Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TIBBİ TEKNOLOJİ ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör Yazılım ile erken meme kanseri İki Türk bilim adamının geliştirdiği bir yazılım, mamografi görüntülerindeki mikrokalsifikasyonların teşhisini kolaylaştırıyor. Bu algoritma meme kanserinin erken teşhisini sağlayacak. Reyhan Oksay ıldız Üniversitesi Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği Bölümü’nden araştırma görevlisi Yüksek Mühendis Uğur Acar ve danışmanı Yrd.Doç. Dr.B Bülent Bayram’ın bulanık mantık yardımı ile geliştirdiği bir algoritma, insan gözünden kaçabilecek bazı tümörlerin başlangıç aşamasında yakalanmasını kolaylaştırıyor. Uğur Acar ve Dr.Bülent Bayram kendileri ile yaptığımız söyleşide, mamografileri yüksek çözünürlükte taradıkları zaman, kansere yol açabilecek oluşumları çok yüksek bir doğruluk payı ile tespit edebildiklerini belirtiyorlar. Böylece bu riskli bölgeleri doktorların kolayca görmeleri sağlanmış olacak. Çalışma daha tam olarak sonuçlanmadığı için patent alma aşamasına gelmediklerini belirten Dr. Bayram, destek arayışları sırasında TÜBİTAK’a başvurduklarını, ancak kurumun, "Üç boyutlu mamogramın neye katkı sağlayacağı tartışma konusu" veya "Projeyi hazırlayanların tıp ile ilgili yayını yok" gibi gerekçeler öne sürerek destek sağlamadığını söyledi. Proje fikrinin Dr. Bayramın yönlendirmesiyle oluştuğunu söyleyen Uğur Acar, bütün çalışDR. BÜLENT BAYRAM ve Yük. Müh. Uğur Acar. malarını üniversite olanaklarıyla yürüttüklerine dikkat çekiyor. Kişisel ilişkilerle, kapı kapı dolaşarak arkadaş katkılarıyla projeyi tamamladıklarını söylüyor. Örneğin bir görüntüleme merkezinin tüm veri bankalarını kendilerine aktardığını ve bu görüntüler üzerinde mikrokalsifikasyon taraması yaptıklarını açıklıyor. Avrupa Birliği’nin araştırma fonlarına başvurup başvurmadıkları sorumuzu yanıtlayan Dr. Bayram şöyle konuşuyor: "AB kaynaklı projelerde yaptığımız işin telifi bize ait olmadığı için AB ile ortak çalışma yapmak istemiyoruz. Biz ulusal teknolojiyi geliştirmek gibi bir misyon edindik. Bundan sapmak gibi bir niyetimiz yok." Uğur Acar, mamografi ile ilgili bundan sonraki aşamada doktorların biyopsi alırken yer tespitinde etmekte yaşadıkları zorlukları ortadan kaldırmayı hedeflediklerini belirtiyor. Bir sonraki çalışmalarında iki buçuk eksenli bir görüntüyle doktorların hedef kitlenin memenin neresinde olduğunu daha net bir şekilde görmelerini sağlayacaklarını ve biyopsiyi kolaylaştıracaklarını söylüyor. Petek Tatlı isimli bir öğrencisinin aynı konuyu bir aşama daha ileri götürerek, memedeki tümörün cinsini tespit etmeyi kolaylaştıracak bir proje üzerinde çalıştığını bildiren Dr.Bayram, bu kez meme MR’ından yararlanarak, hangi kütlenin habis, hangisinin selim olduğunu bildiren bir algoritmayı geliştirmek üzere olduklarını açıklıyor. Doktorası bile olmayan Koramiral Ryan ABD’nin en büyük üniversitesinin başına getirilirken bizde asker sürekli dışlanıyor. Koramiral John Ryan'ın Ziyareti I Koramiral Ryan'ın Türkiye'yi ziyaretinden Bilim Teknoloji okurlarına ne? Eğer Koramiral Ryan, şu anda görevde olan bir asker olup, ülkemizi tamamen askeri/politik bir amaçla ziyaret ediyor olsaydı, bu sorunun cevabı "hiç" olabilirdi. Ama Koramiral Ryan emekli bir asker. Şu andaki görevi de A. B. D.'nin 64 yerleşkeye yayılmış en büyük üniversitesi olan New York Eyalet Üniversitesi'nin şansölyesi; yani altmışdört rektörün başı. Amerikan Deniz Harp Okulu komutanlığından emekli olunca, New York Eyalet Üniversitesi kendisine, üniversitede görev kabul edip etmeyeceğini sormuşlar. O evet deyince, önce Üniversitenin Denizcilik Okulu'nun başına getirilmiş. Buradaki başarısı görülünce, bu sefer kendisine tüm üniversitenin başı olması teklif edilmiş. Amiral Ryan doktorası falan olmayan, muharip bir asker. Yani askeriyenin akademik sınıfından bile değil: Bir savaş pilotu. Ama şu andaki mevkii, Amerika'nın en tepedeki akademik mevkilerinden biri. Amerika'da sivil mi kalmamıştı ki bir asker bu kadar önemli bir akademik konuma getiriliyor? Bu sorunun cevabı basit: Amerikan üniversite sistemi, her konunun en ehli olan adamı bulup görevlendirmek üzerine kurulmuş bir meritokrasi. Belli ki Koramiral Ryan üniversitenin ihtiyacı olan bir temele sahip bir kişi. Öyle olunca da, üniversite mütevelli hey'eti onu atayıvermiş. Şimdi bir düşünelim, acaba Avrupa Birliği, A.B.D. ile ilişkilerinde Koramiral Ryan'ın atanması üzerine A. B. D. yönetimine "askerler her şeye burunlarını sokuyorlar" diye serzenişti bulundu mu? Aynı şeyi meselâ, bir zamanlar A. B. D.'nin bir numaralı Teknik Üniversitesi olan Caltech'in Jet İtki Laboratuarı başında bulunan Hava Korgenerali için de yapabilirlerdi. Yaptılar mı? Veya beş yıldızlı General Eisenhower'in Columbia Üniversitesi rektörü olmasını protesto ettiler mi? Hayır! Şimdi Avrupa Amerikan üniversite sistemini kopyalamak peşinde. Biz ise "tavsiye üzerine" YÖK'te bulunan asker üyemizin, örnek eğitimci Hv. Pt. Korg. Erdoğan Öznal'ın işine olabilecek en büyük hızla son veriverdik. Halbuki dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz, Öznal Paşanın YÖK'ün en çalışkan ve en faydalı üyelerinden biri olduğunu her fırsatta söylüyordu. Üstelik Harp Okullarımızı kanunla üniversite yapıp YÖK şemsiyesi altına aldıktan, askeri yüksek lisans ve doktora enstitülerini YÖK'ün denetimine verdikten sonra, YÖK'te ulkemizin tek gerçek kurumu olan ordunun söz hakkını sıfırladık. Harp Okulları yasaya göre resmen üniversite; ama rektör karşılığı olan komutanlarına Üniversitelerarası Kurul’da yer alma hakkı yok! Sözümona "profesör" olmaları gerekiyormuş! Askerlik bir bilimse niçin üniversitelerarası kurulda değiller? Çünkü Türkiye'de eleştirel düşünce toplumsal bir alışkanlık haline gelmemiş. Sözümona aydınlarımız ülkemizin en önemli geleneği olan askerliği kendi toplumlarından değil, muz cumhuriyetlerinden ithal edilen sığ fikirlerden öğreniyorlar! Avrupalı askerimize tu kaka mı dedi, Türkiye'de "aydın" flamaları hemen bu yönde açılıyor. YÖK'e Harp Okulları komutanlarının üniversitelerarası kurula alınmalarını, askerlerin en azından hesap verme alışkanlıklarını beraberlerinde getireceklerini hatırlatarak defaatle önerdim. Tek bir adım atılmadı. Ne yazık ki, bizzat askerlerimiz bile ulusun kaliteli bir kısmını toplum yaşamından dışlamaya yönelik bu tehlikeli gidişe, acaba ülkemize zarar verir miyiz; dışarıda itibarını zedeler miyiz, korkusuyla dile getirmiyor. Doktorası bile olmayan Koramiral Ryan A.B.D.nin en büyük üniversitesinin başı, bu Amerikan demokrasisini zedelemiyor da, bizde toplumun en iyi okumuş sınıfı olan askerimizin toplumsal eğitim yaşamımızda azıcık bir söz sahibi olması mı bizim demokrasiyi zedeliyor? Eh, demokrasi anlayışı, şikayetçi olan bir vatandaşına televizyonlar önünde alenen sahtekâr diyen bir başbakanla temsil ediliyorsa, el hak, bizim dürüst ve uygar askerlerimizin varlığı böyle bir demokrasi anlayışını gerçekten zedeleyebilir. Y CBT 1003/7 9 Haziran 2006