Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör dan, yavaş yüklenen web sayfaları, kullanılamayan yönlendirmeler, sinir bozucu reklam ilanları ve görüntülenemeyen sayfalar sorumlu tutulmakta. Sonuçlar, İnternet kullanıcılarının tüm web sayfalarının Google gibi hızlı ve işlevsel olmasını istediklerini gösteriyor. Ne var ki bir çok web sayfası ve bunların sunucuları aynı hizmeti vermiyorlar. Kötü tasarlanmış web sayfaları yüzünden kullanıcıların öfkelendiklerini ve dikkatlerinin dağıldığını söyleyen bilim adamları, şirketlere daha kolay kullanılabilir web sayfaları hazırlamalarını öneriyorlar. Peçe çok daha öncelerden Arabistan ve Mezopotamya'da kadınlar tarafından «theristerum» adı altında ve sıcağa karşı bir korunma aracı olarak kullanılıyordu. İÇKİ İÇEN KADIN DAHA UZUN MU YAŞIYOR? Avustralya’da on bini aşkın yaşlı kadınla gerçekleştirilen uzun vadeli bir araştırma sürpriz bir şekilde sonuçlandı. Ara sıra içki içen kadınlardaki ölüm riski hiç içki içmeyenlere göre daha düşük Yetmiş yaşın üzeri 12.000 kadının incelenmesine dayanan uzun vadeli araştırmaya göre ara sıra içilen içkinin yaşlı kadınların yaşam kalitesini yükselttiğini ve ömrü uzattığını gösterdi. Altı yıllık araştırma süresince hiç içki içmeyen denekler arasında ölenlerin sayısı ara sıra içki içenlerin neredeyse iki katı kadardı diyor bilim adamları. Çok ender olarak içki içen kadınlardaki ölüm riski ise ara sıra içenlere göre 1,6 misli yüksek. Araştırmayı yöneten bilim kadını Julie Ellen Bytes, "Journal of the American Geriatrics Society" dergisinde arı sıra ölçülü olarak tüketilen alkolün sağlığa yararlı olabileceğini düşünüyor. Alkolün sağlık üzerindeki olumlu etkisi şarabın içindeki maddelere ve iştah açıcı etkisine bağlanıyor. İçki içen kadınların diğerlerine göre daha sosyal olduklarını söyleyen bilim kadını, sosyalleşmenin de sağlık üzerinde olumlu etki yaptığına inanıyor. Hazırlayan: Nilgün Özbaşaran Dede Dini Adetlerin Kökleri ve Bilimsel Tarihin Önemi Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ Hanımefendi'nin Sümer tarihi ile yazdıkları nedeniyle mahkemeye verilmesi skandalını ibret ve dehşetle izlediydim. Ancak beni dehşete sürükleyen o anda Türkiye gibi uygarlıktan nasiplenememiş ve geri kalmış, halkı büyük ölçüde bilgisiz bir toplumda olanlardan ziyade, insan denen akıllı varlığın nasıl kendisine belletilen herhangi bir şeyi (kaynağı ne olursa olsun), gözleriyle gördüğü (veya gözle görüldüğünü bir başkasından belgeleriyle öğrendiği) bir hakikate tercih ettiğini bir kez daha görmemdi. Beyin tembelliği diye betimleyebileceğimiz bu insan özelliği büyük ölçüde genetik bazı şartlanmaların yarattığı alışkanlıklar nedeniyle kültürel kökenlidir ve insan tarihinde gördüğümüz büyük felâketlerin en önemli kaynaklarından biridir. İnsanın ilk öğretmeni annesidir. İnsan hayatta kalabilmek için gerekli pek çok marifeti ve alışkanlığı annesinden öğrenir. Anneye «inanmak», dolayısıyla, hayatta kalma savaşı için gerekli önemli bilgileri edinmiş olmakla eş anlamlıdır. Evrim, insana bu kıymetli bilgileri her ne bahasına olursa olsun «saklamayı» kodlamıştır; ancak kültürel evrim biyolojik evrimden hızlı olduğu için, insan annesinden öğrendiğini, gözleriyle görerek öğrendiğinden veya kendisine gözlem raporu olarak sunulanlardan daha gerçek addetmekten vaz geçememiştir. Dinler tarihini biraz incelemiş olanlar bile bilirler ki, henüz Paleolitik (kaba ve yontma taş çağları) dönemde (kabaca günümüzden 78000 yıldan önce; yani Dördüncü Zaman Buz Çağları döneminde) insanın yaratan, yani tanrı olarak kabul ettiği ve kendisine tapındığı ilk varlık annedir, yani kadındır. Dünyanın ve toprağın hemen tüm mitolojilerde kadın olarak kabul edilmesi, bilhassa Neolitik dönemde (cilâlı taş devri) tarımın gelişmesiyle iyice farkedilen, içinden canlı çıkartma özelliğidir. İlk insanın «topraktan yaratıldığı» efsanesi de ekilen tohumdan bitki türemesi gözlemiyle anne=dünya=toprak eşitliğinin birleştirilmesinden çıkmıştır. Dolayısıyla annesinden öğrendiklerine kendi gözleminin bile ötesinde «inanan» insan, Tanrı buyruğu olarak kendisine belletilenlere de, aynı evrimsel içgüdüyle inanır ve onun gözlemle naksedilmesine izin vermez. Peki iki tanrı çarpışırsa ne olur? Veya iki din karşı karşıya gelirse? Her insan kendisine önce öğretilmiş olan tanrıdan öğrendiklerinden vaz geçmemeye çalışır. Bu nedenle tüm dinler, mezhepler vb aslında kendilerinden önce gelenlerin gerçek yoldan sapmış oldukları, buna mukabil kendilerinin insanları gerçek yola döndürmek için geldiklerini, yani bir geriye dönüşü temsil ettiklerini iddia ederek ortaya çıkarlar. Bu şekilde insanları «yeni» dine, (veya yeni mezhebe) onun aslında «en eski dini» (veya gerçek dini) temsil ettiğini söyleyerek kazanma yolu seçilir. Örneğin, kaç kere dindar Müslümanlardan «aslında Hz. dem de Müslümandı» sözünü duymuşumdur. Dinlerdeki bu muhafazakârlık elemanı, onları sık sık eski dinlerin pek çok öğesini kendilerine mâl etmeye itmiştir. Örneğin tâ Sümerlerden beri bilinen insanın topraktan yaradılışı efsanesi, Tufan efsanesi ve daha pek çokları büyük Sâmi dinlerine (aslında tek bir din geleneğinin Musevîlik, İsevîlik ve Muhammedîlik olarak betimlenebilecek üç kolu) dahil edilmiştir; Müslümanlıktan önceki Kâbe'nin kutsiyeti, baştanrının adı ve kurban kesme gibi öğeler, Müslümanlık öğretisi içine alınmıştır (bilhassa bkz. Daum, W., 1985, Ursemitische Religion: Kohlhammer, Stuttgart). Beni bu yazıyı yazmaya iten de elime bugün (28/XII/2006) yeni gelmiş olan meşhur Ortaçağ ansiklopedisti Seville psikoposu Isidor'un (?560636) «Etimolojiler» isimli kitabının bu yıl ilk kez yayımlanan İngilizce tercümesinin önsözündeki bir bilgi oldu. 620636 yılları arasında yazılan eserinde İsidor bizlere Müslümanlıkta kullanılan peçenin çok daha öncelerden Arabistan ve Mezopotamya'da kadınlar tarafından «theristerum» adı altında ve sıcağa (Güneş'e?) karşı bir korunma olarak kullanıldığını bildiriyor. Şimdi gel de bunu İstanbul'un kışında, kurşun renkli bir gökyüzü altında yüzünü gözünü dinin gereği diye kapatan Müslüman bir kadına anlat. İşte bu yüzden bilimsel bir tarih bilgisi, bilimsel herşeyin bilgisinde olduğu için önemlidir. Ve bu yüzden halkını bilimsel bilgiye ve (en son Darwin'e yapmaya yeltendiği gibi) bilginlere karşı kışkırtan Bay Hüseyin Çelik gibi Millî Eğitim Bakanları bir ulusun bekâsı için en büyük tehlikedir. ABD'de polis devleti yöntemleri bilime ciddi olarak el attı! Aralarında 9 Nobel Ödüllünün bulunduğu 1200 uluslararası şöhretli bilim insanının imzasını taşıyan ve benim de imzaladığım Defend Science (Bilimi Savun) grubu ABD'de Bush yönetiminin bilime karşı giderek artan hücumlarının (bizdekilere pek benziyor, ama bizdekilerden bazı alanlarda daha mütecaviz!) önüne geçmek amacıyla yeni kurulmuş ve bir çığ gibi büyüyen bir grup. Bu grubun son gönderdiği sirkülerdeki şu haber tüylerimi diken diken etti: «Birleşik Devletler Jeoloji Servisi (U.S. Geological Survey) yakında tüm bilim insanlarının beyanatlarının ve tüm bilimsel makalelerin yayımlanmadan önce politik kontroldan geçirileceğini ilan etti» (Haberin orijinali: «The US Geological Survey just announced that all statements by scientists and scientific papers had to go through political scrutiny before being published.») Sevgili okuyucular, bu gelişmenin ne kadar büyük bir karanlığın habercisi olduğunu söylememe bilmem gerek var mı? ABD böylece Sovyetler Birliği'nin ve Nazi Almanyası'nın dümen suyuna girmiştir. Jeoloji servisinin böyle bir beyanatta bulunduğu bir ülkede bilim özgürlüğünden bahsedilemez. İnsanlığın hızla içine sürüklenmekte olduğu Ortaçağ kâbusunun farkında olunuz. Bu kâbus hepimizin uykusunu kaçıracak bir tehdittir ve bir kez üzerimize çöreklenirse sonuç Mad Max filimlerinde gösterilen evrensel barbarlığa dönüşten başkası olamaz. Bunu bilhassa Türkiye'de gericiliği liberalliğin bir gereği olarak savunmak gafletinde bulunanlar çok iyi düşünmelidirler. A. M. C. Şengör CBT 1034/5 12 Ocak 2007