22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP menlere, ders öğretmenlerine kadar sürece herkesin katıldığı bütünsel bir yaklaşımın gerekliliği görülür. Ancak, böyle bir yaklaşım ülkemizin okullarında şu anda pek görülmemektedir. Bu nedenle okul ruh sağlığını korumaya yönelik müfredatı ve ders kitapları hazırlanmış olan bir karakter gelişim eğitim programı aşağıda kısaca özetlenmiştir. “Duyguların Eğitimi”, “Etik Değerler Eğitimi”, “Sağlıklı İletişim Eğitimi”, “Zorbalık:Çeşitleri, Çözümleri”, “Anlamlı Yaşamak Eğitimi” isimleri altında Beyaz Yayınları ve Oran Yayınları tarafından lise ve ilköğretim öğrencileri için yayınlanan, derslerde kullanılabilen bu kitaplar öğrencilerin bireysel ve sosyal gelişimlerine rehberlik yapmaktadır. Bu konulardaki müfredat programı onay için Haziran 2006'da Talim Terbiye Kuruluna verilmiş olup onayı beklemektedir. Bu gelişim eğitimi programının birinci basamağı duygularla ilgili farkındalık yaratma, ekip çalışmasını destekleme amaçlı duyguların eğitimi veya duygusal zekâ eğitimidir. Karakter gelişimi eğitiminin ikinci basamağı ise Etik Değerler Eğitimidir. Dürüstlük, güvenilirlik, adalet, empati, düşüncelilik, saygı, sorumluluk, vefa, iyi vatandaş, zamanında, yanında olmak, erdemlilik, verdiği sözü tutmak, sadakat, dostluk, ilkeli olmak, kibar, iyi dinleyici, hazırlıklı, paylaşımcı, hoşgörülü, yanında, hedefleri olmak, özgüven, güçlü kişiliğe sahip olmak, vb. gibi toplumumuzda gün geçtikçe yitip giden birçok etik değer yine bir müfredat programı dahilinde öğretilir. Karakter gelişim eğitiminin üçüncü basamağı öğrencilerimize sağlıklı iletişim becerileri kazandırmaktır. (Gordon, T., 1996) ÖSSFelsefe Grubu sorularına eleştiri Milyonlarca kişiyi her açıdan ilgilendiren ÖSS, belli yönleriyle toplum tarafından kurcalanıyor: Sınava kaç kişi katıldı? Kaç kişi açıkta kaldı? En başarılı kentler hangileri? Ne var ki, sınav sorularının içeriği ve biçimi söz konusu olduğunda, dershanelerin dışında ses getiren doğru dürüst bir akademik tepkiyi göremiyoruz. Doğrusu birkaçı dışında, ilgili profesörlerden de pek ses çıkmıyor! Mehmet Arif Tungul, Final Dergisi Dershanesi, Felsefe Öğretmeni, Küçükçekmece şubesi müdürü, mehmettungul@hotmail.com P BUNLAR YOK OLMADI VARLAR... Toplumumuzda ve her toplumda var olan ancak yokmuş gibi davranılan bir konu duygusal, sözel ve fiziksel zorbalıktır. Zorba sözcüğü zorlamak kökünden gelir. Bu sinsi, gizli yaşam deneyimleri duyguları zorlanan kişide yaşam boyu sürebilecek derin yaralar açar. İngilizce eğitim literatüründe 'Bullying' adı altında geçen bu kavram ülkemize yabancıdır. (Davranış tüm okullarda vardır ama tanımı yoktur). (Pikas, A., 1989) Psikoloji ve psikiyatri literatüründe bu kavrama en yakın olan istismar, kötüye kullanım gibi sözcükler kullanılsa bile bu sözcük 'bullying' sözcüğünün tam karşılığı olmamaktadır. İstismar sözcüğünün karşılığı 'abuse' olup zorbalıktan daha ağır bir anlam içermektedir. İsim takmak, oyuna almamak, alay etmek, aşağılamak, dışlamak, söylentiler çıkarmak, korkutmak, psikolojik baskı uygulamak, başkalarının malını almak veya malına zarar vermek gibi davranışlara duygusal veya sözel zorbalık denir. Zorbalığa dayalı bir dünyada sözel, duygusal şiddet en az fiziksel şiddet kadar iz bırakır, belki de daha fazla…Okullar sözel, duygusal ve fiziksel şiddetin yoğun olduğu topluluklardır. Bu eğitim programının dördüncü basamağı zorbalığı engelleme, bir sonraki basamağı ise çocuklarımıza ve gençlerimize anlamlı yaşamaları, yaşamlarına anlam katmaları konusunda rehberlik olmalıdır. Bu program yaklaşık sekiz yıldır İzmir Özel Deniz Koleji'nde de uygulanmakta, olumlu sonuçları deneyimlenmektedir. Böyle bir eğitimin ülkemizde bütünsel bir yaklaşımla benimsenmesi, tüm çocuklarımızın ruh sağlıklarının okullarda duyarlılıkla korunması dileklerimle… rof. Dr. Celal Şengör ile Prof. Dr. M. Kadıoğlu'nun coğrafya sorularına ilişkin sızlanmaları hatırlardadır. Prof. Dr. Celal Şengör gibi donanımını dünyaya onaylatan birinin eleştirileri ses getirmiyorsa, benim gibi son 20 yıldır ülkenin en büyük dershanelerinde çalışan bir felsefe öğretmeninin deneyim açısından ne önemi var! Yeni Adana gazetesinde Prof. Dr. Uluğ Nutku'nun ilginç bir saptaması vardı. Diyor ki: “ÖSS soruları yanlışlarla dolu. Yanlış sorunun doğru cevabı olmaz. 1973'ten beri sorulan bütün felsefe sorularını inceledim. Şöyle oranlar çıktı: %20 soru yanlış, %40 doğru olarak gösterilen seçenek yanlış, geri kalan %40 isabetlidir. Bu bir skandaldır. ÖSS, anonim (isimsiz) olmaktan çıkarılmalıdır. Soruları hazırlayanlar sonradan açıklanmalıdır.” Son yıllarda felsefe grubu soruları hem içerik hem biçim hem de alan açısından bir tuhaflık içeriyor. Örneğin, 2007'deki soru: “Sınır Tanımaz Doktorlar Örgütü'nün açıklamalarına göre, ilaç araştırmaları, genelde, büyük ilaç firmaları tarafından finanse edilmektedir. Finansal kaynakların çoğu, az sayıda kişinin kullanacağı ilaçlarla ilgili araştırmalara ayrılmaktadır. Her ne kadar bu ilaçlar da insanlar için yararlı olsa da etik açıdan rahatsız edici bir durum söz konusudur. Parçada sözü edilen rahatsız edici durum aşağıdakilerden hangisidir? “A)Bilimsel araştırmadan ticari yarar beklenmesi B)Bilimsel çalışmalara finansal kaynak ayrılması C)Bilimsel çalışmaların uzman olmayan kişilerce yürütülmesi D)Bilimsel araştırma sonuçlarının gündelik yaşama uygulanması E)Bilimsel araştırmaların gizlilik içinde yürütülmesi” Sizce bu soru bir felsefe mi, sosyoloji mi, psikoloji mi yoksa mantık sorusu mu? Bu bir sosyoloji sorusu olarak sorulmuş. Aslında bu soru bu haliyle daha çok bir felsefe sorusu kurulumundadır. Üstelik, her seçenekte boşuna tekrar edilen “bilimsel araştırmaçalışma” terimlerini soru yönlendirme içerisinde kullanılsaydı, bu kadar tekrara da gerek kalmazdı. Bence bu soruları hazırlayanlar ÖSYM'nin Prof. Dr. Durmuş Ali Özçelik tarafından hazırlanan “Test Hazırlama Kılavuzu” adlı eseri okumuş olsalardı, test sorusu yazılımında daha titiz olurlardı. MANTIK SORULARI Gelelim mantık sorularına: 1. 2006 ÖSS'de 26.ncı çıkarım sorusu. Doğru yanıt olarak A seçeneği şöyle ifade edilmiştir: “Öncüllerin ve sonucun değilinin aynı anda doğru değer almaması”. Çok yanlış bir ifade; çünkü “öncüllerin ve sonucun değili” denildiğinde hem öncüller hem de sonuç değillenir. Halbuki bir çıkarımın “dolaylı kanıtlama yolu “ ile denetlenmesinde. öncüller değillenmez, sonuç değillenir. O halde doğru ifade: “öncüller aynen yazılıp, sonuç ise değillendiğinde” şeklinde olmalıydı. (Soruyu düzenleyenler Türkçe öğretmenlerine sorsunlar!) 2. 2007 ÖSS'de 26.ncı soru: Bilgi yanlışlığıyla ilgili bir soruydu. Uyarılarımız üzerine iptal edildiği için sorun kalmadı. 3. 2007 ÖSS'de kurgulanan kıyas sorusunda istenen öncül yerine oturtulduğunda karşımıza şöyle bir kıyas (dedüksiyon) çıkar: CBT1080/22 30 Kasım 2007 l.öncül: “Bütün açlık çekenlere yardım edilmelidir ll.öncül: Bu adam açlık çekiyor Sonuç: Öyleyse ben ona yardım etmeliyim” Şimdi dikkat: a) Her öncül bir önermedir ama her önerme öncül değildir. Peki önerme nedir? Önerme, “bildiri kipinde bir cümle ile dile gelen, doğru ya da yanlış bir sav veya yargı” (Prof. Dr. Cemal Yıldırım, Mantık, doğru düşünme yöntemi, sayfa.16). Prof. Dr. Doğan Özlem ise Mantık adlı eserinde önermeyi tanımladıktan sonra şöyle diyor: “İddia ve yargı bildiren cümle türü haber (bildiri) cümlesi olarak anılır ki, mantıkta bu cümle türüne karşılık olan şey önermedir”.(Sayfa.110) Şimdi soruyorum: “Bütün açlık çekenlere yardım edilmelidir” nasıl bir cümle türüdür? Benim yanıtım şöyle; bu cümle, bir haber (bildiri) cümlesi değildir; bir dilek, temennidir. Dolayısıyla “Bütün açlık çekenlere yardım edilmelidir”, “herkes açlık çekenlere yardım eder” anlamına gelmez. Yani bu cümle tümel bir önerme anlamı vermez, ama tümel anla“Uluğ Nutku: “ÖSS somı verir gibi görünüruları yanlışlarla dolu. yor. Bu sadece bir öneridir; üstelik bir Yanlış sorunun doğru doğruluk değeri de cevabı olmaz. 1973'ten yoktur. Kısacası “Büberi sorulan bütün feltün açlık çekenlere yardım edilmelidir”, sefe sorularını incelebirileri açlık çekenledim. Şöyle oranlar re yardım edebilir, çıktı: %20 soru yanlış, kimileri de etmeyebilir anlamına gelir. %40 doğru olarak gösSonuç; dilekler, terilen seçenek yanemirler, sorular önerlış, geri kalan %40 me cümlesi oluşturmaz. isabetlidir. Bu bir b)Sorunun sonuskandaldır.” cunda (sonurgu) yer alan “BEN” terimi öncüllerde yoktur. Zira, BEN terimi, “bütün açlık çekenlere yardım edilmelidir” cümlesinde yer aldığı belli değildir. O halde kıyas kuralları gereği, “öncüllerde bulunmayan sonuçta olamaz” ile de uyuşmuyor. c)Peki bu soruyu şöyle sorsalardı: “Tüm açlık çekenlere yardım ederim bu adam açlık çekiyor öyleyse bu adama yardım ederim” Bu kıyas için birileri çıkıp: “şu hatayı yaptınız” diyebilir miydi? 2007 ÖSS deki 28. no'lu psikoloji sorusunda “alt ben” (libido) diye yazılmış. Bu da yanlış libido, cinsel enerjidir. “Alt ben”in karşılığı, Fransızcada “le ça”, İngilizcede “id” dir. Terimler doğru kullanılmalıdır. Felsefe dersinin sorularının ise zaten Türkçe sorularından neredeyse farkı yok. Asıl meraklandığım ise şudur: Ülkemizdeki sınavlar bir gün Fransa'daki bakaloryadaki gibi ucu açık olsaydı: * Ben neyim sorusunun tam kesin bir yanıtı var mıdır? * Verip karşılığını beklemek her değiştokuşun ilkesi midir? * Karşılıklı ilişkiler, barışın ilerlemesinde rol oynuyor mu? * Arzu, gerçeklikle yetinebilir mi?, türden sorulara, Prof. Dr. Server Tanilli'nin dediği gibi yanıt verecek kaç öğretim üyesi, kaç parlamenter vardır?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle