20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dünyada halkların evrim anlayışı Prof. Dr. Bahattin M. Baysal, Türkiye Bilimler Akademisi Şeref Üyesi nsanların dünyada başka tür canlılardan ortaya çıktığı kavramı semavi dinleri benimseyenler tarafından kabul edilmez. "Akıllı tasarım" görüşünün okullarda biyoloji programlarına sokulması çabaları sürüyor. Bu gayretlerin amacı, insanların tanrı tarafından yaratıldığı inancını sürdürmektir. 11 Ağustos 2006 sayılı"Science" dergisinde yayımlanan bir makalede son yirmi yılda evrim kuramı konusunda A.B.D., Japonya ve Avrupa’da yapılan kamuoyu anketlerinin sonuçları tartışıldı. Harris anketi denilen oylamada, bu ülkelerdeki yetişkinlere, evrim kuramı ile ilgili olarak, "İnsanların daha önce yaşayan hayvan türlerinden gelişerek oluştukları" konusundaki görüşleri soruldu (1,2). Bu beyanın, doğru veya yanlış, ya da kararsız olarak yanıtlanması istendi. Sayfadaki Çizelge’de 2005 yılında 34 ülkede yapılan anketlerin sonuçları görülüyor. Anketlerin yapıldığı ülkeler ve ankete katılan yetişkin sayıları ile bu beyana, doğru veya yalnış, ya da kararsız oyu verenlerin yüzdeleri sıralandı. Çizelge’den Avrupa ülkeleri ile Japon İ ların büyük çoğunlukla evrim kuramını benimsedikleri görülüyor. A.B.D.’de evrim kuramına doğru diyenler % 40, Türkiye’de ise bu oran % 25’tir. Sonuçların yorumlanmasında, özellikle A.B.D.’de dinsel görüşlerin ve politik kutuplaşmaların etkileri tartışılıyor. Bilimsel araştırmalarda biyolojik bilimlerin öne geçtiği bir dönemde, genetik bilgilerin yetersizliği belirtilirken, evrim kuramının okullardaki programlarda yer alması ile ilgili olarak, bilim eğitimcilerinin işlerinin ne denli güç olduğu vurgulanıyor. Türkiye gibi nüfusunun % 98’i Müslüman olan bir ülkede, evrim kuramına inananların sayısı % 25, bu konuda kararsız olanların sayısı da yaklaşık % 25 dolaylarında. Dogmatik inançlara bağlı insanların sayısının % 50’de kaldığı görülüyor. Bu tablo üzerinde olumsuz görüş ileri sürenlere katılamıyorum. 21. Yüzyılda bilimin Türkiye’yi daha da güçlü ışıklarla aydınlatacağına inanıyorum. Kaynak: 1. Miller J.D., Scott E.C., Okamoto S. "Public Acceptance of Evolution", Science, 313, 765, 2005. 2. Harris poll no. 52, "Nearly twothirds of U.S. adults believe human beings are created by God", Harris Interactive. New York, July 6, 2005. den olur. ArGe kültürünün yaygınlaştırılmasını amaçlayan bir programın ödenek kısıntısı gibi bir özrü olmamalı. PROJE DEĞERLENDİRMESİNDE SORUN Güven unsurunun dikkate alınması gereken diğer bir husus ise projelerin değerlendirilme şeklidir. Değerlendirmenin panel yöntemi ile yapılacak olması olumlu ama Panel kompozisyonu tereddüt yaratıyor. Projeleri değerlendirecek Panelde Sanayi Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğün’den 1 kişi, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’ndan 1 kişi, farklı üniversitelerin ilgili bölümlerinden 2 akademisyen ve TOBB tarafından belirlenecek 1 sanayici olmak üzere beş kişi bulunacağı belirtiliyor. ArGe değerlendirmesi yapacak uzmanların seçimi de projenin değerlendirmesi de tamamen liyakat esasına göre yapılmalı. Değerlendirme yapacak grup içinde bürokrasiye yer verilmemeli. Ayrıca, sanayiciyi TOBB’un belirlemesi de doğru değil. Proje değerlendirme grubunda bulunan uzmanların, gerekli gördükleri takdirde, değerlendirme öncesi kuruluşu yerinde inceleyebileceği belirtilmiş. Saha ziyareti değerlendirmenin daha sağlıklı yapılması bakımından yararlı olabilir; ayrıca, keyfi uygulamaları önlemek için ziyaretin şekli ve süreç içindeki konumunun netleştirilmesi daha doğru olur. Projelerle ilgili izleme raporları, ödeme planları, sözleşmeye aykırı durumlar ve değişiklik isteklerinin CBT1037/21 2 Şubat 2007 değerlendirilmesi "İzleme Komisyonu"na bırakılıyor. Ancak, bu komisyonun genel müdür başkanlığında, proje izleyicilerinden oluşacak ve ancak genel müdürlük tarafından belirlenen sürelerde toplanacak şekilde öngörülmesi komisyonun işlevselliği olmayacağı izlenimini uyandırıyor. Bir ArGe projesinin izlenmesi önemli bir süreçtir ve projenin başarısı üzerinde de etkilidir. Söz konusu İzleme Komisyonunda tüm izleyiciler yerine her disiplinde veya alt disiplinlerde izleyici gruplarının yer alması daha doğru olur. Toplam proje bedelinin %25’inin kuruluş tarafından nakdi olarak projenin yürütülmesine yönelik test ve laboratuvar çalışmaları gibi hizmetlerin ise projenin yürütüldüğü üniversite tarafından ayni olarak karşılanmasını beklemek gerçekçi değildir. Her iki konuda da katkının proje bütçesi içinde gösterilmesi ve ayni veya nakdi olabilmesi daha uygundur. Projeye verilen ödeneğin harcama ve gider belgeleri beyan edilerek, yani harcama yapıldıktan sonra kullanılabileceği anlaşılıyor. Proje giderlerine % 75’e kadar hibe destek sağlanabilen bir sistemde harcamalar için de benzer bir oran gözetilerek desteğin avans şeklinde verilmesi mümkün olmalıdır. Her dönemin üç ay olduğu ve dönemsel ödemeler için verilen ödenek talep formu ile ilgili incelemenin yaklaşık üç ayda sonuçlandırılacağı göz önüne alınırsa sanayicinin yaklaşık altı aylık bir süre için projede kullanılacak kaynağı sağlaması gerekecektir. Ayrıca, proje kapsamında satın alınacak makineteçhizatın mülkiyeti konusunda açık hüküm yoktur. Sanayici, bedelinin % 25’ini ödeyeceği bir cihazı üniversiteye bırakmak istemeyebilir. Proje yürütücüsüne ayda 700.YTL, yardımcı araştırmacıya 400.YTL telif ücreti, proje ekibindeki yüksek lisans öğrencisine ayda 1.250.YTL, doktora öğrencisine de 1.500.YTL burs ödenebilecektir. Burs miktarları TÜBİTAK projelerinde ödenen miktarla aynıdır ama telif ücretleri için öngörülen miktarlar öğretim elemanları için caydırıcı olabilecek kadar düşüktür. SANTEZ Programına bütün olarak bakıldığında mevzuata ve başvuruya ilişkin belgeler ile destek miktarı ve süreçler de dahil olmak üzere TÜBİTAK programlarını andırdığı söylenebilir. TÜBİTAK programlarında olmayan tek ve en önemli yönü, lisansüstü tez çalışmalarıyla sanayi problemlerini buluşturmasıdır. Benzer amaçlı programların birbirlerini destekleyecek biçimde kurgulanmış olması gerekirken bu haliyle TÜBİTAK ArGe proje desteklerine alternatif gibidir. Program, sorun sahibi olan kuruluşun çözüm üretecek üniversiteyi bulması ve üniversitenin de sorunu çözüp kuruluşa vermesi anlayışı üzerine kurgulanmış görünüyor. Bu yaklaşım, sanayi ve üniversite kesimlerine birlikte çalışma ortamı yaratmaz. Ortam ve proje kapsamındaki yükümlülükler ve sorumluluklar paylaşılmadıkça KOBİ’ler teknoloji ve ArGe kültürü edinemez, üniversitede şirketleşme kültürü yaygınlaşmaz ve üretilecek akademik bilginin ticarileşmesinin önü açılamaz. Ayrıca, çözüm üretecek üniversite ile sorun sahibi kuruluşun kolayca birbirlerini bulamadıkları da unutulmamalı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle