Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM DÜNYASINDAN K I S A CİLT KANSERİNDEN SPORLA KORUNMAK Farelerle yapılan deneyler sonucunda, bedensel hareketlerin cilt kanserinden koruduğu ortaya çıktı. UV ışınına maruz bırakılan farelerde, düzenli olarak tekerlekte koştuklarında daha az tümör oluşuyor ve ortaya çıkanlar da daha yavaş büyüyor. Tahminlere göre bedensel hareketler bir olasılıkla kötü huylu hücrelerin yok edilmesini sağlayarak, hücrelerin korunma işlevini tetiklemekte. Bilim adamları uzun bir süredir beden ağırlığı ve belli başlı kanser türleri arasında bir ilişkinin bulunduğunu düşünüyorlardı. Mesela prostat, bağırsak, meme ve yumurtalık kanserinin şişman insanlarda görülme sıklığı daha yüksek. Bu H A B E R L E R Bilim adamları daha az uyuyanların daha fazla yemek yediklerini düşünüyorlardı, oysa yeni araştırmayla bunun doğru olmadığı ortaya çıktı. Patel bunun, uykusuz kalanların daha az hareket etmeleri ya da metabolizmanın iyi işlememesiyle ilgili olabileceğini düşünüyor. yor. Bilim adamları buz örnekleri ve ağaç halkalarının yardımıyla, atmosferdeki CO2 oranının sıcaklık oynamasında ne kadar etkili olabileceğini gösteriyorlar. Araştırmacılar Geophysical Research Letters dergisinde, daha önceki sıcaklık tahminlerinin yüzde 15 ila yüzde 78 oranında yukarı çekilmesi gerektiğini söylüyorlar. Bu gelişme iki faktöre bağlı. Hava ısındığı zaman denizler daha az karbondioksit alıyor. İkin ÜNLÜ RESSAMLARIN ESERLERİNE TOMOGRAFİK SAĞLIK KONTROLÜ Çekirdek spin tomografisinin tıpta çok önemli bir yeri var. Fakat şimdi sanat alanında da kullanılmaya başlandı. Alman bilim adamları, eski tabloların durumunu manyetik alanların yardımıyla, esere zarar vermeden analiz eden taşınabilir bir alet geliştirdiler. "Artık resmin içini de görebiliyoruz" diyor madde bilimleri profesörü Bernhard Blümig. Uzmanlar yeni sistemle sahte resimlerin de saptanabileceğini tahmin ediyorlar. Alet, kâğıttan 25 misli ince tabakaları inceliyor. Restoratörler bu şekilde elde edilen bilgiler sayesinde malzemenin durumunu öğreniyorlar. SERA ETKİSİ SANILANDAN DAHA GÜÇLÜ İklim uzmanlarının son araştırma sonuçlarına göre sera etkisi sanılandan çok daha güçlü. Antarktika’dan alınan son buz örneklerinin analizleriyle, dünyamızdaki sıcaklığın bu yüzyılın sonuna dek ortalama olarak 6 hatta 7.7 santigrat derece artabileceği anlaşıldı. Wageningen Üniversitesi’nden Marten Scheffer, Dorset Ekoloji ve Hidroloji Merkezi’nden Peter Cox ve Potsdam İklim Araştırmaları Enstitüsü’nden Victor Brovkin, 15501850 yılları arasında yaşanan ve küçük buz devri olarak bilinen döneme ait buz karot örneklerini ve ağaç halkalarını incelemişler. Sonuçlar, Kuzey Avrupa’nın bu dönemde özellikle de güneş etkinliklerindeki azalma nedeniyle çok daha soğuk olduğunu gösteri ci etki ise karada görülmekte. Hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte daha fazla organik madde indirgenmekte, ki bu da CO2 salınımını arttırmakta. İçinde yaşadığımız yüzyılın sonunda, hava sıcaklığının 7.7 derece artması halinde kıyı kentlerinin yok olabileceği ve Orta Avrupa’da Akdeniz ikliminin hüküm sürebileceği sanılıyor. Hazırlayan: Nilgün Özbaşaran Dede CBT1003/4 9 Haziran 2006 konuda cilt kanseriyle ilgili çok fazla araştırma yapılmadıysa da düzenli olarak yapılan bedensel hareketlerin kanser riskini düşürebileceğini gösteren bazı kanıtlar vardı. Rutgers Üniversitesi’nden Al lan Conney, şimdi bu ilişkiyi daha ayrıntılı bir şekilde incelemek için tüysüz fareleri haftada birkaç kez UVB ışınına maruz bırakmış. 16 hafta sonra fareler iki gruba ayrılmış ve kafeslerden birine koşma tekerleği konmuş. Tekerlekli kafeste kalan farelerde ilk tümörler yedi hafta sonra gelişmiş. Oysa diğer farelerde sadece 3.5 hafta sona gelişen tümörler, spor yapan farelerde görülenlerden de daha büyük diyor bilim adamları. Sporun etkisi tam olarak bilinmese de sonuçlardan anlaşıldığı kadarıyla, spor yapan zayıf hayvanlarda hücre ölüm programı daha iyi çalışmakta. Bu koruyucu mekanizmanın görevi, kötü huylu tümörlere dönüşmeden önce değişime uğramış hücreleri yok etmek. Aynı etkinin insanda da geçerli olup olmadığı ancak klinik deneylerden sonra belli olacak diyor Conney. AZ UYUYANLAR DAHA KOLAY ŞİŞMANLIYOR Amerika’da gerçekleştirilen son bir araştırmaya göre, geceleri en fazla beş saat uyuyan kadınlar, en az yedi saat uyuyanlara kıyasla daha fazla kilo alıyorlar. Bu iki grup arasındaki kilo farkı on yılda 0.,7 kilo olarak saptanmış. New Scientist dergisindeki habere göre az uyuyan kadınların şişmanlama riski yüzde15 daha yüksek. Case Western Reserve Üniversitesi’nden Sanjay Patel yönetiminde çalışan araştırmacılar 68 bin kadının verisini incelemişler. Daha önceki araştırmaların aksine Patel, az uyuyan kadınların daha az kalori almalarına rağmen kilo aldıklarını gözlemlemiş. kimya HER İNSAN FARKLI YAŞLANIYOR Cambridge Üniversitesi ve MaxPlanck Enstitüsü bilim adamları insanda ve faredeki gen ekspresyonunu inceleyerek, insanların birbirlerinden farklı bir biçimde yaşlandıklarını kanıtladılar. Aslında yaşlılık süreçlerinin her insanda farklı işlediği eskiden beri bilinmekteydi, ama bu farklılığı gen ekspresyonunda da gösteren kanıtlar eksikti. Gen ekspresyonu, genetik bilgileri hücre yapılarına ve sinyallere dönüştüren süreçlerin etkinleştirilmesi anlamına gelmekte. Bu tür kanıtların eksikliği "programlanmış yaşlılık süreçleri"ne dayanan hipotezleri desteklerken, yaşlanma sürecinin biyolojik rastlantılarla çalıştırıldığıyla ilgili tahmine ters düşüyordu. Son araştırmada gen ekspresyon derecesinin ilerleyen yaşla birlikte gerek insanda gerekse hayvanda daha çok farklılık gösterdiği saptanmış. Üstelik çeşitlilik eğilimi belli başlı genlerle de sınırlı değil. Bu gözlem, yaşlılık sürecinin tamamen rastlantısal ve kaotik olaylarla işlediğini söyleyen tezi güçlendirmekte. Bununla birlikte gözlemlenen çeşitlilik artışı sürpriz bir şekilde çok küçük. Bu da organizmadaki yaşlanmaya ve moleküler mekanizmalara bağlı değişimler için farklı açıklamalar getirmekte. Ancak sonuçlar şunu gösteriyor ki bilim adamları ne kadar çok moleküler veriye sahip olurlarsa, yaşlanmanın doğasını yanıtlamaya o kadar yaklaşıyorlar.