14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http://www.ınovasyon.org dışında çözüm aramayı biliyorlar. Risk alıp başarısız oldukları zaman toplum onları yok etmiyor. Ancak fırsatları değerlendirmekte zorlanıyor Türkiye. Örneğin gümrük duvarlarının yüksek olduğu dönem önemli bir fırsattı sanayini kendini geliştirmesi için. Faiz rantı yerine teknoloji yatırımı ve ARGE konusunda yoğunlaşılabilirdi. Yapılmadı. Türk sanayiicisi kendi sektöründe bilgi yaratılması için yatırım yapmıyor. Her şeyi de devletten beklemek ne kadar doğru? Tartışılır. Teknoloji çağı, yaratıcılık, kuralların dışında çözüm bulma çağı. Tabii devletin desteği ve yönlendirmesi olacak ama iş dünyasını da alması gereken riskler var. Şimdi de Türkiye’nin önünde bir fırsat var. O da ARGE için ayrılan payın son derece önemli bir oranda artması. Belki şu an bu kültür için toplum hazır değil ama bir iki yıl içinde ivme daha da artacak. Aslında hep aynı şeyleri söylüyoruz. Türkiye’de müthiş bir potansiyel var diyoruz. Ama bir türlü gerçekleştiremiyoruz. Yani türkiye teknoloji çağına bir türlü giremeyecek mi? Kısır döngü nasıl kırı lacak? Türkiye'nin teknoloji çağına girmemesi gibi bir şey olamaz. Eninde sorunda girer ama zamanlama çok önemli. Bu çağın trenini kaçıran ülkeler batmıyor ama bağımlılıkları gitgide artıyor. Tabi yalnız teknoloji bakımından değil, politik bağımlılığı da artıyor, askeri “Türkiye kararlarını bile vermekte başkalarına bağımlı hale geliyor. fırsatları Onun için içinde bugün olduğudeğerlendirmed muz teknoloji çağında yaşayabilmek için teknolojiyi en azından uyguluyor e zorlanıyor. hale gelmek şart. Teknoloji çağına giGümrük rildiği zaman zaten teknoloji yönetimi de kendiliğinden önem kazanıyor. duvarlarının "Kısır döngü nasıl kırılır?" diye soruyüksek olduğu nuz. Keşke bilsem nasıl kırılacağını.... Telefondaki sohbetimizde Endonezya’nın eski Cumhurbaşkanı Habi bi’nin gerçekleştirdiği atılımından bahsetmiştiniz. Habibi İstanbul’da düzenlenen konferansın da ko nuk konuşmacılarından. Türkiye’nin yapamadığı atılımı Endonez ya nasıl gerçekleştirdi? 'Endonezya, Habibi'yi yıllar önce ilk kez ülkede teknolojiyi geliştirsin diye çağırdı. Daha teknolojinin, sanayileşmenin başlamadığı dönemler. Habibi o dönem Almanya'da üniversitede öğretim üyesiydi. Ülkesine gitti ve bir teknoloji politikası geliştirdi. Bu arada cumhurbaşkanlığına getirildi. En başta ciddi dirençle karşılaşmasına karşın yılmadı. "Burada uçak sanayisi gelişecek" dedi. Ve gerçekten de tasarımı ve teknolojisi bütünüyle Endonezya’da gerçekleştirilen güçlü bir uçak sanayi yarattı. Biraz da teknolojiyi yönetmenin ülkeler ve şirketler için ne an lama geldiğini ve neden yaşamsal bir öneme sahip olduğunu konuşsak... Bugün ve gelecekte yaşadığımız ve yaşayacağınız her türlü değişimin itici gücü teknoloji. Dolayısı ile küresel rekabette var olabilmenin, farklılık yaratabilmenin olmazsa olmazı teknoloji yönetimi. Bakın bu teknoloji geliştirmenin ötesinde bir şey. Önümüzdeki 20 yıl içinde biyonano ve bilişim teknolojilerinin bir araya gelmesi ile çok farklı ürün ve hizmetler yaşamımızda yer etmeye başlayacak. Küçük bir örnek vereyim. ABD’de bir girişimci insan vücudunda bele yerleştirilen küçük bir çip geliştirdi. Bu çip sayesinde, bel ağrıları sonucunda sinirlerin hassasiyetini yitirmesi ile insanların hareket edememelerinin önüne de geçilmiş olacak. Sinirin içine yerleştirilen çip insan vücudunda o sinirin yapacağı görevi üstlenmiş olacak. Teknolojinin doğru kullanımı ile hizmet sektörü hiç olmadığı kadar büyük önem kazanacak. Özellikle de sağlık alanı. Sanayi Devrimi’ni kaçıran Osmanlı’dan beri, onun asli mirasçısı olan benim ulusum ise hâlâ bilim ve teknolojideki açığını kapatamadığı için yeteri yetkinlikte üretemiyor. Türkiye’nin bilim ve teknoloji politikası olacak mı? Türkiye’nin doğru dürüst bir bilim ve teknoloji politikası olmadığını gördük. Şimdi geldik ‘olacak mı’ sorusuna. "Dokuzuncu Kalkınma Planı (20072013)" ile ilgili olarak yazdıklarımdan, hiç olmazsa bundan sonra, bir politikamız olabileceğini düşünmüşsünüzdür. En iyisi Plân’ı birlikte gözden geçirelim: Plan’ın ana kurgusu şu: Beş temel amaç seçilmiş. Bunlar Plan Stratejisi’nde öngörülenlerin aynısı: "Rekabet gücünün arttırılması; istihdamın artırılması; beşeri gelişme ve sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi; bölgesel gelişmenin sağlanması; kamu hizmetlerinde kalite ve etkinliğin arttırılması." Tabii, bu temel amaçlara erişebilmek için, daha önce erişilmesi gereken pek çok ara hedef var; bu ara hedefler de temel amaçları tanımlayan ana başlıkların altında ara başlıklar olarak sayılmış. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, örneğin, "rekabet gücünün artırılması" ana amacı altında sayılan ara hedeflere göz atalım; şunlar sayılmış: • Makroekonomik İstikrarın Kalıcı Hale Getirilmesi • İş Ortamının İyileştirilmesi • Ekonomide Kayıt Dışılığın Azaltılması • Finansal Sistemin Geliştirilmesi • Enerji ve Ulaştırma Altyapısının Geliştirilmesi • Çevrenin Korunması ve Kentsel Altyapının Geliştirilmesi • ARGE ve Yenilikçiliğin Geliştirilmesi • Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin Yaygınlaştırılması • Tarımsal Yapının Etkinleştirilmesi • Sanayi ve Hizmetlerde Yüksek Katma Değerli Üretim Yapısına Geçişin Sağlanması Temel amaçlara ilişkin başlıklar, doğal olarak, 20072013 döneminde ülke için öngörülen gelişmenin ‘ana eksenlerini’ de belirlemiş oluyor. Özetle Plan, bu ana gelişme eksenlerinde başarı kazanılabilmesi için yapılması gerekenleri belirliyor; alınması gereken önlemleri; öngörülen kurumsal ve yasal düzenlemeleri; yararlanılacak araçları ortaya koyuyor. Bilim ve teknoloji yararlanılacak araçlardan ikisidir ve daha çok da, "rekabet gücünün arttırılması" için kullanılacaktır. Ama, Türkiye ‘bu iki araca yeterince sahip ya da egemen değildir’, tespitinden hareketle olsa gerek, rekabet gücünü artırabilmenin bu iki aracında yeterli hale gelebilme meselesi de, yukarıda sıralanan ara hedeflerden üçü ("ARGE ve Yenilikçiliğin Geliştirilmesi", "Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin Yaygınlaştırılması" ve "Sanayi ve Hizmetlerde Yüksek Katma Değerli Üretim Yapısına Geçişin Sağlanması") kapsamında ve daha alt hedefler hâlinde ele alınmış. Bilim ve teknoloji derken ne tür araçlardan söz ediyoruz? Yinelenmesinden bıktınız ama, bunlar, içinde yaşadığımız çağda, ülkelerin rekabet üstünlüklerini belirleyen stratejik önemdeki araçlardır. Uluslararasındaki rekabet üstünlüğü yarışı da aslında bilim, teknoloji ve teknolojik inovasyon kulvarlarında cereyan etmektedir. Hangi uluslar, diğerlerine göre, daha yüksek bir yaşam standardı sürdürüyor; ekonomilerini üretime, üretimlerini de bilim ve teknolojideki yetkinliklerine dayandıran uluslar değil mi? Sanayi Devrimi’ni kaçıran Osmanlı’dan beri, onun aslî mirasçısı olan benim ulusum ise hâlâ bilim ve teknolojideki açığını kapatamadığı için yeteri yetkinlikte üretemiyor; üretim zincirinde yeterince net katma değer yaratamıyor; ve uluslararası arenada hep en gerilerde koşuyor. Bu tespitlere göre, beklenirdi ki, bilim ve teknolojiye diğer ulusların atfettiği stratejik önem bizim Plan’ımızın kurgusunda da öne çıksın; bilim ve teknolojide yetkinleşme meselesine, planda gelişmenin ana eksenlerinden biri olarak, başlı başına yer verilmiş olsun. Mevcut kurgu, kanımca, temelde üretmeyi başa almayan bir bakış açısının yansımasıdır ve bu sadece 20072013 Plan’ına özgü de değildir. Denebilir ki, sen plana şekil açısından bakıyorsun; asıl işin özüne, bilim ve teknoloji ile ilgili maddelerin içinde ne yazıyor; ona bak. Gelecek hafta ona da bakalım. dönem önemli bir fırsattı.” CBT 1010/7 28 Temmuz 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle