı, eğitim hakkı, çalışma hakkı, ulaşım hakkı, toplanma hakYasalar karşısında kı, barınma hakkı, beslenme zengin konutu fahakkı, üretim hakkı ve bunların yapısal karşılığı olan kir konutundan hastane, okul, işyeri, yol, daha ayrıcalıklı meydan, konut, çarşı, pazar, olmaz. Kent ulaşıfabrika demektir. mında yürüyenler, Toplumsal eşitsizlikler fiotobüse binenler, ziksel yapıya yansır. Gecekondu, apartman, villa, saray özel arabasına biolacaktır. Fakat barınma nenler olacaktır. hakkı eşittir. Yasalar karşısınFakat ulaşım hakda zengin konutu fakir konukı eşittir. Özel aratundan daha ayrıcalıklı olmaz. Kent ulaşımında yürübaya otobüsten yenler, otobüse binenler, özel fazla hak verilmez arabasına binenler olacaktır. Fakat ulaşım hakkı eşittir. Özel arabaya otobüsten fazla hak verilmez. Daha doğrusu bir özel otomobil bir iki kişi, otobüsler yüzlerce kişi taşıdıkları için yüz kişi taşıyan otobüsün bir kişilik arabadan daha fazla hakkı olması sosyal adalet gereğidir. Belediye bütün hizmetleri eşit dağıtır. Bu düşey eşitlikler dışında yatay eşitlikler de vardır. Kaçak inşaat yapmak, başkalarına göre ayrıcalık sahibi olmaktır. Bunu yapanlar ve göz yumanlar, toplumu dengesizliğe sevk edenlerdir. Bu dengesizlik kent boyutunda düzensizlik ve çirkinlikle sonuçlanır. Çünkü yasadışı yapı kamu kontrolünden kaçan yapıdır. Dolayısıyla kurallara da uymaz. Yasa ve kurallara uymayan yapının, eğer varsa, bir kent oluşumunun akıl ve estetiğe uygun olduğu düşünülen bütün ölçütlerine uymaması doğası gereğidir. Gerçi kural içinde kalarak düzensiz ve çirkin olanla, kuraldışı düzensiz ve çirkin olan, sonuçta birbirlerinden çok farklı olmayabilirler. Ne var ki, eğer kurallar iyi saptanmışlarsa, en azından vatandaşların hakkını yemeyen ve olasılıkla daha itinalı bir tasarım umudu olabilirler. B Türkiye gibi kaotik ve kuralsız bir yapı ortamında çok zengin bir kuralsızın, bütün kurallılardan daha güzel bir yapısı da olabilir. Fakat bu bağlamda genelleme yapılamaz. Yapanlar da kaosu teşvik etmiş olurlar. Türkiye’de yasadışılık, halkın idareye kafa tutması değildir. İdare ile halk arasında, çok kez menfaat mekanizmasına bağlı, ‘consensus’lar oluşur. Kaldı ki, gecekondu affı bağlamında çok iyi bilindiği gibi, yasadışının yasallaşması bildiğimiz bir süreçtir. Bu şu anlama gelir: Yasadışılık geçici, aydınlanmayı bekleyen bir belirsiz durumdur. Yasadışılık ya da kuralsızlık toplum örgütleşmesinin ve kurumlaşmasının kent çapında henüz gerçekleşmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Sosyolojik açıdan eğitim düzeyi Ortaçağla 19. yüzyıl arasında kalmış, fakat 20. ve 21. yüzyıldaki büyük politik ve toplumsal atılımlarla yüzeyi cilalanmış bir bilgi ve kültür birikimi ile çağdaş kent kurgularını bugünden yarına bütünleştiremeyiz. Onun için Türkiye’de planlama sözcüğü toplumsal içeriği olmayan boş bir kalıp olarak kalmaktadır. Bu kalıbı hazırlayan bürokrasi (devlet ve belediye) ve bu kalıbın içini dolduracağı varsayılan toplumsal uygulama değişik kaynaklı olgulardır. İTHAL TANIM YEREL YORUM Genelde tanımlar ithal, yorum yereldir. Ne var ki uygulamanın iki ucunda da aynı toplum vardır. Belediye Başkanı ve onun bilimsel danışman ve yardımcıları ile kentte oturanlar aynı toplum bilinci içinde yetişmişlerdir. Değişik eğilim 4. Kemik İliği ve Transplantasyunu ve Kök Hücre Tedavileri Kongresi Türk Hematoloji Derneği’nin düzenlediği 4. Ulusal Kemik İliği Transplantasyonu ve Kök Hücre Tedavileri Kongresi 14 Mart 2007 tarihleri arasında BursaUludağ’da yapılacak. Kemik iliği transplantasyonu (veya kök hücre nakli) dünyada gelişmelere paralel olarak yaklaşık 20 yıldır ülkemizde de başarıyla uygulanıyor. Başlangıçta kök hücre kaynağı olarak kemik iliği ve çevre kanından elde edilen kök hücreler kullanılıyordu. Daha sonra bunlara kordon kanından elde edilen embriyonik kök hücrelerin kan hücreleri dışında değişik doku hücrelerine (nöron, mykard hücresi, kemik ve kıkırdak hücresi) gibi farklılaşabildiğinin gösterilmesi ile kök hücre araştırmaları, günümüzün bilim ve teknoloji gündeminin en önemli, aynı zamanda en tartışmalı konusu haline geldi. Son gelişmeler amminos sıvısındaki kök hücrelerinde bu amaçla kullanabileceğini düşündürüyor. Bu kongrede kök hücre nakli ile ilgili klinik uygulamalar ve sürdürülen yeni çalışmalar konularının uzmanları tarafından ortaya konacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle