24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM TARİHİ HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz hayret@atdeniz.edu.tr Kimya Devrimi Orta çağın simyacıları ve Müslüman bilimciler, kimyasal tepkimelerle ilgili çok sayıda keşif yapmışlardı. Ünlü bilimci Paracelse (14941541), simya ile kimya arasındaki sınır çizgisini simgelemektedir. Bir önceki yazımla başladığım konuya bugün ve öyle görünüyor ki, bir sonrakinde de devam edeceğim. Anımsanacağı üzere, S. Gosepath ve G. Lohmann’ın, yayımladıkları "İnsan Hakları Felsefesi"nde, daha önce adlarını andığım yazarlarla birlikte yanıt aradıkları soruları (a.g.e. s.728) okurlarıma sunmak istiyordum. Yöntemin Egemenliği • Bilim adamları, asit borik, fosfor vb. gibi yeni cisimler keşfettiler. • Robert Boyle (16261691), 1661 yılında yayınlanan The Sceptical Chymist (Şüpheci kimyacı) adlı eserinde, ilk defa olarak, kimyasal element modern kavramını ortaya attı. • Gazlar kimyası doğdu: JeanBaptiste van Halmont (15791644), gazların varlığını keşfetti. Robert Boyle, gazların sıkıştırılabilirliği kanununu ortaya koydu ve ayrıca oksijenin solunumdaki ve yanmadaki rolünü keşfetti. 18. asırda, İngiliz Joseph Black (17281799), Henry Cavendish (17311810) ve Joseph Priestley (17331804), gazların belirlenmesi, sentezlenmesi ve ayrıştırılması gibi çalışmalar yaparak gazlar hakkındaki bilgilerin oldukça ilerlemesini sağladılar. • 18 Asır, Georg Stahl (16601734)’ın, flojiston teorisiyle simgelenmektedir. Stahl, yanma sırasında meydana gelen kimyasal tepkimelerin analiziyle ilLavoisier ve karısı. gili çok sayıda çalışma yaptı. • 1750’lere doğru, Guillaume François Rouelle (17031788), asit, alkali ve tuz kavramlarını tanımladı. İnsan Hakları Felsefesinde Temel SorularlI Bu soruların ikinci kısmı şöyle: "Temellendirme sorunsalı bakımından genel olarak şu soru önemlidir: İnsan haklarının tamamını bireysel özgürlük hakları olarak mı almalıdır? Ve hangi özgürlük kavramı esas alınacaktır? Veya temelde korunması gereken ihtiyaçlara ve yeteneklere dair antropolojik düşünceler mi yol gösterecektir? Bu açıdan antropoloji, ahlak, hukuk ve politika arasındaki ilişkilere dair sorular sorulmaktadır. Bunlarla sıkı bağlantı içerisinde insan haklarının çevresi, etki mesafesi, hiyerarşik düzeni üzerine görüşler de ileri sürülmektedir. İnsan haklarının içeriksel düzeniyle ilgili sorulardır bunlar. İnsan haklarının klasik ayrımı olan liberal özgürlük hakları, siyasal katılım hakları ve sosyal paylaşım haklarıyla (Jellinek, Marshall) bir hiyerarşik ilişkinin bulunduğu veya yalnızca özgürlük haklarının evrensel geçerlilik taşıdığı, diğerlerinin yalnızca yurttaş hakları olarak anlaşılması gerektiği kanısı uyanmıştır." "Bununla bağlı ödevlerin de aynı kapsam ve düzeyde karşılık gelip gelmeyeceği, negatif ödevlerin herkese, pozitif ödevlerin yalnızca belirli kişilere yüklenip yüklenmeyeceği de sorulmaktadır. Son olarak, insan hakları kataloğunun hangi argümanlarla genişletilebileceği veya sınırlı tutulması gerektiği, bunun yerinde olup olmadığı da sorulmalıdır. Avrupa İnsan Hakları konvansiyonuyla ardından gelen Afrika, Asya ve İslam konvansiyonları da aynı insan hakları anlayışını mı taşıyorlar? Evrensel insan haklarını tamamlayıp somutlaştırıyorlar mı veya kültür ve din temelli kısmi tasarımlarla ikame mi ediyorlar?" Sosyal İnsan Hakları ve Adalet: "İnsan Hakları yalnızca bireysel özgürlüklerin korunmasına mı veya aynı zamanda değerlerin ve olanakların toplulukça güvenceye alınmasına da mı hizmet etmelidir? Bu sonuncusu talep hakları veya sosyal haklar olarak adlandırılmaktadır. İnsan haklarının en tartışmalı olan sınıfı budur. Sosyal hakların kapsamı ve etki mesafesiyle, ifasındaki öncelik geçerlilik stratejisinin türüne göre nasıl belirlenecektir? Bir görüşe göre sosyal haklar her şeyden önce insanın ana gereksinimlerinin karşılanmasını insan haklarının dünya çapında asgari ve yeterli düzeyde güvenceye alınmasında yaşamsal ve temel karakter olarak görmektedir (Okin, Nussbaum). Başka adalet kuramları sosyal hakları herkesin sosyal adaletli, olduğunca eşitlikçi bir değerler dağılımına olan eşit talep hakkı olarak anlamaktadır. Sosyal insan haklarının sosyal adaletle örtüştürülmesi bizim insan hakları anlayışımızla bağdaşır mı? Biz insan haklarından yalnızca ve özellikle temel hakları anlıyoruz, ama adaletin bütününü değil." Demokrasi ve İnsan Hakları: "İlk önce hangi devlet biçiminin insan haklarını pozitifleştirmenin gereklerine uygun düştüğünü sormalıdır. Biçimsel hukuk devleti yeterli midir (Böckenförde)? Veya yüksek düzeyde bir talep için anayasal hukukça denetlenen sosyal hukuk devleti mi gereklidir (Alexy, Habermas)? Sınırlı bir biçimde hukuk devleti olarak nitelenebilen devletlerde insan haklarının ne gibi bir anlamı vardır? Batı demokrasileri insan haklarını korumayı temel haklar olarak güvence altına alıyorlar, fakat demokrasi ilkesiyle demokratik tayin hakkından üstün tutulan insan hakları arasındaki gerilimin nasıl açıklanacağı belirsizdir. İnsan haklarının ahlaken üstünlüğünü savunan liberal görüşlerle halk egemenliğinin üstünlüğünü savunan cumhuriyetçi tutumlar birbirleriyle çatışmaktadır. Bu gerilim her iki ilkenin aynı kaynaktan geldiğinin kabulüyle çözülebilir mi (Habermas)? Veya siyasal katılım haklarının insan haklarının merkezi kesimini oluşturduğu düşünüldüğünde, ahlaken temellendirilmiş bir öncelik temsil edilemez mi (Larmore, Höffe, Dworkin)?" Soruları tamamladıktan sonra göreceğiz ki, "Ne için İnsan Hakları?" sorusu daha da belirginleşecektir. Lavoisier’nin Yükselişi Yeni kimya, Antoine Laurent de Lavoisier (17431794) ile büyük bir yükselişe geçti. Lavoisier, eski keşiflerden de yararlanarak yeni kimya için genel bilgiler üretti. • O, J. Priestley’den sonra 1775’de oksijenin varlığını keşfederek Fransız Bilimler Akademisi’ne sundu. Bu gazın, havanın ve suyun bileşimindeki rolü ile metallerin yanmasındaki rolünü belirleyen Lavoisier, kimyasal analiz yoluyla suyu oksijen ve hidrojen bileşenlerine ayırdı.. Ayrıca oksijen ve hidrojeni birleştirerek tekrar su elde etti. Lavoisier’nin bu keşfiyle, Aristoteles’in yüzlerce yıldan beri egemenliğini sürdüren, evrendeki dört temel ve ayrıştırılamaz maddeler (hava, su, ateş ve toprak) teorisi nihai olarak çürütülmüş oldu. Lavoisier havanın da oksijen ve azottan oluştuğunu, havayı bileşenlerine ayırarak gösterdi. • Kimyasal tepkimelerde kütlenin korunumu ilkesini keşfetti ve deneylerle gösterdi. Kimyasal tepkimelerde kütlenin korunumu ilkesi ile kimya deneylerinde elementlerin nicel olarak ölçülebilmesi ve hesaplanabilmesi imkânı doğdu. Böylece kimya matematikselleşti ve yeni gelişmelerin önü açıldı. • Lavoisier, 1787’de, Louis Bernard Guyton de Morveau (17371816), Antoine François de Fourcroy (17551809) ve Claude Berthollet (17481822) ile birlikte 45 basit cismin kimyasal kataloğunu hazırladı. Bu katalogda, hidrojen, oksijen, azot, karbon, fosfor, kükürt vb.’nin özellikleri açıklandı. Hazırlayan: Osman Bahadır CBT 1010/17 28 Temmuz 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle