Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör Ressam Ayşegül Yarar'ın çıplak kadın resimlerini içeren bir sergi Gaziantep'te açılınca, 'birisi' veya 'birileri' bunların Gaziantep halkına 'ağır geleceğini' (bu ne demekse) söyleyerek çıplak kadın vücudunun bazı kesimlerini birer 'türban' ile kapattırmış. Gaziantep Halkına Hakaret Eden Kim! KALITIMDAKİ GEN REZERVİ NASIL KULLANILIYOR? Son bir araştırmaya göre, anne babadan geçen iki gen kopyasından genelde sadece bir tanesi kullanılmakta. Amerikalı bilim insanları genlerin %510'unda bir kopyanın çalışmadığını saptadılar. İşleyen veya devre dışı kalmış kopya, anneden veya babadan geçmiş olabiliyor. Tamamen rastlantısal olan bu durum hücreden hücreye bile değişebilmekte. Bu da örneğin neden çok yakın akrabalarda bile belli başlı hastalıklara yakalanma olasılığının farklı olduğunu ve tek yumurta ikizlerinin bile niçin yüzde yüz aynı kalıtım özelliklerine sahip olmadıklarını açıklamakta. Her insan anne ve babadan birer gen alır. Bu iki gen birlikte neredeyse tüm beden hücrelerinin çekirdeklerinde bulunan kromozom çiftini oluştururlar. Bugüne kadarki bilgilere göre bazı istisnalar dışında iki gen kopyasının da Dört bin gen etkinliğini okunduğu ve bilgilerin aktarıldığı sanılıyordu. sistematik olarak incele Koku reseptörlerinin, antikorların ve uyarı madyen Harvard Üniversitesi delerinin yapı planlarını taşıyan kalıtım bölümlearaştırmacısı Alexander ri ve kadınlardaki X kromozomları birer istisnaGirnelbrant, özdeş yapıda dır. Ayrıca her zaman ilke olarak anneye veya olduğu tespit edilen hüc babaya ait varyantların kullanıldığı genler de relerde, bazen anneye ba vardır. Ancak son araştırmada görüldüğü gibi bu durumlar hiç de sanıldığı kadar ender değil. Dört zense babaya ait kopya bin gen etkinliğini sistematik olarak inceleyen nın kullanıldığını görmüş. Harvard Üniversitesi araştırmacısı Alexander Girnelbrant, özdeş yapıda olduğu tespit edilen hücrelerde, bazen anneye bazense babaya ait kopyanın kullanıldığını görmüş. Bundan her şeyden önce kalıtım malzemesinde, genlerin etkinliğini çalıştıran kimyasal devre anahtarı gibi epigenetik etkiler sorumlu tutulmakta. Tek taraflı çalışma sayesinde ortaya çıkan varyant zenginliği her bireyi eşsiz yapan bir faktördür fakat bugüne kadar bilinmiyordu diyor uzmanlar. Bununla birlikte bu durum kötü sonuçlar da doğurabilmekte. Mesela bir gen kopyasında hata olduğu zaman bunun devre dışı bırakılması avantajlıdır. Ancak bunun yerine diğer gen kapatıldığında hastalık riski önemli ölçüde artmakta. Ayrıca iki kopyanın da etkin olduğu hücrelerde, tek kopyayla çalışanlara kıyasla söz konusu gene ait proteinden daha fazla üretilmekte. Bu durum mesela çok fazla üretildiğinde Alzheimer riskini yükselten APP proteini için geçerli. Araştırmacılar bundan sonra 20.000 geni daha inceleyerek devre mekanizmasının tam olarak nasıl çalıştığını ve tam olarak ne işe yaradığını bulmaya çalışacaklar. ğı gibi kalp üzerinde de olumlu etki yapıyor. Iowa Üniversitesi'nde Eric Dickson ile çalışan bilim insanlarına göre hareket ve kalp dolaşım sistemini çalıştırılması nedeniyle sadece spor değil, spor sırasında oluşan uyarıcı maddeler de olumlu etki yapmakta. Araştırma çerçevesinde günlerce hareket halinde olan ve hareket etmeyen fareler karşılaştırılmış. Araştırmacılar farelerde yapay kalp enfarktüsü oluşturunca, hareketli farelerin kalbinde daha az zarar meydana gelmiş. Ancak endorfine yapışan reseptörler devre dışı bırakıldığında sporun kalbi koruyucu etkisi de yok olmakta. Bilim insanları öte yandan, sporun, kalp kasındaki iltihap süreçlerinde ve hücre ölümlerinde katkısı bulunan genlerin etkinliğini de değiştirdiğini fark etmişler. Sonuçlar, hareketin kalp sağlığına neden iyi geldiğini açıklıyor. Daha önceleri gerçekleştirilen araştırmalarla, düzenli hareketlerin kalp enfarktüs riskini düşürdüğünü ve enfarktüsten sonraki yaşama şansını arttırdığı anlaşılmıştı. Düzenli hareketler ayrıca damar sertliği, osteoporoz, inme ve depresyon gibi hastalıkların riskini de düşürmekte. Nilgün Özbaşaran Dede CBT 1080/5 30 Kasım 2007 Gaziantep halkına akıllı insan özelliklerini çok gören bu cahil, bu yobaz, bu akıl fakiri kimdir, çıksın ortaya! Bu kişi Ortaçağda tek tanrılı din tahakkümünde inleyen yerlerde insan vücudunu sözümona kutsal addettikleri için insan kadavraları üzerinde inceleme yapılmasına izin verilmemesi nedeniyle tıbbın ilerleyemediğini bilmez mi? İlerlemesine izin verilmeyen nedir? Amacı, insanın başına gelebilecek muhtelif hastalıklardan, doğum bozukluklarından, kazalardan ötürü, yaşam kalitesinin düşmesine, acı çekmesine, hattâ yaşamını kaybetmesine neden olabilecek biyolojik değişiklikleri tamir etmek veya etkilerini en aza indirmek olan tıp bilimidir. Tıbbın konusu insan vücududur. Bilim gözlem yapmadan ilerleyemez. Tıp insan vücudunun tüm detaylarını bilmeden nasıl ilerleyecektir? Çıplak kadın vücudu niçin utanılacak bir şey olsun, niçin diğer insanlara ağır gelsin? Her insanın vücudu yok mudur? Bazı cilt hastalıkları cinsel organlardan geçer ve buralarda pek korkunç bozulmalara neden olur. Acaba bunların tedavisini de örtü altında, bu organları görmeden mi yapmalıyız? Bu kadar ilkelce bir düşünce olabilir mi? Ya doğum? Sezaryenle doğanlar hariç, herkesin içinden çıktığı vajina niçin saklanılması gereken bir nesne görülmeli? Normal doğum esnasında kadın vajinasını kimden ve nasıl saklayabilir? Doğumda tüm detaylarıyla görülebilen bir vajina bir ressamın fırçasıyla resmedildiği zaman niçin seyredene 'ağır' gelsin? Veya emilerek bebeğe hayat veren meme, niçin görülmemesi gereken bir nesne sayılsın? Denebilir ki tıp amacıyla görülen bir cinsel organla, ressamın tuvale geçirdiği cinsel organ farklıdır: Birinin amacı inceleme, diğerininki teşhirdir! Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük bilim insanlarından biri olan mimarî ve kültür tarihçisi Profesör Doğan Kuban resim ve heykel yapmayan toplumlarda bilimin gelişemeyeceğini her fırsatta söyler durur. Zira resim ve heykel yapmak, soyut olanlar hariç, resmi ve heykeli yapılacak nesneyi büyük bir dikkatle gözlemekle mümkün olabilir. Resim ve heykel yapmak gözlem yeteneğini arttırır. Büyük dâhi Leonardo da Vinci daha iyi insan resmi yapabilmek için anatomi öğrenmiş, zamanının cahil ve bağnaz yobazlarından çekindiği için, gizli gizli teşrih, yani vücudu kesip biçerek inceleme yapmıştır. Her jeoloji öğrencisine bugün bile mostra başında gördüklerini yalnızca fotoğraflamakla kalmayıp, gördüklerini arazi defterine çizmesi öğütlenir. O çizim esnasında öğrenci 'bakmakta' olduğu doğal nesneleri 'görmeği' öğrenir. Görmek, başlı başına bir eğitim işidir. Hele hele öğrenmediği şeyleri de görebilmek başlı başına bir dehâ eseridir. Bugün herkes 'kayaç tabakaları' veya 'katmanları' dediğimiz çökel yataklarını bilir ve baktığı mostralarda bunları görür. Bilir misiniz ki, modern çağların kurucularından olan Descartes tamamen kuramsal olarak 'tabaka' kavramını ortaya atana kadar çizilmiş hiçbir resimde açıkça kayaç tabakaları görülmez! Yani, bugün en aşikâr kayaç özelliklerinden addettiğimiz bir yapı, tüm insanlık tarafından binlerce yıl boyunca fark edilememiştir! Buradan da gözlemde eğitimin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Sanatın en önemli vasfı, sanatçıya kendini muhtelif şekillerde ifade imkânını vermenin de ötesinde, sanatçının hitap ettiği kişi ve toplumların hayal gücünü arttırmasıdır. Hayal gücü ise yaratıcılığın en önemli bileşenidir. 18.yüzyılda büyük Alman filozofu Immanuel Kant'ın ilk kez açıkseçik belirttiği gibi, yaptığımız her icat, aslında icat ettiğimiz şeyin kendi hayal gücümüz tarafından beynimizde yaratılmış bir resminin başkalarıyla paylaşabileceğimiz bir şekilde (yazıyla, resimle, heykelle, maketle vs) ifadesinden veya gerçekleştirilmesinden ibarettir. Her varsayım hayâl gücünün ürünüdür. Her hipotez, her bilimsel ilerlemenin ilk adımıdır. Hayal gücü olmadan bilim olamaz. Bu nedenle sanatla uğraşmayan, resim ve heykel yapmayan toplumlar bilimi kısa bir süre yapabilseler bile sürekli üretemezler. Gaziantepte çıplak kadın vücudunu, Gazianteplilere 'ağır geleceği' gerekçesiyle örttüren insan müsveddesi, işte toplumunun elinden gözlem yeteneğini ve hayâl gücünü alarak onu hayvanlığa mahkum etmek isteyen bir mücrimdir! Kimdir bu mücrim? Çıksın ortaya. Çıksın ki onu milletinin önünde teşhir edelim. Teşhir edelim ki ulusumuz bu tür haşerâtdan korunmayı öğrensin!