22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

YARATICILIK Yaratıcı zihinler, esin perisinin peşinde Herkes zihinsel bir güce sahip; ancak bu güç kimilerinde ötekilere kıyasla daha yoğun. İnsanoğlunun, bir olasılıkla da evrenin gelişiminin temelini bu güç oluşturur. Yaratıcılığın kaynağı nedir? Kişiyi bir başkasından daha yaratıcı kılan unsurlar nelerdir? Helen Phillips esin kaynağının temelinde beynin anatomik yapısının, duygudurumundaki dalgalanmaların ve çöküş anlarının yattığına inanıyor İ nsanoğlu, belki de düşünme konusunda ilk kez kafa yorduğu günden bu yana, yaratıcılığın gizini sorgulamıştır. Yaratıcı düşünce görünürde "ansızın çıkageldiği" için, bu sürecin ardında oldum olası tanrısal, tinsel bir gücün, daha yakın bir geçmişte de altbenlik (id), ya da bilinçaltının yattığına inanılmıştır. Kaynağı ne olursa olsun, bu süreçte düşüncelerin en uç noktalarda gezindiğine kuşku yoktur. Gerçekte yaratıcı sürecin tek bildiğimiz parçası bir olayın içyüzünü kavradığımız anı içeren o minicik parçasıdır. Ne var ki, bizler bilincinde olmasak bile, yaratıcı düşünce ve tasarımlar aylar hatta yıllar boyunca beyinlerimizde kuluçkaya yatmış olabilirler. O halde, yaratıcılığın bilim dünyasını onca zamandır oyalaması hiç de şaşırtıcı olmasa gerek. Üniversitesi’nden Mark Runco’ya göre, "yaratıcı kişilik" estetik niteliklere değer veren, ilgi alanı bir hayli geniş olan, elindeki kaynak ve bilgileri yepyeni çözümlere dönüştürebilen bir kişilik. "Yaratıcılar" karmaşık olana tutkun, çelişki ve ikilemlerin üstesinden gelebilen, genellikle güdülerini kendi başlarına eyleme geçiren ve hatta biraz da takıntılı kişiler. YARATICILAR VE DUYGU DURUMLARI Oysa, yaratıcı özelliği o denli yoğun olmayanlar genelde parçaları bir araya getiremediklerinde rahatsızlık duyar ve öfkeye kapılırlar. Karışıklığa pek katlanamazlar. Yaratıcılık, beklemesini bilenlerin, ama isli puslu bir ortamda beklemekten zevk alanların ayağına gelen bir özelliktir. Ancak yaratıcı kişiliğe sahip olmanın da bir bedeli olabilir. Yüzyıllar boyunca yaratıcılıkla ruhsal hastalıklar arasında bir bağlantı kurulmuştur. Kendisinde de çift kutuplu hastalık (manik depresif) olan, Johns Hopkins Üniversitesi ruhbilim uzmanı ve yazar Kay Redfield Jamison ünlü sanatçıların duygudurumsal bozukluklara çok daha eğilimli olduklarını ortaya koydu. Ancak Jamison duygudurumundaki bir değişimin, olumsuz bir etkiden çok, yaratıcılığı ateşleyen temel bir unsur olabileceğine de dikkat çekiyor. Oxford Üniversitesi ruhbilimcilerinden Gordon Claridge, şizofreniye özgü kimi özelliklerin de yaratıcı kişilerde çok daha yaygın olduğunu düşünüyor. Claridge, sanrıya kapılma, sesler duyma, karışık düşünceler içinde olma, büyüye inanma gibi, bu hastalığın kendi başlarına patolojik olmayan özelliklerini kaydederken bir "şizotip ölçeğinden" yararlanıyor. Söz konusu özelliklere sahip olan kişilerin enine boyuna, çok yönlü ve açık düşünceyle ilgili sınavlarda çok başarılı oldukları görülüyor. Yaratıcılık içinden çıkılması son derece güç bir kavramdır. Yaratıcılık kavramından ne anlıyoruz? Düşüncelerin oluşumu sırasında beyinde neler olup bitiyor? Bilim insanları ve sanatçılar için de yaratıcılık benzer bir sürecin ürünü müdür? YARATICILIK ZEKÂ İLİŞKİSİ 1970’lerin başlarında bile yaratıcılık, zekânın bir türü olarak algılanıyordu. Ancak, IQ ve yaratıcı yeteneklerle ilgili olarak, başta yaratıcılığın babası Paul Torrance’ninkiler olmak üzere, çok daha incelikli sınama yöntemlerinin geliştirilmesiyle birlikte yaratıcılıkla zekâ arasındaki bağın sanıldığı denli basit olmadığı ortaya çıktı. Yaratıcı kişilerin, en azından IQ değerlerine göre, zeki insanlar oldukları bir gerçek. Ne var ki, bu kişiler ötekiler gibi ya ortalama düzeyde, ya da onlara kıyasla ortalamanın biraz üstünde bir zekâya sahipler. CBT 1010/12 28 Temmuz 2006 DIŞ UYARILARA AÇIKLIK Ne var ki, bu tür sınavlarda üstün bir başarı sergileyenler böylesi bir düşünce sürecini çok yıkıcı buluyorlar. Zekâ, böyle bir düşüncenin müthiş bir yaratıcılığa dönüşmesine yardımcı olabilir. Ancak bu tür bir düşünce duygusal sorunlarla birleştiğinde, yaratıcılığa dönüşmek yerine, ruhsal bir hastalığa dönüşmesi de işten değildir. Toronto Üniversitesi ruhbilimcilerinden Jordan Peterson bu durumun açıklanmasına yardımcı olabilecek bir düzeneği bulduğuna inanıyor. ESİNLENME VE İŞLEME Peki, ya yaratıcı edimin kendisi için ne demeli? Yaratıcı beynin işbaşında incelendiği ilk araştırmalardan biri, Main Üniversitesi ruhbilimcilerinden Colin Martindale’e ait. 1978’de yapılan bu araştırma kapsamında Martindale, denekler CBT 1010/13 28 Temmuz 2006 Farklı disiplinlere göre değişmekle birlikte, IQ’nun belli bir düzeyin üstünde olması genellikle yaratıcılığın körüklenmesinde etkili olmuyor; IQ, kişinin yaratıcılığı için gerekli olmakla birlikte, tek başına yeterli bir unsur değil. Asıl süreci araştırmak çok güç olduğundan, yaratıcılıkla ilgili ilk girişimlerin çoğu kişiliğe odaklı araştırmalardı. Yaratıcılık konusunda uzman olan Kaliforniya Peterson yaratıcı kişilerin beyinlerinin dışarıdan gelen uyarılara çok daha açık olduğunu öne sürüyor. Duyularımız sürekli olarak beyinlerimizi bir yığın bilgiyle besliyor. Onca bilginin altında ezilip kalmamak için, beynin bunların bir bölümünü geri çevirmesi ya da dikkate almaması gerekiyor. Peterson bu sürece "görünmez yasak" adını veriyor ve bu süreci daha az yaşayan, oldukça yüksek bir IQ düzeyine ve işlek bir belleğe sahip olanların daha çok veriyi alabildiklerine ve bu yüzden de farklı görüşler üretmeye daha yatkın olabileceklerine inanıyor. Yasaklama sürecinin çok düşük olması durumunda düşüncelerde ruhsal hastalığa dönüşebilecek bir karışıklık yaşanabileceğine de inanan Peterson, ruhsal hastalığın yaratıcılık için bir önkoşul olmadığına ancak ikisinin de ortak birtakım bilişsel özellikleri paylaştığına dikkat çekiyor. kafalarında öyküler uydurdukları sırada beyin dalgalarını kaydetmek için kafatası elektrotlarından oluşan bir şebekeden yararlandı. Sonuçta, yaratıcılığın, her biri çok farklı zekâsal özelliklere sahip iki aşamadan oluştuğunu ortaya koydu: esinlenme ve işleme. Martindale, denekleri kafalarında öykülerini tasarlarken, beyinlerinin akılalmaz bir durgunluk sergilediğine tanık oldu. Beyindeki tek egemen etkinlik, bu organda çok düşük düzeyde bir devinimin olduğunu gösteren, alfa dalgalarıydı. Beyindeki bu etkinliğin uykunun kimi aşamaları, düş görme ve dinlenme sırasında meydana gelen etkinlikten pek bir farkı olmaması uyku ve dinlenmenin kişinin yaratıcılığına neden katkıda bulunduğunu açıklayabilir. Gelgelelim, kafaları dingin bu deneklerden öykülerini üzerinde çalışmaları istendiğinde, alfa dalgalarındaki etkinliğin düşüşe geçtiği ve beyindeki devinimin arttığı görüldü. göstermekteydi. BEYİN ANATOMİSİ Araştırmacılar şimdilerde yaratıcılığın ardındaki belli anatomik özelliklerin bir bölümünü belirlemeye çalışıyor. Farklı türlerde yaratıcılığa sahip kişilerle ilgili beyin incelemeleri, bu organdaki etkin bölgelerin yararlanılan uzman bilgiler tarafından belirlendiğini gösteriyor. Dil, imge, uzamsal bilinç gibi becerilerin her biri beynin belli bir bölgesi ya da bölgelerinde yerelleşiyor. Matematikçilerde ve fizikçilerde, uzamsal temsil açısından önemli olan çeper ya da parietal loblar daha iri olabilirken, yazarlarda beynin frontal ve temporal loblarındaki dille ilintili bölgeler çok daha geniş bir alana yayılabiliyor. Ne var ki, etkin olan bölgeler yalnızca belli konularda uzmanlaşmış bu bölgelerle sınırlı olmuyor. Bilginin yaratıcı bir biçimde kullanılması beynin birçok bölgesinin aralarında bir eşgüdüm olmasını gerektiriyor. Claxton,"Yaratıcı bileşim beyinde çok sayıda bölgenin aynı anda etkin duruma geldiği yeni bir düzeni gerektirir. Söz gelimi, doğal gaz faturasını okurken olduğu gibi, bir konuya odaklanırken yaratıcılığımızı daha az kullandığımızda beyinde etkin olan bölgelerin sayısı da daha düşük olur," diyor. yor. Ohio Eyalet Üniversitesi’nden David Beversdorf’a göre, frontal loblar kimyasallar yayarak beynin öteki bölgeleri arasında bağlantı kurulmasını da sağlıyor. Tümü de bir biçimde beyindeki etkinliği artıran durulmuş zihin, uyku ve depresyon durumlarında ortak olan tek özellik, noradrenalin ya da norepinefrin adlı kimyasalların düşük düzeyde salgılanıyor olması. Bu kimyasal, sinir hücYaratıcı güç kavrareleri arasındaki "sohbetin" akıcılığını denetliyor. mını daha iyi anlaKimyasalın düşük düzeyde yabilmek ve içiolması, görünüşe bakılırmizdeki kıvılcımı sa, sinir hücrelerinden oluşan geniş ağlar arasınnasıl ateşleyebiledaki iletişimi körüklerceğimizi öğrenmek ken, yüksek düzeyler bu etkinliği daha sıkı ve küamacıyla, New çük ağlarla sınırlıyor. Scientist dergisi Beversdorf noradrenalin üretimindeki artışın yazarlar, sinirbiinsanlarda bulmaca çözme limciler, pop yıldızyeteneğini engellediğine, öte yandan kimyasalın ları ve yapay zekâ üretimini engelleyen "gurularına" danıştı propranolol gibi ilaçların ve onlardan bu süharflerin sıralarını değiştirerek yeni sözcükler üretreci masaya yatırıp me yeteneğini geliştirdiğienine boyuna incene dikkat çekiyor. BİR BAŞKA DENEY lemelerini istedi.. KİMYASALLARIN ROLÜ İsveç Lund Üniversitesi ruhbilimcilerinden Ingegard Carlsson ve meslektaşları tarafından yapılan bir araştırmada, yaratıcılık gerektiren bir görevi yerine getirirlerken deneklerin frontal loblarında belirgin bir etkinlik meydana geldiğine tanık olundu. Frontal lobların görev ve strateji değiştirme konusunda yardımcı olduğuna inanılı Çalışmalarını Claxton ile birlikte sürdüren Paul HowardJones da yaratıcılığın bir başka özelliğini bulduğuna inanıyor. Deneklerin üç sözcükten yola çıkarak bir öykü uydurmalarını isteyen Claxton, bu süreç sırasında beyinlerini işlevsel manyetik titreşimli görüntüleme aygıtıyla taramadan geçirdi. İlk denemede deneklerden kendilerini çok Yazının devamı arka sayfada ZİHİNSEL ESNEKLİK Asıl ilginç olan da, en yaratıcı öykülerin esinlenme süreciyle geliştirme süreci arasında beyin etkinliği açısından en büyük farklılığı sergileyenlerden gelmesiydi. Bu kişilerin arka plandaki beyin etkinliğinde onların yaratıcı ya da yaratıcılıktan yoksun oldukları yönünde herhangi bir belirti yoktu. Bristol Üniversitesi’nden Guy Claxton,"Çok yaratıcı olmayanların vites değiştirememe gibi bir sorunları var gibi. Görünüşe bakılırsa, yaratıcılığın zihinsel esneklikle ilgisi var. Belki de iki aşamalı bir süreçten çok, iki durum arasında bir bağlantı söz konusu," diyor. Daha sonraki bir araştırmasında Martindale beyin etkinliğindeki bu değişimin özellikle beynin sağ kesiminde gözlendiğini ortaya koydu. Ancak sara hastalığının sağaltımı amacıyla beyinlerinin iki yanı arasındaki bağlantının kesildiği kişilerde yaratıcılığın da belirgin bir biçimde azaldığı görüldü. Bu da, beynin iki yanı arasındaki iletişimin yaratıcılık açısından önemli bir yeri olduğunu YARATICILIK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle